Erdoğan'ın vizyon beyannamesi

Dr. Hülya Bulut / Yazar
21.04.2023

AK Parti'nin beyannamesinde "Kerim Devlet" anlayışı çok kritik bir yere oturuyor. Son yıllarda yapılan sağlık yatırımları sonucunda COVID-19 döneminde kimsenin mağdur edilmemesi, orman yangınları ve seller sonrasında hızlı ihya topluma güven veriyor.


Erdoğan'ın vizyon beyannamesi

Türkiye, 14 Mayıs'ta önemli bir seçim yapacak. Bir tarafta "Türkiye Yüzyılı" diyen Erdoğan, diğer tarafta da tek amacı "Erdoğan'ı yıkmak olan" benzemezler ve projesizler... İddiasız, heyecansız, hazırlıksız olanları millet pek sevmedi ve desteklemedi bugüne kadar. Aslında her şey gelip neticede yine milletin ferasetine, irfanına dayanıyor.

Her ne kadar seçim anketi yapan şirketlerin itibarlarına dair kayda değer bir erozyon söz konusu olsa da Erdoğan'ın liderliğindeki Ak Parti tam 21 yıllık iktidarın üzerine en karamsar anketlerde bile birinci parti durumunda. Yani öyle Ecevit'in yüzde 22'den yüzde 1'lere kadar gerilemesi veya Tansu Çiller'in DYP'si veya Mesut Yılmaz'ın ANAP'ı gibi baraj altında kalma durumu hiç yok. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise Erdoğan yine farklı anketlere göre yüzde 45-55 aralığında çıkıyor. Kim ne derse desin Erdoğan bir fenomen, bir siyasi deha.

Öyleyse partilerin hazırlık seviyelerini anlamak açısından büyük partilerin beyannamelerine bakmakta fayda bulunuyor. Seçimlere yine güçlü ve iddialı giren Erdoğan ve AK Parti seçim beyannamesinde "TÜRKİYE YÜZYILI İÇİN MİLLETİMİZE AHDİMİZDİR" diyor.

Ecdada sahip çıkmak

AK Parti kendisine önemli bir misyon yüklüyor: "Neredeyse bir çeyrek asrı geride bırakırken... Daha şimdiden 'bu büyük davaya adanmış' olduğunun idraki içinde geçmiş ve geleceği kopmaz bağlarla birbirine bağlamış... Mazinin yüce değerlerini âtinin aydınlık ufuklarına nakşetmiş... Siyasete, kaybettiği itibarını yeniden kazandırmış, milletin bağrından çıkıp yine ve her zaman milletinden güç almış Cumhurun göz bebeği parti..." Geçmiş ve geleceği bağlamak, ecdadımıza, Osmanlı'ya sahip çıkmak şüphesiz ki önemli.

Her zaman doğruya doğru

Kendisine yapılan "Eksen Kayması" suçlamasından da hiç çekinmiyor: "Yüzü hem Doğu'ya hem Batı'ya ama her zaman 'Doğruya Doğru' dönük olan parti... Türkiye Yüzyılı'nın mimarı... Ülkesi ve tüm insanlık adına dünyanın derdini ve acısını yüklenmiş; duyarlılığın ve sorumluluğun diğer adı: AK Parti..." Ben bu tartışmalardan kendi payıma önemli bir ders çıkartıyorum; ekseni sadece Batı ile kurmakla sınırlandırmamak, ekseni Asya'ya, Afrika'ya, Güney Kutbuna, esasen bütün dünyaya çevirmek zor olmakla beraber çok da doğru bir yaklaşım. İşte büyüme, ihracat, çok yönlü diplomasi, kalkınma buradan besleniyor.

Kalplere dokunan siyaset

Yaklaşık 500 sayfa olan beyannamenin ilk maddesi deprem ve doğal afetlerle mücadele: "Millet olarak acı günlerden geçiyoruz. Asrın felaketi ile karşılaştık. Hatta bu topraklarda belki son bin yılın en ağır doğal afetini yaşadık. İçinde bulunduğumuz acı günlerin yarasını sarmada, acıyı paylaşmada, dertlere derman olmada en önde yine AK Parti var. Geçtiğimiz iktidar yıllarında AK Parti Türkiye'yi dünyanın her yerine iyilik ve yardım ulaştıran bir ülke haline getirmişti. Bunun sonucunda şahit olduğumuz karşılık ise, afette dünyanın her tarafından ülkemize yardım akması şeklinde olmuştur. Afet, kriz ve risk dünyasında yaşadığımızın bilincinde olan AK Parti, her zaman ve zeminde bütün yurttaşlarımızı birinci sınıf vatandaş olarak görüp her birimizin yekdiğerine ihtiyacı olduğunun farkında olan bir toplumsal ve siyasal bütünlük idraki içerisindedir." Türkiye kapasite geliştirdiği, kaynak ayırdığı ve güçlendirdiği Kızılay, AFAD, THY ve benzeri birçok stratejik kurum ve kuruluşuyla 10-15 yıldır dünyaya hizmet götürüyor, büyük bir kamu diplomasisi yapıyordu. İşte 6 Şubat depreminde gerçekten bunun karşılığını gördük. Depremin üzerinden sadece 2 ay geçmesine rağmen 100 bin konutun temelini atan yine Erdoğan olmadı mı? İşte bunların hepsi, toplumda teker teker karşılığını buluyor.

