Efsaneden gerçeğe Türk Mukavemet Teşkilatı

Umut Berhan Şen / SASAM Uzmanı
8.05.2021

Türk Mukavemet Teşkilatı, Rumların iddia ettiği gibi bir saldırı ve tedhiş örgütü değildir. Terör örgütü EOKA'dan 2,5 yıl sonra, Türklere yönelik saldırıların yoğunlaşması üzerine kurulmuş olması da bunun en açık kanıtıdır. Faaliyet gösterdiği süre içinde hiçbir Rum köyüne saldırmayan TMT, Türk gençlerini eğitmiş, kendilerini savunmaları için teçhizat sağlamıştır.


Efsaneden gerçeğe Türk Mukavemet Teşkilatı

TRT'nin yeni dönem dizisi 'Bir Zamanlar Kıbrıs' oyuncu kadrosuyla olduğu kadar konusuyla da dikkat çekiyor. Kıbrıs adasındaki çatışmaları ve Kıbrıs Sorunu'nun seyrinin 1963 yılından başlayarak kurgulandığı dizide, Türkiye Cumhuriyeti Devlet'inin Kıbrıs Türklerinin bağımsızlığı için yürüttüğü özel operasyon ve istihbarat faaliyetleri, dönemin ulusal kahramanları olan Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş'ın mücadelesi, Enosis yanlısı EOKA'cı Kıbrıs Rumlarının Kıbrıs Türklerine yönelik saldırıları dizide dramatize edilerek işleniyor. Dizinin çekimleri KKTC'nin Gazimağusa ilçesinde ve Kapalı Maraş bölgesinde gerçekleşiyor.

Kim bu Efsane?

Dizinin kilit karakterlerinden olan sakız tüccarı Kemal Dereli ve ailesi, Kanlı Noel olarak bilinen olayların başlamasıyla diğer Türk aileler gibi saldırıya uğruyor. Aile fertleri kasabalarından sürülüp zorunlu bir göçe tabi tutulurken Kemal Dereli kendi ailesiyle birlikte göç yolundaki binlerce Türk'ün lideri haline geliyor. Kıbrıs'ta yaşam mücadelesi sürerken Türkiye'den adaya gizli görevle yollanan 'Ankaralı' kod isimli istihbaratçı ise Lefkoşa'da olayların seyrini değiştiriyor. Adada gizli kahramana dönüşen Ankaralı ve ayrı düştüğü nişanlısının aşkıyla, Dereli ailesinin öyküsü iç içe geçiyor. Tüm bu olayların merkezinde ise sıradışı bir karakter yer alıyor: Devrin resmi istihbarat kurumu MAH tarafından EFSANE namıyla bilinen yaşlı bir istihbaratçı. Bu tür rollerde sürekli görmeye alıştığımız Yeşilçam'ın usta aktörü Demir Karahan 'Efsane' kod adlı karakterle karşımıza çıkıyor. Karakterin hal ve tavırları, jest ve mimikleri, imaj ve giyim tarzı Efsane karakterinin gerçek hayattaki karşılığının kim olduğu konusunda bize bazı ipuçları veriyor. Aslına bakılırsa bu karakter tipolojisine benzeyen iki isim tanıyoruz. Birincisi, Milli Mücadele'de ve 2. Dünya Savaş'ında üstlendiği önemli görevlerle, tarihimizdeki istihbarat efsaneleri arasına giren 'İngiliz Kemal' kod adlı Ahmet Esat Tomruk; ikincisi 'Çiçero' kod ismiyle bilinen ve hakkında pek çok efsane üretilen, kitaplar yazılan ve filmler çekilen, Çankaya köşkü Muhafız Alayı'nda askerliğini yaparken, bizzat Atatürk tarafından istihbarat teşkilatına alınan İlyas Bazna.

Efsane kodlu usta istihbaratçı ile dizinin 5. bölümünde en kritik sahnede tanışıyor izleyici. Yıllar sonra, kendisini ölmüş sanan mensubu olduğu istihbarat kurumunun başkanını hiç beklemediği anda ziyaret ediyor ve onun makamına oturuyor. Bu sahnede istihbarat başkanının önünü ilikleyerek onu karşıladığı ve biraz da tedirgin olduğu gözleniyor. Aralarındaki diyalog ise oldukça sıra dışı:

* "Efendim hoşgeldiniz.

*Bana kalsa gelmezdim. Artık yaşlandık. Ben buraya sizin yerinize beni öldürsünler diye geldim. Ankaralı, sen ve Kıbrıs operasyonunu yöneten kim varsa.

* Efendim merakımı mazur görün ama, katilimiz kim?

* KGB...''

Dizideki bu diyalog çoğumuza fanstastik gelebilir. Bu da gayet normaldir. Ancak, gerçek anlamda bir gizli servis olma vasfına sahip olan her istihbarat kurumunun, kamuoyuna yansıyan ve ataması resmi gazetede yayınlanan, toplumun medya yoluyla tanıdığı resmi başkanı dışında, perde arkasında, bazı tecrübeli isimlerin ve hatta 'efsane olarak gayrı resmi tarihe geçen' bir emektarın, görünmeyen bir 'çok gizli' direktörün olması, istihbarat bilimi açısından rasyonel bir durumdur. Dolayısıyla dizinin ilerleyen bölümlerinde, istihbarat ve özel harp faaliyetleri açısından oldukça sıradışı ve biz seyircilere fantastik gelen başka sahneler ve diyaloglar göreceğimiz muhakkak.

