Dünden bugüne İsrail-Fas ilişkileri

Faruk Önalan / Yazar
20.03.2020

Fas, İran ile diplomatik ilişkileri kesmiş, bu doğrultuda Tahran'daki elçiliğini kapatma kararı almış, İran Büyükelçisinin de ülkeyi terk etmesini istemişti. İşte, Fas'ın Batı Sahra hassasiyetini iyi bilen İsrail, lobi faaliyetleriyle Amerika'nın Batı Sahra'da konsolosluk açarak, Fas'ın buradaki hakimiyetinin tanınmasını sağlamaya çalışıyor.


Dünden bugüne İsrail-Fas ilişkileri

İsrail devletinin 1948’de ilan edilmesi sonrası, Siyonist lobinin çabalarıyla dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan Yahudilerin Filistin topraklarına yerleştirilmesi için büyük bir kampanya yürütüldü. Bu faaliyetlerinin en önemlisi on binlerce Yahudi’nin yaşadığı Fas’ta gerçekleştirildi. 1949’da kurulan İsrail gizli servisi MOSSAD, Faslı Yahudilerin hayatlarının tehlikede olduğu fikrini yayarak binlerce insanı İsrail’e göç etmeye ikna etti, ülkeden çıkışlarını bizzat sağladı. Kral 5. Muhammed döneminde 1948-1955 yılları arasında yaklaşık 90 bin Yahudi göç etti. Ancak daha sonra, 27 Eylül 1956’da Fas makamları tüm göçü durdurarak yasadışı ilan etti. Fas ile İsrail ilişkisinin temeli şu anki Fas Kralı 6. Muhammed’in babası Hasan’ın veliaht prens olduğu döneme dayanır. İsrail, Kral 5. Muhammed’in ölmesi ile başa geçen Hasan’dan Faslı Yahudilerin göç edebilmesi için gerekli desteğin verilmesini istemişti. O dönem (1961) Fas gizli servisinin başında bulunan Muhammed Oufkir, MOSSAD ile anlaşmaya vardı. Bu kapsamda kişi başı 250 dolar olmak üzere 80 bin Yahudi’nin İsrail’e transferi karşılığı 20 milyon dolar para 250 bin dolarlık torbalarla Avrupa’da gizli bir hesaba aktarıldı. Bugün Fas’ta, İsrail’e göç etmeyi reddeden sadece 3-4bin kadar Yahudi nüfus yaşıyor.

MOSSAD YARDIMI

İsrail istihbarat kaynaklarının aktardığına göre bu anlaşma sonrası Faslılar, MOSSAD’dan Kralın korunması için de yardım istediler. MOSSAD ajanı David Shomron, Ben Gurion koruması Joseph Shinke bu görev için yetkilendirildiler. Ajan Shomron bu görev ile ilgili, “Kralın yeteri kadar düşmanı vardı, hayatından emin değildi ve suikasttan korkuyordu” açıklamasını yapmıştı. Fas gizli istihbarat şefi Muhammed Oufkir’in asıl endişesi ise yönetimin devrilmesiydi. Çünkü Mısır ve Cezayir’in, Fas muhalefetini destekleyerek Kral Hasan’ı devirmek istediklerini düşünüyordu. MOSSAD, Fas istihbaratını yapılandırdı, gemileri olası sızmaları önlemek için elektronik ekipmanlarla donattı, bunun yanında Mısırlı ve Cezayirli ajanların elçiliklerde casusluk yapmalarının önüne geçilmesi için gerekli eğitimleri verdi.

Fas 1956 yılında Cezayir ise 1962 yılında bağımsızlıklarını ilan etti. Fas ve Cezayir arasında ilk sınır anlaşmazlığı 1963 yılında patlak verdi. İsrailli gazeteci Samuel Regev’in “Fas Bağlantısı” adlı kitabında belirttiği üzere MOSSAD şefi Meir Amit sahte pasaportla Fas’a gitti. Marakeş’te Kraliyet sarayına yakın bir çadırda Kral Hasan ile bir araya geldi. Kendilerine yardım edebileceklerini ve yardım etmek istediklerini belirtti. Kral teklifi kabul edince; İsrail, Fas’a istihbarat desteği sağladı, pilotlarını eğitti, Fas ordusuna silahlar verdi. Bunun yanında İsrail de, Rabat’ta bir istasyon kurdu.

