Fatih ile Başakşehir’deki dönüşüm ritimleri

Açık Görüş Kitaplığı / Murat Güzel
10.11.2019

Araştırmasının temel odağına “kentli muhafazakarların dayanışmadan dışlamaya uzanan sosyal kapanma süreçlerinden hareketle habitus dönüşümü”nü yerleştiren Özet, referans aldığı kavram setlerinin, topluluğun dönüşümlerini süreç sosyolojisi bağlamında açıklayabileceğini düşünmektedir.


Fatih ile Başakşehir’deki dönüşüm ritimleri

Modernleşme sürecindeki Türkiye’nin en hareketli toplumsal katmanlarından birini oluşturduğu düşünülen muhafazakâr-dindar kesimlerin 1950’li yıllardan bu yana geçirdikleri sosyolojik dönüşümlerin önemli bir kertesi olarak AK Partili yıllar da sık sık konu edilir. Özellikle farklı disiplinlerde Batıcı, modernist, elit olduğu varsayılan zümrelerle muhafazakâr-dindar kitleler arasındaki ayrımı konu edinen çalışmalar vardır. Edebiyattan sosyoloji ve siyaset bilimine dek bu iki toplumsal kesit arasındaki farklılaşmayı ele alan birçok eser vardır. Doğrudan Peyami Safa’nın Fatih-Harbiye romanında resmettiği farklılaşmayı Cumhuriyetçi kültürün en önemli mülkü sayanlar olduğu gibi Türkiye’deki toplumsal değişim ve dönüşümün ana muharriki olarak bu kesitler arasındaki çatışmayı siyasal veya sosyal açıdan olumlu yahut olumsuz olarak değerlendiren birçok esere de rastlanabilir. 

Fatih-Başakşehir adlı kitabında muhafazakarların şehir ortamlarındaki dönüşümünü konu edinen sosyolog İrfan Özet, bu dönüşümü 21. yüzyılın başlarından itibaren muhafazakarların yeni egemen blok olarak ortaya çıkışlarıyla da ilişkilendirerek kavramaya çalışıyor. Laik seçkinlerin egemen olduğu dönemlerde “adalet”, “eşitlik” ve “özgürlük” temaları etrafında gelişen bir dizi taleple dinamizmlerini sergileyen muhafazakarların, günümüzde siyasal ve toplumsal boyutlarda yakaladıkları iktidar dolayısıyla merkezileşme eğilimine girdiklerini ileri süren Özet, böylelikle alıştığımız muhafazakarlık anlatısının da tersine dönmeye başladığını tespit ediyor. Ona göre, muhafazakar kamunun temel refleksleri önceden olduğu gibi değişimci ve hareketli bir sosyolojik tabana dayanmaktan giderek uzaklaşarak, egemen topluluklara özgü zihniyet ve davranış kalıplarına bürünüyor. Değişimci sosyolojinin aşınması ve muhafazakar repertuarda korumacı ve tekelleştirmeci eğilimlere daha sık rastlanmasının izlerini muhafazakarlığın şehirli boyutlarında yakalamanın daha kolay olduğu inancıyla İstanbul’da muhafazakarlığın sembolik mekanları olarak algılanagelen Fatih ve Başakşehir ilçelerindeki gündelik hayat pratiklerinde yaşanan değişimleri irdelemeyi amaçlayan Özet, analizine temel olarak ise Weberci “sosyal kapanma” kavramı ile Bourdieu’nun sosyolojik analizinin temel kavramlarından olan habitus dönüşümünü benimsiyor. 

Sosyal kapanma

Böylelikle araştırmasının temel odağına “kentli muhafazakarların dayanışmadan dışlamaya uzanan sosyal kapanma süreçlerinden hareketle habitus dönüşümü”nü yerleştiren Özet, araştırmasına referans aldığı kavram setlerinin, topluluğun dönüşümlerini süreç sosyolojisi bağlamında açıklayabileceğini düşünmektedir. Araştırması için Fatih ve Başakşehir ilçelerinde gerçekleştirdiği 71 bireysel-derinlemesine görüşmeyi baz seçen Özet, 2000’lere gelene dek toplumsal refah ve iktidardan pay alamayan İslami habitusun şehirli formunun kendisini sınıfsal bakımdan değil, daha çok kültüralist boyutlarda sergilediğini düşünür. 2000’lerden sonra ise yaşanan tam bir habitus dönüşümüdür. Bu dönüşümün en yalın ifade alanı ise “dışlayıcı kapanma” pratiklerinin artan hacmidir. Özet’e kalırsa, yakalanan toplumsal ve siyasal iktidarla birlikte muhafazakar dayanışmanın rasyonalitesi de dönüşmüştür: Artık dayanışma ağları içerisinde yer alan en temel motivasyon kaynakları “kamusal alanda tanınma” ve “prestij kazanma” gibi stratejilerdir. Dayanışma üretimlerinin geleneksel-informel düzeyden kurumsal-formel düzeye doğru aktığını tespit eden Özet, bu durumu da yaşanan dönüşümün başka bir halkası sayar. 

@uzakkoku

Büyük savaşa farklı bir açıdan bakmak

Birinci Dünya Savaşı’nın üzerinden 100 yıl geçmesine karşın hâlâ gerek tarihçilerin gerekse başka disiplinlerden araştırmacıların ilgisini çekmeyi sürdürüyor. Bu ‘büyük savaş’ın ortaya çıkmasına sebep olan olayları ve bu savaşın vuku bulmasına imkan tanıyan şartları Carl von Clausewitz’in savaş olgusuna yönelik fikirleri üzerinden diplomasi tarihi, siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler disiplinlerinin yaklaşımları aracılığıyla irdeleyen Burak Samih Gülboy böylelikle eserinde Birinci Dünya Savaşı’nın daha farklı bir perspektiften nasıl değerlendirilebileceğini ortaya koyuyor. 

Mutlak Savaş, Burak Samih Gülboy, Dergah, 2019

Müslüman kadınların sorunları üzerine

Kadını ve onun günümüzde yaşadığı sorunları ele almaya çalışan ve yazarlarının tamamı da ilahiyat disiplininin çeşitli alanlarında uzmanlaşmış kadın akademisyenler olan bir derleme kitap. Kitaptaki çalışmaların kendilerine seçtiği en temel çerçeve ise bu açıdan Kur’an, Sünnet ve İslâm geleneğindeki tecrübeler. Bunlardan hareketle günümüzde yaşanan çeşitli sorunlara bir cevap bulmaya çalışan yazarlar kadının kendi varlığına, inancına ve hayatına dair özgün bir çaba sarf ediyorlar. Müslüman kadınların ontolojik ve sosyolojik olarak karşılaştığı çeşitli meydan okumalara da cevap verme gayretinin yazıları motive ettiği vurgulanmalı. 

Kadın Olmak: İslâm, Gelenek, Modernlik ve Ötesi, edit. H. Şule Albayrak, İz, 2019