Geleneği yeniden kazanmanın yolu

Murat Güzel / [email protected]
22.12.2012

Klasik İslam düşüncesinin üç farklı ekolü arasındaki uzlaşım noktasını ortaya koyan “bilginin birliği”nin genel bir varlık düşüncesi ile irtibatlı oluşunu gösteriyor Bakar’ın kitabı.


Geleneği yeniden kazanmanın yolu

Klasik İslam düşüncesinde ilimlerin tasnifi, âlemdeki varlık hiyerarşisi bağlamında bilgi, ahlak, mutluluk teorileriyle ilişkili bir konudur. İslâm düşüncesinde kapsamlı bir ilim tasnifi İhsâ’u’l-Ulûm (İlimlerin Sayımı) adlı eseriyle ilk önce Farabi’de görülür. Akıl gücü esas alınarak inşa edilen varlığa dair bilgi anlayışında ulaşılmak istenen hedef, eşyanın hakikatine dair tahkik edilmiş bilgiye ulaşmaktır.

İlimleri daha çok kalp/keşf merkezli olarak tasnife çalışan Gazzâlî’de dinî bilginin önceliği ve ilimlere ahlâkî bir temel kurma düşüncesi bariz şekilde görülür. Kutbeddîn Şirâzî’de ise işrâkî bir bakış açısı vardır. Onun için her üç düşünürün bilgide metot anlayışını ilimler tasnifinde görebilmek mümkündür.

Her üç düşünür de bilgide birlik fikrinden hareket eder. Onların bu fikri, İslam tevhid düşüncesiyle irtibatlıdır. Yine her birinin tasnifinde, bir şekilde mutluluk teorisiyle ilgili olarak kişiye kuşatıcı kesin bilgiyi sağlayan metafizik bilgiye ulaşma kaygısı büyük bir öneme sahiptir. Âleme dair bütüncül bir bakışa sahip olmayı beraberinde getiren söz konusu ilim anlayışı, fizik-metafizik, akıl-vahiy, ferd-cemiyet, iman-ahlak vb. arasında bir bütünlük kuran varlık düşüncesine ulaştırılır.

Klasik İslam düşüncesinin üç farklı ekolünün (felsefe, tasavvuf ve işrakilik) arasındaki modus vivendi’nin en temel uzlaşım noktasını ortaya çıkaran “bilginin birliği” ve bu birliğin genel bir varlık düşüncesi ile irtibatlı oluşu fikrini yeniden gösteriyor Osman Bakar’ın kitabı. Aydınlanma düşüncesiyle birlikte -akla yüklenen yeni anlamın, ilgi ve ihtiyaçların da etkisiyle- âleme dair bütüncül bakış yerine daha çok nesnel dünyayı konu edinen sayılara dayalı ispatlı ilimler merkeze alınmıştır. Beşeri düşünceden metafiziği eleme girişimleri, aydınlanma sonrası felsefi yaklaşımların en önemli problematiklerinden biridir.

İslâm düşünürlerinin vücuda getirdiği kuşatıcı bir bilgi anlayışını ortaya koyan Osman Bakar’ın çalışması, aynı zamanda bize bir imkânı yeniden hatırlatmaktadır. Ancak, geleneğin yeniden kazanılmasının yolu, onun imkânlarını yoklarken, içinde yaşadığımız toplumun ve bu toplumda “üretilen” bilginin nasıl yorumlanacağını, geleneğin yeniden ‘üretimi’ için sadece fikirlerin yetmeyebileceğini de görmek gerekir.

İslam Düşüncesinde İlimlerin Tasnifi, Osman Bakar, İnsan, 2012

Gerçeklik ilkesi

Zalimlik İlkesi, filozofun gerçek karşısındaki tutumunun kısa ve öz halini sunmaktadır. Gerçeğin akıl almaz ve bir o kadar da inatçı boyutunu vurgulayan Rossetin zalimlikten kastı sadist bir haz değil, gerçekliğin en çiğ, en ham halidir ki gerçeğin bu zalimliğini bir türlü hazmedemeyen akıl durmaksızın yaratmakta olduğu yanılsamalar silsilesine bırakır kendini. Rosset, gerçeğin tam gözümüzün önünde durduğu ve sırf bu yüzden de zalim olduğunu dile getirdiği bu eserde gerçek olanın, akıl tarafından nasıl da var olmayan, yanıltıcı ve nihayetinde de gerçekdışı olarak addedildiğini inceler.

Zalimlik İlkesi, Clement Rosset, Çev. Kübra Gürkan, Pinhan, 2012

Devrimleri yorumlarken

Devrim bir başlangıçtır; fakat şiddetle yoğrularak savaşa yaklaşan ve siyasal alanın dışına itilen bir devrim, yıktığı tiranlığın yerine yeni bir tahakküm odağını geçirmekten kaçabilir mi? Devrim, halkın iktidarını getirecek bir araçtır; fakat halkın tam katılımını engelleyen bir devrim hareketi kamusal mutluluğu ve iktidarı yaratabilir mi? Fransız ve Amerikan devrimlerini karşılaştırarak devrim olgusunu modern perspektifte değerlendiren Arendt, devrimlerin amaçlarıyla vardıkları nokta arasındaki uçurumda bugünün yakıcı sorunlarının köklerini ortaya koyuyor.

Devrim Üzerine, Hannah Arendt, Çev. Onur Eylül Kara, İletişim, 2012