Fırıncı kardeşlerin Türkmenistan macerası

Mustafa Çiftçi / Yazar
6.03.2020

Konuşturmak için çok çabaladım. Sadece susuyor. Sonunda dayanamadım bir tokat attım. Bir daha bir daha derken biz birbirimize girdik. Lokantanın içinde boğuştuk bir zaman. En sonunda boğazına çöktüm. Gidiyoruz buradan dedim. Birader ağlamaya başladı. “Ben yaramaz adamlara borçlandım. Bir de kıza bulaştım. Borcumu ödesem bile o kızı bırakıp gelemem abi.” dedi. Buyur burdan yak.


Fırıncı kardeşlerin Türkmenistan macerası

Kardeşim ve ben fırıncıyız. Ben kürekteyim, o tırnakçı. Kendimizi bildik bileli fırıncıyız. Hayır baba mesleği değil ama biz biraderle okula beraber başladık beraber bıraktık. Babamın düzgün işi yoktu belki o sebepten fırına girdik. Senelerce süründük. Sonra kendi fırınımızı açtık. Borç harç ile bir fırın sahibi olduk. Cebimiz para görmedi belki ama kendi işimizde ter döktük.

Bir zaman sonra kardeşimin aklına bir fikir geldi. “İlle de Türkmenistan’a gidip fırın açalım.” “Nereden duymuş Türkmenistan işini?” derseniz. Asker arkadaşı var. Olmaz olsun ama var işte. Bazı adamlar bazı adamlara yük olur ama yükü çeken bunu anlamaz. Bu asker arkadaşı da öyle fitne fücur bir kamburdur biraderin sırtında ama birader fark edemez. İşte o arkadaşı akıl vermiş.

Türkmenistan’a gidersek bu fitne arkadaş da bizimle gelecekmiş. “Hoşt köpek” dedim. Ben şurada gül gibi düzenimi bırakıp da ellerin memleketine neden gideyim. Parası güzelmiş. “Parayı iki senede bul. Sonra gel burada aç fırınını keyfine bak” diyor birader.

Benim fikrime göre bir arkadaş insana kolay şeylerden bahsedip zor işlerden hiç bahis açmıyorsa o zaman bil ki bu arkadaş vurguncudur. Koyver gitsin. Alma yanına, gezdirme böylesini.

İnsanın kör tarafı

Ama her insanın bir kör tarafı oluyor. Biraderin körlüğü de paraydı. Para biraderimi acıktırıyordu. Dişine kan değmiş kurt cinsi gibi iştahlanıyordu. Her gün didikledi beni. İlle de Türkmenistan dedi durdu.

Sadece kardeşimin değil, o dönem çarşı içinde her esnafın ağzında bir Türkmenistan, Azerbaycan masalı dönüp duruyordu. Rahmetli Özal memleketin yönünü o tarafa çevirince millet de hırslanmıştı. Ne yaparsın esnaflığı bir hırs atı sayanlar vardır her zaman. Esnaflık bir terbiyedir gel de laf anlat.

Biraderimi karşıma aldım dedim ki beni kesseler gitmem Türkmenistan’a ama seni durdurmak mümkün değil. Sen git bir bak bakalım. Ama tek şartım var o arkadaşın olacak zibidi gelmeyecek seninle. Tamam dedi biraderim elimi öpmek istedi öptürmedim ama ben onu kucakladım öptüm. Ter kokusuna alışmışım biraderin, gözüm doldu. Ben alışmışım biraderle iş görmeye gitmesine nasıl dayanacaktım meçhul Biraderimi uçağa bindirene kadar nasihat ettim. Ama biraderin aklı bir karış havadaydı sanki fethe gidiyor. Türkmenistan’ın kapılarını açacak gibi heyecanlı.

Birader gitti. İlk günler neredeyse her gün telefon açıyor. Neşesi iyi. Zamanla aramaları azaldı. Sonunda araması kesildi. Ben merak etmeye başladım. En son aradığında bir lokantada işe başladım diyordu. O lokanta nerededir nasıl bilelim. Elimiz kolumuz bağlı bekledik bir zaman. Sonra ben polise başvurdum. Polis “he hı” dedi bir sonuç alamadık. Elçiliğe başvur dediler . Elçilik bir karlı dağ imiş biz bilemedik. Kimse benimle muhatap olmadı elçilik bir duvar oldu aşamadık.

Sonunda çaresiz kaldım. Niyeti bozdum Türkmenistan’a gideceğim. Kendim arayacağım. Esnaf arkadaşlar itiraz ediyor, evde hanım çocuklar hiç istemiyorlar ama başka çarem yok bir tane kardeşim var onu da kurda kuşa yem etmek olmaz dedim. Tam yola çıkacağım aklıma geldi Biraderin lüzumsuz arkadaşını sıkıştırdım. Biraderin gideceği bir adres varmış onu öğrendim.

