Endülüs’ten modern Avrupa’ya aktarılan birikim

Açık Görüş Kitaplığı / Murat Güzel
16.06.2019

Ortaçağ boyunca klasik ve Doğulu kadim bilgi ve bilimlerin Araplar, İranlılar, Türkler, Yahudiler ve Endülüslüler aracılığıyla Arapçadan Latin ve Roman dillerine aktarıldığını kaydeden Juan Vernet, Endülüs mirasının modern Avrupa’ya aktarılan birikiminin dökümünü çıkarıyor. 


Endülüs’ten modern Avrupa’ya aktarılan birikim

Çağdaş Avrupa’nın kökenleri denilince hemen antik Grek, Roma ve Hıristiyanlık mirası söz konusu edilir. Çağdaş Avrupa’nın ortaçağ boyunca mayalanan bu mirasın Rönesans ve ardından Amerika’nın keşfiyle birlikte gelişmeye başlayan yeni anlayışlar üzerinde önce Kopernik ve Newton’la simgelenen bilimsel devrim ve ardından sanayi devrimleriyle birlikte tarih sahnesine çıktığı yaygın bir kabuldür. Avrupa’nın Rönesans olarak bilinen ve genellikle karanlık addedilen “Orta Çağ”dan çıkışını gösteren entelektüel ve estetik hareketliliğin kaynağı ise çoğu kez pek zikredilmez. Bu hareketliliğin muharriki etkilerin Akdeniz havzasındaki kültürel etkileşimlerden geldiği açıktır ama genellikle bunun üzerinde pek durulmaz. İbn Rüşd, İbn Sina, İbn Tufeyl vb. feylesofların gerek Ortaçağ Hıristiyan düşüncesi ve teolojisine gerekse modern çağlardaki Avrupa düşüncesine ve felsefesine etkileri üzerinde durulsa da bu etkiler en fazla antik Grek fikri mirasının modern dönemlere intikalinde bir aracı olmaktan öteye hamledilmez. 

Değerli bir kaynakça

Felsefe ve düşüncede böyle geçiştirme usulü zikredilen etkilerin modern bilimin temellerinin atılması noktasında tümden üstünün silindiğine de şahit oluruz. Ortaçağ boyunca klasik ve Doğulu kadim bilgi ve bilimlerin Araplar, İranlılar, Türkler, Yahudiler ve İspanyol Endülüslüler aracılığıyla Arapçadan Latin ve Roman dillerine aktarıldığını kaydeden İspanyol Bilim Tarihçisi Juan Vernet, Avrupa İslam’a Neler Borçlu aflı kitabında Endülüs mirasının modern Avrupa’ya aktarılan birikiminin dökümünü çıkarıyor. Antik çağın bilgi ve birikiminin Müslüman bilim adamları ve düşünürler eliyle yeniden yorumlanışı, cebir ve trigonometriden astronomi, kimya ve edebiyata kadar uzanan geniş ölçekteki katkılar ve ilavelerle zenginleştirilmiş olduğuna işaret eden Vernet, boğa derisinden doğmuş veya aktarılmış en küçük sayıların hesaplanmasından akıl hastanelerine, bir bilim olarak kimyanın başlangıcından deniz seviyesi hesaplamalarına kadar birçok konuyu detaylıca ele alıyor. 

Endülüs’te üretilen bilimsel ve edebi birikimin modern Avrupa’nın ortaya çıkışında katkıları azımsanmayacak Kopernik, Chaucer, Boccaccio gibi bilim insanı ya da edebiyatçılar üzerindeki etkileri kadar Kuzey Afrika ve Doğu’da da kalıcı etkiler bıraktığını kaydeden Vernet, Arapçadan Latinceye ilk tercümelerin yapılmaya başlandığı 10. yüzyıldan itibaren bilimlerin Avrupa’ya aktarımı sürecini 11., 12. ve 13. yüzyılda da izliyor. 

Kitabında bugünkü İspanya’nın başkenti Madrid’in niçin bu isimle anılmaya başlandığından pamuk, ıspanak, patlıcan, kavun, limon, pirinç, kayısı, enginar ve yaban inciri gibi bitki, sebze ve meyvelerin de Endülüs aracılığıyla Avrupa’ya İslam dünyasından geçtiğine kadar birçok ilginç ayrıntılar da Vernet’in kitabında yer alıyor. Vernet’in kitabının en önemli kaynakları arasında ünlü Türk bilim tarihçisi merhum Fuat Sezgin’in eserlerinin de yer aldığını kaydedelim. Kitap içerdiği çok sayıdaki dipnot sayesinde İslam bilim tarihine ilişkin iyi bir kaynakça da içeriyor.

Evliya Çelebi’nin gözüyle sosyoloji

Müezzinken rüyasında gördüğü Hz. Peygamber’e “Şefaat ya Resulallah!” yerine “Seyahat ya Resulallah!” demesi sebebiyle birçok önemli şehri ve coğrafyayı gezen en ünlü Osmanlı seyyahı olarak bilinir Evliya Çelebi. Ejder Okumuş, Evliya Çelebi’nin Seyahatname adıyla kitaplaştırdığı gezilerinde gördüğü şehirlerden bazıları hakkındaki anlatımlarını esas ittihaz ederek Evliya Çelebi’nin gözlemlerinden yola çıkan bir sosyolojik bakış geliştiriyor. Evliya Çelebi’ye ait Seyahatname’ye Okumuş’un yönelttiği bu sosyolojik bakış, onun seyahatlerinde aktardığı birçok ayrıntının nasıl yorumlanabileceğine dair de bize ışık tutuyor. 

Evliya Çelebi Sosyolojisi, Ejder Okumuş, İnsan, 2019

19. yüzyılda güvenlik kaygısı ve istihbarat

Sultan II. Abdülhamid döneminin en önemli fenomenlerinden birini oluşturur istihbarat faaliyetleri. İstihbarat konusunun bayağı dildeki gibi basit bir ispiyon ya da jurnalcilik sistemi olarak değil, devlet sisteminin bir bileşeni olarak ele alındığı bir kitap Emre Gör’ün kitabı. 19. yüzyıl dünyasının tarihsel arka planı zemininde diplomasi, teknoloji ve insan kaynağıyla desteklenen, denetim, kontrol ve zapt etme uygulamalarına dayanan Abdülhamid devri istihbaratının ana saikinin “güvenlik kaygısı”nın zirvede yer aldığı bir döneme uygun olarak Osmanlı devletinin her gelişmeden zamanında haberdar olmaktan kaynaklandığını belirtiyor Emre Gör. 

Abdülhamid Döneminde İstihbarat, Emre Gör, Kitap, 2019

@uzakkoku