Gazze, Filistin ve Türkiye

Faruk Önalan - Araştırmacı, Stratejist
12.05.2019

Filistin sorununun çözümü birlik olmaktan, ihtilafları kendi aramızda çözmekten, tefrikaya son vermekten geçiyor. Ayette buyrulduğu gibi, “Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.”


Gazze, Filistin ve Türkiye

2007 yılından bu yana tam 12 yıldır, 2 milyon insan adeta bir açık hava hapishanesi haline getirilen Gazze’de dünyanın gözü önünde açık bir soykırıma tabi tutuluyor. Su yok, elektrik günde 4 saat ancak veriliyor. Gıdaya yetersizliği had safhada, çalışanların maaşları ödenemiyor... 

Dışarıya açılan sınır kapılarından altısı İsrail’in biri de Mısır’ın kontrolünde. İsrail dört kapıyı tamamen kapalı tutuyor, ağır kısıtlamalar ve sıkı kontroller altında ticari malların ve insani yardımların geçişi için kullanılan Kerem Ebu Salim (Kerem Şalom) ve yolcu geçişleri için kullanılan Beyt Hanun (Erez) sınır kapıları da İsrail’in keyfi kararlarıyla sık sık kapatılıyor. Dünyaya açılan tek sınır kapısı olan Refah da maalesef darbeci Sisi yönetimi tarafından çoğu kez kapalı tutuluyor. ABD, Körfez ve İsrail destekli darbeyle devrilen Muhammed Mursi  göreve geldikten hemen sonra Refah kapısını açtı, gıda ve ilaç yardımlarında bulundu, Süveyş’ten Gazze’ye aktarılan günlük 150 bin litre olan yakıt geçişini yarım milyon litreye çıkardı. İsrail saldırısı sonrası yaptığı bir Cuma konuşmasında, “Kahire, Gazze’yi asla yalnız bırakmayacaktır. Bugünün Mısır’ı ile dünkü Mısır aynı değil ve bugünkü Araplar da dünkü Araplar ile aynı değil” dedi. Bu atılımlar sonrası Mursi’ye yönelik darbe süreci de hızlandı. İsrail Başbakanı Netanyahu bir konuşmasında Mısır darbe sürecine neden katıldıklarını itiraf kabilinden şu sözlerle açıkladı; “Mursi ile 2012 yılında birçok kez iletişim kurmaya çalıştık. Ancak bu yönetim bize, kardeş bir Arap ülkesini işgal etmiş bir düşman gibi bakıyordu. Mursi bize karşı olan düşmanlığı gizlemedi. Bizim iyiliğimizi istemeyen ve düşmanlık eden bu yönetimi ortadan kaldırmak için bir yol bulmamız gerekiyordu. Gazze ile ilgili konuşmasını gördükten sonra buna kesin olarak kanaat getirdik. Bu yüzden de darbeye ortak olduk.” 

Gazze gettosu

Darbe sonrası başa geçen Sisi rejimiyle, İsrail arasındaki ilişkiler de ivme kazandı. Hatta Netanyahu’nun bir gece özel uçakla gizlice Kahire’ye gidip Sisi ile görüştüğü basına yansıdı. Öyle ki; geçtiğimiz yıl Tel-Aviv’e giden Mısır İstihbarat Başkanı Abbas Kamil’e, İsrail İç İstihbarat Servisi Şin-Bet şefi Nadav Argaman “Gazze sınırında sıfır tölerans gösterin” diyerek talimat dahi vermişti. Bunun yanında Mısır sadece Refah sınır kapısını kapatmakla yetinmiyor, Gazze’nin hayati elektrik ihtiyacını da karşılamaktan imtina ediyor. 

Haaretz yazarı Gidon Levy, ‘Bir kafeste yaşayan insanlarla karşı karşıyayız. Bu insanların içinde bulundukları bu kafesten çıkmak istemelerinden daha meşru ne olabilir?” sözleriyle Gazze’deki durumun gün geçtikçe kötüleştiğini belirtip mevcut konumu “Gazze gettosu” olarak tanımladı..  

