‘Eller aya biz yaya' sözünü çöpe attık

Tarkan Zengin / Türk Harb-İş Sendikası Genel Başkan Danışmanı
8.03.2020

Bahar Kalkanı Harekatı'nda silahlı insansız hava araçlarından (SİHA) ANKA ve Bayraktar TB2'leri kullandık. Bu, silahlı oldukları için rejim unsurlarını etkisiz hale getirmede önemli bir avantaj sağladı. Sahada sağladığımız başarıda en önemli araçlardan biri de Elektronik Harp Sistemi Koral oldu.


‘Eller aya biz yaya' sözünü çöpe attık

Bahar Kalkanı Harekatı’nda hava sahası kapalı olmasına rağmen kullanılan yerli ve milli savunma sanayi ürünlerimiz dünyanın dikkatini çekti. “Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salah” diyen ecdadımızın sesine kulak veren ülkemiz, savunma sanayiindeki yerlilik oranını 2000’lerde yüzde 20’den bugün itibariyle yüzde 70’lere çıkardı. Sun Tzu ise Savaş Sanatı kitabında: “Muzaffer olacak bir ordu önce zafer kazanacağı ortamı oluşturur, sonra düşmanla savaşa girişir. Yenilecek ordu önce düşmana savaş açar, sonra savaş sırasında galip gelecek bir şans doğmasını bekler”diyor. Türkiye son yıllarda savunma sanayine yatırım yaparak ve savunma sanayisini büyük oranda dışa bağımlılıktan kurtararak önemli bir iş yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yerli ve milli teknolojiye çok önem verdiği biliniyor. Savunma sanayiinin millileşmesine ilişkin yaptığı bir konuşmada söylediği şu sözler bugün geldiğimiz noktanın temel felsefesini oluşturuyor: Cumhurbaşkanımız, “Kızıl Elma diye ifade ettiğimiz ufkun ötesindeki hedeflerimiz hep yenilenmiştir. Ne zaman hayal etmeyi bıraktıysak işte o zaman gerilemeye başladık. Biz de Türkiye’ye ne kazandırdıysak hep hayallerimizin peşinden koşarak kazandırdık. Günümüz güvenlik kavramının anlamı büyük ölçüde değişti. Artık fiziki güvenliğinizi siber güvenlikle, dijital sanayi ile yerli yazılımla tahkim etmiyorsanız kendi kendinizi kandırıyorsunuz demektir. Milli teknoloji hamlesi doğrultusunda yapılan tüm çalışmaları destekleyeceğiz. Gençlerin ufkunu açmakta kararlıyız. Son yıllarda yaşadığımız her hadise bağımsızlıkla teknoloji ve özellikle savunma sanayii arasındaki ilişkiyi tekrar tekrar gösteriyor. Teknolojiyi yerli ve milli olarak geliştirerek bağımsızlığımızı perçinlemek istiyoruz” demişti.

Karşılaştığımız engeller

Bu temel yaklaşıma rağmen Türkiye savunma sanayi millileşmemesi için içeriden ve dışarıdan bir takım engellemelere maruz kaldı. Belli dönemlerde sözde müttefiklerimizin silah ve mühimmat ambargolarına maruz kaldık. Parasıyla savunma ürünlerini satmadılar. Aldığımız savunma araçlarını kullanılmasına engeller koydular. Bazen de yerli üretimin önüne geçmek için ürün fiyatlarında büyük oranda indirime giderek savunma sanayimizin millileşmesini engellediler.

