FETÖ’nün Asya yapılanması ve CIA bağlantısı

Talat Enveroviç Çetin / Rusya Milli Güvevlik Akademisi Bşk. Yrd.
13.11.2016

Türkiye’nin FETÖ ile mücadelesi uzun sürecektir. Sadece Dışişleri tarafından yapılan uyarılar ile başarı sağlanamayacağı için örgütün ekonomik faaliyetlerinin ve gelirlerinin kesilmesi, Asya’daki yapılanması ile ilgili her bölge ve ülke için özel ekipler kurularak çalışmaların yürütülmesi yararlı olacaktır.


FETÖ’nün Asya yapılanması ve CIA bağlantısı

Sovyetler Birliği’nin dağılmasının hemen ardından 1990’lı yıllarda FETÖ, düzenli bir istihbarat örgütü edasıyla Sovyetler ve Asya coğrafyasına eşzamanlı olarak operasyon yaparcasına girmeyi başardı. Bazı bölge ülkelerinde FETÖ yönetimindeki okullar, Türk büyükelçilik ve temsilciliklerinden daha önce açıldı. Hatta kendilerinden sonra faaliyete başlayacak olan Türk temsilciliklerine sözde destek ve öncülük yaparak devletin de sempatisini kazandılar. Çünkü bölgelerdeki yerel yönetimlerle çoktan içli dışlı olmuşlardı bile. Bu örgütün sadece eğitim öğretim kurumlarından ibaret olmadığı, ABD İstihbarat Teşkilatı CIA tarafından desteklendiği ve çalışanları arasında bizzat CIA ajanlarının bulunduğunu ise eski Sovyet Cumhuriyetleri arasında ilk olarak Rusya ve Özbekistan fark etti.


FETÖ yapılanmasına Rusya’dan başladığımızda 1990’lı yılların başında Kuzey Kafkasya’daki Cumhuriyetlerden, Rusya Federasyonu içerisindeki Türk dilli diğer Cumhuriyetlere, St. Petersburg’dan, Sibirya ve Hakasya’ya kadar her yerde Türk okulları adı altında örgüt kurumlarının faaliyet göstermeye başladığı söyleyebiliriz. 10 yılın ardından ise 2000’li yılların başında Rusya birliğini sağlamış, Putin’in iktidar olmasıyla birlikte istihbarat teşkilatının yakın takibine takılmışlardı. 2002 yılında uzun süren bir çalışmanın ardından Rus İstihbarat Teşkilatı FSB, FETÖ okullarının Amerikan istihbarat teşkilatıyla direk ilişkili olduğunu, CIA adına Rusya’nın ulusal çıkarlarına aykırı olarak istihbarat çalışmalarında bulunduğunu, İslam’ın bağlamından koparılmış bir eğitimle Rusya’nın ve Orta Asya’nın yapısına aykırı mezunlar ve elemanlar yetiştirmeye çalıştığını, okullarındaki öğretmen ve öğrencilerin de normal öğretmen ve öğrenci dışında bir asker ve istihbaratçı motifinde yetiştiğini tespit edip mahkeme kararıyla okulların büyük bir kısmını kapatmıştı. Sözde öğretmen yani istihbarat elemanlarını sınır dışı etmişti. Bir ülkeye eğitim öğretim kılıfı ile giren FETÖ eşzamanlı olarak bölgedeki ticari faaliyetleri ve ekonomiyi de ele geçirmeye çalıştığı için okullardaki hızlı kapatma ticari yapılarda aynı hızda olmadı. Bugün bile büyük çapta şirketlerin gizlice FETÖ’ye destek verdiği ve faaliyetlerde bulunduğu gerçektir.

