Felsefe beşeri bir eserdir

Murat Güzel / Açık Görüş Kitaplığı
6.03.2022

Felsefenin konusunu rasyonel ve sistematik olarak ele almaktan başka bir şey yapamayacağını belirten Rotracker, tinsel hayatın ise yaratıcı ilham ve telkinlerle hareketlenen bir süreç olduğunu, tinsel hayatın rasyonel yoldan inşa edilmiş olmadığını vurgulayarak hiçbir felsefenin yaşanan anın ilgilerinden bağımsız olamayacağı gerçeğinden hareketle felsefenin de beşerî bir eser olduğunun altını çiziyor.


Felsefe beşeri bir eserdir

Felsefe, tarihi boyunca kendini bir 'hakikat araştırması' olarak meşrulaştırır. Platon'un dünyayı 'görünenler' ve 'düşünülenler' olarak ikiye ayırmasından modern bilim ve felsefenin 'kesinlik' iddialarına dek gelişen birçok mantıksal ve akli çıkarımlara dayalı sistem ve teori, her türden öznelliği, önyargıyı, tikelliği ve olumsallığı aşan, değişmez, sabit temellere sahip bir 'hakikat' kavrayışıyla hareket eder. Bu hakikat kavrayışının kendi başına eleştirilemez olduğunu düşünmek belli ki felsefi soruşturmaların en önemli geçerlilik kaynağını oluşturur.

Sokrates'ten beri felsefi soruşturmaların ana karakterini bildiren soru "nedir?"dir. Filozoflar genelde "adalet nedir?", "iyilik nedir?", "hakikat nedir?" vb. sorularla örerler kendi düşünme biçimlerini. Bu soru kipinin en temelde tümel olduğuna dikkat etmek gerekir. Ancak felsefenin ana tanımlarından birinin 'nedir sorusuna cevap verme girişimi' oluşundan yola çıkarak onun bir 'dogmatik' sayılması gerektiğini düşünebiliriz Alman filozof ve kültür tarihçisi Erich Rotracker'in savına göre.

Ondokuzuncu yüzyılın sonlarında Dilthey, Rickert, Windelband gibi bir yerde yeni-Kantçı sayabileceğimiz felsefi bir kuşağın temellendirmeye uğraştığı tin bilimleri/kültür bilimleri/manevi bilimler/insan bilimleri/beşeri bilimler/sosyal bilimler konusundaki çabalara yirminci yüzyılda önemsenecek ölçüde katkı yapmış sayabileceğimiz Rotracker'in mantık, epistemoloji,bilim felsefesi, tarih felsefesi ve kültür felsefesi alanlarının kesiştiği ve iç içe geçtiği bir kertede dil bilimlerinin temellendirilmesi sorunsalını derinlemesine işlediğini belirtiyor Doğan Özlem hoca Rotracker'den Türkçe'ye çevirdiği Tarihselcilik Sorunu adlı eserde. Kitabında her hukuk, her sanat, her bilim ve her felsefenin bir stile sahip olmak zorunda olduğunu, dolayısıyla hayata nüfuz etmeyi denediği sürece felsefenin de belirli bir stile sahip bir dogmatik olduğunu ileri sürüyor. Felsefenin konusunu rasyonel ve sistematik olarak ele almaktan başka bir şey yapamayacağını belirten Rotracker, tinsel hayatın ise yaratıcı ilham ve telkinlerle hareketlenen bir süreç olduğunu, tinsel hayatın rasyonel yoldan inşa edilmiş ya da inşa edilebilir olmadığını vurgulayarak hiçbir felsefenin yaşanan anın ilgilerinden bağımsız olamayacağı gerçeğinden hareketle felsefenin de beşerî bir eser olduğunun altını çiziyor.

