FETÖ’nün tasfiyesi toplumsal ittifakı güçlendirecek

Adnan Küçük / Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi.
27.08.2016

Şu anda toplumun ve siyasi çevrelerin hemen hemen tamamında FETÖ’ye karşı bir ittifak ve fikir birliği oluşmuştur. Bu ittifak, bu kesimin tasfiye edilmesi akabinde toplumsal barışın temin edilmesine katkı da sağlayabilir. Siyasi ihtilaflardaki keskinliğin zayıflaması siyasi hayatta rahatlamaya vesile olabilir.


FETÖ’nün tasfiyesi toplumsal ittifakı güçlendirecek

Her dinde çeşitli dini gruplanmalar mevcuttur. Bunların her birisi, ibadet tarzları, dini hassasiyetleri, dine hizmet etme yöntemleri, takva anlayışları, Dini yaşayış tarzları itibariyle birbirlerinden farklılık arz eder. Her biri kendilerini genel manada dinin meşru dairesi içerisinde görür. Bunlara dini cemaat, tarikat, mezhep vb. adlar verilir. Bugün sadece ABD’de binlerce Hıristiyanlık temelli cemaat, tarikat, mezhep mevcuttur. Türkiye’nin de içinde yer aldığı İslam dünyasında da çok sayıda dini cemaat, tarikat, mezhep mevcuttur.

İslam dünyasında yer alan dini cemaatlerin en bariz vasfı ve mahiyeti, hak ve hakikat yolunda Allah’ın rızasını kazanmak gayesiyle birleşen ve bir hizmet programı ve belli düsturlar dairesinde hareket eden bir topluluk olmaktır. Müntesipleri bu şekilde bir topluluk teşkil ederek sağlam ve kâmil bir şahsı manevi oluşturmayı amaçlar. Aslında bu cemaatlerin müntesiplerinin temel maksadı, bu cemaat şahsı manevisi dairesine dâhil olarak takvada, ibadette, İslami yaşayışta daha ileri gitmektir. Benzer özellikler dini tarikatlar için de söz konusudur. Tarikat, “marifetullahta (Allah’ı bilmek ve tanımak) yükselmek ve ahreti kazanmak yolunda muvaffak olmak için, zihni, dünyevi işlerden, kalbi masivaullahtan (Allahtan başka her şey) ve kötü istek ve zevklerden uzaklaştırarak insanları manen terbiye etmek ve Allah’ın isimlerini zikrederek kalbi maneviyatta çalıştırmak yolu” olarak tarif edilir.

Burada bir İslami cemaat ve tarikat mensubu olan kişiler, takva ehli olarak, hayatlarını sünnet dairesinde, Hz. Peygamberin yolunda sürdürmeye çalışırlar. Kendilerine örnek olarak Hz. Muhammed’in hayatını, yaşantısını esas alırlar, onun önerilerine uygun yaşamaya çalışır, yasakladığı davranışlardan kaçınırlar. Elbette bütün bu hasletler sadece cemaat ve tarikat mensuplarında olmaz. Hiçbir cemaat ve tarikata mensup olmayanlarda da burada sözü edilen özellikler olabilir. Fakat genellikle dini cemaate ve tarikata mensup olanlarda, yukarıda sözü edilen özelliklerin var olduğu ya da olması gerektiği yönünde yaygın bir kanaat mevcuttur.

Kuzu postuna bürünen kurt

Dini hassasiyetlerin ve takvanın yoğun olduğu dini tarikat ve cemaatlere mensup Müslümanların en bariz vasıflarından birisi de emin olunmak, başkalarına güven vermek, zarar vermemektir. Şayet bir kişi hem takva sahibi görünüyor hem de başkalarına zarar veriyorsa, hem aşırı dindar görünüp hem de dinin yasakladığı işleri yapıyorlarsa, ortada inanç-yaşayış farklılığı var demektir. Tabiri caiz ise bu durum, kuzu postuna bürünen kurtların kuzular arasında dolaşarak fırsatını buldukça kuzuları yemesine benzer.

Gelelim FETÖ yapılanmasına... Bu örgüt, ilk yıllarda dini cemaat hırkasıyla ortaya çıktı. Talebelik yıllarımda, bu yapıya mensup alt tabakada yer alan bazı kişilerin, içinde alkol olduğu gerekçesi ile kola içmediklerini, içinde domuz yağı olduğu gerekçesi ile margarin yağı yemediklerini işittim. Burada sözünü ettiğim hassasiyetler onların dini cemaat görünümünün özelliği olarak biliniyordu. Bu yapı, menfur emellerine ulaşmak amacıyla belli dönemlerde kendilerini Nur Cemaati’nin bir kolu olarak da tanıttı. Bunu yapmaktaki asıl maksatları, hem bu cemaat perdesi altında, arzuladıkları neticeye ulaşmak; hem bu cemaatin verdiği müspet ortamı istismar etmek, hem de gerçek mahiyetlerini ve amaçlarını bu perde ile örtmekti. Hatta uzun yıllar Said-i Nursi’nin Risalelerini okudukları da rivayet ediliyor. Fakat asıl maksatları Risalelerden layıkıyla faydalanmak olmadığı için, önce bundan üç-dört sene önce, Risaleleri tahrif etmeye kalkıştılar. Bunun üzerine Nur Cemaati ile aralarındaki ilişki ve benzerlikleri sıfırladılar. Sonra da bu cemaate düşman oldular.

