Garaudy: Çağlar üstü bir insanlık dervişi

Cemal Aydın / Mütercim
11.06.2022

Yazdığı her bir kitap en az beş yüz bin sattı. Kitaplarından gelen bütün o gelirleriyle kendisine şahane bir ev satın alabilirdi, almadı, kayın validesinin evinde kaldı. Milyonları aşan o kazancını yoksullara dağıttı ve insanlığın hayrı için kurduğu bir derneğe sarf etti. Derviş olmayan biri, yapabilir mi böyle bir fedakârlığı?


Garaudy: Çağlar üstü bir insanlık dervişi

20. ve 21. yüzyılın Donkişot'u ve gerçek bir insanlık dervişi olan Garaudy'nin aramızdan ayrılışının 10. yılı sene-i devriyesindeyiz. Kendisini 13 Haziran 2012 yılında kaybettik.

Garaudy, Donkişot'tu, Donkişot'u rehber edinmişti, çünkü Donkişot ona göre yel değirmenleriyle savaşan gülünç bir adam değildi. Tam aksine Amerika kıtasının keşfiyle, Amerika yerlilerinin elinden zorla ve hatta öldürülerek gasp edilen tonlarca altınla şımaran, Allah'ı unutan, zevk u sefaya, fuhşa ve kumara dalan Batılılara, "Durun! Gittiğiniz bu yol, yol değil! Maddeye değil Allah'a tapın! Doymak bilmez nefsânî arzularınızı tatmin için sular seller gibi harcadığınız o paraları yoksullarla paylaşın!" diye haykıran bir dervişti.

Kılavuzu Donkişot

Onun o dervişçe gayretini görerek, Garaudy de onun gibi bir insanlık dervişi oldu. 20 yaşındayken Donkişot'u kendine kılavuz edindi ve ömrünün son ânına kadar da o Donkişotluktan asla vazgeçmedi.

On altı yıl boyunca milletvekili, senatör olarak görev yaptı. Maaşının kuruşuna dokunmadan götürüp mensup olduğu partiye teslim etti. Kendisine de bir otomobil fabrikasındaki işçiye kaç para veriliyorsa o kadar aylık verilmesini istedi. Böyle bir fedakârlığı bir dervişten başka kim yapar?

Garaudy'nin kızı bana şöyle demişti: "Bana 14. yaş günüme kadar ne bayramlarda, ne de başka günlerde yeni bir elbise alındı. İlkokul öğretmeni olan ve elinden terzilik gelen annem, ağabeyimin eskilerini evirip çevirip bana uydururdu ve bana hep onları giydirirdi." Kızına yeni bir elbise almamayı bir dervişten ve öyle bir derviş karısından başka kim yapar?

Yazdığı her bir kitap en az beş yüz bin sattı; sadece Fransa'da değil, Avrupa başta olmak üzere pek çok ülkede kitapları satış rekorları kırdı ve eserleri en az 44 dile çevrildi. Kitaplarından gelen bütün o gelirleriyle kendisine şahane bir ev satın alabilirdi, almadı, kayın validesinin evinde kaldı. Milyonları aşan o kazancını yoksullara dağıttı ve insanlığın hayrı için kurduğu bir derneğe sarf etti. Derviş olmayan biri, yapabilir mi böyle bir fedakârlığı?

Roger Garaudy, güçlü bir felsefeci ve eşsiz bir düşünür olduğu için o engin ileri görüşlülüğüyle ve o müthiş irfanıyla, Batı dünyasının Rönesans'tan itibaren Allah'tan gizlice kopmaya başladığını, parayı putlaştırdığını, başka milletleri sömürmeyi gaye edindiğini, Allah'ı bırakıp madde putuna tapınmaya yöneldiğini gördü. Böyle bir gidişin sonuçta, hem Batı insanı için, hem de Batı'nın güdümündeki bütün dünya insanlığı için tam bir intihar olacağını sezdi.

Kutsalı olmayan insanlığın böyle bir intihar uçurumuna sürüklenmesinin kaçınılmaz olduğunu bildiğinden uzun soluklu bir araştırmaya girişti. Eski Mısır ve eski Amerika dinlerinin kutsal kitaplarından, Uzakdoğu'nun Çin, Hint ve Japonya'nın, onların yanında da elbette Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâm'ın kutsal kitaplarına varıncaya kadar, insanlığın bütün kutsal kitaplarını didik didik etti. Sonuçta İslâm'ın Batı'yı kurtarabilecek tek mânevî çare olduğunu gördü. "İslâm ve İnsanlığın Geleceği", "Geleceğimizde İslâm Var" ve "Endülüs'te İslâm" gibi kitaplarını yazarak, İslâm'ı ve İslâm'ın kurtarıcılığını Batılılara tanıtmak için elinden geleni yaptı.

Öte yanda, kendi menfaatları ve sömürüleri söz konusu olduğunda Avrupa'nın da, ABD'nin de hiçbir kural, hak ve adalet tanımadığına dikkat çekti. "Çöküşün Öncüsü ABD" ve "Amerikan Efsanesi" kitaplarıyla Amerika'nın insanlık âleminin baş belâsı olduğunu apaçık anlattı. ABD'nin boyunduruğundan kurtulmaya çalışan ve gelişen hiçbir bölge ülkesine fırsat verilmediğini, ihtilâller ve çeşitli oyunlarla o ülkelerin yoksul ve ABD'ye muhtaç duruma düşürüldüğünü belgeleriyle ispatladı.

