Ekonomide paradigma değişikliği ve 5.İzmir İktisat Kongresi

Prof. Dr. Erdal Tanas Karagöl - Yıldırım Beyazıt Ünv.
16.11.2013

Birçok ilklere şahit olduğumuz, 5. İzmir İktisat Kongresi’nde Türkiye ekonomisinde sıçrama yapabilecek ve yeni bir hikayeye ihtiyaç duyulan bu dönemde katma değerli üretim, markalaşma ve yeniliklere ihtiyaç olduğu dile getirilmiştir.


Ekonomide paradigma değişikliği ve 5.İzmir İktisat Kongresi

90 yıllık geçmişe sahip İzmir İktisat Kongresi, Türkiye ekonomisinin artık enine boyuna tartışıldığı, yeni paradigmaların konuşulduğu ve alternatif çözümlerin dile getirildiği bir kongre olmaya aday görünmektedir. İlki 1923 tarihinde düzenlenen İzmir İktisat Kongresi’nde Türkiye’nin iktisadi envanteri çıkartılmaya ve yol haritası belirlenmeye çalışılmıştır. Ayrıca, sanayiinin kurulması, sanayi sektörleri tarafından kurulamayan teşebbüslerin devletçe ele alınması ve özel girişimciliğinhareketlendirmesi ve özendirmesi doğrultusundaekonomik önlemler belirlenmiştir. İkinci İzmir İktisat Kongresi, ülkede köklü ekonomik değişikliklere gidildiği1981 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Bu kongrede dışa açık büyüme stratejisinin gereği açıkça ifade edilmiş ve bu kapsamda uygulanması gereken politikalar ortaya konulmuştur. Üçüncü İzmir İktisat Kongresi ekonomik ve sosyal dönüşümlerin başladığı ve soğuk savaş sonrası kutuplaşmaların sona erdiği 1992 tarihinde “21. Yüzyıla Doğru Türkiye” teması  ile gerçekleştirilmiştir. Dördüncü İzmir İktisat Kongresi ise 2004 tarihinde ise 2001 krizi sonrası ayağa kalkan Türkiye’nin uzun vadede bilgi toplumuna dönüşmesi ve AB’ye üyelik perspektifi teması ile yapılmıştır.

Son olarak Beşinci İzmir İktisat Kongresi 30 Ekim-1 Kasım 2013 tarihlerinde Kalkınma Bakanlığı ve özellikle Kalkınma Bakanı Sayın Cevdet Yılmaz’ın önemli katkıları ile gerçekleştirilmiştir. Beşinci İzmir İktisat Kongresi’nin ana teması “Küresel Yeniden Yapılanma Sürecinde Türkiye Ekonomisi” olarak belirlenmiştir.  Bu kongre hem teması hem de gerçekleştiği dönem itibariyle Türkiye ekonomisi algısının tamamen pozitif olarak değiştiği ve bu kongrenin diğer tüm kongrelerden çok farklı ve çarpıcı özelliklere sahip olduğu gözlemlenmiştir. Bugüne kadar gerçekleştirilen en kalabalık ve en heyecanlı kongre olan beşinci İzmir İktisat Kongresi’ni özetlersek;

2004 yılında gerçekleşen dördüncü İzmir İktisat Kongresi ve 2013 yılında gerçekleşen Beşinci İzmir İktisat Kongresi ilk defa aynı hükümet -AK Parti hükümeti- iki kongreyi  gerçekleştirmiş ve bu kongrede “Yeni Türkiye”nin yeni ekonomisi  ve yeni politikaları  konuşulmuştur.

Yeni ekonomik aktörler

Beşinci İzmir İktisat Kongresi, 2008’de yaşanan küresel ekonomik kriz sonrası, gelişmiş ülkeler ve küresel sistem için kırılmanın başladığı yükselen piyasa ekonomilerinin Dünya GSYH’sı içindeki paylarının arttığı ve gelişmiş ülkelerin ekonomik büyüme hızlarının düştüğü yeni ekonomik aktörlerin tartışıldığı bir dönemde gerçekleşmiştir.

Beşinci İzmir İktisat Kongresi’nin Cumhuriyetinin doksanıncı yılına denk gelmesi ve 2023 hedefleri için 10 yılın kalması bu yıl gerçekleşen kongre tarihi bir anlam kazanmıştır. Çoğunlukla, Türkiye’nin 2023 hedeflerine kısa sürede nasıl ulaşacağı bu hedefler için imkan ve tehditlerin neler olduğu, ekonominin güçlü ve zayıf taraflarının neler olduğu açıkça konuşulan konular olarak ortaya çıkmıştır.

