Longozlarda özel bir ekosistem gelişir, alüvyonlu topraklar üzerinde başka yerde görülemeyecek endemik bitkiler yetişir. Dişbudak, kızılağaç gibi ağaç türleri, tıbbi bir bitki olan göl soğanı, su menekşesi bunlar arasındadır. Dünyada örnekleri az olan longozların ülkemizde en bilinenleri Acarlar ve İğneada'dır.
Mustafa İsen/ Yazar
Teknolojik gelişmelere bağlı olarak yeni kentlerin kurulmasının veya var olanların kabuk değiştirerek hızla yeni bir konuma bürünmesinin ortaya çıkardığı sorunlar günümüzde en çok tartışılan konular. Az çok tarihi arka planı olan şehirlerde yaşayanlar yüzlerce yıl içinde deneme yanılma yoluyla kazandıkları, farklı dönemlerde yaşayan insanların denetimlerinden geçerek günümüze kadar ulaşan alışkanlıkları sayesinde bunları kısmen rahat atlatırken böylesine bir yapıdan mahrum olan şehir mensupları daha pahalı bedeller ödüyorlar. Bu durum şehirlerin kalkınması ve potansiyel imkânların keşfi açısından da handikaplar oluşturuyor. Ülkemiz zaten paldır küldür şehirleşti ama bu durum özellikle tarihi arka planı olmayan şehirlerde daha zor gerçekleşti.
Sakarya bu yeni şehirlerden biri. Onun yeni oluşunu sağlayan önemli özelliklerinden birisi de coğrafyası. Bu coğrafya önemli ölçüde ovalardan, bol akarsu ve göllerden oluşur. Şehre adını veren Sakarya Nehri, İç Batı Anadolu platolarından taşıdığı toprağı bu bölgeye yığarak ovaları meydana getirdi. Bitki örtüsü bakımından çok zengin olan bu ovaların önemli özelliği bataklık ve sazlık olmasıdır. Ancak yakın yıllarda nehir ıslahlarıyla buralar tarıma açılmış, böylece bereketli ovalar birdenbire gözde yerleşim yerlerine dönüşmüştür. Yine coğrafyanın bu konumu bölgeyi bir bitki cennetine dönüştürmüş sonuç olarak da Sakarya ve çevresi doğal güzellikleri ve ilginç tabiat hadiseleri ile şaşırtıcı manzaralara sahip mekânlar olarak görenleri şaşırtacak destinasyonlara sahip olmuştur.
Sözü edilen nehir ıslahları sonucu 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren maruz kalınan göçler eklenip yeni gelen muhacirler bu topraklara yerleştirilince bölge bir tarım ve ticaret alanı olarak ortaya çıkmaya başladı. Ama yeni gelen bu insanlar öncelikle barınma ve karınlarını doyurma derdindeydi. Öyle ki Balkanlar ve Kafkaslardan gelenler arasında yer alan eşraf aileleri bile öncelikle burada yeniden hayata tutunma mücadelesi verdi. Böyle bir aşamada eğitim değilse bile kültürel değer ve farkındalıklar gündemlerinde yeteri kadar olamazdı. Bu ancak üçüncü kuşaklarda hatırlanmaya başlandı. Bunun tarihi Sakarya için hatta Türkiye için biraz seksenler sonrası demektir. Bu yüzden pek çok benzer konumdaki şehir gibi bu yörede de kültürel ve sanatsal sorunlara, doğal güzelliklere, turizm potansiyeline eğilme yeni yeni başlıyor.
Karaleylek, balıkçıl ve diğerleri
İşte Sakarya bölgesinde gerçekleşen bu yeni keşiflerden, saklı cennetlerden biri de Acarlar Longozu'dur.
Longozlar, denize doğru akan akarsuların getirdiği kumların birikerek kıyıda set oluşturması ve dere ağzını kapatması sonucu akarsuyun biriktiği yerde oluşan özel bölgelerdir. Bunlar denize doğru akan derelerin getirdiği alüvyonlu topraklarla oluşur. Bu yüzden longozlarda özel bir ekosistem gelişir, alüvyonlu topraklar üzerinde başka yerde görülemeyecek endemik bitkiler yetişir. Dişbudak, kızılağaç gibi ağaç türleri, tıbbi bir bitki olan göl soğanı, su menekşesi bunlar arasındadır. Ayrıca buralar karaleylek, balıkçıl ve su ürünleri gibi farklı bir faunaya da sahiptirler. Dünyada örnekleri az olan longozların ülkemizde en bilinenleri Acarlar yanında İğneada'dır. Doğa hayatını en orijinal oluşumuyla izlemek, endemik bitkileri ve yaban hayatını incelemek, trekking yapmak ve diğer doğa aktiviteleri için longozlar mükemmel bir seçimdir ve bulundukları bölgeye pek çok bakımdan büyük avantaj sağlarlar.
