'Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz' diye meşhur bir söz var. Emek tarlasında izi olmayanların da emekçiler yanında yüzü olmuyor. 2002 yılında 262 bin olan üye sayısı 2020 yılında 137 bine düşen ve 18 yılda artan kamu çalışanı sayısına rağmen üyelerinin yarısını kaybeden KESK'e emekçiler yüz vermiyor. Kamu görevlileri marjinalleşen sendikal anlayışa gereken cevabı veriyor.
Tarkan Zengin / AYBÜ Öğr. Gör.
Çalışanlar açısından 2021 yılı gibi tekli yıllar önemli bir döneme işaret ediyor. Çünkü kamuda çalışan işçilerin ve memurların toplu sözleşme müzakereleri iki yılda bir tekli yıllarda yapılıyor. Bu nedenle işçi ve memur konfederasyonları toplu sözleşmelerle ilgili nasıl bir tutum sergileyeceklerine ilişkin strateji belirliyorlar. Bu toplu pazarlık döneminde farklı sendikal anlayışlara sahip olan konfederasyonların toplu pazarlık sürecinde birlikte hareket etme noktasında ortaklaştıkları görülüyor. Birlikteliğin emekçilerin kazanımlarını artırdığını emek tarihi bize gösteriyor. Farklı sendikal anlayışlara sahip olunsa da sendikal sorumluluk gereği emekçilerin ekonomik ve sosyal kazanımlarında ortaklaşması önemlidir. Bu çerçevede işçilerin ve memurların toplu pazarlık süreçlerini, birliktelik çağrılarını ve bu çağrılara cevapları yazımızda değerlendireceğiz.
Kamu işçilerinin TİS'i
Kamu işçileri için yetkili sendikalar işkolları seviyesinde müzakereleri sürdürürken konfederasyonlarda 'Kamu Kesimi Toplu İş Sözleşmesi Çerçeve Protokolü' ile akçeli (parasal) maddeler ve genel sorunları içeren teklifler hazırlıyor. 2018 yılına kadar işçi konfederasyonlarının çerçeve protokol yapmaları mevzuatta yer almamasına rağmen teamül olarak yapılıyordu. 2017 yılında 696 sayılı KHK'da yapılan düzenleme, 1 Şubat 2018 tarihinde 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nda aynen kabul edilerek konfederasyonların çerçeve protokol yapma yetkisi yasal hüviyete kavuştu. Yapılan bu yasal değişiklik ile "Hükümet, kamu işveren sendikaları ile işçi sendikaları konfederasyonları arasında; ....kamu işyerlerinde çalıştırılan işçilerin mali ve sosyal haklarını belirlemek üzere kamu toplu iş sözleşmeleri çerçeve anlaşma protokolü imzalanabilir. Bu protokol hükümleri geçerlilik süresi içinde bu madde kapsamındaki idareler ile taraf konfederasyona üye olan sendikalar için bağlayıcıdır" hükmü getirildi.
Kamu işçilerinin toplu iş sözleşme müzakereleri halen devam ediyor. Müzakerelerin Temmuz-Ağustos ayları içinde bitme ihtimali bulunuyor. Türk-İş, kamu işçilerinin toplu sözleşme sürecini birlikte yürütmek için Hak-İş'e teklif götürdü. Hak-İş teklifi kabul etti. İki konfederasyonun heyetleri bir araya gelerek ortak bir teklif metni oluşturdular. 696 sayılı KHK ile taşerondan kadroya geçen işçilerle birlikte yaklaşık 700 bin işçiyi kapsayan toplu iş sözleşmelerinde yetkili sendikaları olan Türk-İş ve Hak-İş konfederasyonları 31 Mayıs 2021 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin'e ortak tekliflerini verdiler. Türk-İş ile Hak-İş'in birlikte hareket etmesinin kamu işçilerinin kazanımlarını artıracağını düşünüyorum.
Kamuda toplu sözleşmeler
Memurların 6. Dönem Toplu Sözleşme müzakereleri 1 Ağustos 2021 günü başlayacak. 6. Dönem Toplu Sözleşmede belirlenecek maaş artış oranları 1 Ocak 2022 ile 31 Aralık 2023 yıllarını kapsayacak. Memur toplu sözleşmelerinde sözleşmeli personel dâhil 3,5 milyon aktif çalışan ile 2,1 milyon memur emeklisinin (1 milyon 541 bin yaşlılık aylığı alanlar, 545 bin ölüm aylığı alanlar) maaş artış oranları belirleniyor. Ayrıca harp ve terör malulleri, şehit ve gazi erbaşlar, evde bakım, 65 yaş ve engelli aylıklarının hesaplamaları da memur maaş katsayısına göre belirlendiği için, toplu sözleşmedeki maaş artış oranları bu kesimleri de etkiliyor. Toplu sözleşme masasından çıkacak maaş artış oranları; kamu görevlileri, memur emeklileri/dul yetim aylığı alanlar, 2022 kapsamında aylık alanlar ile diğer kesimlerle birlikte yaklaşık 7 milyon kişiyi ilgilendiriyor.