İçerde ise Nuri Demirağ, Nuri Killigil, Vecihi Hürkuş ve Şakir Zümre gibi 1930’lı yıllarda uçak, mühimmat, silah ve birçok savunma ürünü üreten müteşebbis bilinçli olarak batırıldı. Bu insanların o dönemde yaptıkları mükemmel işler ve tek parti döneminin gadrine nasıl uğradıkları biliniyor. Nuri Demirağ’ın uçak fabrikasının dışarı ihracat yapmasına izin verilmemiş, uçak yapan Vecihi Hürkuş’a izinsiz uçtuğu için ceza verilmiş ve sürekli engellenmiş, uçak bombaları üreten Şakir Zümre’nin karşısına sürekli engeller çıkartılmıştır. Milli silah ve mühimmat üretmenin bedelini canıyla ödeyen Nuri Killigil’in hikayesi ibretliktir. Şayet bu isimler o gün üretimlerini sürdürmüş olsalardı Türkiye’nin bugün çok daha iyi bir noktada olacağı şüphe götürmez bir hakikattir. Aynı zihniyet bugün de yerli ve milli ürünleri engellemek için çeşitli bahaneler öne sürmektedir. “Eller aya gider biz yaya” sözünü bugün geldiğimiz nokta itibariyle artık çöpe attık.

Bugünün ebabilleri

Türkiye’nin savunma sanayinde yakaladığı gelişme performansı, daha önce yapılan harekatlarda olduğu gibi sahada net biçimde görülüyor. Bahar Kalkanı harekatına askeri operasyonlarımızın yanı sıra kullandığımız yerli milli savunma araçlarımızla damgamızı vurduk. Daha önce PKK/YPG terör unsurlarına karşı yürüttüğümüz Barış Pınarı Hareketına da yerli ve milli ürünlerimiz ön plandaydı. Ancak Bahar Kalkanı Harekatında farklı olarak hava sahası kapalı olmasına rağmen rejim unsurlarına büyük bir darbe indirdik. Türkiye olarak hava sahası kapalı olmasına rağmen insansız hava araçlarıyla ve savunma sistemlerini bloke ederek rejime büyük zayiat verdirdik.

Bahar Kalkanı Harekatı’nda silahlı insansız hava araçlarından (SİHA) ANKA ve Bayraktar TB2’leri kullandık. Bu, silahlı oldukları için rejim unsurlarını etkisiz hale getirmede önemli bir avantaj sağladı. Sahada sağladığımız başarıda en önemli araçlardan biri de Elektronik Harp Sistemi Koral oldu. T-122 Çok Namlulu Roketatar, T 155 Fırtına Obüsleri, Panter ve Mini Akıllı Mühimmat MAL-L gibi yerli ve milli ürünleri kullandık. Ayrıca henüz kullanmadığımız çok sayıda yerli ve milli savunma araçlarımız var.

SİHA’lar harekatta büyük bir başarı gösterdi. Ülkemiz savunmada genel olarak yerlilik oranını yüzde 70’lere çıkarmışken, İHA ve SİHA’larda bu oran yüzde 95 seviyelerinde. Artık ihtiyacımızı karşıladığımız gibi yurt dışına ihraç etmeye başladık. Türkiye’nin envanterine 1990’larda giren ilk insansız hava araçları İsrail yapımı Heron’lar ile ABD yapımı GNAT modelleriydi. GNAT’ın gelişmiş versiyonları olan Predator ve Repaer SİHA’larının, 2000’li yıllarda Türkiye’ye satışına ABD Kongresi izin vermedi. Bunun üzerine Türkiye, milli insansız hava araçlarını üretme sürecine girdi. Bugün Bahar Kalkanı Harekatı’nda kullandığımız Anka ve Bayraktar SİHA’ların doğuş hikayesi sözde müttefikimiz olan ABD’nin parasıyla bize satmamasıyla başladı. İyi ki satmamış.

SİHA’larımız Rus yapımı Pantsir S1 hava savunma sistemini bloke ederek vurma başarısı gösterdi. Son dönemde yaptığımız harekatlardaki başarımızın temel nedenlerinden biri de Türkiye’nin farklı savunma sanayii araçlarını entegre olarak kullanmasıdır. Mesela sahadan alınan anlık görüntüleri fırtına obüslerine ve roket atarlara aktaracak entegre sistemlerimiz var.