İnsanlar kardeş olsun!

İnsanlığın gelişimi ve olgunlaşması açısından, medeniyetler diyaloğunun önemli olduğunu belirterek, "Medeniyetler Diyaloğu" kitabını yazdı ve o kitabında Batı medeniyetinin diğer medeniyetleri nasıl yok ettiğini ve yok etmeye çalıştığını anlattı. İnsanlık dervişi olduğu için istiyordu ki, bütün dünya insanları kardeş olsun! Bütün cihanda insanî bir kardeşlik kurulsun! Böyle bir kardeşliği gerçekleştirebilmek için Avrupa'dan Asya'ya, o dönemin Sovyetler Birliği'nden Afrika ülkelerine, Güney Amerika'dan ABD'ye kadar gitmedik kıta, görmedik ülke, tanışmadığı seçkin devlet adamı ve dünyanın en tanınmış sanatçısı kalmadı. Donkişot ruhuyla devletleri ve insanları birbirleriyle buluşturup kaynaştırmak için sürekli çırpındı.

Filistinlilerle İsraillileri barıştırmak istedi. Filistinlileri barışa ikna etti, fakat "Nil'den Fırat'a kadar olan bölge bize Allah tarafından vaat edilen topraklardır!" diyen İsraillileri ikna edemedi. Bu arada "Allah tarafından vaat edilen toprak" iddiasında bulunan o Siyasî Siyonistlerin yüzde 99'unun Allah'a inanmadığını da onların yazdıkları kitaplar ve hatıralardan hareketle ortaya koydu. "İlâhî Mesajlar Toprağı Filistin" ve "İsrail Sorunu" kitaplarında bütün bunların belgelerini sundu. İsrail zulmünün durdurulması için her tarafa çağrıda bulundu, fakat sözünü dinletemedi. Dinletemediği için de, sömürgeci Batı'nın âleti olan İsrail, Batı'nın jandarması olarak, İslâm diyarında hâlâ kan dökmeye devam ediyor.

Onun şu ileri görüşlülüğüne bakar mısınız: Daha 1990'lı yılların başında bugünkü göç hareketlerini gördü ve "Yobazlıklar" kitabında Batılılara aynen şu uyarıyı yaptı: "Geri bıraktırdığınız ülkelerin gelişmelerini sağlayın! Bunu yaparsanız hem onlar kendi ülkelerinde kalır, hem de az çok zenginlemiş olacakları için sizler onlara satacağınız mallardan daha fazla kazanç elde edersiniz! Bunu yapmazsanız, onlar işsizlikten ve açlıktan mecburen sizin kapılarınıza dayanacaklar ve siz onları durduramayacaksınız!" İşte onun tâ o zamanlar, yani bundan otuz küsur yıl önce gördüğü o göç akınını, şimdilerde bizler kendi gözlerimizle görüyor ve o göçmenlerin hâli içimizi sızlatıyor. Garaudy ne kadar haklı çıktı! Batılılar da ne kadar basiretsiz!

Roger Garaudy'nin büyüklüğünü, düşüncesinin enginliğini, bakış ve görüş ufuklarının genişliğini saymakla bitiremeyiz. Ben kendisinin bu yönlerini gördüğüm için ömrümün onca yılını harcayarak, onun eserlerini Türkçeye düzgün ve yanlışsız bir şekilde kazandırmaya çalıştım.

Aç bırakılan göç eder

Garaudy'nin İslâm dünyasından bir beklentisi vardı ve şöyle sesleniyordu: "İslâm dini ortaya çıkışından bir asır sonra, Batı'da Atlas Okyanusuna ve Avrupa'nın içi sayılacak İspanya'ya, Endülüs'e, Doğu'da da Hindistan ve Türkistan'ı aşarak Çin'e, dolayısıyla da Büyük Okyanusa ulaştı! Bütün o diyarlar zorla Müslümanlaştırılmadı, tam aksine o dönemin insanlığı, İslâm'ın adalet ve hoşgörüsünü görerek İslâm'a kucak açtı!"

Bu sözlerinin ardından da Müslümanlara şu altından kalkılmaz suâli sordu: "Şimdi niçin insanlık İslâm'a koşmuyor?" Cevabını da kendisi verdi: "Çünkü Müslümanlar, çağımızın sorunlarını çözecek fikrî ve fıkhî/hukukî çözümler üretemez oldular. İslâm âlimleri, dört büyük mezhep imamının metotlarını alıp yeni sorunlara yeni çözümler bulmak yerine, onların o çağlara, yani tarım toplumuna ait fetvalarına sarılıp onları taklit ve tatbik etmekle yetindiler!" Roger Garaudy bu görüşlerini birçok kitabında özellikle de "21. Yüzyılda İslâm'ın Dirilişi" eserinde dile getirdi. Ve Garaudy, İslâm dünyasına son olarak şu çağrıda bulundu: "İslâm'ın yeniden bütün dünyada şahlanması için 21. yüzyıl fıkhının mutlaka yapılması gerekiyor!"

Garaudy'nin sözlerine kulak verip harekete geçen, onun bu tür düşüncelerine saygı duyarak fikir cihadına başlayan ve onun gibi dört dörtlük bir derviş, gerçek anlamda bir insanlık dervişi olmak isteyen ideal sahiplerinin Allah yâr ve yardımcısı olsun!

[email protected]