Estetik ve koku arasında burun felsefesi

Kâmil Yeşil / Yazar
4.02.2022

Modern insan kendinden memnun olmayan insandır. Çünkü memnuniyet duygusu dışarıdan beslenmektedir. Göz, görüntü, beğeni ve başkaları. Bu paydaşlar burun estetiğinin değişken olduğunu da söylemiş ve kabul ettirmiştir.


Estetik ve koku arasında burun felsefesi

Kâmil Yeşil / Yazar

İnsanı azalarından biri ile tanımlamak o büyük varlığı parçaya indirgemek olur. Fakat şu da var ki insanı tam, mükemmel kılan bir özellik olarak aza tamlığı da göz ardı edilemez. "Biz insanı mükemmel şekilde yarattık" ayeti onun ruh beden bütünlüğünü ifade ettiği kadar beden tamlığını da ifade eder.

Gerçekte mükemmel oluş, Yaratıcı'nın ezeli ilmiyle olduğunu ve o ilmin tecelli etmesi ile bizim mükemmel hakkında bilgi sahibi olduğumuzu gösterir. İnsan için ne lazımsa onu var eden bir Rabbimiz var. Buna rağmen hayatımız varlığımızın cüz'üne dahil değil. Hayata uyanmak için nasıl ana baba gerekli şart değilse; diğer insani ihtiyaçlar da şart değildir. Organlarımız vasıtasıyla karşıladığımız bazı ihtiyaçlar dünyevi zevk ve hazlara dahildir. Hayatı onlarsız da yaşayan çok sayıda insan var.

Hayat devam eder

Mesela biyolojinin, anatominin koku alma organı olarak tanımladığı burun bu işlevini kaybettiği durumlarda da hayat devam eder.

Burun tabii ki sadece koku alma organı değildir, aynı zamanda insana bir güzellik, yüze estetik değer kazandıran bir parçamızdır. Yüz estetiğinin geçmişte ne kadar önem kazandığını bilmiyoruz. Ancak modern tıp bilimi ve estetik tıbbın gelişmesi ile önemi fark ettirilen bir organ olmuştur burun. İnsanlık, kendini tanıma sürecinde varlıklara nasıl mitolojik anlam ve değerler yükledi ise; tabiata karşı geliştirdiği anlayış tarzını kendine de uyarlamıştır. İnsanı tanımak, tanımlamak öncelikle göz ile ilgili bir husus olduğu için kriminal tariflerden edebi betimlemelere, beğeniden alaylı ifadelere kadar birçok husus organlar üzerinden dile getirilmiştir. Mesela burun bu tanımlamada önemli bir yer tutar. O kadar ki milletleri tanımlamada ayırt edici bir organ kabul edilir burun. Bu tanımlama giderek estetik bir beğeni de meydana getirmiştir. Mesela, geniş burun, iri burun, kemerli burun, tombul burun. düşes burun, basık burun, yunan burnu...

Hayati görevleri var

İnsan için estetik bir organ ve de koku almaya yarayan burun az da olsa hayatî görevler de yüklenir ki bu durum daha çok modern zamanlarda kendini hissettirmiştir. Burnu koku almayan kişilerin zehirli gazlardan dolayı hayatlarını kaybetmesi buna örnek verilebilir. Burnun hayvanlar için daha hayatî bir organ kabul edilir. Çünkü birçok hayvan tehlikeyi burnu sayesinde tespit eder, aldığı koku vesilesiyle kendini korur, avını koku alma işlevi ile tespit edip yakalar.

Bu izahlardan da anlaşılacağı gibi burun yaratılmışlara özgü bir organdır. Dünyevî yönü ile öne çıkar. Zevk, haz, tat alma işlevi görür. Bundan dolayı Rabbimiz mecaz da olsa kendine burun nispet etmez. Göze ihtiyaç duymadan her şeyi gören El-Basir, kulağa ihtiyaç duymadan her sözü işiten Es-Semi' isimleri O'nun ezelî ilmini, gücünü ve iradesini anlatır. Ancak koku ve koku almaya ihtiyacı olmadığı için kendine yaratılmışlara ait burun nispeti yapmaz.

Burnun mitolojisi

Güzelliğe katkısı, his derecesinin ileriliği bağlamında tarihte birçok kahraman burun üzerinden betimlenmiştir. Ancak burnu konu edinen büyük hikayeler yani burun mitolojisi modern zamanların yazarları tarafından kaleme alınmıştır.

Bu konuda öne çıkan en önemli eser, İtalyan yazar Carlo Collodi'inin 1881 yılında yazdığı Pinokyo'nun Serüvenleri adlı çocuk kitabıdır.

