Gelişmekte olan BAE ve Çin ortaklığının seyri

Gökhan Ereli / ORSAM Körfez Çalışmaları
11.08.2019

Gerek pragmatik temayüller gerekse de bir politika tercihi olarak kurulmuş olan BAE-Çin ortaklığı, Körfez jeopolitiğinde BAE’nin önemini artırırken, Çin’in de elini güçlendirmektedir. Fakat, iki ülkenin ekonomisi karşılaştırıldığında ve küresel politikadaki konumları değerlendirildiğinde çok açıktır ki BAE, Çin ile yetinebilecekken, Çin, BAE ile yetinemeyecektir.


Gelişmekte olan BAE ve Çin ortaklığının seyri

ABD’de 2017’nin Ocak ayında başkanlık koltuğuna oturduğundan bu yana Donald Trump’ın en önemli dış politika hedeflerinden bir tanesi Çin’in bir güç olarak yükselişini engellemek olmuştur. İki ülke arasında ticaret savaşlarına yol açan ticari önlemlerin hayata geçirilmesi ile Çin ekonomisinin küresel yeteneklerinin kısıtlanması ve zedelenmesi amaçlanmaktaydı. Ekonomik değerleri hedef alınan Çin ise ABD’ye, yaptığı misillemelerin yanında, ticari ve siyasi ortaklıklarını artırma çabaları ile de karşılık verdi. Bu politikanın Ortadoğu ayağında ise BAE’nin, Çin’in en önemli ortaklarından birisi olarak ortaya çıktığı söylenebilir. 

Körfez bölgesinin küresel ölçekte dış politika hedefleri bulunan ülkeler için göz ardı edilmesinin maliyetleri ciddi olma potansiyeli taşımaktadır. Çin de gerek bir zorunluluk ve gerekse de bir politika tercihi olarak Körfez bölgesi ülkeleri ile ticari ve siyasi ilişkilerini güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Çin’in tarihi ticaret yollarını canlandırmayı amaçlayan hırslı Bir Kuşak Bir Yol girişimi çerçevesinde, Körfez ülkeleri ve özelde BAE’nin öneminin arttığı son dönem gelişmelerden anlaşılmaktadır. 

Siyasi ve askeri ilişkiler

Ticari yaptırımlar ve ticaret savaşları ile ekonomik gücünün etkisi kırılmaya çalışılan Çin, bu hamlelere karşın çevresinde yatırım ihtiyacı olan ülkelere dönmüştür. Bu çerçevede, petrole-dayanan ekonomilerinde kaynak çeşitliliği üretmeye çalışan Körfez ülkelerine bir fırsat doğmuştur. Körfez ülkeleri Çin’e büyük miktarlarda petrol ihraç etmektedir. Körfez ülkeleri, dünya petrol taşımacılığı güzergahlarından birinde yer almaları ve Ortadoğu’nun önemli limanlarına ev sahipliği yapmaları sebebiyle, Çin’in Bir Kuşak Bir Yol girişimi çerçevesinde önemli hale gelmektedirler. Sadece sahip oldukları limanlar sebebiyle değil, özellikle Afrika Boynuzu ülkelerinde kullanım hakkı elde ettikleri ve kiraladıkları limanlar ile de geçiş yollarında artmakta olan nüfuzları, Körfez ülkelerini Çin’in gözünde daha da önemli hale getirmektedir. 

Temmuz 2018’in son günlerinde Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, BAE başkenti Abu Dabi’ye üç günlük bir ziyaret gerçekleştirmişti. Söz konusu ziyaret, 2018 yılında Çin Devlet Başkanlığı görevine tekrar gelen Xi Jinping’in gerçekleştirdiği ilk yurt dışı ziyaret olmuştu. Xi, ziyaretinde Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid ve Dubai Emiri Muhammed bin Raşid el-Maktum ile görüşmeler gerçekleştirmişti. Bu ziyaretten bir yıl sonra, Temmuz 2019’un son günlerinde, Muhammed bin Zayid, Çin’in başkenti Pekin’i ziyaret ederek, resmi temaslarda bulundu. 

