Dünyevi başarı-uhrevi kurtarılmışlık denkleminde Gülen Cemaati

Doç. Dr. İshak Torun/Abant İzzet Baysal Ünv.
3.05.2014

İslam, Gülen Cemaati tarafından bir nevi püritenleştirildi. Fethullah Gülen, Kalvinist vaiz Baxter’in Amerika’da yaptığını İslam coğrafyasında yapıyor. İkisi de dünyevi başarı için dinin her türlü değer ve normunu tevil ediyor, dünyevi başarıyı uhrevi kurtarılmışlığın/dindarlığın temel performansı haline getiriyor.


Dünyevi başarı-uhrevi kurtarılmışlık denkleminde Gülen Cemaati

Cemaat elitleri, 17 Aralık sürecinde, Türkiye’nin meşru ve yasal hükümetiyle girdiği iktidar mücadelesini dine ve dindarlığa yakışmayan Machiavelist yöntemlerle yürüttüler. İnsanların mahremlerini tecessüs etmek, devlet bankasını batırmaya çalışmak, ülkenin mahrem istihbari bilgilerini başkalarına servis etmek ve Suriye’de zulme karşı direnen Müslümanlara giden yardım tırlarını engellemek gibi ahlaksız işleri yaptılar ve/veya sahiplendiler. Onlarla teşriki mesai edenler, bu gibi cürümleri işleyebileceklerini yakinen bilirler.

Cemaat elitleri, 2007 internet muhtırasının Ak Parti elitlerince püskürtülmesi ve Ergenekon dava sürecinin kemale ermesi ardından muhafazakarları kendilerine hasım olarak bellediler. Mücadelelerinden de çok kolay sonuç aldılar. Çünkü muhafazakarlar, Gülencilerle aynı üst kimliği paylaştıklarını zannediyordu. Oysa cemaat elitleri kendi yabancılaşmaları üzerinden cemaati de yabancılaştırmışlardı. Yani cemaati İslam’a alternatif (paralel) bir üst kimlik haline getirmişlerdi. Amaçlarla araçlar yer değiştirmişti. Cemaat amaç, İslam ve dindarlık ise araç haline gelmişti. Yabancılaşma cemaat fertlerinin dejenere olmasından kaynaklandığı gibi benliklerini eritecek derecede cemaatle özdeşleşmekten de kaynaklanıyor. Dini bir grup içinde yabancılaşmanın tezahürü “ben olmasam cemaat mahvolur” veya “cemaat olmasa İslam mahvolur” şeklindeki inanç ve tutumdur. Bu yabancılaşmış “ben” ve “biz” İslami literatürde geçen “tağut”tur.

Gülencilik, yukarıda betimlendiği üzere, bir nevi alternatif (paralel) din ve kimlik halini almıştır. Tayyip Erdoğan bunu anladı, merhametin onların ancak iştihalarını kabarttığını gördü, onlardan kazık yiyen muhafazakarları da arkasına alarakanlayacakları dilden bir mücadele başlattı. Dini cemaat kisvesi altında veya dini hizmetleri kalkan yaparak siyaset yapma oyunlarını bozdu.

30 Mart Yerel Seçimi bir nevi Tayyip Erdoğan’ın galibiyetini Gülen cemaatinin ise mağlubiyetini ilan etti. İnşallah bu seçim sonuçları, bütün Türkiye’yi cemaat elitlerinin ihtiras ve fitnesinden kurtaracak. Bu seçimlerle, hakikatte, iman ve Kur’an’a hizmet etmekten başka gaye taşımayan Gülen cemaati tabanı açısından da rahmet oldu denebilir. 

