Enerji krizlerine çözüm üretecek yeni koridor

Dr. Necmettin Acar/ Mardin Artuklu Üniversitesi
22.09.2023

Türkiye, ister Kuşak ve Yol İnisiyatifi isterse de Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru için en kritik bağlantı noktasında bulunuyor. Son dönemde Basra Körfezi'nden başlayarak Türkiye üzerinden geçip Doğu Akdeniz'e ulaşacak olan Kalkınma Yolu projesi Asya-Pasifik bölgesi ile Avrupa arasındaki en güvenli ve kısa mesafe olarak ön plana çıkıyor. Bu proje salt ekonomik bir koridor olmanın ötesinde son yıllarda şahit olduğumuz küresel enerji krizlerine de çözüm üretebilecek boyutlar taşıyor.


Enerji krizlerine çözüm üretecek yeni koridor

Kritik su yolları ve geçiş güzergâhları üzerindeki büyük güç rekabeti 2000'li yılların başlarında yeniden küresel siyasetin önemli bir gündemi haline gelmeye başladı. Çin'in 2013 yılında ilan ettiği Kuşak ve Yol İnisiyatifi'ne bir cevap olarak Hindistan ve ABD öncülüğünde ilan edilen Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik koridoru bu rekabetin en bariz örneği olarak kayda geçti.

Türkiye jeopolitik pozisyonu itibariyle kritik su yolları ve geçiş güzergâhları üzerindeki en kilit aktörlerden biri olmaya adaydır. Irak'ın geçtiğimiz aylarda ilan ettiği Basra Körfezi'nden başlayarak Türkiye'nin Ovaköy sınır kapısına ulaşan 1200 km uzunluğundaki Kalkınma Yolu projesi Asya-Pasifik bölgesi ile Avrupa arasındaki en kritik geçiş güzergâhı olmasına ilaveten tarihsel jeopolitik hatları yeniden canlandıran bir proje olması sebebiyle oldukça dikkat çekicidir.

Tarihsel jeopolitik hatlar

20. yüzyılın sonlarında Almanya'nın birliğini tamamlayarak siyaset sahnesine çıkmasıyla küresel güç rekabetinin yoğunlaştığı bir siyasal atmosfer ortaya çıktı. Denizlerde İngiliz donanması ile rekabet edemeyen ve "Güneşte kendisine yer bulmak" isteyen Almanya için yegâne alternatif kara yolu üzerinden Hint okyanusuna bir bağlantı kurmaktı. Bu şekilde, hızla kalkınan Alman endüstrisi için yeni hammadde kaynakları ve pazarlara güvenli bir ulaşım sağlanmış olacaktı. Bu stratejiyi Almanya için hayati bir yönelim olarak gören Karl Von Winterstetten Berlin-Bağdat isimli kitabında Berlin'den başlayarak Bağdat'a uzanan demiryolu projesini Alman nüfuzunun mihveri olarak tanımlamış ve "Ya yaşayacağız ya öleceğiz! Ya çekiç olmalı yahut örs! Ya vurmalı yahut yatıp herkesten tokat yemeye alışmalı!" şeklinde ifade etmiştir.

I. Dünya Savaşı'nın beklenenden erken çıkması ve Almanya'nın savaşı kaybetmesiyle Berlin-Bağdat demiryolu projesi rafa kalktı. 2023 yılı başlarında Irak Başbakanı Sudani'nin gündeme getirdiği "Kalkınma Yolu" projesi 20. Yüzyılın sonlarında Alman stratejistlerin oluşturduğu Berlin-Bağdat demiryolu projesinin revize edilmiş halidir.

Küresel ölçekte ekonomik koridor rekabeti

2000'li yılların başlarından itibaren küresel ölçekte cereyan eden ekonomik koridorlar üzerinde bir rekabete tanık olmaktayız. Şunu rahatlıkla ifade edebiliriz ki; ekonomik koridorlar önümüzdeki yüzyılda küresel ölçekte cereyan edecek olan büyük güç rekabetinin zemininin teşkil edecektir.

