Etik ve siyasetin üç filozofu

Murat Güzel - Yazar
1.06.2013

Türk, etiğin ‘ilk felsefe’ olduğunda ısrar eden Levinas ile önceliği ‘siyasal’a veren Carl Schmitt’in girdikleri çıkmazların Badiou’nun ‘olay’ kavramıyla aşılabileceğini söylüyor.


Etik ve siyasetin üç filozofu

Etik ile siyaset arasında çağdaş siyasi düşüncenin yönsemeleri doğrultusunda nasıl bir bağ kurulabilir? Özellikle siyaset felsefeleri ile etikin her ikisinde de önemli bir ayrım olarak görünen “olan” ile “olması gereken” ayrımını aşmak mümkün müdür? Bu ayrımı aşmayı mümkün kılacak yeni kavramlar neler? 

Olana mı ağırlık vermeli, olması gerekenin gerçekleşebilmesi için mi çaba sarf etmeli? Olması gerekende aslında olandan bir pay yok mudur ya da olandan olması gerekene uzanan, olması gereken alanına yol açıcı dolayımlardan söz edemez miyiz?

Etiğin “ilk felsefe” olduğunda ısrar eden “Öteki’nin filozofu” Levinas ile önceliği “siyasal”a veren ve bu kavramı da “dost-düşman” ayrımı üzerinden tanımlayan Carl Schmitt’in bu öncelikleri koruyabilmek adına girdikleri çıkmazlara işaret eden Türk, Badiou’nun “olay” kavramı etrafında geliştirdiği ontoloji sayesinde bu çıkmazların çözülebileceğini ileri sürüyor.

Öteki ve düşman kategoriler

Ancak burada felsefi üretim bakımından Alain Baidou’nun Emmanuel Levinas ve Carl Schmitt’e nazaran günümüze ve güncele daha yakın durduğunu vurgulamalı. Özellikle Levinas ile Schmitt’in düşünce ürettikleri zaman diliminin II. Dünya Savaşı’nın öncesi, esnası ve sonrası olduğu asla gözden kaçırılmamalı. Onların fikir ikliminin dönemin izlerini taşıyacağı hesaba katılmalı. Schmitt’in dost-düşman ayrımı da Levinas’ın “Öteki” kavramı da yaşanana an’a sımsıkı yapışan kavramlar.

Çağdaş siyasetin esinleri

Yine de kitabını (Duygu Türk’ün Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yapılmış ve kabul edilmiş doktora tezidir) Duygu Türk şu sözlerle genel okura tanıtıyor: “Levinas, Schmitt ve Badiou, çağdaş siyasal düşünceye esin veren ayrıksı konumlara sahipler ve her biri, etik ve siyaset ilişkisini düşünmek için önemli kavramsal araçlar sunuyorlar... Etik ve siyaset bağlamında tüm diğer çağdaş yaklaşımların da içine yerleştirilebileceği çerçevenin sınırlarını belirleyen radikal pozisyonları temsil ediyor ve böylece, bağlamın temel meselelerini düşünebilmek, temel ayrışmaları tespit edebilmek için elverişli bir zemin sunuyorlar. Bu yönüyle çalışma, bu birbiriyle ‘ilişkisiz’ görünen düşünürlerin kuramsal pozisyonlarını ilişkilendirme çabası, üç düşünürü birlikte okuma önerisidir.” 

Öteki, Düşman, Olay, Duygu Türk, Metis, 2013

CHP nasıl sosyal demokratlaştı?
 
CHP’nin 27 Mayıs sonrasında “ortanın soluna” gelişi, sadece CHP tarihi açısından değil Türkiye’nin siyasi hayatı açısından da önemli bir dönemeçtir. Yunus Emre, kitabında bu “dönüşüm”ü farklı açılardan ele alıyor. Kitapta, sosyal demokrat partilerin tarihsel biçimlenişleri, sınıf ilişkileri ve bunların CHP’deki izdüşümleri eleştirel bir noktadan incelenirken bir yandan da Türkiye’de 1960-1966 arasında etkili olmuş sol hareketlerin CHP üzerindeki etkisine yoğunlaşılıyor. CHP’nin arayışları ile dönem solunun (TİP, Yön ve sürgündeki TKP) siyasal talepleri kesişti mi? Toprak CHP’nin örgütü, ideolojisi ve siyaseti böylesi bir dönüşüme ne kadar hazırdı? 
 
CHP, Sosyal Demokrasi ve Sol, Yunus Emre, İletişim Yayınları, 2013
 
Balkan ateşine Fransız gözlemler
 
Kitabın yazarı 1860-1934 arasında yaşamış Balkan Harbi yıllarının Fransa Başbakanı Raymond Poincaré. Kitabında Fransa’nın diğer ülkeler karşısındaki konumundan hareketle Balkan Harbine bakışını ister istemez Fransa merkezli olarak anlatmıştır. Bütün bu olumsuzluğu yaşatan savaşları başlatan ülkelerin saygı adı altında kullandıkları menfaatperest dili görmek mümkündür. Kitapta Balkan Savaşına girmemiş ancak muharip ülkelerden birini kendine perde arkasında müttefik yapmış ülkelerin iç hesaplaşmaları ve savaşın gerek dışarıya, gerekse çarpışan ülkelere yansımasını sıcağı sıcağına anlatmıştır. 
 
Ateş Çemberindeki Balkanlar, R. Poincare, Çev. Rıza Katı, Pınar Yayınları, 2013
 

[email protected]