Ekran uzmanlığı sorunu

Dr. Necdet Özçelik/ Kapadokya Üniversitesi Öğretim Üyesi
26.01.2024

Türkiye'nin terörle mücadelesi son yıllarda yerel boyutta ve kamusal alanda konuyla ilgili veya ilgisi olmayan çok sayıda sahte uzman üretti. Bu meseledeki sorun, medya manipülasyonu, uzman olduğunu kabul ve iddia eden çoğu kişinin ilkesiz duruşu ve toplumun medyatik tartışmalara alakasıyla yakından ilgidir.


Ekran uzmanlığı sorunu

PKK terör örgütünün Irak kuzeyinde düzenlediği saldırıların ardından bir gazetecinin işaret çubuğuyla ekrana yansıtılan harita üzerinden Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye'de düzenleyebileceği muhtemel bir harekâtın kapsamı ve yöntemine dair yorumlar yapması hem gülünç bulundu hem de akıllara ekran uzmanlığıyla ilgili birçok sor getirdi. Bir gazetecinin ekran görünürlüğünün verdiği özgüvenle askeri harekâtların doğasına dair bilgi ve tecrübe birikimine sahipmiş gibi bir role bürünmesi ancak askeri harekâtlara sosyo-politik duyarlılığının getirdiği kitlesel ilginin çekiciliğiyle izah edilebilir. Gazeteci veya herhangi bir görsel medya temsilcisinin kitle ilgisini çeken bir konuyu kendi mesleki oryantasyonunun odağına koyması anlaşılabilir bir durum olabilir. Fakat saha gerçekliliğinden uzak ve askeri harekâtlarla ilgili bir tedrisatı, tecrübesi ve akademik okuması olmayan birinin milyonların önünde bilmediği bir konuyla ilgili cüretkâr ifadeler kullanması üzerinde durulması gereken trajikomik bir durumun da ötesinde esaslı bir eleştiriyi ve tartışmayı hak ediyor. Bir gazeteci örneğinden yol çıkarak konuyu görsel medyada askeri, güvenlik ve istihbarat alanlarında ekran uzmanlığı meselesinin kalitesine getirip tartışmaya başlayabiliriz. Zira gazetecilerin dışında bir zamanlar askeri, güvenlik ve istihbarat kurumlarında çalışmış ve emekli olmuş veya ayrılmış, üniversitelerde bu konularla ilgili akademisyenlik yapan birçok kişinin zaman zaman bu trajikomik durumun aktörleri olduğunu söyleyebiliriz.

Uzmanlık unvanı

Konuya uzmanlık unvanını analiz ederek başlayalım. Ekranlarda gördüğümüz ve askeri, güvenlik ve istihbarat alanlarında yorum yapan bir kişinin adının önüne Güvenlik Politikaları Uzmanı, Güvenlik Uzmanı, Terörizm Uzmanı, Askeri Uzman ve Stratejist gibi sıfatların konulduğunu görüyoruz. Bu kişilerin birçoğunun askeri ve kolluk görevler ile istihbarat teşkilatında görevlerde bulunmuş emekli veya görevlerinden ayrılmış personelden olduğu göze çarpıyor. Bunlara ilave olarak bazı yazılı, görsel ve sosyal medya platformlarındaki yayın temsilcilerinin bu sıfatlarla nitelendirildiğini görmekteyiz. Peki, uzmanlık unvanını bu kişilere kim veriyor? MSB ve İçişleri Bakanlığının, emekli olan, istifa eden veya görevinden uzaklaştırılan hiçbir personeline yapmış olduğu görev/görevlerle ilgili, görevi dışında kullanmak üzere bir uzmanlık belge veya sertifika verildiğini kimse iddia edemez. Sivil kurumlarda karşılığı olan pilotaj, hekimlik, teknisyenlik ve yabancı dil sertifikaları benzeri sertifikalar ise konunun teknik kurumsal muhataplarıyla ilgilidir. Bu teknik sertifikasyonların ekran uzmanlıklarıyla bir ilgisinin olmadığını ifade edebiliriz. Örneğin geçici bir süre Özel Kuvvetler Komutanlığının seferberlik kadrosunda yer almış bir kişinden güvenlik politikaları üretmesi beklenmez ve kişinin "Güvenlik Politikaları Uzmanı" olarak nitelendirilmesi ne MSB'nin ne de TSK'nın kurumsal anlayışla ilgilidir. Dolayısıyla ekrandaki "uzmanlık" unvanı kişilerin içinden geldiği kurumlardan aldıkları nitelikleri ifade etmez. Hatta askeri, güvenlik ve istihbarat konularında araştırma yaparak tez ve makale yazan, ders veren akademik unvana sahip kişileri de yukarıda adı geçen uzmanlıklarla tanımlamak mümkün değildir. Mesela siyaset bilimi okumuş ve sivil-asker ilişkileri üzerinde tez yazmış bir akademisyen "Askeri Uzman " veya "Uluslararası Güvenlik Uzmanı" olamaz. Keza DEAŞ terör örgütünün eleman temin yöntemleriyle ilgili araştırma yapmış bir akademisyenin "Terörizm Uzmanı" olarak nitelendirilmesinin akademik açıdan kabul edilebilir bir şey olduğunu ifade edemeyiz. Akademik bir disipline ait alt alanlarda araştırma, çalışma ve yayın yapmak ile ders vermek kendi mecrasında değerli bir nitelikken bu niteliği disiplinin geneline hâkim olabilme şekline teşmil etmek akademik uzmanlık tanımıyla da uyuşmaz.