Kerim devlet, sen ne güzelsin

AK Parti'nin beyannamesinde "Kerim Devlet" anlayışı çok kritik bir yere oturuyor. Son yıllarda yapılan sağlık yatırımları sonucunda COVID-19 döneminde kimsenin mağdur edilmemesi, orman yangınları ve seller sonrasında hızlı ihya topluma güven veriyor. Eee, millet de haklı olarak "Yaparsa Erdoğan yapar!" diyor. Çünkü geçmişimizde hatırlarsanız, ne yazık ki "Nerede bu devlet!" diye çokça isyan etmişliğimiz vardı.

Beyanname şöyle devam ediyor: "AK Parti olarak; temel değerlerimiz hak, adalet ve hizmettir, önceliğimiz ise insandır. Bizim bakış açımızda tüm toplumsal süreçler ve kurumlar; devlet, sivil toplum, ekonomi ve siyaset; hepsi insan içindir. İnsan; ırkı, rengi, cinsiyeti, dili, dini, mezhebi, düşüncesi, sosyal konumu, ekonomik durumu ne olursa olsun eşref-i mahlûkattır." Bunu belediyecilikte de Erdoğan'ın liderliğinde de görmek, deneyimlemek mümkün; her şey insana hizmet odaklı.

Dünya, elbette beşten büyüktür

Bir başka önemli husus Türkiye'yi çekingen, kabuğuna sığınan, gölgede kalan konumundan atak, hakkını arayan, dünyada ağırlığı olan bir yere getirmek. "Dünya Beşten Büyüktür" söylemi de, S400 kararlılığı da, savaş halinde olan Rusya ve Ukrayna'yı masa etrafında toplayıp "Tahıl Anlaşmasını" imzalatan da işte o güçlü Türkiye vizyonu. "AK Parti Türkiye'yi daha adil bir dünya için reddedilemez ve aşılamaz bir denge unsuru haline getirmiştir. Böyle bir dönemde, yeni bir dünya kurulurken, Türkiye'nin tüm dengeleri bilen, sözü dinlenen, kararı merak edilen ve ona göre konum alınan karizmatik ve güçlü bir liderliğe ve iktidara ihtiyacı vardır."

Stratejik ve bağlayıcı bir doküman özelliği taşıyan seçim beyannamesinde zihinlerin net olduğu, ikircikli bir yaklaşımın olmadığı ayan beyan ortada. Bu da aslında Erdoğan'ın siyaset anlayışı ve tarzı ile ilişkili; aklı karışık değil. AK Parti sadece siyasi parti değil, aynı zamanda bir dava hareketidir. AK Parti'nin temelini oluşturan ve AK Parti'nin diğer siyasi partilerden ayrışmasını sağlayan beş önemli özelliğini vurgulamak gerekir. "Bu anlayış ve fikirle AK Parti ülkemizin son iki asırlık siyasi tarihindeki milli değer ve düşünceleri temsil eden ve medeniyetimizin çizgilerini takip eden bir siyasi hatta ilerlemiştir. Böylelikle, bir siyasi parti kimliğinin çok ötesinde ve derinlerinde bir anlayışa sahip olmuştur. Davamızı ayakta tutan iki ana unsur vardır. İlki Türkiye'ye, ikincisi ise dünyaya ilişkin teklif ve tespitlerinden oluşmaktadır. Bunlar aynı zamanda milletimize karşı sorumluluğumuz olan 'Güçlü ve Büyük Türkiye' ve 'Daha Adil Bir Dünya Mümkündür' idealidir."

Seçim beyannamesinde ekonomi, sanayi, savunma sanayi, sanat, kültür, spor, eğitimde ve hemen her alanda güçlü olmamın gerekliliği vurgulanıyor. Bu sebeple, toplumsal yapımızdaki gücü arttıracak olan her türlü çalışmaya öncülük edildiği, en başta da güçlü Türkiye'nin temelini oluşturan aile kurumunu güçlendirmenin önemi anlatılıyor. Başka ülkelerle kıyasladığımızda, en çok iftihar edilen hususlardan biri Türkiye'nin sahip olduğu güçlü aile yapısıdır. Bu güçlü aile yapısını bozmaya dönük LGBT'nin popülerleştirilmeye çalışılması gibi her türlü ifsat hareketine karşı uyanık olunacağı ve aile kurumunun zedelenmesine müsaade edilmeyeceğinin altı çizilmektedir. Yani örneğin İHA, SİHA, MMU, TCG Anadolu, TOGG ve Akkuyu gibi sıradışı yatırımlara devam edilecek, LGBT'ye geçit verilmeyecek. Hem ekonomi ve sanayide hem de şuur ve kültürde millilik ve yerlilik güçlendirilecek.