Acarlar Longozu'nu ilk gördüğümde beş altı yaşlarında bir çocuktum, rahmetli dedemle köyümüz civarındaki İhsaniye'ye bir yolculuk gerçekleştiriyorduk. 1950'li yılların sonları olmalı. Belleğimde kalan tozlu bozuk yol hafif bir yokuştan aşağı doğru inince birden karşımıza küçük bir göl çıktı. Arabamızı çeken öküzler suyu görünce koşarcasına bu arı duru suya doğru hızlandılar, oraya varınca da susuzluklarını giderdikleri gözümün önünde. Yanında da derme çatma bir tahta köprü hatırlıyorum. Hayvanlar sularını içince dedem onları suya doğru sürdü. Bana da ayaklarını yukarı doğru kaldır, ıslanmasınlar diye tenbihte bulundu. Şimdi düşünüyorum da küçük göl o kadar da derin değilmiş. Çevresindeki vahşi yeşillik, etrafındaki göğe baş çekmiş ağaçlar ve kuşkusuz o yıllarda daha zengin olan flora ve faunaya ait bir şey hatırlamıyorum. Bu doğal çünkü özellikle o yıllarda bütün çevre bir orman ve yeşillik deryası halinde idi. Bir de longoz civarında yaşayan bir akrabamızın yakalayıp bize getirdiği büyük balıklar zihnimde kalan. O zamanlar Acarlar gölü olarak bildiğimiz bu doğal cennet uzun yıllar bu resimle hatırımda kaldı.
Su menekşesi, dünyada sadece burada yetişiyor
2008 yılında Sakarya Valiliği Başkanlığında Marka Kent Sakarya konulu bir toplantı yapılıncaya kadar longoz alanı sadece yakın çevrede insanların bildiği bir sazlık ve bataklık alanı olarak kalmaya devam etti. Bu toplantının öncülüğünü yapan birisi olarak şehrin gündeme taşınması gereken konularını anlatırken Acarlar Longozu'ndan da bahsettim. Bir anda salonda bir dalgalanma oldu ve herkes yanındakine "Longoz ne demek?", "Acarlar Longozu nerede?" gibi sorular sormaya başladı. O çalışmanın çıktılarından biri olan Sakarya Park projesiyle longozu hem envantere işledik hem de tabelalarını ilgili alanlara diktik. Böylece önce yerel, giderek daha geniş çevreler bölgeyi keşfetmeye başladılar. Ama gidenler ortada sadece bir ham pırlanta güzelliği görüyorlardı. Oysa bu güzelliğin mutlaka işlenmesi gerekiyordu. Önce bu işlere meraklı Karasu Kaymakamı ile işe başladık. Yerel imkânlarla yürüme yolları yapıldı, çevre düzenlendi. Böylece gelenler mevsimine göre önce yeşile, sonra kırmızından sarıya çalan ağaçları gördü. Daha önemlisi suyun üzerini kaplayan nilüferler ortaya çıktı. Nisan sonuna doğru çevreyi kaplayan akçabardaklar kadranlarda görünmeye başladı. Ama bunların en özeli zarif bir bitki olan ve Dünyada sadece Acarlar Longozu ve çevresinde yetişen su menekşesiydi. Yine nadir su bitkilerinden göl soğanı ve bataklık eğreltisi de bu alanda görülebiliyordu. Alan kuş göç yolları üzerinde olduğu için iki yüze yakın kuşun da burada seyri mümkün oldu. Gezi sırasında bir tavşanın önünüze atlaması, bir tilkinin yanınızdan geçmesi, su içinde küçük zararsız su yılanlarının görüş alanı içinde kıvrılarak yüzmesi tanık olabileceğiniz şeyler haline geldi.
Beş aşamalı proje
Bu tanınırlığa bağlı olarak Acarlar Longozu daha ileri düzeydeki başka gelişimleri hak ediyordu. İşin takipçisi olarak konuyu Tarım ve Orman Bakanlığı gündemine taşıdık. İlgili birimler Longoz için beş aşamalı Türkiye için de örnek olabilecek bir proje geliştirdiler. Ardından birinci aşamanın gerçekleştirilmesi için çalışmalar başladı ve geçtiğimiz yıl bu bölüm tamamlanıp hizmete açıldı. Böylece doğaya uyumlu peyzaj ve çevre düzenlemeleri, sosyal tesisleri, iki kilometreye çıkarılan yürüyüş yolları, yöresel ürün merkezleri, hediyelik eşya ofisleri, konferans ve tanıtım merkezi ile longoz kendisine yakışır bir biçimde görücüye çıktı. Tamamlanan bu aşama artık yapılan bir protokolle Sakarya Büyük şehir Belediyesi tarafından işletiliyor.
Bu haliyle Acarlar Longozu (su basar ormanı), sadece Sakarya'nın değil, Türkiye'nin gezilip görülmesi gereken turistik noktalarından biri haline geldi. Kaynarca-Karasu sınırlarının kesiştiği noktada bulunan Acarlar Longozu, nilüfer ve göl laleleriyle, endemik bitki örtüsüyle, başta dişbudak olmak üzere diğer ağaç türleriyle, kuş ve balık çeşitleriyle, hepsinden önemlisi cennetten bir köşe görünümüyle sizi bekliyor. Longoz gezisinin ardından hemen yakınındaki Sakarya Nehri'nin denize döküldüğü nokta olan Yenimahalle'de istediğiniz her çeşit balığınızı yiyerek gezinizi tamamlamanız size gözünüz yanında midenizi de doyurma fırsatı verecektir. Bizden söylemesi.