Evliya Çelebi’ninki ile kıyas olmaz ama bu da seyahatname

Murat Güzel / Açık Görüş Kitaplığı
19.01.2020

‘Bir de Bakmışsın Uzaklardasın’ 100’ü aşkın ülkeye seyahat etmiş, bu hesapla ‘leyleği havada gördüğünü’ söyleyebileceğimiz Muhammed Berdibek’in küçürek öykülerden, anılarından ve izlenimlerinden oluşan kitabı. Evliya Çelebi’ninki ile kıyaslamıyoruz ama diyebiliriz ki bu kitap da bir seyahatname.


Evliya Çelebi’ninki ile kıyas olmaz ama bu da seyahatname

Sürekli tartışılır: Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı? Okumak ile gezmek eylemlerini bilgilenme bakımından birbirini dışlayacak ya da birini diğerinden üstün tutacak şekilde ele almayı icap ettiren bu tartışmada doğru yan pek bulunmaz o yüzden. Okumanın kendine özgü yanları ile gezmeye, farklı yerler görmeye dayalı bilgilenme tarzlarının kendine has yanları çoğu kez kıyas kabul etmez. Üstelik önceden hiç bilmediğiniz bir mekânı gezmekle, hakkında hiçbir ön bilginizin bulunmadığı bir alan ya da konuda okumak arasındaki yakınlıklar, bunların birbirine yeğlenebilir bulunmasını nakzedecek kadar fazladır. Herhangi bir memlekete, mekâna orayı gezme maksadıyla giden kişinin, önceden o memleket ya da mekanla ilgili okumalar yaptığını, nelere nasıl ve niçin dikkat etmesi gerektiğine ilişkin bilgilenmeye çalıştığını da müşahede ederiz.

Gezme-okuma kıyası

Yüzü aşkın ülkeye seyahat etmiş, bu hesapla ‘leyleği havada gördüğünü’ söyleyebileceğimiz Muhammed Berdibek’in son derece kendine özgü, küçürek öykülerden, anılarından ve izlenimlerinden oluşan bir kitap Bir de Bakmışsın Uzaklardasın. İbn Batuta, Evliya Çelebi gibi seyahatname yazarlarının gezdikleri memleketlerin adet, kültür, görenek, bilgi, hayat ve insanlarıyla ilgili geniş ve ilginç detaylar içeren eserleriyle kıyaslanması yanlış olabilecek, buna karşın yine de bir nevi seyahatname diyebileceğimiz bir eser. Kitapta Kazan’dan Tahran’a, Yemen’den Doğu Afrika’ya, Eritre’den Myanmar’a, Portekiz’den Güney Afrika’ya, Kudüs’ten Kuala Lumpur’a Tahran’a, Bağdat’a, Newyork’a, Los Angeles’a birçok şehir ve ülkeden anılar, insan tasvirleri, olaylar, hikayeler yer alıyor Berdibek’in kitabında.

Berdibek, anlattığı hikayeleri bazen Hafız, Sadi gibi şairlerden yaptığı alıntılar ya da epigraflarla süslemeyi de ihmal etmiyor. Tavla oyununun ortaya çıkışıyla ilgili efsanelerden Şiilerin türbelerdeki garip hallerine, gölde timsahlarla birlikte yüzen Afrikalı köylülerden Paris’te gösterişli bir mezarlıkta yatan Ahmet Kaya’nın hikayesine kadar dikkat çekici birçok gözlem ve bilgi aktaran ve Avustralya’dan başka gitmediği kıta, görmediği deniz ve okyanus kalmayan Berdibek, belki de yüzlerce kitap okumakla ulaşılamayacak bir gözlem doygunluğuna ulaştırıyor okurlarını.

Hayal kırıklıkları

Farklı şehir ve ülkelerden aktardığı hikayelerde başına gelenleri, görüp geçirdiklerini, bu ülke ve şehirleri görmeden önceki beklentileri ile gördükten sonra yaşadığı hayal kırıklıklarını da anlatan Berdibek, ülkeleri ve o ülke insanları hakkında da gözlemlerini kısa ve vurucu anektodlarla süslüyor, bu ülkelerde hâkim halet-i ruhiyelere daha yakından nüfuz etmemizi kolaylaştıracak çarpıcı detaylar sunuyor. Bu ülke ve şehirler hakkında zaman zaman seyrettiği filmlerden okuduğu romanlardan kaynaklı bilgilerini de bizzat o şehirlerde sınama fırsatı edinen Berdibek, “gezme ile okuma” kıyasına dayalı klasik tartışmanın yersizliğini de dolaylı bir şekilde gösteriyor.

@uzakkoku

İslamcılığın siyasi tarihinde üç kavram

İsmail Kara, 25 yıl önce basılan ve meclis, anayasa, muhalefet, parti gibi meselelere İslamcılığın yaklaşımını konu edinen kitabın yeni yayınlanan ikinci cildinde II. Meşrutiyet’in ilk yıllarına ağırlık vererek Fransız devriminden mülhem hürriyet, müsavat, uhuvvet kavramlarını ilk elden malzemeyle ele alarak işlemeye, yorumlamaya ve müzakere etmeye çalışıyor. Kitaba yazdığı uzun giriş metninde ise Kara, çağdaş İslami siyasi düşünce için genel bir değerlendirme ve kronolojik akış sunuyor. Tarihin bazen bugünü açıklayabileceği, günümüzdeki sorunların, sıkıntıların sebeplerini kavramamızı kolaylaştıracağı düşüncesiyle Kara, İslamcılığın siyasi tarihini yeniden okuyor ve hatta kuruyor.

İslâmcıların Siyasî Görüşleri 2: Hürriyet Müsavat Uhuvvet, İsmail Kara, Dergâh, 2019

Çatışmalı birliktelik: Osmanlı ve Avrupa

Osmanlı Devleti ile Avrupa arasındaki ilişkiler yaklaşık 600 yıl gibi uzun bir tarihi kapsar. Bu tarihi düşünürken aklımıza ilkin savaşlar, fetihler, toprak kayıpları vb. çatışma dolu ve muhataralı zamanlar gelse de Osmanlı ile Avrupa’nın bu 600 yıl boyunca iç içe geçtiğini de söylemek mümkündür. Osmanlı devletinin egemen olduğu toprakların önemli bir bölümü Avrupa’dadır. Doruk noktasına Viyana önlerinde varan Osmanlı devletinin bir Avrupa devleti sayılmaması ise belki de en garip durumdur. 2010’da Avrupa Tarih Kitabı ödülünü alan eserinde Jean-François Solnon, Avrupa ile Osmanlı arasındaki “çatışma ve karşılıklı hayranlığın” zengin tarihini inceliyor.

Osmanlı İmparatorluğu ve Avrupa, Jean-François Solnon, çev. Ali Berktay, İş Bankası, 2019