Dünya bilim yarışında neler oluyor?

Prof. Dr. İ. Ethem Geçim / Ankara Üniversitesi
6.04.2013

Bilimsel üretimi artırmanın yolu ille de ABD’ye öğrenci göndermekten geçmiyor. Bunun yerine kendi üniversitelerimizde bilimsel üretim için gereken maddi şartları iyileştirmeli ve manevi motivasyonu güçlendirmeliyiz.


Dünya bilim yarışında neler oluyor?

Üniversitesiz ilimiz, hatta neredeyse fakültesiz büyük ilçemiz kalmadığı halde, bugün hala ülkesi dışına en ciddi sayıda öğrenci gönderen ülkeler arasındayız. Öğrenciler için devletin ve ailelerin yatırımları veya öğrencilerin yaşadıkları üniversite şehrinin sosyo-ekonomik hayatına yaptıkları direkt katkıları aşikardır. O halde, bizler bir yandan yabancı öğrenci gelecek umuduyla eğitim kalitemizi yükseltip, İngilizce müfredat bile oluşturmaya çalışırken, nasıl oluyor da hala yurt dışına giden Türk öğrenci sayılarında, hem de dünyanın finansal sıkışıklık yaşadığı bu yıllarda, bu denli artış olduğunu iyi analiz etmemiz gerekir. 

Uluslararası öğrenciler zaman zaman Batı medyasının da ilgi odağı olmakta ve bu sayede bizler de hem olayı onların gözüyle görme hem de bazı rakamlar elde etme şansı elde ediyoruz. New York Times gazetesinin geçmiş sayılarını karıştırırken rastladığım, Rebecca Appel’in haberine göre, 2010-2011 ders yılında Amerika Birleşik Devletlerinde mezuniyet sonrası eğitime kaydolan Türk öğrenci sayılarında belirgin artışlar olmuş. Ülke bazında en yüksek artış oranı 2009 yılına göre yüzde 20 artan Çinli öğrencilerdeyken, ikinci sırada önemli bir kısmını Türklerin oluşturduğu “Orta Doğulu” öğrencilerin artış oranı ise yüzde 7 olarak hesaplanmış. Ülkemizde henüz yapılanma aşamasındaki yüksek maliyetler nedeniyle üniversitelerinin araştırmaya ve mezuniyet sonrası eğitime ayrılan kaynaklarının kısıtlılığı düşünüldüğünde, yukarıda söz edilen bu yüzde 7’lik artış, tabiri caizse dışarı giden bu kaçağın eğitim ve finansal sistemler üzerine etkileri, yüksek öğrenimin yeniden yapılandırılmasının tartışıldığı bu dönemde, kamuoyunun dikkatine sunmaya değer konulardır. 

Amerika’dan neyimiz eksik?

Uluslararası rakamlar dikkatli incelendiğinde, ABD’ye gönderdiği öğrenci sayısını artırmadığı halde son 10 yılda bilimsel üretimini en fazla artıran İran örneği dikkat çekicidir. Demek ki, bilimsel üretimi artırmanın yolu, ABD’ye öğrenci göndermek yerine, kendi üniversitelerine bilimsel üretim için gereken maddi şartları ve manevi motivasyonu sağlamak da olabilmektedir. İşte tam yanı başımızda bir ülke İran. Bilimsel üretimi şekillendirmede etkisi olabilecek toplumsal özellikleri ile, bize en benzeyen ülkelerden biri. Ancak ne oluyorsa oluyor ve ülke dışına giden İranlı öğrencilerin sayıları önemli değişiklik göstermese de İran’ın dünya bilim literatürüne olan katkısı giderek artmakta. 

Yine bir doğu ülkesi olan Çin örneği daha da ilginç. İran örneğinin tersine, ABD’ye gönderdiği öğrenci sayısı yüzde 20 artmıştır ancak aynı süreçte zaten yüksek hacimde olan bilimsel üretim hacmi de iyice tavan yapmıştır. Demek ki ülke dışına öğrenci gönderme oranını artırmak, ülke içindeki bilimsel üretimi de birlikte artırmaya engel olmayabilir. Kimilerimizin ucuz enerji ve işçi pazarı gibi düşünmek istediği Çin Devletinin bilim üretiminde de dünyada ilk üçe girdiği, 2010 yılındaki tek başına bilim üretiminin tüm Avrupa Birliği ülkelerinde üretilenin yarısından fazla olduğu  açıkça ortadadır. 

Uluslararası bilim kayıt indexine (Science Citation Index) göre 1996 yılında Türkiye’den çıkan 5570 bilimsel makale 2008 yılında 23.284 olmuş yani 4 katına çıkmıştır. Aynı dönemde Çin Devletinden çıkan makale sayısı 27.254’den 231.726’ya yükselmiş, yani 8 misli artmıştır. İran kökenli makaleler ise aynı süreç içinde, 804 den 17.175’e çıkmıştır. Toplam sayı olarak İran halen ülkemizin gerisinde kalsa da, üretimine oran olarak bakıldığında, 12 yılda neredeyse 22 kat artış elde ederek incelemeye değer bir atılım içinde olduğunu ortaya koymuştur. Bugünlerde batı dünyasında herkes İran’a çok kızıyor. Acaba bilimsel üretim artışındaki bu hız birilerinin sinirini mi bozmakta diye aklıma gelmeden de edemiyorum. İşte dünya milletleri, futbol ve olimpik gösteriler dışında da böyle kıyasıya bir rekabet içindeler. Üstelik de bu yarış ülkelerin gücüne, vatandaşlarının refahına direkt olarak tesir etmektedir. Hiçbir şüphem yok ki, üniversite yöneticilerimiz benim bu verdiğim sayı ve oranların farkındalar ve elbirliği ile Türkiye’yi bir adım öne çıkarmak için fedakar çabalarını sürdürmekteler. Ancak, kamuoyunun da olan biteni doğru olarak öğrenmesi de önemli bir kazanç olacaktır. 

[email protected]