Fetihler ve Anadolu dervişleri

MURAT GÜZEL
21.02.2015

Resul Ay, 13 ila 15. Yüzyıllar Anadolu toplumunu gözlemleyerek, dervişlerin zihin dünyası, hayat tarzı ve toplumun geri kalanıyla ilişkilerini irdeleyerek özgün bir eser ortaya koymuş.


Fetihler ve Anadolu dervişleri
Modern zamanlara kadar İslam toplumlarında yerleşik bir derviş imajı vardı. Bu çalışma bir yandan bütün çeşitliliğine rağmen dervişlerin genel bir tipolojisini kurmaya çalışırken diğer yandan da onların bir parçası oldukları toplum tarafından nasıl algılandıklarını, toplumla hangi düzlemlerde ilişki kurduklarını ortaya çıkarmaya çalışıyor. Farklılaşan derviş tipleri alt kategoriler olarak değerlendiriliyor:  şehirli, ilim ehli, zâhid, gezgin, âşık, fakir, meczup, Türkmenler arasındaki toprağa bağlı dervişler, babalar ve nihayet Türk fetihlerine eşlik eden kolonizatör ya da çok uygun bir tabirle gazi-dervişler? Hayata ve topluma mesafeli duran dervişler kendilerini adeta topluma adamışlardı. Şüphesiz toplumla ilişkilerinde bu adanmışlığın belirleyici bir etkisi vardı. En azından söz konusu ilişki bir çeşit karşılıklılık içeriyordu. 
Resul Ay, kitabında 13 ila 15. Yüzyıllar Anadolu toplumunu gözlemleyerek, dervişleri toplumun diğer kesimlerinden farklılaşan yönleriyle bir tipoloji ortaya çıkarmaya çalışıyor. Ancak yine de Ay’ın çalışması soyut bir tip olarak ‘derviş’i ele almak yerine dervişlerin görünüm, zihin dünyası, hayat tarzı, örgütlenmeleri ve toplumun geri kalanıyla ilişkilerini irdeleyerek özgün olanı ortaya çıkarmaya gayret ediyor. Derviş gruplarını yakından gözlemlemeyi, sıradan hayatlarına ilişkin ayrıntıları görebilmeyi, zihin ve ruh dünyalarını anlayabilmeyi amaçlayan Resul Ay, dervişleri mensup oldukları toplumdan ayırt eden ortak özellikleri bakımından incelemeyi tercih ediyor. Dervişlerin evlilik, aile veya iş hayatı gibi temel toplumsal hayat örüntülerinin içinde şekillendiği pratiklere mesafeli bakışının onların toplumla ilişkilerinin her zaman arızi ve dolayımlı olduğu anlamına gelmediğini vurgulayan Ay, bilhassa tekke ve zaviyede yaşayan dervişlerin sundukları hizmetler bakımından topluma adanmış bir hayat sürdüklerinin bile söylenebileceğini söylüyor. Bu adanmışlık içinde zaman zaman aş ve barınma gibi temel sosyal hizmetler veya dini, tasavvufi, ahlaki değerlerin aktarımı gibi manevi, zihni hizmetlerin topluma vermektedirler. Toplumun artı ürünüyle beslenmelerine karşın böylesine görünür görünmez birçok hizmeti topluma sunmaları dikkat çekicidir. Topluma mesafeli durmaları onların iktisadi, siyasi ve sosyal düzenin temel aktörleri arasında yer almalarına engel teşkil etmez. Ay’ın yaptığı tespite göre, Hakka ulaşmanın yol ve yöntemleriyle, halka hizmet ve egemen düzene uhrevi katkı arasındaki mesafe sanıldığı kadar fazla değildir.Babailer İsyanı’nda olduğu gibi zaman zaman geniş halk kitlelerinin “sözcüsü” rolünü üstlenip egemen düzeni sarsabilirler; egemen düzen için bu dervişler “fitne” olarak algılanır.  
 
Modern dönemden hemen önceyi ele alan Ay’ın eseri Anadolu’daki kökleşik dini, zihni ve toplumsal gelenek ve örüntüler hakkındaki maarifimizi artırıcı bir işlev görüyor. 
Anadolu’da Derviş ve Toplum, Resul Ay, Kitap, 2014
 
Dine Lacancı yaklaşım
 
Yirminci yüzyılın Freud sonrası en önemli psikanalist kuramcılarının başında gelen JacquesLacan’ın hem kendi psikanalitik görüşlerini hem de güncel politik bağlamlarla ilişki içinde dinin anlamını muhataplarına aktardığı söyleşi ve konuşmalardan oluşuyor Dinin Zaferi adlı kitap. Kitapta Roma’daki Fransız Kültür Merkezi’nde düzenlenmiş bir basın toplantısı ve “Katoliklere Söylev” başlıklı 9 ve 10 Mart 1960’ta Brüksel’de Faculté Universitaire Saint Louis’in davetiyle halka açık iki konuşma yer alıyor. Lacan okumalarına başlamak için önemli bir tutamak olabilir bu kitap. Lakan’ın derin felsefi metinlerne bir anlamda hazırlık diyebiliriz.
Dinin Zaferi, JacquesLacan, Çev. Deniz Kurt, 6.45, 2015
 
II. Meşrutiyet sonrası sokak 
 
İkinci Meşrutiyet’in ilanıyla beraber Osmanlı siyasal alanında boykot ve sokak gösterileri, erken dönem Müslüman/Türk milliyetçiliğinin repertuvarındaki en tipik araçlar olarak temayüz edecekti. Bu tarihten sonra ne zaman bir diplomatik ya da ulusal sorun ortaya çıksa, Müslüman/Türk milliyetçi hareketi protesto gösterileri düzenleyecek ve imparatorluğun düşmanlarına karşı ekonomik boykotlar örgütleyecekti.  Osmanlı’yı Müslümanlaştırmak, kitle siyasetinin bu iki önemli aracının imparatorlukta nasıl ortaya çıktığını ve ne şekilde kullanıldığını gösteriyor.
Osmanlı’yı Müslümanlaştırmak, 
Y. Doğan Çetinkaya, Çev. Özgür Bircan, İletişim, 2015