Eskimeyen 250 kitap

MURAT GÜZEL / Açık Görüş Kitaplığı
18.03.2017

Hakan Arslanbenzer’in ‘Eskimeyen Kitaplar’ı Türkiye’de 1990’lı yıllarda yazmaya başlamış bir kültür kuşağının bir bakıma okuma pratikleri çerçevesinde dünyaya bakışlarındaki özgünlüğü yansıtması dolayısıyla önemli.


Eskimeyen 250 kitap

Toplumların ürettikleri kültürü belgeleyen en önemli unsurların başında gelir kitaplar. Farklı toplumlara ait inanç, yaşama biçimi, dünya görüşleri ve bu toplumların hafızalarını sonraki kuşaklara intikal ettirmelerinin en önemli aracı rolünü üstlenir böylelikle kitaplar.

Bu anlamda her toplum için klasikleşmiş, o toplumun kültür hafızasının köşe taşlarına dönüşmüş metin ve eserlerin olması kaçınılmazdır. Hemen her kuşağın okuduğu, kuşaktan kuşağa değişen okuma pratiklerine karşın yine de bu okuma pratikleri arasındaki sürekliliği sağlayan eserler vardır. Bu eserler gerek içerikleriyle, gerekse farklı kuşaklarca alımlanma ve aktarılma tarzlarıyla güncelliğe direnir, belki de içine doğdukları toplumlardaki kültürel değişim ve sürekliliği yansıtan, yansıttıkları kadarıyla bu değişim ve sürekliliği biçimlendiren, hatta oluşturan nitelikleri haizdir.

Bu eserleri okumakla onları ne içerik bakımından tüketebilirsiniz; ne de alımlanma ve aktarılma süreçleri bakımından eskitebilirsiniz. Bu tür eserlerin neler olduğuna bakış da değişir elbette. Neyin eskiyip eskimediğini belirleyen bu tür eserlere bakışlardaki çeşitliliktir hiç kuşkusuz. Bu çeşitliliğin de kendi içinde eskiyen ve eskimeyen yanları vardır diğer yandan. Çeşitliliği oluşturan unsurlardan kimileri geri çekilir, yerlerini diğerlerine bırakabilir zaman zaman. Dün geri çekilmiş olan yarın tekrar görünürleşebilir hiç kuşkusuz. Neredeyse Borges’un “İskenderiye Kütüphanesi” olarak övdüğü evrensel kitaplıktaki deveranı, bu kitaplığın “oluş ve bozuluş” süreçlerini birebir yaşarsınız.

Hakan Arslanbenzer’in Eskimeyen Kitaplar’ı Türkiye’de 1990’lı yıllarda yazmaya başlamış bir kültür kuşağının bir bakıma okuma pratikleri çerçevesinde dünyaya bakışlarındaki özgünlüğü yansıtması dolayısıyla da önemli. Kitabı teşkil eden okumaların bir bölümü daha önce Kılavuz, Fayrap gibi dergilerde tefrika edilmişti. Ezra Pound’un The Cantos’undan Yunus Emre’nin Divan’ına Sahih-i Buhari’den Safahat’a, Upanişadlar’dan Batı klasiklerine birbirinden farklı alanlarda, yani şiir ve romandan tarih ve felsefeye, din bilimlerinden kültür konularına kadar birçok farklı alanda kaleme alınmış ve insanlığın ortak mirası sayılabilecek bir “kültür hazinesi”nin değerli mücevherlerini seçen bir yazar Arslanbenzer.

Arslanbenzer uzunlu kısalı eleştirel değini ve notlarıyla bu değerli mücevherlerin üzerine aradan geçen zamanların, yorum ve algılamaların serptiği tozları kendi üslubuyla temizliyor ve onların gerçek değerini ortaya çıkarmaya çalışıyor.

Elbette Arslanbenzer’in 250 ‘eskimeyen kitap’ arasına dahil ettiği eserlerden bazılarına katılmayabailir ya da onun yerine bir başkasının yer alması gerektiğini düşünebilirsiniz. Yine elbette herkesin eskittiği kendi bakışı, geçmişi ya da geleceğidir bu anlamda; ama 1990’lı yıllarda oluşmaya başlayan kültür kuşağındaki gençlerin nerelerden nasıl beslendiklerini, hangi eserleri niye önemsediklerini de kavramanıza el veren eleştirel-politik bir yanı da vardır Arslanbenzer’in tercihlerinin.

Psikanalizle rüya ve mit yorumu

Carl Gustav Jung aracılığıyla psikanaliz çalışmaya başlayan ve sonradan psikanalizin kurucusu Sigmund Freud’la da tanışarak onun sadık takipçileri arasında yer alan Karl Abraham, psikanalitik yöntemi kullanarak mitler ve rüyalar arasındaki benzerlikleri ortaya koyuyor. Bir taraftan, bireyin psikolojisiyle halkın psikolojisinin özdeşliğini vurgulayan Abraham; diğer taraftan, kadim halkların mitlerinden ve analiz ettiği rüyalardan verdiği örneklerle bu özdeşliğin kanıtlarını sunuyor. Fikirleriyle nesne ilişkileri, ego psikolojisi gibi konularda Freud sonrası psikanalistler üzerinde etkisini sürdüren Abraham’ın eseri onun psikanalitik yöntemi kullanımını da örnekliyor. 

Rüyalar ve Mitler, Karl Abraham, çev. Emine Nur Gökçe, Pinhan, 2017

Varoluşçu imgelemin boyutları üzerine

İlk olarak 1936 yılında yayımlanan ve Sartre felsefesinin tamamlayıcı parçalarından biri olarak görülen İmgelem isimli kitap, Sartre’ın Descartes ve Bergson’a yönelik eleştirilerini ve Husserl fenomenolojisi üzerine değerlendirmelerini içeriyor. 18. yüzyıldan itibaren dile getirilen imge sorunu üzerindeki tartışmalar, Jean Paul Sartre’ın da imgenin peşine düşmesine yol açıyor. Klasik felsefenin üç büyük akımının önerdiği üç ana çözümü sorguluyor. Gerek bu sorgu gerekse düşünme şekliyle Sartre’ın imge ve imgelem sorununu tartışma şeklinin “varoluşçu” düşünceye merbut olduğunu da ekleyelim

İmgelem, Jean Paul Sartre, çev. A. Tümertekin, İthaki, 2017