Engelliler için berbat bir proje!

Lokman Ayva / Medipol Üniversitesi, Beyazay Derneği
23.06.2019

İstanbul Büyükşehir Belediyesi son 15 yılda engelliler için ayrı ayrı otobüs koymaktansa tüm otobüsleri engellilere uygun hale getirme kuralını koydu. Engellilere de uygun olmayan otobüsler alınamadı. Mansur Bey de geçen yüzyılın uygulamalarını hayata geçireceğine, hiç kimsenin ayakta gitmek zorunda kalmayacağı geleceğin ulaşım modelini geliştirirse daha iyi olmaz mı?


Engelliler için berbat bir proje!

Gazetelerde haberlere bakarken içimi memnuniyetle dolduran ve beni heyecanlandıran bir haber başlığı okudum. “Başkentte Toplu Taşımada Bir İlk” Sizin de tahmin edeceğiniz gibi Ankara’da yeni seçilen CHP’li belediye başkanı kolları sıvadı ve engelliler için bir proje hayata geçiriyor. Memnun olmamın bir sebebi bu haber başlığının engelli vatandaşlar için yapılacak hizmetlerin bütün partilerin gündemi haline gelmiş olduğunu düşündürmesinden dolayıdır. Diğer sebebi de CHP’nin kuruluş kodlarından gelen, o günden beri de engelliler için iktidar olduğu belediyeler de dahil olmak üzere bir icraat ortaya koyamayışının tarihe karışacağını zannetmemden dolayıdır. 

Haberin detayını okudukça duygu ve düşüncelerim hayâl kırıklığına dönüşmeye başladı. Eyvah! Engelliler konusunda geldiğimiz nokta tam tersine gidiyor. Avrupa Konseyi’nde yaptığımız mücadeleler aklıma geldi. Parlamentoda, bürokraside, değişik platformlarda yaşadığımız sıkıntılı günler zihnimde bir bir canlandı. Biz bu noktaya gelinceye kadar ne mücadeleler verdik ve fakat yeni bir ümit olabilecek Ankara’nın CHP’li belediye başkanı Mansur Yavaş ilk icraatıyla engelliler sahasında gelinen seviyeyi bir anda geri vitese taktı. İşin garip tarafı bunu kötü niyetli olarak yapmadığından da eminim. Tek sebebi sanıyorum “zihniyet” müsait değil ve kendilerini güncelleyemeyip çağın çok gerisinden geliyor olmaları.

“Başkentte Toplu Taşımada Bir İlk” olan proje şu: EGO otobüslerinde engelliler, yaşlılar, hamile kadınlar için belli sayıda bir koltuk ayırmak ve o koltukları da farklı bir kumaşla kaplamak. Böyle otobüsün bir bölümünü ayıran, hatta bırakın bir bölümünü ayırmayı, otobüsün tamamının ayrıldığı projeler bile yapıldı. Otobüsün bir bölümünü ayırma projesi ABD’de zenciler ve beyazlar için uygulandı. Ta ki Alabama’da, oturduğu yerden derhal kalkmasını söyleyen belediye otobüs şoförüne 42 yaşındaki zenci kadın Rosa Lee Parks “No” diyenekadar. 

Ankara Büyükşehir Belediyesi 1980’li yıllarda otobüsün içinde ayrı yer yapmak yerine engelliler için yine iyi niyetli olarak ayrı otobüs koymuştu. Engelliler günde bir iki sefer geçen bu otobüsü bekler ve dolayısıyla çok fazla şehir içinde seyahat edemezlerdi…

Ayrıştırıcı sosyal politikalar

Başlığından harika zannedip okuyunca düşüncelerimizin ve duygularımızın “berbatmış”a evrildiği bu projenin sakıncalarını kısaca özetleyelim:

Diyelim ki 10 koltuk ayrıldı. 11. kişi gelince ne olacak? Ne olacağını istihdamdan örnekle söyleyelim. İş yerlerinde çalışanların yüzde 3’ünün engelli kişilerden çalıştırılması zorunluluğu var. 100 kişinin  çalıştığı yere 4. engelli müracaat ettiğinde, yapabileceği bir iş bile olsa “kontenjanımız dolu” deniyor. Aynısını Köksal Toptan’ın Milli Eğitim Bakanlığı öncesi eğitim uygulamalarında yaşardık. Engelli okulunun kapasitesinden fazla engelli olurdu genellikle ve o öğrenciler yıllarca sıra beklerlerdi. Körler ilkokulunun son sınıfında 20’li yaşlarda çok arkadaşım olmuştu. Bu uygulamanın sonucu da durakta engelliyi gören şoförün gaza basıp gitmesi şeklinde olacak. İstanbul’da otobüslerdeki engelli rampasını indirmeye üşenen şoförlerin bile böyle yaptığını göz önüne alırsak yerlerin dolu olması durumunda sonucun ne olacağı ortada.

Engelli eğitimi nasıl olmalı?