EN BÜYÜK DESTEK

Kral 5. Muhammed döneminde kısmen de olsa başlayan, Kral Hasan (Fas Kralı 6. Muhammed’in babası) ile devam eden ve bugün dahi inkar edilen Fas-İsrail ilişkilerini eski MOSSAD ve Shin-Bet şeflerinin açıklamalarından anlayabiliyoruz. Fas’ın, İsrail’e en büyük desteği 1965 yılında sağlandı. Mısır liderliğindeki Arapların büyük bir hezimete uğradığı 1967 Arap-İsrail savaşından (6 gün savaşları) 2 yıl önce Arap liderleri Fas’ın Kazablanka şehrinde lüks bir otelde Arap Ligi konferansını gerçekleştirmek için toplanmışlardı. İsrail askeri istihbarat servisi eski başkanı General Shlomo Gazit’in, bir İsrail gazetesine verdiği röportaja göre, konuklarına hiç güvenmeyen Fas Kralı Hasan; dış istihbarat servisi MOSSAD, iç istihbarat Servisi Shin Bet ve askeri istihbarat servisi Aman’ın üst düzey yöneticilerinden oluşan “Kuşlar” timinin, zirveyi yakından takip edebilmesi için otelin tüm katlarına yerleşmelerine izin verdi. Zirveden bir gün önce de Arap liderlerin fark edeceği endişesiyle otelden ayrılmalarını istedi. Operasyona katılan üst düzey MOSSAD ajanı Rafi Eitan ( Nazi subayı Adolf Eichmann’ın Arjantin’den kaçırılıp Tel Aviv’e getirilmesi operasyonunu yürüten ünlü MOSSAD ajanı), “Faslılar toplantı sonunda hiçbir ayrıntıyı gizlemeyerek bize tüm bilgileri verdi.” açıklamasında bulunmuştu. İsrail ile yaklaşan savaşa hazırlanma zorunluluğu ve bu savaşın Arap Dünyası açısından ciddi sonuçlar doğuracağı gündemiyle toplanılan zirve Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdünnasır ve Ürdün Kralı Hüseyin arasında sert tartışmalara sahne olmuştu. Katılımcıların tartışmaları dahil olmak üzere yapılan planların şifreleri çözülüp, İbraniceye çevrildi ve askeri istihbarat servisine verildi. General Shlomo Gazit, Araplar arasındaki anlaşmazlıkları, askeri güçlerin durumunu ve savaşa olan hazırlıksızlıkları dahil bilgilerin edinildiği bu operasyonu, “olağanüstü bir istihbarat operasyonu” olarak değerlendirirken, dönemin MOSSAD şefi Meir Amit, o zamanki Başbakan Levi Eşkol’a operasyonun “İsrail istihbaratının en görkemli ve ihtişamlı operasyonlarından biri” olduğunu belirtti.

5 Haziran 1967 sabah 07:45’te havalanan İsrail jetleri, Mısır, Ürdün ve Suriye’deki neredeyse tüm savaş uçaklarını havalanamadan yok etti. 6 Gün savaşları sonunda İsrail topraklarını yüzde 300 büyüttü. Bu savaş 1948’de İsrail’in kuruluşundan sonra en önemli olay olarak tarihe geçti zira o günden sonra İsrail işgalinin önüne geçilemedi, bugün dahi işgal tüm hızıyla devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünyanın üç maymunu oynadığı bir dönemde Birleşmiş Milletler ’deki haykırışı çok anlamlıydı; “BM Kürsüsü’nden soruyorum: İsrail devletinin sınırları neresidir? 1948 mi 1967 sınırları mı geçerlidir? Yoksa başka bir sınır var mıdır?”

