Eşitler ilişkisi

Dr. Hülya Bulut
4.09.2023

Erdoğan iktidarı döneminde, ister gelişmiş, ister gelişmekte olan ülkelerle ilişkilerde uygulanan en önemli kavram eşitler ilişkisi ve kazan kazan modelidir. Son 15-20 yılda TİKA, AFAD, Yunus Emre, KIZILAY, THY, açılan büyük elçilikler ve konsolosluklar, THY uçuş noktaları ve diğer kamu diplomasisi göstermiştir ki; Türkiye, Afrika'nın kalkınmasına imkan verecek iş birliklerini ve yenilikçi iş modellerini hayata geçirebilecek yegane ülkedir.


Eşitler ilişkisi

AK Parti, iktidara geldiği ilk yıldan itibaren her türlü istikrarsızlığın çözümüne odaklı etkin rolüyle iç politikada Türkiye'ye çok önemli katkılar sağladı. Tabiri caiz ise gerçek manada 'devrimci' bir parti olarak, benzer siyaset anlayışını uluslararası alana da taşıyan Ak Parti, eksen çeşitlendirerek bu defa oynadığı çok boyutlu, çok derinlikli ve çok yönlü rolüyle de mevcut dengeleri değiştirmeyi başardı. Oyun kurucu olarak adeta ezberleri bozdu, kartları yeniden kardı ve Türk dış politikasını yepyeni bir boyuta evirdi.

Hatırlayacak olursak, 15 Temmuz hain darbe girişiminde Türk halkının vatanına, milletine, bayrağına, demokrasisine, kazanımlarına, iktidarına, siyasetine, politikalarına sahip çıkması dünyaya da son derece önemli bir mesaj verdi. Bu defa ezberleri bozan halk olunca da, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığı/olamayacağı tüm dünyaya son derece açık ve net bir şekilde gösterildi. Bu mesajın dış politikadaki izdüşümleri ise lider diplomasisinde, Türkiye'nin bölgesel askeri, ticari ve siyasi iş birliklerinde, terörle kesintisiz ve kararlı bir şekilde mücadelesinde kendisini gösterdi.

Ayna ayna söyle bana

İşte, 15 Temmuz sanki bir aynaymışçasına bize pek çok şeyi yansıtarak göstermişti. Öyle ki, o diplomasinin 'seçkin', 'zarif', 'nazik' politik yüzü, yani bir bakıma 'poker face'i maskesini düşürünce kimin dost, kimin düşman olduğu da bir nebze daha iyi görülmüş, anlaşılmış oldu. Evet biliyorum, şimdi bana diyeceksiniz ki; 'dış politikada gerçek dostluklar yoktur, her zaman menfaatler söz konusudur'. Haklısınız ama, en azından pek çok alanda rekabet halinde olmamıza rağmen, kimlerle menfaatlerimizin 'daha' çok uyumlu olduğu, kimlerle 'ortak' düşmanlarımızın olduğu, dolayısıyla da kimlerin 'nispeten' tarafımızda olduğu biraz daha ortaya çıkmadı mı?

Yine 15 Temmuz bağlamında ele alacak olursak ABD, Avrupa Birliği, NATO üyeleri darbenin üstünden geçen zaman dilimi de dikkate alındığında, geç olarak nitelendirilebilecek bir zaman zarfında ortaya karışık ve net olmayan ifadeler ile Türkiye ile ilgili açıklamalarda bulunmuştu. Oysaki, bu noktada Putin liderliğindeki Rusya olası bazı gelişmelere dair istihbarî bilgi paylaşımında bulunmuş, ayrıca darbeye de net bir şekilde darbe diyerek Türkiye'nin yanında olan tutumunu açıkça ifade etmişti. Kaldı ki Rusya, Türkiye'nin düşmesi durumunda (ki Allah düşmanlarımıza fırsat vermesin) sıranın kendisine daha hızlı geleceğini gerçekçi bir yaklaşımla öngörmüş olmalıydı.