Üst kimlik olarak cemaat

Gülen cemaatinin yargı ve emniyetteki kadrolarıyla Ergenekon dava sürecine katkı verdikleri doğrudur. Belki onlar olmasaydı Ergenekon dava süreci başarıyla tamamlanamazdı. Ancak Gülen cemaati bu mücadeleyi demokrasi aşkı ve Müslümanlarla/muhafazakarla dayanışma uğruna yapmadı. Cemaatin mücadelesi, 2004 yılında tefrika edilen Cemaati Bitirme Planı’ndan anlaşılacağı üzere, bütünüyle kendilerini savunma amaçlıydı. Başlangıçta ulusalcılardan korunmak için yapılan mücadelenin kolayca/hemencecik muhafazakar iktidar partisiyle mücadeleye dönüşmesinin nedeni bu olmalı. Zaten cemaat elitlerinin dindar muhafazakarlarla beraber ve onlarla aynı üst kimlik altında mücadele etme dertleri hiç olmadı. Aksine, dindar muhafazakarların ötekilere karşı yürüttükleri her mücadelede cepheyi çökerten taraf oldular. Başörtüsü ve füruat meselesi bunun tipik örneğidir.

Gelinen noktada, cemaat elitleri için İslami normlar doğru ve yanlışın ölçüsü olmaktan çıkmış, cemaatin menfaati İslami normların yerini almıştır: Cemaate faydalı olan iyi, zararlı olan ise kötüdür. Bu tutum, cemaati bütünüyle dünyevi başarılara, somut sonuçlara endeksli hale getiriyor.

İslam, Gülen cemaati tarafından bir nevi püritenleştirildi. Fethullah Gülen, Kalvinist vaiz Baxter’in Amerika’da yaptığını İslam coğrafyasında yapıyor. İkisi de dünyevi başarı için dinin her türlü değer ve normunu tevil eder, her tür dünyevi başarıyı uhrevi kurtarılmışlığın/dindarlığın temel performans haline getirir. Baxter, dünyevi başarı için dinin her tür normunu tevil ederek/cevaz vererek adeta Hıristiyan teolojisinin içini boşaltmıştı. Püritenlik, teknik olarak, dinin belirleyici olmaktan çıkıp dünya için bir motivasyon aracına dönüşmesidir. Hasılı, Gülen cemaati İslami püritenleştirerek, Max Weber’in dediği gibi, İslami hayatın büyüsünü bozdu, herkesin ağzının tadını kaçırdı, hatta midesini bulandırdı. 

Gülen cemaatiyle ilgili bir yanlış kanaat var. Güya, 17 Aralık darbe süreci başarıya ulaşsaydı, Fethullah Gülen Türkiye gelip aynen Humeyni gibi devletin tepesine oturacaktı. Kanımca, Gülen’in Humeyni gibi, şeriat getirmek amacı yoktu. Yukarıdaki püritenleşme betimlemesi ile anlatmaya çalıştığım üzere onlar için şeriat ve İslam kendi cemaatini iktidar etmenin sadece bir aracı. Onlar getirseler belki İslam’a alternatif bir kimlik olan Gülenciliği ideoloji haline getirirler. Onlar için devletin tepesine kimin veya hangi ideolojinin geleceğinin önemi yok, perde arkasından yönetmek, yöneticileri gütmek ve devlet nimetlerinde ayrıcalıklı olmak yeterli. Kısaca yönetmenin bizzat kendisine, yönetici elit olmaya talipler. Aksi olsaydı, muhafazakarların desteklediği Ak Parti iktidarına karşı İslam düşmanı neo-conlar ile vesayetçi laikçilere çözüm ortaklığı yaparlar mıydı?

Meşru olmayan ne?

Gülen cemaatinin siyasallaşması, dinin değil de iktidarın peşinde koşması elbette kendilerini ilgilendirir. Bir grubun siyaseti hedeflemesi püritenleştirmenin tek başına belirleyicisi de değildir. Hattı zatında siyasal iktidarı hedeflemenin dinen mahzuru da yoktur. Şahsen tasvip etmemekle birlikte bu tamamen onların bileceği iştir, hele hele niyetlerini sorgulamaya hiç hakkımız yoktur. Bu, onlarla Allah arasındaki sorundur. Ancak amaçlara giden yöntemin/vesilelerin ahlaki/İslami olmasını istemek ve beklemek hepimizin hakkıdır.

Sonuçta, dini cemaat kimliğiyle reel siyasetin Machiavelist yöntemleri benimsemek gayri meşrudur, ahlaksızlıktır, bizzat dinin kendisine zarardır.

[email protected]