Türkiye'yi, Türkiye yönetir

Beyannameler turnusol kağıdı gibi; birçok konuyu netleştiriyor. Örneğin toplumsal dokumuzda birliği ve beraberliği sağlamak için etnik ve mezhebi farklılıkları zenginlik ve dahası bir varoluşsal zorunluluk telakki ediyor. Bunlar üzerinden ayrıştırıcı hiçbir söze, güçlü ve büyük Türkiye idealine zarar veren hiçbir girişime müsaade verilmeyeceği vurgulanıyor. 20 yıldır Ortadoğu coğrafyasında oynanan oyunun iki fay hattı olduğu; birisinin etnik farklılıklar, diğerinin mezhep farklılıklar olduğu anlatılıyor. Sykes-Picot'nun ikinci perdesinin bu coğrafyada uygulanmasına AK Parti'nin müsamaha göstermeyeceği net bir şekilde ifade ediliyor.

Yine seçim beyannamesinde ön plana çıkan ve dünyanın içinden geçtiği konjonktür açısından büyük önem taşıyan uluslararası ilişkilere bakış da net: "Karadeniz'de sadece Rusya'yla Ukrayna savaşmıyor; Batı'yla Rusya savaşıyor. Akdeniz'de sadece Akdeniz'e kıyısı olan ülkeler petrol ve doğal gaz için mücadele vermiyor; dünyanın pek çok gelişmiş ülkesi Akdeniz'de petrol ve doğal gaz mücadelesi veriyor. Balkanlar yeni bir güç mücadelesi öncesindeki dönemi yaşıyor. Kafkasya'da, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki savaş Kafkaslar'da yeni bir dengenin kurulmasıyla ilgilidir. Aynı şekilde Uzak Doğu'da, Tayvan Adası etrafındaki gelişmeler, sadece burada kimin var olacağı meselesi değil, önümüzdeki dönemde dünyada kimin daha güçlü ve etkin olacağının jeopolitik çatışmalarıdır. Günümüzde mücadeleler konvansiyonel silah ve savaş taktiklerinin dışında, yeni dönem -neo emperyal- silah ve yöntemlerle de devam etmektedir."

Fotoğraf doğru ve gerçekçi çekişmiş durumda, beyanname çerçevesinde çok net önlem ve öneriler var. Önemli bir husus da; Türkiye'nin kendi jeopolitiğine sıkışmadan küresel meselelerde küresel bir aktör gibi davranacak olması. Ukrayna ne kadar önemliyse Arakan da o kadar önemli, Filistin ne kadar kritikse Somali, Sudan, Katar, Venezüella da o kadar kritik. Türkiye'nin büyük bir diplomatik zafere dönüştürdüğü "Tahıl Koridoru" bundan sonraki dönemde artık dünyanın gıdaya erişim zorluğu yaşayan bölgelerine tedarik sağlayacak bir enstrümana dönüştürülüyor. Türkiye, Sahra Altı Afrika'nın açlık ve kıtlıkla mücadele eden toplumlarına sırtını dönemez.

Vizyon yüklü ve yaklaşık 500 sayfalık bir beyannameyi bir yazıya sığdırmanın mümkün olamayacağı aşikar. Ancak bitirirken şunu söylemek isterim ki önemli bir iddiayı ve açılımı ortaya koyan bu güçlü metin; sağlıktan kültüre, eğitimden sanayiye, savunmadan spora, güvenlikten yatırıma, finanstan uluslararası ilişkilere dair çok önemli ve ayakları yere basan öneriler getiriyor. Diğer partilerin beyannamesine kıyasla hem daha vizyonlu hem de daha yapılabilir. Neden daha yapılabilir mi? Çünkü 20 yılı aşkın bir süredir ortaya attığı iddialı projeleri adım adım hayata geçiren, muhalefet "gözünün üzerinde kaşın var" derken yeni projelere ve bakış açılarına yönelen bir lider var dümende. İşte o yüzden toplumu içine düştüğü her sorundan ve tarihimizin en yıkıcı deprem felaketinden bile "bizi olsa olsa Erdoğan çıkartır" diyebilmesi tecrübeyle sabitlenmiş durumda.

Anadolu'da güzel bir söz vardır; "Ahalinin aklı gözündedir!" Toplumun feraseti ve irfanı önemlidir derken işte tam da bunu söylemek istiyorum ki; her seçmen hangi lidere ve kadroya ne kadar güveneceğine elbette kendisi karar verir. Ama, bu kararı verirken seçmenin göz önünde bulundurduğu şey de oy vereceği liderin ve ekibinin daha önce sergilediği performans, ortaya koyduğu kapasite ve eserlerdir.

[email protected]