Fakat bütün bunları yaparken, dini cemaat kisvesini, hırkasını üzerlerinden atmadılar. Dini cemaat kisvesi altında, “Bunlar dindar insanlardır, namazlı, abdestli, alnı secdeye giden insanlardan başkalarına zarar gelmez” şeklinde bir kanaati toplumun genişçe kesimlerinin algılarında yerleştirdiler. Yakın zaman öncesine kadar bunlardan başkalarına zarar geleceğini söyleyenlere inananların sayısı oldukça azdı. Çünkü bu yapı, dini cemaat kisvesi altında kendilerinden olmayanlara değişen ölçülerde emniyet ve güven vermekte idiler.

Avcı olsaydı kaçardım

Bunların bu görünümünü izah eden bir hikayeyi burada nakletmek istiyorum.

Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman’a gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler. Hz. Süleyman, dervişi huzuruna çağırır ve ona “Bu kuş senden şikâyetçi, neden kanadını kırdın?” diye sorar. Derviş kendini savunur; “Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada da kanadı kırıldı”. Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve der ki; “Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun”? Kuş kendini savunur; “Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş kendisinden emin olunan kişidir, ondan ne bana ne de bir başkasına zarar gelmez, bunlar Allah’tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım”. Hz. Süleyman bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini isteyerek “Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın” diye emreder. Kuş o anda; “Efendim, sakın öyle bir şey yaptırmayın” diyerek öne atılır. “Neden” diye soran Hz. Süleyman’a Kuş şu cevabı verir: “Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar... Siz en iyisi mi, bunun üzerindeki derviş hırkasını çıkartın... Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın; bu hırka ile avcı olduğunu gizleyerek daha başka kuşlara zarar vermesin”.

Kıssadan hisse. FETÖ’cü yapı, 15 Temmuz’da yaptıkları ile ve daha önceleri takiyye ile kendilerini saklayarak yaptıkları için pek bilinmeyen, şimdilerde yavaş yavaş gün yüzüne çıkan davranışları ile dini cemaat vasfıyla yüzde yüz çelişen işler yapmıştır. Artık bu terör örgütünün üzerinden dini cemaat hırkasının sökülüp atılması gerekiyor. Takiye yapmanın, kendi menhus emellerini ve gerçek kimliklerini gizlemek için İslami hayatın yasakladığı her türlü davranışı meşru görerek yapmanın, kendilerinden başkasına hayat hakkı tanımamanın, başta PKK olmak üzere cani kanlı terör örgütleri ile işbirliğini şiar edinmenin, 15 Temmuz’da Batılı işbirlikçileri ile işbirliği içinde yüzlerce insanın kanına, canına kıymanın dini cemaat vasfı ile bağdaşırlığı bulunmamaktadır. Dini cemaat hırkası bunların üzerinden atılmadıkça, daha bunlar bu hırka altında çok canlar yakarlar. Ülkeye, millete çok zararlar verirler.

Hikaye’deki kuş çok merhametli ki, sadece derviş hırkasının çıkarılmasına razı olmuş. Fakat burada kuşun sözünü ettiği derviş hırkalı avcının üzerindeki hırkayı çıkarması, kuşların ondan kendilerini sakınmaları için kâfi idi. Fakat dini cemaat hırkasına bürünen bu terör örgütünün üzerinden bu hırkanın çıkarılması tek başına yeterli değildir. Çünkü bu yapının amacı bu hırka altında menhus emellerine ulaşmak ise de, hırkayı çıkarmak, onların tehlikeliliğini tam olarak gidermiyor. Çünkü, bunların gerçek kimliği terör örgütü olmaktır. Terör örgütü, bu hırka olmadan da başkalarına zarar veren yapılardır. Hırkalı olmak, bunların terör örgütü kimliğini gizlediği için tehlikelilik derecesini en üst dereceye çıkarmaktadır. Bu vesileyle hem bunların üzerinden dini cemaat hırkası çıkarılmalı, hem de bu yapıya mensup kim var kim yok devletin bünyesinden ayıklanmalıdır. Dahası bu yapı sadece devlet hayatında da tehlikeli değildir. Hayatın her alanında bu yapı millete zarar verme potansiyeline sahiptir. Bu vesileyle bu yapının her halükârda tasfiye edilmesi gerekiyor.

Acilen tasfiye gerek

Bu iş yapılırken de çok hassas olunması gerekiyor. Çünkü, bu yapıya mensup olanlar o kadar sinsi hareket ediyorlar ki, hem en üst düzeyde takiyye ile kendilerini gizliyorlar, hem de kendilerinden olmayanlara FETÖ’cü yaftası yapıştırarak onlara zarar veriyorlar. Bu sayede kendilerini de emniyete almış oluyorlar. Sonra da menhus emellerine ulaşmak için ilk fırsatta başkalarına zarar vermek amacıyla pusuya yatıp bekliyorlar. Bu vesileyle bu yapının başta Nur Cemaati olmak üzere sair dini cemaatlerden tam manası ile ayırt edilerek tasfiye edilmeleri için ne gerekiyorsa yapılması gerekiyor. Şu anda toplumun ve siyasi çevrelerin hemen hemen tamamında bu yapıya karşı bir ittifak ve fikir birliği oluşmuştur. Bu ittifak, bu kesimin tasfiye edilmesi akabinde, toplumsal barışın temin edilmesine katkı da sağlayabilir. Siyasi ihtilaflardaki keskinliğin zayıflaması, siyasi hayatta rahatlamaya vesile olabilir. Bunların dış güçlerin Türkiye’ye zarar vermek için kullanacakları bir araç olacak etkinlik ve gücü kaybetmeleri neticesinde onlar açısından umut olmaktan çıkmaları halinde, artık dış destekleri büyük ölçüde ortadan kalkacak ya da zayıflayacaktır. Her ne kadar bu işi başarmak zor ise de, Türkiye’nin bunu başarmaktan başka şansı yoktur.

[email protected]