FETÖ meşruiyet arıyor

Murat Güzel/ Yazar
5.12.2023

Filistin tepkileri üzerinden kendilerine alan açmaya çalışan FETÖ unsurlarına İsrail'in nasıl karşılık vereceği sorusunun cevabı açık: FETÖ'nün söz edilen destek gruplarına sızması şimdiye kadar benimsediği siyasetten çok uzak değil. İfsat gayesi güden bir sızma girişimi de en nihayetinde İsrail'in işine yarayacaktır.


FETÖ meşruiyet arıyor

Yaklaşık yedi yıl önce 15 Temmuz gecesi mel'un bir darbe girişimi yaşandı Türkiye'de. FETÖ'nün askeri unsurları Türk halkının destansı karşı koyuşuyla ağır bir yenilgiye uğratıldılar. Aslında sadece Türk halkı için değil, FETÖ için de dönüm noktası idi bu gece. Eğer darbe girişimi başarılı olsaydı küresel güç odaklarının taşıdığı Türkiye emelleri ve çıkarlarına uygun bir naip olduğunu da ispatlamış olacaktı FETÖ. Bu ispatlanamadı tabii ki, ama askeri unsurlarının başarısızlığına karşın naipliği FETÖ'nün sürdürdüğünü söylemek gerekiyor.

Örgüt parçalanır mı?

Aradan geçen süreçte FETÖ iltisaklısı birçok unsur devlet tarafından ayıklandı. Yine de FETÖ ayakta kalmayı başardı, ki ülke içindeki birtakım kriptolar, yurtdışına kaçanlar vesaire ile bu konumunu korumaya çalıştı. Örgüt içinde yaşanan iç çekişmeler sık sık medyada söz konusu olsa, takip edilmeye çalışılsa da bu iç çekişmelerin nihai kertede FETÖ'nün üstlendiği küresel güç odaklarının çıkarlarına ilişkin naiplik pozisyonuna dair bir iması yok ve olmayacak da. Çünkü bu çıkarlar "örgüt içi çekişmeler"le değişecek çıkarlar değil. Örgütün elebaşının ölümüyle bu iç çekişme ve kavgaların örgütün bölünmesi ve parçalanmasıyla sonuçlanması muhtemeldir elbette, lakin ne elebaşının ölümü ne de örgütün parçalanışı bu naipliğin özünü teşkil eden çıkarları zedeleyebilir. Belki zamir değişir ama çıkarlar yerinde kalır. O yüzden FETÖ en azından şimdilik kaydıyla bu naiplik pozisyonunu sürdürmek peşinde koşan bir örgüt olmayı sürdürecektir.

Güç toplama çabası

14-28 Mayıs seçimleri öncesi hapse girmiş bağlıların serbest bırakılacağı vaadi ve bu vaade verilen destekler aynı çabanın bir izdüşümüydü esasen. Ancak muhalif siyasi ağızların verdiği bu vaatlerin ortaya çıkan seçim sonuçlarıyla çöpe gitmesi örgütün başka tedbirler almasını da getirdi. Aradan geçen sürede bu türden muhaliflerin ülke içinden verdikleri siyasi desteklerle ayakta kalmasının güç olduğuna kanaat getiren FETÖ'nün tekrar güç toplamaya, Türkiye içinde kendine bir biçimde yer edinmeye, en azından toplum katında tekrar etkili olmaya çalıştığını gözlemliyoruz. Bir yandan 15 Temmuz mel'un darbesi sonrası yaşadıkları ağır hasar ve kan kaybıyla kaybettikleri gücü yeniden kazanmak için geçmişte ucundan kıyısından da olsa kendilerine bulaşan, ancak darbe sonrası yaşanan süreçte ellerinden kaçırdıkları insanlara yeniden yaklaşıyor, onlarla aralarındaki beşerî ilişkileri kuruyor, güncel hayatta karşılaştıkları sorunların çözümü, kitap okumaları, sohbetler, onların birbiriyle evliliği gibi çeşitli yollarla örgütleniyorlar. Bu örgütlenmelerinde ilgilendikleri kişinin ya da kişilerin meselenin farkına varmasını da ellerinden geldiğince engelliyor, onlara iyi bir şey yaptıkları umudunu aşılıyorlar.