Bu kongrenin 2014-2018 yılları için hazırlanan Onuncu 5 Yıllık Kalkınma Programı hazırlıklarının tamamlanmasına denk gelmesi, Onuncu 5 Yıllık Kalkınma Programının da tartışılmasına katkı sağlamıştır.

Kongre, Türkiye ekonomisinin son 10 yıldır gerçekleştirdiği performansın sıkça konuşulduğu döneme denk gelmiştir.

Ekonomi ile ilgili konuların tartışılmasında ilk defa Avrupa-Merkezli “Eurocentrik” olmayan bir bakış açısı oluşmuştur.

Türkiye yeni merkez

Kongre, Marmaray açılışı ile tarihi ipek yolu havzasının ticarete ve yeni işbirliklerine yelken açtığı bir döneme denk gelmiş; aynı zamanda Türkiye’nin merkezde olduğu ve yeni projelerin ortaya çıkmasını motive edecek ortamın yeşermesine vesile olmuştur.

Ekonomide kabul edilen bazı varsayımlarda köklü değişikliklere gidilmesi gerektiği hususu-paradigma değişikliği- gündeme gelmiştir.

Başta BM, IMF ve Dünya Bankası olmak üzere, uluslararası kurumların eleştirildiği ve bu kurumlarda dönüşüm ve reformların gündeme geldiği döneme denk gelmiştir. Ancak, gelişmiş ülkelerin eski alışkanlıkları ve sahip oldukları imtiyazları kaybetmeme istekleri nedeniyle reformlar konusunda isteksiz oldukları gözlemlenmiştir. Diğer yandan, temsilde adaletsizliklere alternatif olarak geliştirilen G-20 platformu G-20’nin daha kurumsal ve temsil gücü yüksek bir yapıya kavuşturulması önem arz etmektedir. Aksi halde, dünyanın ekonomik çekim merkezinin doğuya doğru hızla evirildiği bu süreçte uluslararası kuruluşlara alternatif arayışların hızlanarak devam edeceği gündeme gelmiştir.

Bu kongrede 19. yüzyılın Avrupa ve 20. yüzyıl Amerika’nın çağı olsa da, 21. yüzyılın Asya’nın öncülüğünde daha global bir çağa dönüşeceği öngörüleri dile getirilmiştir.

Uluslararası kamu kurum ve kuruluşlarından Türkiye’ye tavsiye ve reçetelerin ilk defa sıralanmadığı bir kongre olmuştur. Hatta toplantıya katılan Dünya Bankası Başkanı’nın Türkiye tecrübesinin diğer ülkeler ile paylaşılmasının ve Türkiye ekonomisine ve yönetimine övgüler yağdırması dikkat çeken noktalardan biri olmuştur.

İzmir İktisat Kongresi’nin ayrımcı ve dışlayıcı olmadığı hatta en muhalif iktisatçıların da davet edildiği bir kongre olmuştur.

Birçok ilklere şahit olduğumuz, Beşinci İzmir İktisat Kongresi’nde temel makro ekonomik göstergelerin yanı sıra, mikro anlamda yapılacak reformlara odaklanmak hatta detaylı bir şekilde odaklanmak gerektiği sıkça dile getirilmiştir. Ekonomi için ileri standartlarda bir demokrasinin,  nitelikli nüfusun, bölgesel barışın ve bilginin önem arz ettiği dolayısıyla eğitim ve bilimle güçlenmiş ekonomi beklentisi güçlükle vurgulanan başlıklar olarak ortaya çıkmıştır.

Türkiye ekonomisinde sıçrama yapabilecek ve yeni bir hikayeye ihtiyaç duyulan bu dönemde katma değerli üretim, markalaşma ve yeniliklere ihtiyaç olduğu dile getirilmiştir. Diğer yandan, orta gelir tuzağına düşmemek için düşük katma değerli üretim ve ihracattan, katma değeri yükseküretim ve ihracata geçme zorunluluğu tartışılmıştır. Belki de en önemlisi Türkiye’de Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerine sağlanacak teşvik ve desteklerin, sürdürülebilir büyümenin istikrarlı bir biçimde sağlanabilmesi açısından hayati önem arz ettiği önemle vurgulanmıştır. Bunun için, Türkiye’nin gerek ekonomik büyümede istikrar sağlanması gerekse 2023’te ilk 10 ekonomi içerisinde yer almasıhedefini yakalamak için Ar-Ge’ye ağırlık vermesi ve bu alana aktarılan kaynağı arttırması gerektiği dile getirilmiştir. Dolayısıyla, Türkiye’de son yıllarda büyümeye katkıda bulanan ihracata, Ar-Ge sonucu ortaya çıkacak yüksek katma değerli üretimin eklenmesi ile uzun dönemde hedeflenen büyüme oranlarına ulaşılması daha kolay olacaktır. Bu yüzden, kamu tarafından gerçekleştirilen Ar-Ge çalışmalarının tek elde toplanılması ve Türkiye’de gerçekleştirilen Ar-Ge için ciddi bir yol haritası çıkartılmasının zamanı gelmiştir. Bu kapsamda kurumlar arasında kapsamlı bir süzgeç yapılmalı ve farklı kurumlar tarafından gerçekleştirilen aynı nitelikli Ar-Ge faaliyetleri tek elde toplanmalıdır.