KORAL Harp Sistemi

Bu imkan düşman unsurlarına etkisiz hale getirmekte önemli işlev görüyor. Harekatta SİHA’lar, SİHA’lara monte edilen Mini Akıllı Mühimmatlar, hassas güdüm mühimmatları, Koral ile elektronik harp sistemi entegre çalıştırılarak iyi yönetildi. Bu nedenle rejim unsurları büyük bir maliyet ödedi. SİHA’lara monte edilen Mini Akıllı mühimmatların milli olmasının stratejik önemi var. Türkiye’nin, PKK ve PYD gibi terör örgütlerine karşı kullanmaması için ABD’nin akıllı mühimmatları satmadığı dönemler olmuştu. Kendimiz üreterek akıllı mühimmatlarda dışa bağımlılığı ortadan kaldırdık. Şayet dışarıdan satın alsaydık, ürün aldığımız ülkenin akıllı mühimmatları belirli aralıklarla denetleme imkanına var. Sattığı mühimmatlardan, kullanılan ve kalan mühimmat sayılarını takip etme imkanı var. En önemlisi bu mühimmatların hangi koordinatlara atıldığını bilme imkanı var. Bir başka anlatımla, Türkiye’nin terör örgütlerine karşı mücadele etmesi sırasında dışarıdan aldığımız bu akıllı mühimmatların kullanımında satan ülkenin sayı ve koordinat engelleri çıkarma imkanı var. Bu nedenlerle akıllı mühimmatların yerli imkanlarla üretilmesi son derece önemli.

Koral, hedefin haberleşmesini keserek, elektronik olarak onları kör ediyor. KORAL Mobil Elektronik Harp Sistemi, askeri taktik araçlara entegre edilen ve geniş bir frekans bandında çalışan Elektronik Destek Sistemi (KORAL ED) ile Elektronik Taarruz Sistemi’nden (KORAL ET) oluşuyor. Bunlardan KORAL ED Sistemi radar yayınları için tespit, teşhis, yön bulma özelliği taşıyor. KORAL ET Sistemi ise hedef radarların karıştırılıp aldatılmasını ve iş yapamaz hale getirilmesi özelliğini taşıyor. ASELSAN tarafından özgün olarak geliştirildi. Geleceğin savunma teknolojisi olarak görülüyor. Dünyada sayılı ülkelerin ürettiği dikkate alınırsa ülkemizin savunmada geldiği noktayı gösteriyor.

Fırtına Obüsleri

T 155 Fırtına Obüsleri Sakarya’da bulunan ve askeri fabrika olan 1’nci Ana Bakım Fabrika Müdürlüğü’nde üretilmektedir. Bu işyerinde 281 adet Fırtına Obüsü üretmiştir. Bu nitelikte bir ürünü Almanya’dan 10 milyon dolar almak mümkün. Fırtına Obüsü Sakarya 1’nci Ana Bakım’da 4,2 milyon dolar maliyetle üretilmiştir. Yerli ve Milli imkânlarla üretilen 281 adet Obüs ile ülke ekonomisine katkısı 1 milyar 629 milyon dolardır. Bu ürünleri üretmenin yanı sıra bakım ve idamesini yapacak işgücümüz de vardır. Çünkü bu milli ürünlerin bakım ve onarım faaliyetleriyle kullanım ömürlerini uzatmak, yaptıkları modernizasyon faaliyetleriyle savunma ürünlerini günün ihtiyaçlarına uygun hale getirmek maliyetleri düşürmektedir. Askeri fabrikaların bu nedenle son derece önemli bir işlev görmektedir. Askeri fabrikalarda görev yapan işçiler, memurlar, subay ve astsubaylar şu anda sahada bu ürünlerin bakım ve onarımlarında önemli destek veriyorlar.

NATO’nun geleceğinin tartışıldığı, dünyada sınırların yeniden çizildiği, yeni ittifakların oluşturulduğu, bazı ittifakların bozulduğu ve Türkiye’nin sınırlarında muhtelif risklerin olduğu bir dönemde savunmada millileşme son derece stratejik bir meseledir. Savunma sanayinde millileşme ülkemizin bağımsızlığı açısından da son derece önemlidir. Vecihi Hürkuş diyor ki “Başkalarının kanatlarıyla uçmaya çalışanlar Hürkuş olamazlar”. Türkiye bugün kendi kanatlarıyla uçarak geleceğe yürüyor.

 

@TarkanZengin