Rusya'nın gözü kara

Dünya Bankası'nın 2022 yılı verilerine göre milyon dolar bazında; (1) ABD: 25.462.700, (2) Çin: 17.963.171, (3) Japonya: 4.231.141, (4) Almanya: 4.072,192, (5) Hindistan: 3.385.090, (6) Birleşik Krallık: 3.070.668, (7) Fransa: 2.782.905, (8) Rusya: 2.240.422, (9) Kanada: 2.139.840, (10) İtalya: 2.010.432 tutarında gayri safi yurt içi hasılaya sahip. Avrupa Birliği ise 2022 yılında 16.641.392 milyon dolar gayri safi yurt içi hasıla elde etmiş durumda.

Yine 2022 yılı itibarıyla dünyada en çok askeri harcama yapan ülkelere baktığımızda ise milyar dolar bazında sıralama şu şekilde: (1) ABD: 876,9, (2) Çin: 292, (3) Rusya: 86,4, (4) Hindistan: 81,4, (5) Suudi Arabistan: 75, (6) Birleşik Krallık: 68,5, (7) Almanya: 55,8, (8) Güney Kore: 46,4, (9) Japonya: 46, (10) Ukrayna: 44.

Göreceğiniz üzere, Rusya ekonomik bakımdan ABD ve AB'ye nazaran daha dar bir yapıda olmasına rağmen, onlarla askeri açıdan kapışmaktan da geri kalmıyor. Tamam belki bunda Batı'nın, Rusya'nın burnunun dibine kadar girmesinin, doğal olarak tehlike yaratmasının da etkisi var. Ama diğer yandan her şeye rağmen ulusal çıkarlarından ve prensiplerinden ödün vermeden bu konudaki duruşunu koruyan ve özellikle 2008'deki Gürcistan'ın kısmi işgali ile Afganistan, Suriye, Libya, Ukrayna ve Afrika'daki politikaları vb. nedeniyle gerektiğinde sıcak temastan hiç çekinmediğini her defasında gösteren Rusya'yı, ne mücadele içinde olduğu tarafların Batı tarafından desteklenmesi ne de kendisine uygulanan ambargolar korkutuyor. Rusya, gerektiğinde ağır bedeller ödemekten hiç çekinmiyor.

Kartlar yeniden karılırken

Burada göze çarpan diğer bazı hususlar ise şunlar: Rusya'nın 2022'de yüzde 9 oranında arttırdığı savunma harcamaları ile dünyada 3. sırada yer alırken, Ukrayna'nın ise bu oranı yüzde 640 oranında arttırarak 44 milyar dolar seviyesine ulaşması. Stockholm Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü'ne (SIPRI) göre; Avrupa Birliği askeri harcamaları rekor bir hızla büyüyerek, Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesinin ardından Soğuk Savaş'tan bu yana ilk defa rekor bir seviyeye ulaştı. Yine SIPRI'ya göre; Avrupa'daki bu artışın da etkisiyle 2,24 trilyon dolara ulaşan küresel askeri harcamalar, yaklaşık olarak dünyanın gayri safi yurt içi hasılasının yüzde 2,2'sine denk geliyor.

Hal böyle olunca Rusya askerî limitleri ile her defasında yüzleşmekle kalmıyor, mesela Ukrayna'daki beklentilerini karşılayamıyor, savunma harcamaları, kaybolan ticaret hacimleri ve bunların beraberinde getirdiği ekonomik maliyetlere de acı bir şekilde katlanmak zorunda kalıyor. Her ne kadar Rusya, gayri safi yurt içi hasılasını dünyanın en önemli doğalgaz rezervlerine sahip ve en fazla petrol ihraç eden ülkelerden biri olsa da, Wagner'in de beraberinde getirdiği kontrol edilemeyebilen dezavantajlı durumlar Rusya için ciddi riskleri de beraberinde getiriyor.

Batı'ya alternatif bir Rusya mı?

Batı'nın domine ettiği küresel ekonomik, siyasal ve sosyal düzene karşı bir alternatif olarak Rusya'nın Afrika'daki politikalarını da bu bağlam dahilinde analiz etmek gerekir. İşte Wagner meselesinin denk geldiği taraf tam da burası. Rusya merkezli özel bir askeri şirket olan Wagner grubu, son on yıldır küresel sistemde kendisinden fazlaca söz ettiriyor. Özellikle Ortadoğu, Afrika, Avrupa ve Latin Amerika gibi geniş coğrafyalarda varlığı söz konusu olan Wagner, Libya, Suriye, Ukrayna, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Mali gibi sıcak çatışma bölgelerinde önemli bir aktör olarak öne çıkıyor. Rusya'nın finanse ettiği Wagner doğal olarak Rusya'nın çıkarları doğrultusunda gerekli personel istihdamı, eğitimi ve diğer lojistik destekleri sağlama noktasında en az on beş ülkede operasyon yapıyor. Bu ülkelerin önemli bir kısmının büyük değişimin yaşanması beklenen Afrika'da yer aldığı anlaşılmakta.

