Faraziye ve nazariye sahasında bir Osmanlı

MURAT GÜZEL
7.03.2015

Baha Tevfik, Osmanlı kültür hayatında felsefenin aydınlar ve geniş halk yığınları içinde yaygınlaştırılması ve okul programlarına alınması konusunda öncü girişimlerde bulunmuştur.


Faraziye ve nazariye sahasında bir Osmanlı

Son dönem Osmanlı düşüncesi içinde gelişen biyolojik-evrimci materyalizmin en ilginç temsilcilerinden biridir Baha Tevfik. 1881’de Mustafa Kemal Atatürk’le aynı tarihte yani, İzmir’de doğan Baha Tevfik, 1914’te, çok ani bir şekilde genç yaşında hayatını kaybeder. 

Bu 33 yıllık hayatında velud yazı çalışmalarıyla dikkat çeken Baha Tevfik, aynı zaman da ülkemizde doğrudan felsefi eserler neşreden ilk yayınevinin kurulmasına da öncülük etmiştir. Basılan ve basılmayan, telif ve tercüme, tek başına veya ortak 17 kitap yazmış olan Baha Tevfik, edebi ve felsefi yüzlerce yazı kaleme almış ateşli bir materyalist, gözü pek bir münekkid, yılmak nedir bilmeyen de bir mücadele adamıdır. Baha Tevfik, Osmanlı kültür hayatında felsefenin aydınlar ve geniş halk yığınları içinde yaygınlaştırılması ve okul programlarına alınması konusunda da birçok öncü girişimde bulunmuştur.

Osmanlı Felsefe Çalışmaları başlığıyla hazırlanan dizide 10 yılda 37 kitabı yeniden kültür dünyamıza kazandıran Çizgi Kitabevi Yayınları arasında yayınlanan Baha Tevfik son eseri Muhtasar Felsefe bir nevi okullarda ihtiyacı duyulan felsefe ders kitabı hüviyetini de taşır. Baha Tecfik eserinde felsefeyi dönemin anlayışına uygun olarak Ruhiyyat (Psikoloji), Mantık, Ma-fevkat-tabiiyyat (Metafizik) ve Ahlak başlıkları altında dört temel disiplin altında ele alır ve kitabının son bölümünde de felsefe tarihine yer verir.

Dünün ve bugünün felsefesi

Eserinin felsefeyi tanımlamaya hasredilmiş ilk bölümünde felsefenin mahiyeti, disiplinleri, bilimsel bilgi, bilimlerin tasnifi, bilim ve felsefe ilişkisi gibi konuları problematize eden Baha Tevfik’in şu cümlesi Cumhuriyetçi pozitivist aydınlarda da süregelen bu konudaki nihai anlayışı özetler gibidir: “İlim ve fennin geçemediği saha faraziye ve nazariye sahasıdır ki, buna felsefe denir. Şu halde her zaman dünün felsefesi bugünün ilim ve fenni, yarının ilim ve fenni bugünün felsefesidir.”

Kurumsal felsefenin liselere dönük ilk ders kitabı olan Muhtasar Felsefe bu konuda yazılmış diğer ders kitaplarından da gerek pedagojik niteliği gerekse de kapsamıyla ayrılır. Her ne kadar muhtasar olması sebebiyle eksik ve kusurlu olarak nitelenebilirse de işlevselliği çok fazladır. II. Meşrutiyet döneminin etkin bir ideolojik ve politik öznesi olan Baha Tevfik’in Türkiye’de felsefeyi yeniden inşa sürecinin kurucu öznelerinden biri olduğunu hatırlamak gerekiyor. 

Badiou’dan felsefe manifestosu

Alain Badiou Felsefe İçin Manifesto’da, felsefenin sonunu ilan edenlere meydan okuyarak, hakikat ve özne kategorilerine yeniden dönüş bir çağrıda bulunuyor. Marx’ın Komünist Manifestosu’ndan neredeyse 200 yıl sonra Badiou’dan Felsefe İçin Manifesto. Paul Cohen’in türeyimsel (générique) anlayışı, Lacan’ın aşk teorisi, 68 Mayısına ve Polonya’ya sadık politika, Celan’ın şiir-ötesine şiirsel çağrısı düşünce için eşanlı olarak nasıl mümkün olabilirler? Söz konusu olan kesinlikle bu olayları bütünselleştirmek değildir, bunlar farklı türden olup art arda sıralanabilir olaylar değildirler. Söz konusu olan, kavramları ve düşünce kurallarını, belki de bu adların ve eylemlerin açıkça anılmasının en uzağında ya da belki onların en yakınında üretmektir.

Felsefe İçin Manifesto, Alain Badiou, Murat Erşen, Monokl, 2015

28 Şubat zulmüne tanıklıklar

28 Şubat sürecinin bir zulmün tarihi olduğu kadar, anıtlaşan mücadelelerin de tarihi olduğunu hatırlatıyor Demet Tezcan’ın kitabı. Kitap, çeşitli meslek gruplarından ve çeşitli bölgelerden seçilmiş 28 kadın ile sürecin mağduriyetlerini tarihe kaydediyor. Tezcan, “Kayda geçsin, tarihin akıp giden sularına verdiği ahını gelecek zamanlara taşısın diye, unutulmasın diye, unutulup gaflete düşülmesin diye...” ifadelerini kullanarak bin yıllık kinin açtığı yaralardan sadece bir cüzüne ışık tutmaya çalıştığını belirtiyor. Demet Tezcan’ın kitabı 28 Şubat sürecinin yaşattığı zulümlerden çeşitli örnekleri başörtüsünün Müslüman kadınlar için taşıdığı anıtlaşan simgesel değerini merkeze alarak aktarıyor. 

Bin Yıla Azmetmiş Zulüm, Demet Tezcan,  Pınar, 2015

[email protected]