Elektrik krizi

Birleşmiş Milletler Ortadoğu Barış Süreci Özel Koordinatörü Nickolay Mladenov, Gazze’deki  insani koşullarının vahim boyutlarda olduğunu İsrail’den enerji temin edilememesi halinde bir felakete dönüşebileceğini açıkladı. Filistin devlet başkanı Mahmut Abbas, dışarıdan gelen yardımların azalmasını gerekçe göstererek yakıttaki vergi muafiyetini kaldırdı bu da fiyatların otomatikman yükselmesini sağladı. Artan maliyeti karşılayamayan Gazze’nin elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 25-30’unu karşılayan tek santral de kapanmıştı. Türkiye tüm engellemelere rağmen santral için yakıt gönderme sözü verdi. Katar da El-Fetih yönetiminin karşı çıkmasına rağmen yakıt ihtiyacını tedarik etmeye çalışıyor. Mahmut Abbas’ın yakın adamlarından El-Fetih Merkez Komite üyesi Azzam el-Ahmed’in, Gazze’ye tüm finansmanları kesilmesine dair çok sert açıklamaları var hatta bu doğrultuda ant bile içti. Abbas bu kesintilerle Gazze’deki Hamas yönetiminin feshedilmesini ve idarenin Filistin hükümetine bağlanması için zorluyor ama olan maalesef Gazze halkına oluyor.  Aradaki gerginliğin boyutlarının nerelere vardığının netleşmesi adına Hamas liderlerinden İsam el-Dallis’in şu sözleri gerçekten de dikkat çekici, “Ramallah yönetimi, Büyük Dönüş Yürüyüşü’nde yaralananları tedavi edemezken, Türkiye bu yaralıları kendi ülkesine götürdü ve tedavi etti” 

Birleşmiş Milletler de aylık yaklaşık 12-13 milyon dolarlık enerji tutarını karşılayamayacaklarını beyan ediyor. Elektrik krizi en fazla hastaneleri etkiliyor, ameliyatlar yapılamıyor, jeneratörlerdeki yakıt da tükenince, yatan hastalar mecburen ayrılmak zorunda kalıyorlar. Gazze’nin ihtiyacı olan 500-600 Megavat  elektriğin ancak 200 Megavatı temin edilebiliyor. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hamas ve el-Fetih arasındaki ayrılığın birliğe dönüşmesi için çok çaba sarf ediyor, görüşmeler yapıyor. En son Kudüs konuşmasında “Dostlarının gösterdiği çabanın netice verebilmesi için Filistinlilerin de kendi aralarındaki tefrikaya son vermesi gerekiyor. Filistinli kardeşlerime özellikle sesleniyorum: Aranızdaki ayrılığa son vermeniz gerekiyor.” diye seslenen Erdoğan, Ali İmran suresi 103. ayetindeki  “parçalanıp bölünmeyin” uyarısını da hatırlatarak, “Bu ayeti sürekli okumak yetmiyor, ayetin gereğini yerine getirmek gerekiyor. Bunu yapmamız lazım. Öbür tarafta hep söylüyoruz ‘Müminler muhakkak kardeştir’ diyor. Nerede kardeşlik? Var mı kardeşlik? Kardeşliğimizin gereği var mı? Yok. Kardeşliğimizin gereğini yerine getirmemiz lazım. Bunu yapacağız ki o zaman güç bulalım. O zaman kuvvet bulalım. Yapmazsak Rabbimiz ne buyuruyor? ‘O zaman gücünüz gider, zayıf düşersiniz’ ve ondan sonra da sizi bitirirler. Mesele bu. Filistinli gruplar arasında yaşanan gerilimler en çok İsrail yönetimini sevindirmektedir. Onlar seviniyor. Hatta İsrail, işgal ve zulüm politikalarına rahatça devam edebilmek için bu ayrılıkları körüklemekte daha da derinleştirmektedir. Önümüzdeki dönemde Filistinli kardeşlerimizin birlik, beraberlik ve dayanışmalarını perçinlemesini temenni ediyoruz. Kirli pazarlıklarla Filistin davasının altını oymaya çalışanlara öncelikle Filistin halkının izin vermeyeceğine inanıyorum.” Bu sözlerden üç gün sonra Hamas lideri İsmail Haniye: “Gazze, Kahire ya da herhangi bir yerde Mahmud Abbas ile görüşmeye hazırım.” açıklamasında bulundu. Ama şu ana kadar maalesef somut bir gelişme yaşanmadı. 