İlk darbe Özbekistan’a

FETÖ yapılanmasını çözen ikinci ülke olarak ise Özbekistan’dan söz edebiliriz. Özbekistan’a da aynı tarih ve yöntemler ile sızan örgüt, bir süre sonra Özbek devletinin ve istihbaratının dikkatini çekmiştir. Okullarda verilen çarpık eğitimle Özbekistan halkının birliğine aykırı faaliyetler gösterdiği, okullarda yetişen öğretmen ve öğrencilerinin ABD çıkarlarını koruma amacı taşıdıkları belirlenmişti. Daha ileriye gidip de ilk darbe girişimini 1990 yılında Özbek lider İslam Kerimov’a suikast ile gerçekleştirdiği, bu suikastın altında FETÖ’nün bulunduğunun tespiti neticesinde okullara baskın yapılmak suretiyle Özbekistan’dan çıkarılmıştı. İstihbarat elemanlarının bir kısmı tutuklanıp cezaevlerine konuldu. Fakat o günlerde muhalif lider Muhammet Salih’in Türkiye tarafından korunması ve Özbekistan’a iade edilmemesi sebebiyle kardeş ülke Türkiye ile bugünlere kadar sürecek olan ilişkiler en alt seviyeye indi ve kopma noktasına geldi. FETÖ ilk darbe girişimi Özbekistan’da yapmakla birlikte başarılı olamasa da Türkiye ile başka bir devletin arasını bozmuştur.

Kırgızistan’a baktığımızda ise tablonun bambaşka olduğu ve FETÖ tarafından Kırgız devletinin adeta ele geçirildiğini görüyoruz. 1992 yılında Türk ve Kırgız Cumhurbaşkanlarının da bizzat katılımıyla Sebat Vakfı’na bağlı okulların açılışı sağlandı. Fakat buradaki netice Rusya ve Özbekistan’daki gibi olmadı. Örgüt, Kırgızistan’daki faaliyetlerini günümüze kadar sürdürdü. Yetiştirmiş olduğu on binlerce mezun ile Kırgızistan’ın yönetimini, iş dünyasını, ekonomik dengelerini dahası halkın bilincini dahi ele geçirdi. Şu an Kırgızistan’ı kendine üs yaptı. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye’nin kardeş ülke Kırgızistan’a defalarca yapmış olduğu uyarılar, FETÖ etkisindeki Kırgızistan yönetimi tarafından hoş olmayan bir tutum ile karşılandı. Türkiye ile ekonomik ilişkilerin kopma riski dahi göz önüne alınarak okullar kapatılmayıp FETÖ’ye tam destek verilmeye devam edildi.

Kazakistan’a ise aynı tarihlerde ve benzer metotlarla giren FETÖ, okullarının ve iş dünyasının faaliyetleri ile süratle 2000’li yıllara doğru ilerlemiş hatta 1990’lı yılların sonlarında Türk- Kazak anlaşmalarındaki aracılığı ile varlığını daha da güçlendirmiştir. Her ülkede olduğu gibi Kazakistan’da da ülkenin elit nüfusunun çocuklarının okutulduğu okullarda istihbarat teşkilatı yöntemi ile verilen eğitim aracılığıyla ailelerin gözleri boyanmış ve takdirleri alınmıştır. Türk devleti tarafından örgütün gerçek amacı anlaşıldıktan sonra Kazakistan’a yapılan uyarılar geri tepmiş ve bizzat Devlet Başkanı Nazarbayev tarafından “FETÖ lideri Gülen ve ona bağlı okulları bir tehdit görmüyorum” cevabıyla karşılaşılmıştır. Örgüt iş dünyası çalışmalarında ise çok sayıda gayrimenkul elde etmiş ve Kazak ekonomisinin küçümsenmeyecek bir kısmını ele geçirmiştir. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye’yi ziyaret eden ilk liderlerden biri olan Nazarbayev tehlikenin biraz da olsa farkına vararak okullarla ilgili inceleme başlatacağını, takip altına alacağını söylemiştir. Ancak geçen zaman içerisinde hiçbir girişimde bulunulmamıştır.

Tacikistan’da ise 1990’lı yılların ortalarında eğitim kurumları ve yatırımlar adı altında ülkeye giren örgüt, kısa zamanda bölge halkını etkilemiş ve iş dünyasındaki CIA destekli başarılarıyla da yönetimin gözüne girmiştir. Türkiye devleti tarafından Tacikistan yönetimine yapılan uyarılar başarıya ulaşamamıştır. Örgüte bağlı okulların ve şirketlerin faaliyetleri ise sürmektedir.