27 Mayıs 2021 tarihinde Memur-Sen Genel Merkezinde 6. Dönem Toplu Sözleşme gündemiyle Başkanlar Kurulu yapılıyor. Toplantıdan, toplu sözleşme masasında bulunan diğer iki konfederasyona 'Memur-Sen ile birlikte hareket etme' çağrısında bulunma kararı çıkıyor. Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, 31 Mayıs 2021 tarihinde Türkiye Kamu-Sen ve KESK Genel Başkanlarına bir mektup göndererek özetle "geçmişte Emek Platformu gibi kapsayıcı ve etkileyici süreçleri oluşturmuş ve yönetmiş konfederasyonlar olarak, 6. Dönem Toplu Sözleşme öncesinde ve sürecinde birlikte hareket etme çağrısında bulunuyorum" demişti. Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı sıfatı ile Ali Yalçın, yasa gereği masada bulunan diğer konfederasyonların da olduğu heyet adına imza yetkisine sahip.
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci'nin birlikte hareket edilmesine olumlu yaklaşması neticesinde iki konfederasyonun heyetleri bir araya geldiler. Heyetler, 6. Dönem Toplu Sözleşmesinde taleplerin ortaklaştırılması ve toplu sözleşme sürecinde ortak hareket edilmesi yönündeki çalışmalara devam ediyorlar. Her iki konfederasyonun kendi sendikal anlayışlarını koruyarak kamu görevlilerinin ekonomik ve sosyal haklarını geliştirmek ve kazanımlarını artırmak için bir araya gelmelerini önemli gelişme olarak görüyorum. Çağrı yapılan bir diğer konfederasyon olan KESK ise 11 Haziran 2021 tarihinde internet sitesinden yayınladığı cevap mektubuyla bu çağrıya olumlu cevap vermedi. KESK, yakında gerçekleştirilecek genel kurulundan sonra konuyu değerlendireceklerini ifade etmesine rağmen genel kuruldan önce birlikte hareket etmeme kararını açıkladı. Toplu sözleşmede 'birlikte hareket etme' çağrısına olumlu cevap verilmemesinin sorumlu sendikacılık anlayışıyla bağdaşmadığını düşünüyorum. Gerçi KESK ve bağlı sendikalarının kitlesellikten marjinalliğe evrilen sendikal tutumlarına baktığımızda bu tutumları da şaşırtıcı değil.
KESK'in sendikal anlayışı
KESK'in nasıl bir sendikal anlayışı benimsediğine bakarsak kamu çalışanlarının hayrına olacak işlere neden uzak olduğunu da anlarız.
Gündemlerinde üyelerinin hak ve menfaatlerinden daha çok emperyalist güç odaklarının gündemleri olan sendikal anlayış... Bu çerçevede KESK'e bağlı bir sendikanın genel başkanı sendikadan istifa etme gerekçesinde "KESK'in son yıllarda sendikal görevlerini yerine getirmediğini, emek örgütü olmaktan çıkarak siyasi bir örgüte dönüştüğünü, emperyalist politikaların uygulama aracı haline sokulmaması gerektiğini ve KESK'in antiemperyalist karakterini kaybettiğini" belirtmişti. Benzer gerekçelerle KESK'ten ayrılanlar, Birleşik Kamu-İş konfederasyonunu kurdular.
Kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkı verilmesini boykot eden bir sendikal anlayış...
PKK terör örgütünün şehit ettiği öğretmenleri, doktorları, güvenlik görevlilerini, sivilleri ve işçileri göremeyen ancak "savaşa karşı olma" gerekçesiyle terör örgütlerinin militanlarına indirilen darbelere karşı eylem ve açıklama yapan bir sendikal anlayış...
Başörtülü kamu çalışanlarına uygulanan yasakların kaldırılmasını "gericiliğin meşrulaştırılması" olarak gören ve başörtülü kamu çalışanlara özgürlük getirilmesine karşı mücadele kararı alan bir sendikal anlayış...
Kamuda çalışanların mesai saatlerinin Cuma namazına göre düzenlenmesini "gericilik" olarak gören sendikal anlayış...
İktidarda olmadıkları dönemde diğer sendikaları 'yandaş" olarak tanımlayan ancak iktidar olduklarında sendika-siyaset ilişkisinde çok 'uyumlu' bir anlayışa bürünen sendikal anlayış...Yerel seçimlerden sonra bazı belediyelerde yetkiyi aldıklarında nasıl sendikal baskı uyguladıklarını ve başka sendikalara hayat hakkı tanımadıklarını bir kere daha gösteren sendikal anlayış...
'Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz' diye meşhur bir söz var. Emek tarlasında izi olmayanların da emekçiler yanında yüzü olmuyor. 2002 yılında 262 bin olan üye sayısı 2020 yılında 137 bine düşen ve 18 yılda artan kamu çalışanı sayısına rağmen üyelerinin yarısını kaybeden bir sendikal yapıya emekçiler yüz vermiyor. Kamu görevlileri marjinalleşen sendikal anlayışa gereken cevabı veriyor.