Avrupa ve ABD'nin asırlarca süren vahşi sömürü düzeni, zaman zaman konjonktürel ve yapısal değişime uğramış olsa da, kesintisiz bir şekilde her zamanki acımasız sömürü düzenini sürdürdü. Afrika'nın masum halkları, genç Türk Cumhuriyeti gibi bağımsızlığını ve özgürlüğünü sağlama noktasında etkin olamadı. Çünkü toplumun organize olma becerileri, cesareti, altyapısı ve entelektüel birikimi buna müsait değildi. Ancak iletişim ve bilgi teknolojilerinin bu kadar hızlı olduğu bir çağda durum değişti. Öyle ki, Sahraaltı Afrika'da ülkeler tek tek isyan ededursun, ancak bu uyanışın ve başkaldırının adeta Arap Baharı'ndaki gibi bir istikrarsızlığa, kaosa ve kan gölüne dönüşmemesi için bu ülkelerin ve toplumların 'bir emperyalist gitsin, diğeri gelsin' yaklaşımından uzak durması gerekiyor. Bu bağlamda, ister Wagnerli, ister doğrudan Rus askerli bir müdahale toplumların kaderini değiştirmeyecektir.

Umudun adı: Eşitler ilişkisi

Kendimizle ne kadar övünsek azdır diyeceğim, ama haksız mıyım Allah aşkına? Çünkü medeniyetimiz bizlere diyor ki: İncitme, öldürme, sömürme. Örneğin bunu öğretinin halen yaşadığını, adeta can suyu olduğunu Türk Silahlı Kuvvetlerinin herhangi bir savaş ve askeri müdahale anında görebilirsiniz. ABD, Fransa, İngiltere gibi ülkeler savaşacakları veya müdahale edecekleri bir ülkeyi kadın-erkek, genç-yaşlı, çoluk-çocuk demeden günlerce füzelerle dümdüz ederler. Bunun en büyük örneği 1 milyondan fazla masum insanın öldüğü Irak işgali değil mi? Oysa, Türk Silahlı Kuvvetleri her haklı ve gerekli müdahalesinde bir cerrah titizliği ile sivil halka en yüksek ihtimamı gösterir. İşte bu yüzden hiçbir ordunun hak etmediği mertebeyi, TSK hak eder. İşte bu nedenle de TSK'mız bizim gözümüzün nurudur, o peygamber ocağımızdır.

Osmanlı'dan itibaren asırlarca süren uluslararası ilişkilerimizde toplumların diline, dinine, ırkına, mezhebine hiçbir zaman müdahale edilmemiş, bunların korunması hususunda da tüm gerekli ayrıcalıklar tanınmıştır. Şimdi özellikle 21 yıllık Erdoğan iktidarı döneminde de, ister gelişmiş, ister gelişmekte olan mazlum ülkelerle ilişkilerde uygulanan en önemli kavram eşitler ilişkisi ve kazan kazan modelidir. Türkiye'nin son 15-20 yılda TİKA, AFAD, Yunus Emre, KIZILAY, THY, açılan büyük elçilikler ve konsolosluklar, THY uçuş noktaları ve diğer kamu diplomasisi göstermiştir ki; Türkiye, Afrika'nın kalkınmasına imkan verecek iş birliklerini ve yenilikçi iş modellerini hayata geçirebilecek yegane ülkedir.

Bu bağlamda, Türkiye'nin Rusya-Ukrayna savaşında barışı arayan tek ülke konumunda olması ve bugüne kadar sağladığı tahıl anlaşması marifetiyle çok büyük tonajdaki tahılın özellikle kuraklık ve açlıkla mücadele eden Afrika ülkelerine ulaşmasını sağlaması, sıra dışı bir vak'a olarak Türk liderliğinin ve diplomasisinin başarısını bir kere daha gözler önüne sermektedir.

[email protected]