İŞKENCEYE DAYANAMADI

Kral Hasan’ın en sert rakiplerinden biri Mehdi ben Barka idi. Fas’tan sürgün edilmiş daha sonra da hakkında ölüm kararı verilmişti. İsrailli kaynaklara göre, “devrimci muhalif lider” Ben Barka sürgündeyken İsrail ile yakın ilişkiler kurdu. Hatta dönemin Dışişleri Bakanı (1969’da Başbakan) Golda Meir, üst düzey bir MOSSAD yetkilisi ile bir araya gelmesini sağladı. Bu görüşmede Ben Barka Fas’ta iktidarı ele geçirmek için para ve silah isteyince, İsrail araya mesafe koymaya başladı. Ancak Dünya Yahudi Kongresi, hükümetin teşvikiyle Paris’teki sürgünü sırasında maddi yardımlarda bulundu. Faslı yetkililer, Ben Barka’nın İsrail ile ilişkilerinde habersizdi. Gizli İstihbarat Şefi Muhammed Oufkir ve kralın yakın adamı Ahmed Dlimi sahte isimler kullanarak Mehdi ben Barka’yı aramaya başladılar. Başarılı olamayınca MOSSAD ile iletişime geçtiler. Bu teklif ile ilgili MOSSAD şefi Meir Amit, “Barka’dan kurtulma istekleri kulağa normal geliyordu. İkilem içindeydik. Sorumlu davrandık ve kendimiz için belirlediğimiz çizgiyi aşmadık. Her şey pürüzsüz ve lekesizdi” diyerek yardım teklifini kabul ettiklerini belirtti. Ben Barka’nın abone olduğu dergiler üzerinden izi sürüldü. Bu bilgi Faslılara verildi, onlar da bu yolla hedefi izlemeye aldılar. İlerleme sağlayamayınca, Paris’teki MOSSAD temsilcilerinden saklandıkları yeri kiralamalarını, kamuflaj, makyaj ve sahte pasaport vermelerini istediler. Buna ek olarak, İsrail’in kendileri için hedeflerini takip etmesini talep ettiler. MOSSAD şefi Amit, suikast başarısız olursa kendilerine ulaşılamayacak şekilde 5 tane yabancı pasaport ayarladı. Bu sırada Başbakan Eşkol, Meir Amit’e “Ne istiyorlar” diye sordu. Cevaben; “Çok basit bir şey: Mehdi Ben Barka’yı teslim etmemizi. Onu Paris’te bulduk ve Kral Hasan onu öldürmek için bir emir verdi.” Levi Eşkol, Kazablanka’daki otelde Fas Kralının verdiği değerli istihbarat nedeniyle operasyona onay verdi. Bu sırada Kral Hasan’ın yakın adamı Ahmed Dlimi, Fas’a gidince, MOSSAD şefi Amit suikasttan vazgeçtiklerini düşündü. Birkaç gün sonra kendisi de Rabat’a gitti. Dlimi ile buluştuğunda ona , operasyonun birkaç ay ertelenmesini böylece daha iyi hazırlık yapılacağını söylese de muhatabının operasyonun halihazırda sürdüğünü belirtmesi Amit’i şaşırtmıştı. MOSSAD yardıma devam etti. İşin içinde Fransız istihbaratı da vardı zira o dönemde İsrail istihbaratı ile araları çok iyiydi. MOSSAD’ın yaptığı bir planla Fransız bir gazeteci Ben Barka ile buluşmak için anlaştı. Cezayir pasaportuyla Cenevre’den gelen muhalif lider Ben Barka’nın hiçbir şeyden haberi yoktu. Faslılarla anlaşma yapan iki Fransız polis ile birlikte Ben Barka yakalanarak bir otele götürüldü. İstihbarat şefi Oufkir ve Dlimi tarafından ağır işkencelere tabi tutulup, elinden “Kralı devirmek istediğine dair” bir belge alındı. İşkenceye dayanmayan Ben Barka hayatını kaybedince Faslılar paniğe düşmüştü. Ellerinde Faslı bir muhalefet liderinin cesediyle Paris’te bir otelde baş başa kalmışlardı. Yardıma çağırdıkları MOSSAD, bir ekiple cesedi otelden çıkardı. Saint Germain ormanında bir çukur kazıp gömdüler, üzerine de su ile temas edince cesedi yok edecek bir kimyasal toz döktüler. Olay ortaya çıkınca Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle öfkeye kapıldı. O dönemki dış istihbarat servisi SDECE yönetimini dağıttı. Kral Hasan’dan gizli istihbarat şefi Muhammed Oifkir ve Ahmed Dlimi’nin Fransa’ya iadesini istedi, teklif kral tarafından reddedilince Fas ile tüm ilişkiler koparıldı.

