Erdoğan’ı siyaseten özel kılan dört özellik

Prof. Dr. Medaim Yanık/İstanbul Şehir Ünv. SETA İst.
4.05.2014

Erdoğan’ın siyaseten başarılı olması rastgele bir durum değil. Hiç bir başarı rastgele olmuyor. Erdoğan, onu siyaseten başarılı ve özel kılan özelliklere sahip. Vesayet altına alınamama, reformculuk, projecilik ve yerlilik özellikleri, dinamik şekilde birbirleriyle etkileşerek, ortaya Erdoğan’ın siyaset ve liderlik tarzı çıkıyor.


Erdoğan’ı siyaseten özel kılan dört özellik

Erdoğan’ı analiz eden, anlamaya çalışan bir seri yazı yazma peşindeyim. Bu yazı, Erdoğan ile ilgili ikinci yazım. İlki yine bu sayfalarda, iki hafta önce yazılmıştı. Bu seferki sorumuz şu: Erdoğan’ı siyaset dünyasında özel kılan şeyler neler? Siyasal bir lider; üst üste sekiz seçim kazanıyorsa, halkın %50’sinden oy alabiliyorsa, siyasal tarihimizin en büyük mitinglerini yapabiliyorsa, 17 Aralık gibi büyük bir saldırıdan güçlenerek çıkabiliyorsa, burada özel bir şey var demektir.

Erdoğan’ı siyaset dünyasında özel kılan şeyleri anlamak için değişik yaklaşımlar kullanılabilir. Örneğin kişilik özelliklerine bakılıp, bireysel psikoloji düzeyinde analiz yapılabilir. Bu işi sonraki haftalara bırakacağım. Bu yazıda, Erdoğan’ı sosyal ve siyasal düzlemde anlamaya çalışacağım.

Erdoğan’ı siyaseten özel kılan çok sayıda özellik tanımlanabilir. Kanaatimce Erdoğan’ı siyaseten özel kılan dört özelliği var. Bunlar; vesayet altına girmeyi kabul etmeyen kişilik özellikleri ve siyasi anlayışı, dönüştürücü ve reformcu siyaset tarzı, dinamik ve yoğun çalışma temposu eşliğinde projecilik ve son olarak yerlilik. Şimdi bu dört unsuru açarak, ne demeye çalıştığımı anlatayım.

Vesayete direnme iradesi

Başbakan Erdoğan vesayet altına alınması oldukça zor bir lider. Başkaları tarafından hem kontrol edilemiyor hem yönetilemiyor. Dayatma veya vesayete yönelik bir tavra anında tepki veriyor. Bu tepki hem duygularına, hem yüz ifadesine hem de sözlerine ve davranışlarına yansıyor.

Erdoğan’ın bu kişilik özelliği ve siyaset anlayışı Türkiye’deki vesayet sistemlerinin aşılmasında kritik rol üstlendi. Türkiye’yi kontrol eden asker ve bürokratik elit Erdoğan’ı ehlileştiremedi. Erdoğan’ın fevri sayılabilecek refleksleri ona tesir etmeyi zorlaştırdı. Vesayeti kabul etmeyen siyaset anlayışı, onu sürekli bir güç mücadelesi içinde tuttu. Kavgacı gibi görünmesine sebep de olan bu tutumu, demokrasi dışı vesayetlerin güç kaybetmesine sebep oldu. Aynı durum uluslararası ilişkilerde de geçerli. Erdoğan ülke içinde iktidarda kalabilmek için uluslararası güç odaklarının etkisine girmedi. Hatta onlarla da kontrollü bir kavga içinde oldu.

Senaryoyu şöyle düşünün: Siyasal bir partinin lideri seçimleri kazanıyor ama hem ülke içinde hem de ülke dışından güç odakları tarafından yönetiliyor. Örneğin neleri yapıp yapmayacağı, neyi hangi oranda yapacağı bu vesayet odakları tarafından belirleniyor. Yaptıkları hamlelerle sizi belirli adımlara zorunlu kılıyorlar. Yani iktidardasınız ama muktedir değilsiniz. Erdoğan’ı Erdoğan yapan özelliklerden biri bu hale düşmeyi kabul etmeyen siyaset anlayışı oldu. Bu tür durumlarda vesayet odakları ile kavga ederek halka döndü. Siyasi meşruiyetini halk oyundan almaya yöneldi. Bu da sahici bir siyaset hali oluşturdu. Erdoğan’a oy verenler, Erdoğan’ın bu mücadele eden, risk alan, kontrole girmemek için kavga eden halini sevdiler.

