Garaudy ateistleri susturmuştu

Cemal Aydın / Mütercim
12.02.2022

Kur'ân'da açık ve net olarak ifade edildiğine göre, Allah'ı inkâr edenler âhiret gününde kör kimseler olarak hesaba çekilecekler ve her biri şöyle seslenecek: "Yârabbi! Benim gözlerim kör değildi, niçin beni böyle kör olarak huzuruna çağırdın?" Allah da ona şu cevabı verecek: "Sen aslında dünyada da kördün!" Tâhâ, 20/125


Garaudy ateistleri susturmuştu

Son birkaç yıldır birtakım ateistler, bazı televizyon kanallarında ve sosyal medyada bilimci, felsefeci kılığıyla boy gösterip gençliğe ateistliği aşılamaya çalışıyorlar. Hodri meydan diyerek kendilerine hadlerini bildirecek kimselerin çıkmaması da onların cür'etini, nobranlığını ve pervasızlığını artırıyor. Hem de o kadar artırıyor ki, Müslüman mahallesinde salyangoz satarcasına kutsal kitabımız Kur'ân'a bile dil uzatabilecek kadar küstahlaşıyorlar.

Dahası, Kur'ân'ı ve tefsirini okumadan, okuma ihtiyacı duymadan, oradan buradan duydukları kulaktan dolma bilgilerle dil uzatıyorlar.

İlim adamı haysiyeti yok

O yüzden de kendilerinde ne ilim adamı haysiyeti var, ne de felsefeci onuru. Bunların hepsi de ülkesinin Müslüman halkını hor gören, Batı'ya kapılanan, "Halkımın inandığı din nasıl bir din, Kutsal Kitabı nasıl bir kitap?" diye merak edip öğrenmeyen ve okumayan, tam aksine "Ne varmış Kur'ân'da?" diyecek kadar halkına hiç saygısı olmayan kimselerdir.

Kur'ân'ı okumadan Kur'ân hakkında ahkâm kesen, Kur'ân cahili bu kimselerin daha evvel bir örneğini, yıllar önce ölmüş ateist bir şair vermişti. Bir gazetedeki makalesinde "Kur'ân'daki bir âyette, 'Ben size düşünmeyi değil, inanmayı emrediyorum!' denilir" diye yazmıştı. Kendisine hangi surenin hangi âyetiymiş o, diye sorulunca da "Bilmiyorum! Bir okuyucum gönderdiği mektupta bana öyle yazmıştı!" cevabını vermişti. Neredeyse yarım asır evvel verilen o cehalet örneğini, o kulaktan duyma saçmalığını şimdiki ateistler aynen devam ettiriyorlar.

Batılı ateistlerin kitaplarını okudum. Hepsi de Hıristiyan ve Yahudilerin kutsal kitaplarını çok iyi biliyorlar, çünkü defalarca okumuşlar. Bizimkiler de, körü körüne dinsiz, körü körüne ateist olacaklarına, Batılı bilim ve fikir adamları kadar araştırmacı, incelemeci olsalar ya... Olmazlar, olamazlar, çünkü bizimkiler taklitçi bilim adamı, taklitçi felsefecidir. Maurice Bucaille (Moris Bükay) diye bir bilim ve fikir adamı vardı. Uzun araştırma ve incelemelerden sonra "Tevrat, İnciller, Kur'ân ve Bilim/La Bible, le Coran et la Science" kitabını yazdı. Bu kitabında, Tevrat ve İnciller'de bilimle çelişen yanlış bilgiler olduğu hâlde Kur'ân'da bilimle çelişen, bilime ters düşen tek bir âyetin dahi olmadığını ispat etti. Bizdeki Kur'ân'a dil uzatanlar, bu tür kitapları okuma ihtiyacı bile duymazlar. Çünkü onlar, Kur'ân ve İslâm hakkında okumadan, araştırmadan bilgi sahibi olan, daha doğrusu bilgi sahibi olduğunu vehmeden kimselerdir. Kendilerini aydın, biz dindarları da kara cahiller olarak görürler. Ne diyelim, Allah hidayet versin!

Roger Garaudy (Roje Garodi) hayattayken, bizim bu çapsız ateistlerin ağababaları olan Batılı ateistlerin hepsini susturmuştu. Ateistlerin en ünlü, dünyaca en tanınmışlarına her zaman meydan okumuş ve geniş kesimlerin önünde yapılan tartışmalarda hepsini de dize getirmişti.

Varoluşçuluk akımı

Kendisine verilen Nobel Ödülünü reddeden Jean-Paul Sartre (Jan-Pol Sartr) ile tartışmıştı. Bir zamanlar varoluşçuluk diye bir felsefe akımı çıkmıştı. O felsefenin Allah'ın varlığını kabul eden kolunun temsilcisi Kierkegaard, Allah'ın varlığını reddeden kolunun temsilcisi de Sartre idi. Sartre 50'li, 60'lı ve 70'li yıllarda bütün dünyada ünlüydü. Kitapları dilimize de çevrilmişti. Hatta bazı ülkelerde onun kitaplarından birini okuyunca bunalıma giren birçok gencin intihar ettiği söylenirdi.

Roger Garaudy, Paris'te dinleyicilerin büyük bir salondan taşıp sokakları doldurduğu ve tartışmanın kendilerine hoparlörle duyurulduğu bir felsefî tartışmada (meğer o zamanlar insanlar fikir bakımından ne ileri seviyedeymişler!) varoluşçu felsefenin o ünlü filozofunu yener. Sartre'ın nikâhsız yaşadığı eşi, eserleri o dönemde dilimize de çevrilmiş olan ünlü feminist yazar Simone de Beauvoir (Simon dö Bovuar), Sartre'ın bu yenilgisine çok öfkelenir ve kuliste ona demediğini bırakmaz. Garaudy "Hatıralar/Yüzyılımızda Yalnız Yolculuğum" kitabında bu tartışmayı bütün yönleriyle aktarır.