Elimde adres Türkmenistan’a vardım. Sora sora buldum. Adreste bir lokanta var. Lokantaya biraderimi sordum bilen yok. Sağa sola haber bıraktım. Kaç gün avare oldum dolaştım. Herkese sordum. Elimdeki fotoğrafını çoğaltım sağa sola yapıştırdım. Bir otele kondum. Bekliyorum neyi beklediğimi bilmeden bekliyorum.

‘O kızı bırakamam’

Beklemek ne zormuş. Biraderin resmine bakarak uydum kaç gece. Bir gece telefonun var dediler. Hemen koştum. Telefondaki biraderimdi heyecandan ne dedim bilmiyorum. Zaten kısa sürdü konuşmamız. “Benim peşimi bırak. Hakkını helal et. Burdan git seni boğarlar. Git burdan” dedi. Kapattı telefonu. Ben donup kaldım. Ne edeceğimi bilemedim. Kendi kendime sakin ol dedim sakince düşün. Nasıl düşünürsen düşün işin içinden çıkılmıyor. Telefonda arkadan bir anons duymuştum. Bu anons nerede olur diye gezdim bir zaman. Sonunda buldum. Merkez istasyonun anonsu böyleydi. Karar verdim otele gitmedim. İstasyonda sabahlıyorum. İnenler, binenler içinde biraderi bulmak ne zor. Sonunda bi lokantaya girerken gördüm onu. Gözlerime inanamadım. Dualarım kabul olmuştu. Koştum lokantaya masasına oturdum birader çok şaşırdı. Nutku tutuldu. Konuşturmak için çok çabaladım. Sadece susuyor. Sonunda dayanamadım bir tokat attım. Bir daha bir daha derken biz birbirimize girdik. Lokantanın içinde boğuştuk bir zaman. En sonunda boğazına çöktüm. Gidiyoruz buradan dedim. Birader ağlamaya başladı. “Ben yaramaz adamlara borçlandım. Bir de kıza bulaştım. Borcumu ödesem bile o kızı bırakıp gelemem abi.” dedi. Buyur burdan yak.

Birader olanı biteni anlattı. Meğerse onun toyluğunu anlayıp kumara oturtmuşlar. Kumarda borçlandırmışlar. Şimdi karın tokluğuna kumarhanenin ayak işlerine baktırıyorlar. Her gün beş posta dayak atıyorlar. Birader dayak yemekten salaklaşmış. Zaten pek akıllı sayılmazdı iyice saflaşmış. Bir de kız sevmiş bu arada. Kız da bir lokantada garson. Allahtan kızın kumarla bir işi yokmuş. Mesele anlaşıldı. Ben oturup düşündüm. Biraderin borçlu olduğu parayı ben dükkanı satarsam öderim. Kardeşimi alır giderim bu çukurdan diye hesap yaptım. Kız dersen biraderim onu da unutacak başka çaresi yok.

Kumar borcunu öderim de başka bir borç çıkarırlar mı diye adamlarla konuştum. Adamları ne siz sorun ne ben tarif edeyim. İnsan siması kaybolmuş artık canavar gibi olmuşlar. Benim sözüme itimat etmezlerdi ama içlerinden yaşı epeyce olan birisi acıdı bize. “Getir parayı al kardeşini.” dediler.

Yola düşme vakti

Ben dar telaş memlekete geldim. Göz yaşı içinde fırını sattım. Parasıyla Türkmenistan’a vardım. Parayı verip borcu kapattım. Biraderi alıp geleceğim artık. Otelde bir gece geçireceğiz ertesi gün uçağımız var. Gece biraderimle eski günleri hatırlayıp yarenlik ettik. Sabah uyandım ki kahvaltı bile etmeden yola düşelim istiyorum. Ama biraderim yok. Sağa sola baktım. Delirecek gibi oldum. En sonunda çöktüm kaldım. Biraderim yoktu. Resepsiyondaki görevli yanıma geldi. Yarım yamalak Türkçe ile dedi ki bir kız geldi gittiler. Ben o zaman ayıldım. Biraderim borç yükünden kurtulunca sevdiği kızı alıp gitmişti. Yapacak bir şeyim yoktu. Uçak saatine kadar düşündüm. Bırakıp gideyim mi? Yoksa kalıp arayayım mı? diye bir muhasebe yaptım. Ve uçağa binemedim. Kardeşimi bırakıp gelemedim. Kızın çalıştığı lokantayı bulmak için düştüm yola...

[email protected]