Fransız emniyeti çok büyük bir soruşturma açtı, Oifkir, Dlimi ve Ben Barka’yı tuzağa çelen Fransız gazeteci dahil 13 kişi hakkında iddianame hazırlandı. Sanıkların çoğu Fas’a kaçtı. Operasyonun kalbindeki İsrail de kendini bir şekilde kamufle etti.

Fas, İsrail ile olan ilişkisini her zaman inkar etme yoluna gitti. Trump’ın sözde “yüzyılın anlaşması” planının her aşamasında, BAE, Bahreyn, Mısır ve Suudi Arabistan gibi sürecin bilfiil içindeydi. Plan açıklandıktan sonra da bunu olumlu olarak karşılaşmışlardı. Verilen tepkilere Fas Dışişleri Bakanı Nasır Burita, “Fas’ın öncelikli meselesi Batı Sahra meselesidir. Filistinlilerden çok Filistinli olmamız gerekmez” ifadesini kullanmıştı. Evet dediği gibi Batı Sahra meselesi Fas yönetimi için, Kudüs’ten, Mescid-i Aksa’dan çok daha fazla önemli. Bu kapsamda Faslı bir Yahudi iş adamı, aynı zamanda Trump’ın damadı Jared Kushner’in yakını olan Yariv Elbaz ön plana çıkıyor. 2018 Eylül ayında Arjantin’de düzenlenen G20 Liderler Zirvesi’nde Netanyahu ile Fas Dışişleri Bakanı Nasır Burita arasında yapılan gizli görüşmeyi organize eden Elbaz idi. Fas, Batı Sahra’yı kırmızı çizgi olarak görmekte. 1975 yılında İspanyol işgali bittikten sonra Batı Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti kurulmuş, 1984 yılında Afrika Birliği bu oluşumu tanıyınca Fas tepki olarak kurucularından olduğu Afrika Birliği’nden çekildi. (2017’de geri döndü) El-Arabiya televizyonunda Polisario (Moritanya’da kurulmuş, Batı Sahra meselesinde Fas Krallığına karşı mücadele eden direniş örgütü) belgeseli yayınlanması üzerine, Fas’ın Riyad büyükelçisi geri çağrıldı. Polisario Cephesi’nin Hizbullah ile kurduğu yakın ilişkiden dolayı Fas, İran ile diplomatik ilişkileri kesmiş bu doğrultuda Tahran’daki elçiliğini kapatma kararı almış, İran Büyükelçisinin de ülkeyi terk etmesini istemişti. İşte, Fas’ın Batı Sahra hassasiyetini iyi bilen İsrail, lobi faaliyetleriyle Amerika’nın Batı Sahra’da konsolosluk açarak, Fas’ın buradaki hakimiyetini tanınmasını sağlamaya çalışıyor.

BÜYÜK İSRAİL İDEALİ

Bayraklarında vurgulandığı üzere İsrail’in “Nil’den Fırat’a büyük İsrail ideali” elbette sadece Fas ile kurduğu örtülü ilişkiler ile sınırlı değil. Mayıs 2018’de Tel Aviv’deki büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyan ABD’nin verdiği resepsiyona Angola, Kamerun, Kongo Cumhuriyeti, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Fildişi Sahilleri, Etiyopya, Kenya, Nijerya, Ruanda, Güney Sudan, Zambiya gibi ülkelerin diplomatik misyonlarının katılım göstermesi, Trump’ın sözde barış planını BAE, Bahreyn ve Umman Büyükelçilerinin de katıldığı toplantıda açıklaması, Afrika açılımı, Suudi Arabistan, BAE, Mısır, Bahreyn gibi Körfez ülkelerinin kimi zaman örtülü kimi zaman açık desteği ve arabuluculuğu ile İsrail bu hedefine doğru adımlar atmaya devam ediyor.

[email protected]