İtalya'nın Toskana yöresinde bir köyde yaşayan yaşlı ve yalnız bir marangoz olan Gepetto Usta'nın sihirli bir odundan yaptığı, gerçek bir erkek çocuğuna dönüşen Pinokyo, yalan söyledikçe burnu uzayan oyuncak bir kukladır. Pinokyo'yu ima eden "Pinokyo gibi burnun büyüdü" sözü ile Collodi'nin çağdaş bir burun mitolojisi meydana getirdiği söylenebilir.

Mitolojik anlatım olaya, kişilere, olgulara nasıl olağanüstülük yüklemekten doğarsa; insanın trajedisi de başkalarının bize olan bakışından, tavrından doğar. Bedenini beğenmek şeytani bir duygu değilse de benlik duygusu benciliğe çok yakındır. Şeytani bakış, karşımızdaki varlığı öz itibariyle ele almamızı engeller, şekle eğilir. Nitekim şeytan da Âdem'in özünü görememiş, yaratıldığı toprağa katılıp kalmıştır.

İnsanı betimleyen insan gözü kendince beğeni sebepleri bulduğu gibi aileden, toplumdan, edindiği kültürden hareketle oluşturduğu estetik anlayışla beğenmemeye de sebepler bulur. İnsan beğenisi edebiyata betimleme gücü ve kaside, güzelleme türleri armağan etmiştir. Beğenmeme güdüsü de olanı abartmak, kötülemek, hiciv, dalga geçmek, küçümsemek, kötümsemek gibi duyguların yansıdığı anlatımlar ortaya koymuştur. Türkçedeki deyim ve atasözlerine baktığımızda insanın karakter analizinin önemli bir bölümünün burun üzerinden yapıldığını görüyoruz.

Mesela, dayak sonucunda yüz yara bere içinde kalmayı, yüzde aşırı öfke, üzüntü, yorgunluk vb. durumların izlerini "ağız burun birbirine karışmak" olarak anlatmışız. Her işe karışana "burnunu sokmak"; birini yönetimi altına almak, kaçamak bulamayacağı duruma getirmeyi de "burnundan yakalamak" olarak ifade etmişiz. Birine çok sokulmak "burnuna girmek"e dönüşürken; tehlikeli bir durumdan yara bere almadan kurtulmak için "burnu (bile) kanamadı" demişiz. "Burnu büyümek" Pjnokyo'dan farklı olarak "kibirlenmek" anlamına gelir. "Burnu çenesine değmek" çok yaşlanmak olmuş. "Burnu sürtülmek" sıkıntı çektikten sonra daha önce beğenmediği bir durumu kabul etmek, gururundan vazgeçmektir. O kadar kibirlidir ki "burnu yere düşse almaz" deriz. Hasret de burun üzerinden anlatılır ve "burnumda tütüyor" deriz. Elde ettiği güzel şey, sonradan gelen üzüntülerle zehir olmuşsa söz hazırdır: Burnundan (fitil fitil) geldi. Öfkeli "burnundan solur"; öğüt almaz kişi "burnunun dikine gider." Pis koku "burnumun direğini kırar. Maddi-manevi acı burnumuzun direğini sızlatır. Sarhoşlar "burnunun ucunu görmez".

Velhasıl insanla ilgili birçok olay, durum ve olguya sokmuşuz burnumuzu.

Burun özelinde insanı eşrefimahlukat katından indirip bir organa bağlı olarak onu küçümseyen en önemli edebî metin Cyrano de Bergerac eserindeki burun tiradıdır. Tiyatro ve sinemaya da uyarlanan eser, bu tirada geldiğinde insanın traji-komik hali serilir gözler önüne. Konuşanlara eğlence ile karışık bir üstünlük duygusu yaşatan tirad, dinleyiciler için "eğlence", bahse konu olan kişi için ise trajedidir.

Soylulardan kendini beğenmiş bir soylu olan Valvert, Cyrano'yu küçük düşürmek ister. Ve onun büyüklüğü ile göze çarpan burnunu diline dolar:

'Burun değil dağ'

Valvert: -Siz! Sizin burnunuz... burnunuz... çok büyük. Çok, sözünden sonra burun üzerine avam felsefesi şu görüşleri serd ediyor: "Burnum böyle olsaydı mösyö, mutlak dibinden kestirirdim! Dostça, "Yana yatmaz mı? Senden önce davranıp kadehe batmaz mı?"