Başka bir mesele: Ayrılan yer 10 kişilik olsun. 4 engelli, 2 hamile, 6 da yaşlı vatandaş bindi.10 koltuğu 10 kişiye nasıl dağıtacaksınız? Yaşlıları kaç yaşındakiler olarak alacaksınız, hamilelik süresini de kategorize mi edeceksiniz? Dış görünüşüyle engelli olduğu anlaşılmayan insanların yerleştirilme işlemini de düşünmüşlerdir herhalde. Diğer bir sorun engelli vatandaş arkadaşıyla otobüse bindi. Bunlar nasıl ve nereye oturacak?

Haberin detayında hemen bu tarz bir icraatla başlandığını okuyunca CHP’nin Cumhuriyetin ilk yıllarında yaptığı uygulamaları hatırladım. Demek ki zihniyet aynı zihniyet. Mehmet Emin Demirci’nin Boğaziçi Üniversitesi Yayınlarından çıkan  “Homeros’tan Âşık Veysel’e” kitabının “Cumhuriyet Döneminde İlk Kurumsal Girişimler” başlıklı bölümü ilginçtir. Demirci, engelli eğitiminin dünyadaki uygulamaların aksine eğitim bakanlığı yerine Sıhhiye ve İçtimai Muavenet Vekâleti (Sağlık Bakanlığı)tarafından verildiğini anlatır. O zamanki bakan, ismine hepimizin aşina olduğu Refik Saydam’dır. Eğitim veren müessesenin müdürü de ruh ve sinir hastalıkları uzmanı Dr. Necati Kemal’dir. Körler, sağırlar, zihinsel engelliler, bedensel engellilerin hepsi bu okuldadır. Yani anlayacağınız körler sağırlar birbirlerini ağırlamışlardır. Pekiyi, bu okulu bitiren engelliler, eğer eğitime devam etmek isterlerse uygulama nasıldır? Aynı kitaptan öğrendiğimiz kadarıyla ilkokul diplomasıyla bu okulu bitiren engelliler için “bir üst eğitim kurumuna devam edebilmek için Bakanlığın özel izninin alınması zorunluydu.”  denmektedir. CHP’nin 1939 tarihli yayını CHP Konferanslar Serisi Kitap 2’de Mazhar Osman Uzman’ın “Öjenik” başlıklı bir makalesi yer almaktadır. Makalede ırkların arileştirilmesi için engellileri öldürmeyi öngören Öjenizm’i Türkiye Cumhuriyetinin uygulamaya mecbur olduğu fikri dile getiriliyor... Tüylerimi diken diken eden ifadelerin bazıları şöyle: 

“Bu sakatların serbest hayatta oynadıkları roller… Dilencilik, dolandırıcılık, hırsızlık, fuhuş, cerh ve katil aklı zayıf, iradesiz, çarpık düşünceli adamlar arasında daha çok. Hele en mühimi bunların tenasül ve aile hayatında oynadığı rol... Bunların en masum günahları izdivaç en meş’umu ve tehlikelisidir. Her biri kendi gibi bir kaç sakat daha yetiştirecek; bulunduğu cemiyeti neslîle tereddiye sürecek. O halde bunların çoğalmasına mani olmak, bilâkis sağlamların üremesine yardım etmek Öjenikten beklenilen vazife...” Mazhar Osman Uzman’ın ihmal ettiği bir şey olsa gerek. Eğer engelliler hırsızlıkları, dolandırıcılıkları yapanlar kadar güç ve kudret sahibi olabilselerdi muhtemelen kendisi böyle konuşma fırsatı bulamazdı.

Engelli-engelsiz birlikte 

Engelli bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu konuların konuşulduğu o tarihlerin Türkiye’sine geri gitmek istemiyorum. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde oy birliği ile kabul edilen ve “inclusive education”dan yola çıkarak birlikte bir hayatı öngören raporumda da yer verdiğim gibi engellilerin engelsizlerle birlikte okuyup çalışabildiği, birlikte spor, tatil yapabildikleri, otobüslerde seyahat edebildiği, bir başkent, bir İstanbul ve bir Türkiye yolundayız. 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi son 15 yılda engelliler için ayrı ayrı otobüs koymaktansa tüm otobüsleri engellilere uygun hale getirme kuralını koydu. Artık engellilere de uygun olmayan otobüsler alınamadı. Mansur Bey de geçen yüzyılın uygulamalarını hayata geçireceğine, hiç kimsenin ayakta gitmek zorunda kalmayacağı geleceğin ulaşım modelini geliştirirse bırakın Türkiye’yi, dünyada da tarih yazar.

CHP yönetimi geçtiğimiz yıllarda Şafak Pavey’i aday göstererek biz engellilerin ümidini artırmıştı. Fakat bunlar hiç bir şekilde hayata yansımadı. Bu seçimlerde de Turan Hançerli’yi belediye başkanı adayı göstererek tekrar ümitlenmemize yol açtı. Gelin görün ki “Yahudi dükkanında maşallah levhası” gibi kaldı arkadaşlarımız. O yüzden diyoruz ki, CHP iki ayda düşen maskeler takmak, farklı görüşlerden aday devşirmek yerine en kısa zamanda gerçek yüzünü güzelleştirmek için zihniyetini masaya yatırsa çok daha evrensel ve çağdaş bir parti olacak, halktan kabul görecektir.

@lokmanayva