Gazze'yi fırsat olarak gördüler

Gazze'ye yönelik feci İsrail saldırılarının sunduğu fırsattan da alabildiğine yararlanıyor FETÖ. Hemen bütün FETÖ eskisi sosyal medya hesabında sadece İsrail'i kınama ve Filistin desteğinin yer almasının sebebi bu. Birçok ilde Filistin ile ilgili okuma grupları kuruluyor eski FETÖ'cüler tarafından ve insanlar davet ediliyor bu gruplara. Bir yerde Filistin ve Gazze meselesini FETÖ'cüler meşruiyeti yeniden kazanma ve ilerde mümkünse ifsat etme kaydıyla kullanıyor. Biliyoruz ki Berlin Duvarı'nın yıkılışının ardından 1990'lı yıllarda (Uşak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan bir iddianamede Ali Ünal "FETÖ'nün 1990 yılından itibaren yurt dışına açılıp belirlenen ülkelere adamlarını gönderdiğini belirtmiş, ilk olarak ABD'ye Abdullah Aymaz'ın, daha sonra da bu kişinin yerine Necdet Başaran'ın görevlendirildiğini iddia etmişti. Bana kalırsa FETÖ'nün Birinci Körfez Savaşı esnasında Tel Aviv'e düşen Scud füzelerine İzmir'de verdiği vaazda ağlaması da yurt dışına çıkış hikayesiyle ilgiliydi. İsrail'den izin alınıyordu. Bu arada daha sonra Zaman gazetesi yazarı olacak Ali Bulaç'ın FETÖ'ye bu vaazı sebebiyle "ağlayan ve ağlatan hoca" küçümseyici sıfatını verdiğini de hatırlayalım) yurt dışına açılan FETÖ, pek çok yabancıyla (başta ABD'li ve İsrailli) oturdu kalktı ama ilk sırada HAMAS olmak üzere Filistinli hiçbir örgütten yüz bulamamışlardı. MOSSAD'ın düzenlediği birçok suikasttan kurtulan Halit Meşal'in FETÖ'ye kanması düşünülemezdi elbette. Bu açıdan FETÖ eskilerinin Gazze ve Filistin davasına verdikleri desteği başka şekilde düşünmek gerekli. Bu desteği sırf 'insanlık vicdanı' ile açıklamak da epey güç ve mahzurlu. Peki ama bu destek niye var?

Sorumuzun cevabı aslında FETÖ'ye atfettiğimiz necis niyabette var. Bu karar doğrudan FETÖ'nün kendi kararı, sebebi açık: Meşruiyet devşirmek istiyor örgüt. Kendi gücünü pekiştirmek için bu 'meşruiyet'e ihtiyacı çok örgütün. Bu meşruiyeti ona sağlayacak bütün fırsatları bu yüzden kullanıyor. Meşru Filistin'e destek toplantılarını düzenleyerek devşireceği elemanlar örgüte elbette taze güç kazandıracak. Bundan dolayı örgütün sırf Türkiye'de değil, dünyada yükselen İsrail karşıtı tepkilerden kendi payına düşenleri toplamak, olgunlaştırmak istediğini düşünebiliriz. FETÖ'nün sadece Türkiye'de değil, bulunduğu farklı ülkelerdeki Filistin yanlısı grupların yanında yer almak, hatta içlerine 'sızmak' isteyeceklerini söyleyebiliriz pekâlâ.

Tek bir konu kalıyor burada elbette: FETÖ'nün bu tavrı İsrail'le örgütün iyi ilişkilerine nasıl yansıyacak? Filistin tepkileri üzerinden kendilerine alan açmaya çalışan FETÖ unsurlarına İsrail'in nasıl karşılık vereceği sorusunun cevabı aslında açık: FETÖ'nün söz edilen destek gruplarına sızması şimdiye kadar benimsediği siyasetten çok uzak değil. İfsat gayesi güden bir sızma girişimi de en nihayetinde İsrail'in işine yarayacaktır.

@uzakkoku