Tarifle, "Burun değil bir kere, coğrafyada böylesine dağ denir, dağ değil, yarımada!" Mütecessis, "Acaba ne işe yarar bu alet? Makas kutusu mudur, divit midir, izah et?" Zarifhane, "Kuşları sevdiğiniz besbelli! Yorulmasın diye yavrucaklar, temelli tünek kurmuşsunuz!" Pürneşe, "Birader şu koskocaman burunla tütün içince, komşu yangın var demiyor mu?" Müdebbir; "Aman yavrum! Bu ağırlıkla yere düşmenden korkuyorum!" Müşfik, "Yaptırın ona küçük bir şemsiye, yazın fazla güneşten rengi solmasın diye!" Âlimane, "Görmüşüm Aristophanes'de belki Hippocampelephantocamelos adındaki hayvanın burnu gayet büyükmüş! Sen ne dersin?" Nobran, "Zaten bilirim, sen misafir seversin; bu şapka asmak için mükemmel icat!" Şairane, "Ey burun, bütün cihana inat, seni baştan aşağı nezle etmeye kaadir tek rüzgâr bulunamaz, karayel müstesnadır!" Hazin, "Bir de kanarsa, Kızıldeniz! Ne bela!" Hayran, "Lavantacıya ne mükemmel tabela!" Lirik, "Bu Tanrıların bindiği bir gemidir!" Safiyane, "Abide ne günleri gezilir?" Hürmetkârane, "Mösyö, kibarsınız muhakkak, yoksa var mı cumba sahibi olmak!" Köylü, "Vış anam! Bu ne? Bilmem guş muh, balık mıh? Yoğusa tohuma kaçmış bir salatalıh mı?" Sivri akıllı, "Bunu tombalaya koymalı! Kim elinden kaçırmak ister böyle bir malı?" Ve hıçkıra hıçkıra nihayet, Pyrame gibi, "Bu ne felaket! Bu ne musibettir Yarabbi! Böyle berbat edip de yüzünü sahibini, şimdi de utancından kızarıyor, bak hain!"

-Olsaydı biraz nükte, biraz malumatınız, işte karşıma geçer bunları sayardınız. Fakat sizde nükteden eser yok zerre kadar, neyleyeyim Cenabıhak ihsan buyurmamışlar! Edmond Rostand'ın şaheseri sayılan 'Cyrano de Bergerac'dan 'Burun Tiradı'ndan alınan bu parça ile ilgili bir detayı Cevdet Kudret'in naklinden öğreniyoruz.

Kudret'in nakline göre "1901'de Türkiye'ye gelen bir Fransız kumpanyasının oynamak istediği Cyrano de Bergerac oyunu yasaklanmıştır. Çünkü zamanın padişahı Sultan II. Abdülhamid'in, burnunun uzun olması sebebiyle bundan alınganlık göstereceği düşünülmüştür. Basın tarihçileri bu dönemde burun kelimesinin kullanılmadığını onun yerine "suratın ortasındaki delikli çıkıntı" kelimesinin icat edildiğini söyler. Hüseyin Cahit Yalçın'ın, Pierre Loti'nin İzlanda Balıkçısı'nı çevirirken coğrafyayla ilgili burun kelimesini de 'karaların denizlere doğru ilerlemiş bölümleri' diye yazdığı rivayet edilir. Oysa bu özel burundan kendine pay çıkarıp övünme ve ayırt edicilik sadedinde uzun burnuna "Osmanlı burnu" diyenler de vardır. Fatih Sultan Mehmet'in burnundan esinlenerek yapılmış bir tanımlamadır bu.

Modernizmin burnu

Modernizm insanı özellikle dış görünüşle ele alıp başkalarının beğenisini öz beğeninin önüne geçirdiği için burna da el atmıştır. Özel olarak kadın estetiğinin vazgeçilmez bir parçası olan burun estetiği günümüzde metroseksüel erkeklere de taşınmıştır. Modern insan kendinden memnun olmayan insandır. Çünkü memnuniyet duygusu dışarıdan beslenmektedir. Göz, görüntü, beğeni ve başkaları. Bu paydaşlar burun estetiğinin değişken olduğunu da söylemiş ve kabul ettirmiştir. O kadar ki bazı ünlü kişilerin üç dört senede bir burun ameliyatına yattıkları ve farklı burun görüntüsüyle arzıendam ettikleri bilinmektedir. Burun sadece göze hitap eden bir organdır günümüzde. Fıkrada olduğu gibi bazılarında kulakla birlikte gözlük takmaya yarayan organdır o. Bir burun güzelliği varsa o güzelliği orijinal olarak temsil edenler de var ki onlar burnu ile taklit edilen ünlülerdir. Burun kemiğini aldıran boksörler bunu zorunluluk sonucu yaptırırken Michael Jackson hayranları, iki kez burun estetiği yaptıran Maykıl'a özenerek taklit burnu taklit etmekten geri kalmamışlardır. Sonra onlarca ünlünün burnu taklit edilmiştir.

O'nun burnu

Ahlak bakımından en mükemmel insan olan Peygamberimiz'in vücut âzâları da kayda geçirilmiş ve bu tespitler Şemâl-i Şerife adıyla yayınlamıştır. Şemâil-i Şerife O'nun burnu için şu tasviiri kayda geçiriyor:

"Mübârek burnu hafif uzunca olup ucu inceydi. Mübârek burnunun üzerinde öyle bir nûr vardı ki, iyice bakmayan kişi sahip olduğu nûrdan dolayı ortasını çıkıntılı zannederdi." Selam O'na olsun.

[email protected]