Felsefede çıraklık dönemi

AÇIKGÖRÜŞ KİTAPLIĞI/MURAT GÜZEL
29.09.2012

Sadık Erol Er’in “Gilles Deleuze’ün Fark Felsefesi” adlı incelemesi, Deleuze’ün Bergson, Nietzsche ve Spinoza üzerinden felsefe tarihine dair ayrıntılı eleştirisini konu ediniyor.


Felsefede çıraklık dönemi

elsefeye “felsefe tarihçiliği” ile başlayan bir filozoftur Gilles Deleuze. David Hume’dan Leibniz ve Spinoza’ya uzanan bu süreci Deleuze’ün “felsefede çıraklık dönemi” olarak gören yorumcu çoktur. Her ne kadar bu dönemini “çıraklık” olarak addedilse de yazdığı eserlerin özgünlüğü de bir yana bırakılamaz. Deleuze’ün “fark felsefesi”nin yaslandığı mantık, öncelikli olarak 1930’larda Fransa’da Alexander Kojeve’nin eliyle yaygınlaştırılmış Hegelci olumsuzlamaya karşı bir tür olumlayıcı felsefe geliştirmeye uğraşır. Fark ev Tekrar ile Anlamın Mantığı kitapları felsefi düşünceler tarihinin gövdesinde cerrahi ameliyatlar gerçekleştiren “yerinde müdahaleler” olarak görülebilir. Bu kitapların ardından Deleuze, Bergson’un “süre” kavramını merkeze alan bir “çokluk ontolojisi”, Nietzsche’nin “ebedi dönüş” kavramı üzerinden bir “çokluk etiği” ve Spinoza’nın felsefesiyle de bir “çokluk politikası” geliştirir. Bu üç düşünür de Deleuze’un kendi felsefesini üzerinde yükselttiği sacayağının parçalarıdır.

Kilis 7 Aralık Üniversitesi’nde Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi olan Sadık Erol Er’in Gilles Deleuze’ün Fark Felsefesi adlı incelemesi, Deleuze’ün Bergson, Nietzsche ve Spinoza üzerinden felsefe tarihine, geleneksel felsefe kipinin hemen hemen bütün kategorilerine meydan okuyan Deleuze’ün felsefesi eşliğinde “temsil felsefeleri”nin ayrıntılı eleştirisini konu ediniyor. Deleuze’ün “Hume-Bergson” ekseninden, “Nietzsche-Spinoza” özdeşliğine geçerken ele aldığı felsefi sorunları onun “fark felsefesi” çerçevesinde değerlendiren Er, farklılıkların, yeniliklerin, sürprizlerin hakim olduğu, ama buna rağmen istikrarlı ve dengesiz bir dünyada varolma”nın imkanlarında dair davetiyeleri tartışmaya açıyor.

Düzenin filozofları

Dikey düşüncenin mimarları sayılan Platon, Descartes, Kant ve Hegel’e doğrudan cephe açarak “düzenin filozofu” Leibniz’den “devletin filozofu” Hegel’e kadar felsefe tarihine düşünceleriyle yön vermiş filozofların oluşturduğu gelenekleri karşı-kültürün şafağı Nietzsche aracılığıyla sarsan Deleuze’ü ya da onun üzerine yazılmış kitapları okuyan ve aynı zamanda bu topraklarda yaşayan herhangi bir okurun mutlaka aklına gelmesi gerekli iki ismi de bu vesileyle anmış olalım: Namdar Rahmi Karatay ve Naci Fikret Baştak.

Bu iki ismin Deleuze’den yaklaşık 50 yıl önce “Konya Enerjetizm Okulu” adıyla Spinoza, Nietzsche ve Bergson’u biraz da Freud karıştırarak bir arada okumayı önermesini hatırlamak en azından bu topraklarda düşünüyor olmanın anlamını bize açar. Çünkü her iki isim de yokluk ve yoksulluk içinde, Türk düşünce tarihinde sükut suikastına uğramış bir vaziyettedir. Belki Deleuze ile onun felsefesi üstüne yazılmış kitaplar dönüp bu isimlerin ne dediğini anlamamıza vesile olur!

Melodramlar neden etkiler?

Yaklaşık yüz yıldan bu yana melodramların nasıl olup da tüm dünya seyircisini etkileyebildiği sorusunun açıklaması modern toplumlardan çok ilkellere özgü toplumsal, zihinsel, kültürel ve insani özelliklerde aranıp, bulunabilir. Bu etkileme gücü öykü, oyuncu, diyalog, müzik gibi melodramın içindeki unsurlarla kısmen ilişkili olsa da asıl yanıt bekleyen soru şudur: Hangi güç seyirciyi beyaz perde veya televizyon ekranları karşısına sürüklemektedir? Nasıl bir etki insanları izleyici olmaya koşullamaktadır? Hiç kuşkusuz bunun tek nedeni müzik ve oyunun cazibesi değildir. Başka bazı nedenler vardır. Bunun nedenlerinin ilkel toplumdan melodramlara giden bir çizgiyi izleyerek bulunabileceğini düşünüyor Oğuz Adanır. İlkel Toplumdan Melodramlar Evrenine, Oğuz Adanır, Hayalperest, 2012

Başkasının filozofu: Levinas

Etiği felsefenin bir branşı olmaktan çıkartıp müstakil bir alana dönüştüren ve ilk felsefe katına yükselten Emmanuel Levinas’tır. Levinas çağdaş Fransız felsefesinin en önde gelen simalarından biridir. ‘Etiğin filozofu’ olarak anıldığı gibi, ‘başkasının filozofu’ olarak da anılan Levinas, ‘Başka’ya ya da başkalığa saygıyı merkeze alan felsefi bir yaklaşımdan hareket eder. ‘Aynı’nın hükümranlığı’ olarak gördüğü tüm bir Batı felsefesi geleneğini eleştirir ve ‘Aynı’nın karşısına ‘Başka’yı koyar. Özkan Gözel’in derlediği kitapta Emmanuel Levinas’ın metinleriyle birlikte onun hakkında yazılmış makalelere de yer veriliyor. Levinas, Der. Özkan Gözel, Say, 2012

[email protected]