Rekabet gücünü diri tutmak

Diğer yandan, Beşinci İzmir İktisat Kongresi’nde benim de sunum yaptığım  “Türkiye’nin Stratejik Sektörlerinde Temel Politikalar” panelinde enerji sektörü yoğunlukla tartışıldı. Ekonomik büyümede iniş ve çıkış yaşamamak, rekabetin gücünün zayıflamaması ve uluslar arası alan da manevra alanını genişletmek için stratejik sektör olarak öne çıkan enerjide dışa bağımlılığın azaltılması zorunlu gözükmektedir. Bu yüzden özellikle stratejik sektörler içerisinde enerji sektörü çok önemli bir sektör hale gelmiştir. Çünkü,  ekonomik büyümede cari açık nedeniyle yapılan fedakarlık, Türkiye’nin 2023 için belirlediği hedeflere ulaşmasının önünde en büyük engel olarak gözükmektedir. Diğer yandan, enerji faturasının da azalması ithalatın azalmasına bu da cari açığın azaltılmasına,  küresel ekonomik koşullardaki olumsuz koşulların sebep olacağıfiyat değişimlerinindüşürülmesine ve dolayısıyla makroekonomik göstergelerin olumluetkilenmesine önemli katkılar sağlayacaktır.

Enerji politikaları

Bu amaçla, Dünya’nın kanıtlanmış petrol ve doğal gaz rezervlerinin dörtte üçünün Türkiye’nin bulunduğu coğrafi bölgede yer alması nedeniyle TANAP gibi Hazar bölgesinden gelecek doğal gaz boru hattı projelerinin işlevsel hale gelmesi, Kuzey Irak petrollerinin Türkiye tarafından kullanılması ve bu petrollerin Avrupa’ya açılması için izlenecek politika Türkiye’nin enerji üssü olmasında atılacak en önemli adım olacaktır. Diğer taraftan, özelliklede elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 44’ünü kullanan doğal gazın büyük kısmının ithal edilmesi ve bunun da enerjide dışa bağımlılığı artırması nedeniyle enerji kaynağının çeşitlendirilmesi kapsamında nükleer santral sayısının artırılması gerekmektedir. Mesela, Fransa 59 tane nükleer santral ile elektrik üretiminin yüzde 76’sını karşılarken, Güney Kore 20 tane nükleer santral ile elektrik üretiminin yaklaşık üçte birini karşılamaktadır. Bu durumu göz önünde bulundurursak, Türkiye’nin neden hala enerji bağımlılığını azaltamadığının sorgulanması, kongrenin öne çıkan tartışma konularından birisi olmuştur.

Nükleer enerji santralinin yanı sıra, Enerji Borsası’nın kurulması da Türkiye’nin enerjide bölgesel bir aktör haline gelmesi ve enerji ticaret üssü olması hususunda atılan önemli bir adımdır. Enerji piyasasında küresel entegrasyonun sağlanması ve Türkiye enerji borsası ile bölgesel bir piyasa oluşturulması beklenmektedir. Enerji Borsası ürünlerine elektrikten sonra doğalgazın da girmesiyle birlikte, jeopolitik konum ve faaliyete geçirilmesi planlanan boru hattı projeleri kapsamında değerlendirildiğinde Türkiye’nin hem 2023 hedeflerini gerçekleştirmesi hem de coğrafi enerji üssü olma gibi amaçlarına ulaşması açısından kritik önem taşımaktadır.

Bundan sonra, kongrede ortaya çıkan sonuçların daha da detaylandırılması için daha az katılımlı çalıştay ve toplantıların yapılması zorunlu gözükmektedir. Yapılacak bu çalıştaylar kongrelerde orta çıkan fikirlerin daha dasomutlaştırılmasına katkı sağlayacak ve somutlaşan kararların uygulamalarınındeğerlendirilmesi için platform niteliğinde olması yerinde olacaktır. Umarız, bu kongre, Türkiye’nin ekonomik ve siyasi gücünü bölgede ve dünyada daha muhkem yapacak bir katkı sağlasın.

[email protected]