Emek Platformu, emekçilerin ortak mücadele platformu olarak 1999 yılında kurulmuştu. Dönemin Memur-Sen Genel Başkanı merhum Mehmet Akif İnan bu platformun kurulması için önemli çaba göstermiş ve belli dönemlerde sözcülüğünü de yapmıştır. Bu açıdan bakıldığında Memur-Sen'in kurucu Genel Başkanının önem verdiği 'emekçilerin dayanışması' ve 'birlikte hareket etme' misyonuna uygun olarak Memur-Sen'in toplu sözleşme döneminde diğer konfederasyonlara çağrı yapması tarihsel misyona sahip çıkma anlamına da gelmektedir.
'Taraf' meselesi
Memur konfederasyonlarına yapılan çağrıya ilişkin olarak KESK'in yaptığı itirazlardan biri Ali Yalçın'ın daha önce söylediği "KESK masaya gelmesin" ifadesidir. 4688 sayılı yasada yer alan toplu sözleşmede taraf sendikaların belirlenmesine ilişkin bir sorun olduğu açıktır. Zira bu meselede benim de içinde bulunduğum akademisyen ve uzmanlar tarafından dile getirilen 'memur toplu sözleşmelerinde taraf sendika ve konfederasyonların belirlenmesinin evrensel sendikal normlara uymadığı hususu' literatürde çoklukla ifade edilmektedir. Evrensel sendikal normların ortaya koyduğu bir görüşü ifade etmek herhangi bir konfederasyonun masada olması ya da olmamasıyla ilgili değildir. Yarın yetki değiştiğinde toplu sözleşmede taraf sendikanın değişmesi mümkündür. Kaldı ki işçi sendikalarında toplu sözleşme kanununun çıktığı 1963 yılından beri uygulanan sistemde aynıdır. Evrensel sendikal normlara ve işçi sendikacılığı tecrübesine uymayan bu durum temel bir eleştiridir. Bunu ifade etmeyi bir sendika ya da konfederasyonu masada istememek olarak nitelendirmek doğru değil.
2001 yılında 4688 sayılı kanun ilk çıktığında toplu görüşme masasında taraf olarak yer alan konfederasyonun yetkili sendikasının olması şartı vardı. Yetkili sendikası olmayan konfederasyonların masada taraf olma imkanı yoktu. 2012 yılında yasada yapılan değişiklik ile "en fazla üyeye sahip üç konfederasyonun temsilcileri"nin yetkili sendikası olmasa da masada taraf olacağına ilişkin değişiklik yapıldı. 4688 sayılı yasada evrensel normlara aykırı başka hususlarda var.
Keyfi tutumlar
KESK yöneticisi 18 Haziran 2021 tarihinde bir gazete yazısında KESK'in toplu sözleşme masasına bakışını gösteren şu ifadeleri kullanmıştı: "2017 yılında sendika genel kurullarında alınan 'Toplu sözleşme sürecine katılım' kararları fiili olarak ihlal edildi. Toplu sözleşme masasına oturamamak anlamına geleceği baştan belli olmasına rağmen, ihraç edilmiş KESK eş başkanlarının isimleri bakanlığa bildirildi. Üstelik MYK'de gündem dahi yapılmadan." Aynı yazıda 2019 yılında da KESK örgütünün kararına rağmen yönetimin farklı davrandığını gösteren şu ifadeler kullanılıyor: "2019'da şube başkanları ve sendika merkez yürütme kurulu üyelerini kapsayan KESK Danışma Meclisi TİS sürecine katılma kararı aldı. Konfederasyonu oluşturan sendikaların iradesine rağmen KESK MYK'de yeniden tartışılan bu karara karşı görüş bildiren yöneticiler oldu. Bu süreçte de diğer konfederasyonlarla mücadelenin birleştirilmesi, işyerlerinde tüm kamu emekçilerinin TİS sürecine katılımı vb. sağlanamamıştır, daha doğrusu sağlanmaya çalışılmamıştır." Memur-Sen'in yaptığı çağrı için şunları söylüyor: "Memur-Sen'in mektubu Kamu-Sen tarafından olumlu yanıtlanırken, KESK göndermeli bir "hayır" cevabı verdi. Bunu sendikaların merkez yürütme kurullarına, şube yönetimlerine sormak bir yöntem olabilirdi. Ama KESK MYK'sinin çoğunluğu, bir kez daha, kendi iradesini sendikaların ve kamu emekçilerinin üstünde görüp karar verdi." İçerden ifade edilenler yaşanmış bir olayı akla getirdi. Bir adamın ilişkilerinin kötü olduğu komşusunun düğünü var. Düğüne gitmeye niyeti olmayan kişi eşine şöyle der: "Davet ederlerse gitmeyelim, davet etmezlerse küselim". KESK yönetiminin tutumu düğüne gitmeye niyeti olmayan bu kişiye benziyor. Davet yapılmadığında eleştiren, davet yapıldığında ise icabet etmeyen bir tutum.
@TarkanZengin