Medyanın yüklediği rol

Bu unvanları kurumlar vermiyorsa kim veriyor? Bu noktada klasik ve sosyal medyanın görsel ve yazılı platformlarını idare eden çalışanların ve yöneticilerin rolünün oldukça büyük olduğunu söyleyebiliriz. Ekrana çıkan emekli bir güvenlik bürokratının veya konuyla ilgili bir gazeteci, siyasetçi veya akademisyenin adının önüne kişinin kendisinin de haberi olmadan bu unvanlardan birini ekleyiverirler. Kişi durumu ancak yayından sonra fark edebilir. Kimi kişilerin bu unvanlanma haline itiraz ettiklerine, kimilerinin ise bu durumu memnuniyetle karşıladıklarına bizzat şahit oldum. Buradaki problem hem yayın platformunun hem de sahte unvanlanmaya sempati duyan kişilerin popülizm alanında gönüllü buluşmalarıdır. Zira kişinin adının önüne gerçekte olmayan bir unvanı koymakla yayın platformu kişiye bir uzmanlık ulviyeti yüklerken kişi de buna bilmediği alanlara girerek gizemli ve buğulu sunumlarla cevap vermektedir. Hatta karşıt görüşlerden benzer bir unvanlı birkaç kişiyi aynı platformda buluşturan medya aygıtı, toplumun satın aldığı bir tartışma ortamı yaratarak medya için anlamlı olan izlenme/dinlenme oranlarının en yüksek olduğu saatleri baskılamaya çalışır. Medyanın yüklediği rolleri memnuniyetle üstlenen uzman kişilikler ünlenmenin de verdiği cesaretle farklı televizyonlarda genelde bilgisinin ve tecrübesinin de dışına çıkarak popüler olan her konuda konuşmaya başlarlar. Hatta bu kişilerin ün ve uzmanlıkları (!) o kadar etki yaratır ki yerel yönetimler bu kişilerin katılımıyla seminer ve paneller düzenler, üniversiteler bile bu kişilerin uzmanlıklarını sorgulamadan öğrenci ve akademisyenlerine konferans verdirtirler. Uzman kişiler (!) saha ile bağlantılı olduklarını ifade etmek için konuşmaları sırasında sıkça telefonlarına bakarak sanki taptaze bir bilgiye ulaşmışçasına "şu mesajı okumam lazım " ve "saha kaynaklarımdan aldığım bilgiye göre" gibi ifadelerle gizemli uzmanlığını daha da kıymetli hale getirir. Hatta ne kadar sahadan olduğunu göstermek için doğa sporu kıyafetlilerini tercih ederek kalıcı bir ekran imajına sahip olanlar dahi var. Bu tam da medyanın arayıp bulamadığı bir şeydir. Ancak, bu kişilerin geliştirdikleri imajlı ekran uzmanlığı sahada görev alan hiçbir güvenlik görevlisine fayda sağlamadığı gibi sosyal alanı gereksiz bir şekilde işgal eder. Zira kendilerine verilen uzmanlık unvanı ekran imajı açısından faydalı iken mesleki imajı olumlamaz. Örnek vermek gerekirse eline işaret çubuğu alıp renklenmiş haritalarda sunum yapan ve ekran turnesine çıkmış gibi sık sık medyada görünen uzman kadro gazi bir yarbay tarafından Yıldız Savaşları filminde ışın kılıcıyla savaşan Cedaylar kadar gerçek dışı görülür. Öyle ki ekran imajlı uzman kişi "Oklavalı Ceday" olarak hicvedilir. Bu kişilerin birçoğu ya haritadan işaret ettikleri alanların hiçbirinde bulunmamış, ya analitik becerilere sahip olamayan ya da akademik açıdan tutarlı çalışması olmayan kişiler olarak dikkat çeker. Bununla birlikte gerçeklikle ilişkisini koparmayan ve medya görünürlüğü olan birkaç istisnai kişi ise saygı duyulan örnekler olarak gösterilir. Ekranda görünmek ve bilgi ve tecrübesinin sınırları dâhilinde konuyla ilgili kamuyu aydınlatmaya çalışmak kötü bir şey değildir. Sorun bilgisinin ve tecrübesinin dışında yorum yapmaktır.

Türkiye'nin terörle mücadelesi son yıllarda yerel boyutta ve kamusal alanda konuyla ilgili veya ilgisi olmayan çok sayıda sahte uzman üretti. Bu sahtelik, medya manipülasyonu, uzman olduğunu kabul ve iddia eden çoğu kişinin ilkesiz duruşu ve toplumun medyatik tartışmalara alakasıyla ilgidir. Adı geçen uzmanlıklar gerçekdışı ve sanaldır. Oysa askeri, güvenlik ve istihbarat gibi alanlar ile bu alanlara ait her bir dinamik yaşayan ve değişen gerçek sosyolojik süreçlerdir. Yaşayan, gelişen ve değişen sosyal hiçbir olgunun uzmanı olmaz, ancak öğrencisi olunur. Onun dışında kendini uzman olarak pazarlayan herkes gerçek dışılıkla itham edip "Oklavalı Ceday" olarak unvanlandırabilir. Askeri, kolluk ve istihbarat kurumları bu süreçleri yaşayan ve yöneten saygı duyulası devlet kuruluşlarıdır. Kurumların kendisine ait etkili ve organize bir iletişim ve medya stratejisi bu kurumları daha da yüceltir.

@necdet4059