Reformculuk 

Erdoğan işlerin sadece ucundan tutan bir tarza sahip değil. Sorun olarak kabul ettiği bir meselede topu taca atıp, vaziyeti idare etmiyor. Statükonun devamına oynamıyor. Sorun gördüğü şeyi dönüştürmeye çalışıyor. Bu sebeple de zor meselelerde cesur adımlar atabiliyor. Kürt sorununda çözüme cesaret edebilme, vesayeti geriletecek demokratikleşme paketlerini uygulamaya sokma, dış politika değişiklikleri yapabilme, Cumhurbaşkanlığı seçim sistemini değiştirebilme, başkanlık sistemine geçişi önerebilme gibi köklü değişim adımları atabiliyor. Bu adımların hepsi siyaseten hem oldukça zor hem de risk içeren adımlar. Bir çok politikacı bu sorunlar karşısında topu dolaştırma, bir şeyler yapıyormuş gibi yapıp hiç bir şey yapmama, topu taca atma gibi özelliklere sahip. Erdoğan topu oyuna sokuyor. Zamanlama ve şartları olgunlaştırma gibi stratejiler gütse dahi, sorunlarla yüzleşiyor ve değişime oynuyor. AK Parti’nin son 10 yılda bir çok reform hareketi yapabilme kabiliyeti Erdoğan’ın bu dönüştürücü siyaset anlayışı ile yakından ilişkili.

Projecilik

Erdoğan işe dönük bir lider. Yönetme becerisine de sahip. Yoğun bir tempoda uzun süre çalışabiliyor. Projeler oluşturup, bu projeleri takip edip bitirebilme kapasitesine sahip. Bu sebeple Erdoğan’ın projeleri diyebileceğimiz uzun bir bitmiş projeler listesi yapabiliriz. Marmaray ile bu hizmet üretme siyasetinin doruğuna çıktı. Normalde bir kişi iyi bir siyasal lider olabilir ama projeci bir idare becerisine sahip olmayabilir. Hatta iki özelliğin bir araya gelmesi zordur. Erdoğan hem siyaseten dönüştürücü özelliklere, hem de teknik yönetici özelliklere sahip. Bu birliktelik onu siyaseten özel kılıyor.

Yerlilik

Erdoğan bu topraklara ait ve yerli. Erdoğan’ın yerliliğinin iki anlamı var: Birincisi bu toprakların baskın kültürel değerleri ile uyumlu olması. İkincisi de, Türkiye’nin adına eylemde bulunması, uluslararası güçlerin tesirinde iş yapan biri olmaması. Bu toprakların kültürünün ana damarı Müslümanlık ve dindarlık. Almanların Bertelsmann Vakfı’nın 2013 yılında yaptırdığı araştırmada, Türkiye’de insanların %82’si kendini oldukça veya çok dindar olarak tanımlıyor. Yılmaz Esmer’in Türkiye Değerler Atlası 2012 çalışmasında, Türkiye’de dindarlık düzeyi yine %80 üzerinde. Erdoğan’ın insani ve siyasi hali bu toprakların ana kültürel damarı, coğrafi ve tarihsel derinliği ile uyumlu. Erdoğan’ın insani ve siyasi kimliğinin bu memleketin dindarlığı ile sahici ve doğal uyumu ona siyaseten büyük bir avantaj sağlıyor. Dindar halk kitleleri, kendilerine benzeyen bir kişinin, siyasetteki başarılı haline kolaylıkla “özdeşim” kuruyor. Sosyal psikoloji literatürü, “bize benzeyeni daha fazla sevme eğiliminde olduğumuzu” uzun süredir biliyor.

Erdoğan’ın yerli olduğu, bu topraklar için çalıştığı algısı siyaseten oldukça fonksiyonel de. Erdoğan’a Kürt Sorunu’nu çözmeye girişme gücünü veren de kendisiyle ilgili bu algı. Aynı şeyi yapmaya çalışan başka bir lider, hızla ve kolaylıkla “vatan haini” damgasını yiyip, kenara atılabilirdi. Erdoğan’ın yerliliğine olan inanç ve güven bu engeli aşmayı sağladı.

Ayrıca İslam Dünyası’nda Erdoğan ile ilgili pozitif algının ve desteğin de önemli nedenlerinden biri “yerlilik algısı”. Onlar, biz algısını daha geniş tutarak, Erdoğan’ı kendilerinin bir parçası olarak tanımlıyorlar. Yani “yer” İslam coğrafyaları, Erdoğan’da bu coğrafyaların yerlisi.

Sonuç olarak, Erdoğan’ın siyaseten başarılı olması rastgele bir durum değil. Hiç bir başarı rastgele olmuyor. Erdoğan, onu siyaseten başarılı ve özel kılan özelliklere sahip. Vesayet altına alınamama, reformculuk, projecilik ve yerlilik özellikleri, dinamik şekilde birbirleriyle etkileşerek, ortaya Erdoğan’ın siyaset ve liderlik tarzı çıkıyor.

[email protected]