Hayata veda ederken...

Bu arada Sartre ile ilgili şaşırtıcı bir anekdota da yer verelim: Fransa'nın tanınmış düşünürlerinden olan ve dilimize "Düşünme Sanatı" adlı bir eseri de çevrilmiş bulunan Jean Guitton (Jan Giton)'un anlattığına göre, Allah'ı inkâr eden o Sartre, hayata veda edeceği sırada, yani ölüm döşeğindeyken ısrarla kendisine bir papazın çağrılmasını ister, fakat ateist eşi Simone de Beauvoir "O şimdi ne dediğini bilmiyor!" diyerek papaz getirilmesini engeller.

Daha sonra Yeni Filozoflar diye bir akım ortaya çıktı. Bu yeni felsefenin temsilcilerinden biri Bernard-Henry Lévy (Bernar-Hanri Levi) idi. Haddini bilmeden Garaudy'ye sataştı. Garaudy de ona meydan okuyarak tartışmaya davet etti ve güçlü bir jürinin önünde onu rezil etti. O sözde Yeni Filozof yenilince babası yaşındaki Garaudy'ye ne dedi bilir misiniz? Fikirden aciz kalanların son silâhı olan şunu: "Senin suratını dağıtırım ben!" Evet, kendisinin ipliğini pazara çıkaran Garaudy'ye böyle bağırdı. Bu sokak kabadayısı ağzıyla da nasıl çapsız biri, daha doğrusu nasıl bir filozof müsveddesi olduğunu ispatlamış oldu.

İnkara tahammülü yoktu

Roger Garaudy'nin televizyonda canlı yayında mosmor ettiği biri de Nobel Ödülü almış bir Fransız moleküler biyoloji profesörü Jacques Monod (Jak Mono) idi. Dilimize "Rastlantı ve Zorunluluk" adıyla tercüme edilen bu eserini okuyan Garaudy, onun Allah'ı inkâr ettiğini görünce, hemen tartışmaya davet etti. Adam da kabul etti. Televizyonda yapılan ve önceden duyurulduğu için milyonlarca insan tarafından izlenen o canlı yayında Garaudy, Nobel Ödüllü o bilim adamına öyle fikir tokatları attı ki sonunda spor diliyle anlatacak olursak, o ateisti tam anlamıyla nakavt etti.

Roger Garaudy'nin "Allah yoktur!" denilmesine veya yazılmasına asla tahammülü yoktu. Böyle bir ifade onun tepesini attırırdı. Çünkü Garaudy zihnen, fikren ve kalben Allah'ın varlığıyla öylesine dopdoluydu ki karşısındakinin bu hakikati inkâr etmesini kabullenmesi veya hoş görmesi mümkün değildi. Sıradan adamlarla uğraşmazdı Garaudy. Adı sanı olan, herkesçe bilinen ateistler ile mücadele ederdi. Bunu da halkın, özellikle gençliğin ateist olmasına yol açmamaları için yapardı.

Garaudy'nin Allah'a olan imanı öylesine güçlüydü ki, "Hatıralar/Yüzyılımızda Yalnız Yolculuğum" kitabında şöyle yazar: "Ben 'Allah vardır!' demeyi bile küfür/kâfirlik addede gelmişimdir!" Allah'ın varlığıyla işte böylesine dopdolu bir duyguya sahipti. Elini uzatsa Allah'a dokunacakmış gibi bir bilinçle yüklüydü.

Kur'ân'da açık ve net olarak ifade edildiğine göre, Allah'ı inkâr edenler âhiret gününde kör kimseler olarak hesaba çekilecekler ve her biri şöyle seslenecek: "Yârabbi! Benim gözlerim kör değildi, niçin beni böyle kör olarak huzuruna çağırdın?" Allah da ona şu cevabı verecek: "Sen aslında dünyada da kördün!" Tâhâ, 20/125

Kör olan gözleri değil

Şu yeryüzüne ve gökyüzüne, her biri ayrı renk ve ayrı kokuya sahip çiçeklere, meyvelere, daha nelere ve nelere bakıp da onların Yaratıcısını görmeyenler, göremeyenler, her şeyi kör bir tesadüfe/rastlantıya bağlayanlar, elbette kördürler! "Onlar sezip kavrayan bir kalp ve duyup algılayan bir kulakla hiç mi yeryüzünde gezip dolaşmazlar? Kör olan aslında gözler değil, sînelerdeki kalplerdir!" Hac, 22/46

İslâm âlim ve ârifleri, "Allah, zuhûrunun şiddetinden gâiptir!", yani "Allah, görüntüsünün göz kamaştırıcılığı yüzünden görünmezdir!" derler. Bununla kastedilen, şu evrendeki bütün varlıkların, bütün yaratılmışların, Allah'ın varlığının apaçık bir delili olduğu, Allah'ın varlığını gözlere sokarcasına gösterdiğidir. Ayrıca Rabbimiz güzel olduğu için her yaptığının ve yarattığının da apayrı bir güzelliği vardır. Değil bitki ve kuşlara, bazı yerlerdeki gün doğumu ve gün batımlarına, denizlerin ve bulutların güneş ışınlarıyla bezenen rengârenk hâllerine bakıvermek bile Allah'ı bütün haşmetiyle idrak etmeye yeter. Ne var ki, az önceki âyette buyurduğu gibi, kalp gözü kör olanlar, ne Allah'ın o göz kamaştırıcı varlığını görebilirler, ne de O'nun yarattığı şu muhteşem ilâhî güzellikleri...

[email protected]