Bir sorun olarak tarihselcilik

Rotracker "Çok sayıda insani kültür çevresi ve kültür çağının hep bir dogmatik ışığında yaratılmış eserler üretmiş olması ve üretmeye devam etmesiyle" tarihselcilik sorununun açığa çıktığını düşünmektedir. Sözlerinin devamında "Bu eserlerin yaratıcıları biçimsel olarak 'doğruluk'u bulma iddiasında uyuşurlar; ama buna rağmen içeriksel olarak bu konudaki kanaatleri doğrultusunda birbirlerine karşı çıkarlar. Bu durumun, mutlak geçerlilik iddiası taşıyan çok sayıda dogmatik stilin bulunmasından kaynaklandığı da söylenebilir. Kısacası, bir stiller çokluğu vardır ve tarihselcilik sorununun temel motifi, bu çok sayıdaki stillerin rekabetidir."

Bu bakımdan hiçbir bilim ya da felsefenin genelgeçerlilik ve evrensellik iddiasına sığınamayacağını göstermeye çalışan Rotracker'in kullandığı biçimiyle dogmatik kavramı ünlü bilim tarihçisi ve felsefecisi Thomas s. Kuhn'un 'paradigma' kavramını hatırlatıyor. Ölümünden önce yayınlanmış son kitap olan eserinde 'felsefe'sinin son aşamasını özetlediği düşünülebilecek Rotracker'in özellikle epistemolojik bakımlardan 'bilimselciler'e yönelttiği eleştiriler de epey ilgi çekici.

Tarihselcilik Sorunu Erich Rotracker çev. Doğan Özlem Fol, 2022

Cumhuriyet'in ilk elli yılının sözlü tarihi

Cumhuriyet dönemi Türkiye'sinin siyasi, toplumsal, ekonomik ve kültürel tarihinin ilk elli yılı hakkında yazılı kaynaklar kadar sözlü tanıklıklar da önemlidir. Bu tür sözlü tanıklıklarına başvurulabilecek insanların ise vefatlarıyla birlikte aramızdan çekildiği, yakın tarih çalışmalarının ise bundan önemli ölçüde olumsuz etkileneceği söylenebilir. 35 ilde 282 kişiyle görüşülüp, bu görüşmelerden elde edilen kayıtları olduğu gibi aktaran bir kitap Prof. Dr. Sevgi Kurtulmuş'un kitabı. Kitaptaki her konu farklı bir makalede, farklı bir yazar tarafından ele alınmış. Kitaptaki makalelerin tümü, ana kaynak malzemesi olarak daha önce sözlü tanıklıklarına başvurulmamış, çoğu kamuoyunca tanınmayan, ancak verdikleri bilgiler sayesinde Türkiye Cumhuriyeti tarihine ışık tutulmasına katkıda bulunabilecek kimselerle yapılan sözlü tarih görüşmelerine dayanıyor.

Yakın Tarihimizin Sessiz Tanıkları, Sevgi Kurtulmuş, İz, 2021

Konstantinopolis'e Haçlı zulmü

1200 ila 1204 yılları arasında gerçekleşen IV. Haçlı Seferi'ne katılan orduların sözümona Müslümanların elindeki kutsal toprakları kurtarmak üzere Avrupa'dan yola çıkmalarına karşın, Konstantinopolis'te kalarak Doğu Hristiyanlığının başkentini talan etmeleri epey ilgi çekicidir. Başkeşiş Martin von Pairis'in hizmetinde bulunan Gunther von Pairis'in kaleme aldığı Historia Constantinopolitana IV. Haçlı Seferi'ne ve şehrin yağmalanmasına katılan Cistercien Başkeşiş'in sefer boyunca yaşadıklarını anlatıyor. Gunther von Pairis, Avrupa'daki manastırından yazan bir keşiştir ve olayların bizzat tanığı değildir. Buna karşın Haçlıları Troia Savaşı üzerinden aklamaya çalışır ve Konstantinopolis'te yağmalanan kutsal emanetlerin bir listesini de verir. Bu bakımlardan epey ilgi çekicidir. Konstantinopolis'in Zaptı, Latince aslından çeviri Kutsi Aybars Çetinalp, Kronik, 2022

@uzakkoku