‘Türkler Kudüs’ü ele geçiriyor’ 

Erdoğan gerek Birleşmiş Milletler’de gerekse dönem başkanı olduğu İslam İşbirliği Teşkilatı’nda Filistin sorunu sürekli gündeme getiriyor. Bununla da yetinmeyip İsrail’in türlü engellemelerine rağmen elinden gelen yardımlarda bulunmaya çalışıyor. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA),2014 yılında İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında evleri bombalanan Filistinliler için, 20 dönümlük bir arazi üzerine, her biri 100 metrekare olarak yaptırılan 320 daire sahiplerine teslim etti. Türkiye’nin Filistin halkına yönelik yardımları şüphesiz İsrail’in hiç hoşuna gitmiyordu. Amerikan Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Netanyanu’nun sponsoru olan Las Vegas Sands kumarhaneler zincirinin sahibi Sheldon Adelson’un ücretsiz dağıttığı İsrael Hayom(İsrail Bugün) gazetesinde “Erdoğan’ın Tapınak Tepesi’nde (Mescid-i Aksa) güçlenişi” başlıklı bir haber çıktı. “Türkiye Osmanlı’nın görkemini yeniden tesis etmeye çalışıyor. Ürdün’ün etkisi azalıyor. (İlginç olan benzer cümleyi Cidde merkezli düşünce kuruluşu Orta Doğu Stratejik ve Hukuki Araştırmalar Merkezi Başkanı emekli Suudi General Enver Eşki de kullanmıştı, “Türkiye ise Osmanlı’nın görkemini geri getirme rüyasını uyandırdı”) Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışından bir asır sonra, Türk kurumları kentin doğusuna milyonlarca dolar akıtarak, Müslüman bir devlet rolü üstlenme konusunda büyük bir çaba ortaya koyuyor. Fonların bir kısmı, TİKA olarak bilinen, Türkiye İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı tarafından sağlanmaktadır. TİKA başkanı Erdoğan’ın yakın sırdaşı, TBMM’de özel kalem müdürlüğünü de yapan Dr. Serdar Çam. TİKA, Tapınak Dağı’nda (Mescid’i Aksa) Osmanlı Müslüman arşivlerini restore edilmesi, ibadet edenlere büyük bir su tankeri yerleştirilmesi, Eski Kent’in Müslüman Mahallesi’nde bulunan Shashelet Sokağı’nın restore edilmesi,  Tapınak Dağı’nın doğu duvarının eteğindeki Müslüman mezarlığını yenilenmesi dahil 63 farklı projeyi gerçekleştirdi. Diğer Türk vakıflar da milyonlarca dolar yatırım ve bağış yaptılar. Dükkanlarda Türk bayrakları giderek artmaya başladı, Türk yemekleri iyice yaygınlaştı.” Dönemin Kudüs’ün İsrailli Belediye Başkanı Nir Barkat (Twitter’da beni engellemişti) “Erdoğan ve İsrail arasında kalan Doğu Kudüslü Araplar” başlığıyla hazırlattığı raporda “Türkler Kudüs’ü ele geçiriyor”  vurgusu yapılmış Recep Tayyip Erdoğan’ın popülaritesinin gittikçe arttığı uyarısında bulunulmuştu. Haaretz’de yayınlanan bir raporda ise Amman, Riyad hatta Ramalah’ın, Doğu Kudüs’te etki alanı genişleyen Erdoğan’a karşı İsrail’i harekete geçmeye çağırdığı yazıldı. 

Sonuç olarak Filistin sorununun çözümü birlik olmaktan, ihtilafları kendi aramızda çözmekten, tefrikaya son vermekten geçiyor. Ayette buyrulduğu gibi, “Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” 

@farukonalan