Tehlikeyi gördüler

Türkmenistan’a baktığımızdaysa Rusya ve Özbekistan’dan sonra FETÖ’nün tehlikesini görenlerden biri sıfatını bu ülke kazanmıştır. Türkmenistan’da da aynı tuzaklar gerçekleştirilmiş, örgüt okullarından mezun olanların önemli görevlerde yer alabilmeleri için rüşvet de dahil olmak üzere her türlü yöntem denenmiştir. 2011 yıllarında ise 14 okul kapatılmıştır. Türkiye’ye en yakın coğrafya olarak Azerbaycan’a geldiğimizde ise hikayenin hemen hemen aynı olduğunu belirtebiliriz. Türkiye modeline en yakın olarak Azerbaycan’ı seçen FETÖ, Dil Birliği’nin benzer olması sebebiyle Azerbaycan’daki faaliyetlerini daha hızlı ilerletmiştir. Azerbaycan’da da milli birlik ve kültür maskeleri altında önce eğitim kurumları sonrasındaysa ticari faaliyetler ilerleme kaydetmiş ve eğitim kurumlarından mezun olanlar, devletin önemli kademelerine yerleştirilmiştir. Azerbaycan’a da darbe öncesi uyarılar yapılmış ancak Sayın Aliyev bizzat bu okulların kapatılmasının Azerbaycan’ın eğitim politikasına zarar vereceğini mümkünse bu problemin barış yöntemiyle çözülmesi gerektiğini ifade etmişti. Fakat 15 Temmuz darbe girişiminden sonra olayın ciddiyetini fark ederek kendi ülkesinde de ne kadar yol kat ettiği görülen örgütü mercek altına almıştır. Bu bağlamda örgütün okulları kapatılmış ve bazı örgüt üyeleri tutuklanmış ve sınır dışı edilmiştir. Örgüt lideri Gülen ise cüretkar bir tavırla “Aliyev’i Hazar’a atarım” diyerek Azerbaycan’da hangi seviyeye kadar ilerlediğini göstermeye çalışmıştır.

Çin’e bilgi sattı

Çin’de ise kanunların izin vermemesi sebebiyle okullarını açamayan FETÖ, çeşitli vakıflar, temsilcilikler ve ticari şirketler adı altında bölgeye militanlarını göndermeyi ihmal etmemiştir. Birçok FETÖ elemanı halen Çin’de çalışmalarını sürdürmektedir. Ayrıca 1990’lı yıllarda FETÖ’nün Türkiye’de devlet kurumlarına elemanlarını yerleştirmesi ile FETÖ şirketlerinin dünyanın her yerinde olduğu gibi Afrika’daki geniş ve etraflı çalışmaları Çin devletinin dikkatini çekmişti. Çin İstihbaratı ise Afrika’nın bazı ülkelerinde FETÖ’cüler ile işbirliği yapıp onları desteklemiştir. Çin’in buradaki amacı ise örgütün Türkiye’deki devlet kurumlarındaki elemanlarının çalışmalarını kontrol etmek, Türkiye ile olan Uygur bölgesi sorunu ile ABD’nin Türkiye’deki Çin politikaları çerçevesindeki gelişmelerini takip etmekti. FETÖ, eğitim kurumları ile giremedikleri Çin’den ise Türk devletinden sızdırdıkları bilgileri satarak ekonomik destek almış ve ticari olarak Çin’de varlık göstermiştir. Bir Asya ülkesi olmasa da eski Sovyet ülkesi Moldova’da da Gagavuzya Özerk Bölgesi FETÖ ve CIA’in Avrupa’nın ortasında olması dikkatini çekmiş orada da benzer şekilde eğitim kurumları adı altında istihbarat faaliyetlerine girişmiştir. Türkiye’nin tehlike açısından ilk sıralara sokmadığı Moldova’da ise örgüt çalışmalarını devam ettirmektedir.  Sonuç itibari ile 15 Temmuz darbe girişimi ile örgütün gerçek yüzünü tam olarak gören Türk devleti ve halkı büyük bir acı yaşamıştır. Türkiye’nin bu örgütle mücadelesi ise uzun sürecektir. Sadece Dışişleri tarafından yapılan uyarılar ile başarı sağlanamayacağı için örgütün ekonomik faaliyetlerinin ve gelirlerinin kesilmesi, Asya’daki yapılanması ile ilgili her bölge ve ülke için özel ekipler kurularak çalışmaların yapılması yürütülmesi olacaktır.

[email protected]