Son on yılda bu anlamda çok önemli gelişmeler ortaya çıktı. Çin'in formüle ettiği Kuşak ve Yol İnisiyatifi, Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru, Çin-Myanmar Ekonomik Koridoru, Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru bu girişimlerin en önemli olanları olarak sayılabilir. Küresel siyasetin ve iktisadın sıklet merkezinin Asya-Pasifik bölgesine kaymasıyla birlikte Asya-Pasifik ile Avrupa arasındaki geçişler oldukça önemli olmaya başlamıştır.

Kritik geçiş noktaları

Bugün ister Kuşak ve Yol İnisiyatifi isterse de Hindistan'ın Hint Avrupa Ekonomik Koridoru projesi olsun her iki projenin de en kritik geçiş noktası Orta Doğu-Avrupa bağlantısıdır. Geleneksel olarak Süveyş Kanalı üzerinden yürüyen bağlantı için geliştirilmeye çalışılan daha kısa ve düşük maliyetli geçiş için oluşturulan alternatifler içerisinde en iyi alternatif ise Basra Körfezi'nden başlayıp Mersin limanına ulaşan hattır.

Rusya-Ukrayna savaşı ve Kafkasya bölgesindeki gerilimler sebebiyle Karadeniz ve Karadeniz'in kuzeyi güvenli bir güzergâh olmaktan çıkmıştır. Basra Körfezi'nden Doğu Akdeniz'e doğru inşa edilmesi düşünülen hat da bölgedeki istikrarsızlıklar nedeniyle güvenli bir ulaşım yolu vasfını kaybetmiş durumda. Suriye iç savaşı, Lübnan'daki siyasi istikrarsızlık ve İsrail-Filistin gerilimi Akdeniz'in doğusu için düşünülen hatların güvenliğini tehdit ediyor. Aynı zamanda Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)-Suudi Arabistan-Ürdün-İsrail hattı ise hattın geçtiği ülkeler arasındaki gerilim sebebiyle önemli riskler taşıyor. Aynı zamanda çok pahalı ve çok paydaşı olan bu hattın inşa ve işletmesinde ciddi sorun olacaktır.

Genel olarak son yıllarda ortaya atılan Asya-Pasifik ile Avrupa arasında inşa edilmesi planlanan ekonomik koridorlar için en güvenli ve kısa proje Irak ve Türkiye'den geçen Kalkınma Yolu projesidir. Kalkınma Yolu projesi ekonomik koridor olmanın ötesinde Irak'ın toprak bütünlüğüne katkı sağladığı gibi bölge enerji kaynaklarının (petrol-doğal gaz) Batıya taşınması için en etkili güzergâhtır. Çünkü Basra Körfezi bölgesinde Irak, İran ve Katar dünyanın en zengin doğalgaz yataklarına sahiptir. Doğalgazın sıvılaştırılarak taşınması bir seçenek olsa da hem maliyet avantajı hem de güvenlik gerekçesiyle doğalgazı boru hattıyla taşımak en etkili yöntemdir.

2000'li yılların başlarından itibaren kritik su yolları ve geçiş güzergâhları küresel siyaset açısından öncelikli bir gündem maddesi haline gelmeye başlamıştır. Bu dönemde büyük güç rekabetinin de bir yansıması olan çok sayıda ekonomik koridor projesi ilan edildi. Tüm bu projelerin en kritik geçiş noktasının Orta Doğu ile Avrupa arasındaki bağlantı olması Türkiye jeopolitiğini daha da önemli hale getirdi. Türkiye, ister Kuşak ve Yol İnisiyatifi isterse de Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru için en kritik bağlantı noktasında bulunuyor. Son dönemde Basra Körfezi'nden başlayarak Türkiye üzerinden geçip Doğu Akdeniz'e ulaşacak olan Kalkınma Yolu projesi Asya-Pasifik bölgesi ile Avrupa arasındaki en güvenli ve kısa mesafe olarak ön plana çıkmaktadır. Bu proje salt ekonomik bir koridor olmanın ötesinde son yıllarda şahit olduğumuz küresel enerji krizlerine de çözüm üretebilecek boyutlar taşımaktadır.

[email protected]