TMT'nin kuruluştaki rolü

Bir Zamanlar Kıbrıs dizisi ekran karşısında biz izleyicilere güzel bir nostalji yaşatırken, Kıbrıs'ta yaşanılanları ve efsanevi Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT)'nın mücadelesini anımsamakta fayda var. 20 Temmuz 1974'de geçekleşen Kıbrıs Barış Harekatı sonrası neredeyse yarım asra yaklaşan bir tarihsel süreç geride kalmak üzere. Dolayısıyla KKTC'nin kurulmasında emeği geçen TMT'den kısaca bahsetmek istiyorum.

1 Nisan 1955'te faaliyete geçen EOKA tedhiş örgütü Türklere saldırmaya başladı. Türk köylerini yakıp yıkan EOKA tedhiş örgütüne karşı, Türk halkının savunmasını yapacak bir örgütlenme gereksinimini duyan Kıbrıs Türkleri, önceleri çeşitli mukavemet grupları oluşturmuştur. Bunlar arasında en etkili olanı Volkan'dır. Ancak, dağınık, küçük ve eğitimsiz olan bu mukavemet gruplarının askeri bir yapıya sahip EOKA karşısında, Türk halkının savunmasını yapması mümkün olmamıştır. Bu eksikliği gidermek amacıyla Burhan Nalbantoğlu, Rauf Denktaş ve Kemal Tanrısevdi tarafından 27 Temmuz 1957'de, Lefkoşe'de kurulan TMT, dağınık olarak faaliyet gösteren küçük mukavemet gruplarını birleştirerek, tüm adaya yaygın, her Türk köyünde varlık gösteren güçlü bir mukavemet örgütü olmuştur. TMT, Rumların iddia ettiği gibi bir saldırı ve tedhiş örgütü değildir. Terör örgütü EOKA'dan 2,5 yıl sonra, Türklere yönelik saldırıların yoğunlaşması üzerine kurulmuş olması da bunun en açık kanıtıdır. Faaliyet gösterdiği süre içinde hiçbir Rum köyüne saldırmayan TMT, Türk gençlerini eğitmiş, kendilerini savunmaları için gerekli silahları sağlamıştır. TMT'nin amaçları şöyle sıralanabilir:

* Kıbrıs Türklerinin can ve mal güvenliğini sağlamak,

* ENOSİS'e ve bu hedef doğrultusunda yapılan girişimlerle estirilen teröre karşı durmak,

* Türklere yapılacak saldırıları geri püskürtmek,

* Türk Toplumunun birliğini ve bütünlüğünü sağlamak, ENOSİS'i savunan AKEL'in Türk toplumu içinde ideolojik etkinlik kurmasını ve iç cepheyi bölmesini önlemek,

* Rumlara ve İngilizlere karşı Kıbrıs Türklerinin haklarını savunmak,

* Anavatan Türkiye ile sıcak ilişkileri ve Türk Halkının Anavatana bağlılığını sürdürmek.

Bu ilkeler doğrultusunda başarılı bir mücadele vermiş olan TMT, 1958-60 ve 1963-74 döneminde Türk halkının direnişini örgütlemiş, Rum saldırıları karşısında ayakta kalmasını sağlamıştır. TMT'nin bu direnişi, adanın Yunanistan'a bağlanmasını önlemiş, bağımsızlığın gerçekleşmesini sağlamıştır. Kıbrıs'taki asıl Ulusal Kurtuluş Örgütü, Türk Mukavemet Teşkilatı'dır. Onu karalamak için kampanya yürüten Rum liderliği, TMT'nin faşist bir örgüt olduğu iddiasını gündeme getirmiştir. Hâlbuki TMT, Kıbrıs Türk halkının savunmasını birinci planda tutan bir örgütlenmedir. Faaliyet gösterdiği dönemde, elinde silahla Türk halkına saldıran EOKA üyelerini hedef seçmiştir. Hiçbir Rum, sadece Rum olduğu için TMT'nin hedefi olmamıştır. Hiçbir Rum yerleşim birimi, TMT'nin saldırına uğramamıştır.

Bir Zamanlar Kıbrıs dizisi, yukarıda ifade ettiğim tarihsel kronolojiyi, bir miktar hayal ürünü bir miktar da gerçek veya gerçeğe yakın karakter ve olay örgüleriyle dramatize ederek ekrana yansıtmaya çalışan bir yapım olarak öne çıkıyor. TRT son döenmde bu tür yapımları arttırıyor. Kuşkusuz, bunun seyirciden yani Türk toplumundan alacağı karşılık da olumlu olacaktır. Zira Doğu Akdeniz'de dengelerin yeniden kurgulandığı ve suların ısındığı bir süreçte kamuoyu desteği yaratmak açısından bu tür yapımlara ihtiyaç duyulması son derece doğaldır. Zira, devletlerin en önemli yön verici ve vurucu gücü kuşkusuz istihbarat teşkilatlarıdır. Tarihi, kökleri ve sahip olduğu her türlü maddi manevi imkanla varolma mücadelesi veren her devlet ve her ulus güçlü bir istihbarat servisine sahip olmak zorundadır. Faaliyetlerinin temeli gizlilik ilkesine dayanan istihbarat teşkilatlarının gücü, özellikle kendi toplumlarından görecekleri destekle doğru orantılıdır. Toplumun bu desteğini sağlamanIn yolu, istihbarat teşkilatının tanıtılmasından ve faaliyetlerinin gizlilik ilkesi ile dengelenerek kamuoyuna yansıtılmasından geçmektedir. Bu bağlamda, Türk istihbaratının 1960'lı yıllarda Kıbrıs'ta kendi kurduğu ve organize ettiği TMT üzerinden yürüttüğü destansı mücadelenin, TRT'de yeni ve özgün bir yapımla Türk halkına aktarılması, özellikle medya kanalıyla Türkiye Cumhuriyeti Devlet'ine karşı girişilen psikojik algı operasyonlarına karşı darbe vurulması açısından somut ve başarılı bir adım olmuştur.

[email protected]