Pragmatik gerekçeler

BAE ve Çin’in diplomatik ilişkileri 35 yıllık bir geçmişe dayanmaktadır. BAE ve Çin’in işbirliği yaptığı alanlar arasında Çin’in Bir Kuşak, Bir Yol Projesi başta gelmektedir. İki ülkenin de insan hakları karnelerinin pek parlak olmaması ve görece otoriter yönetimler tarafından idare edilmeleri belirli politikalar üzerinde uzlaşılmasını da beraberinde getirmektedir. Yakın zamanda, Çin’in tartışmalı bölgesi Doğu Türkistan’daki etnik azınlıkların maruz kaldıkları uygulamaların BAE tarafından desteklenmesi sebebiyle, Çin tarafı BAE’ye teşekkürlerini iletmişti. Doğu Türkistan’daki etnik azınlıkların “terörizm ve şiddetli aşırıcılık eğilimli kesimler ile mücadele” edilmesi bağlamında değerlendirilmişti. Muhammed bin Zayid’in ziyaretinde, Doğu Türkistan konusunun gündeme gelmesinin nedeni ise, Temmuz ayının ikinci haftasında 22 ülkenin BM İnsan Hakları Komisyonu’na Çin’in uygulamalarını eleştiren bir mektup göndermeleri idi. Fakat söz konusu mektuptan üç gün sonra, aralarında BAE’nin de bulunduğu 37 ülkeden Çin’e destek açıklamaları gelmişti. İki ülkenin birbirlerine siyasi desteği bununla da sınırlı kalmamaktadır. Son ziyarette de belirtildiği gibi BAE, Çin-Tayvan uyuşmazlığında Çin tarafının argümanlarını savunmakta ve Tek-Çin (the Only China) politikasını desteklediğini beyan etmekten çekinmemektedir. 

İki ülke yönetimlerinin birbirlerine olan siyasi destekleri, savunma sanayii işbirlikleri ile de perçinlenmektedir. Çin, hesap verilebilirlik açısından normlara bağlılığı ABD’den daha esnek bir ülke olduğu için BAE’ye Silahlı İnsansız Hava Araçları satabilmektedir. BAE bu SİHA’ları Yemen ve Libya gibi bölgesel müdahalelerinde kullanmaktan da çekinmemiştir. ABD’nin BAE ile silah transferleri anlaşmaları Kongre tarafından engellenememiş olsa da, Kongre’nin bu işbirliğine büyük tepkisi ABD’yi moral açısından zor durumda bırakmaktadır. Dolayısıyla Çin’in bu bağlamda ABD’den bir adım önde olduğu savunulabilir. 

BAE-Çin ortaklığı, yüksek profilli diplomatlar ve karar alıcılar tarafından desteklenmekte ve bir model olarak sunulmaktadır. Uluslararası ilişkilerin doğası gereği ikili ilişkilerin ivmelenmesinin pragmatik gerekçelere de dayandığını söylemek mümkündür. BAE açısından bakıldığında, halihazırda yerleşmiş dış politika önceliği olan anti-demokratik rejimlerin desteklenmesi yoluyla kendi meşruiyetini sağlamlaştırma gayesine Çin ile kurulan ortaklıkta da rastlamak zor olmasa gerektir. Buradan da anlaşıldığı üzere, BAE-Çin ortaklığı sadece basit bir politika hesabına dayanmamaktadır. 

Sosyal ve kültürel boyut 

Üst düzey ziyaretlerle de perçinlenen ortaklık ilişkilerinde verilen mesajların iki ülkede de sosyal ve kültürel bir karşılığının bulunduğu gözlemlenebilir. Nitekim, ampirik verilerin gösterdiği gibi sadece geçtiğimiz 2018 yılı içerisinde BAE’yi ziyaret eden Çinli turistlerin sayısının 1.1 milyona ulaştığı görülmektedir. Bu sayının BAE açısından önemini daha iyi kavrayabilmek adına, BAE’de yaşayan yabancılar dahil edilmediğinde BAE vatandaşlarının 1 milyonun biraz üzerinde olduğu gerçeğinin hatırlanması yeterlidir. Çinli turistlerin dışında, BAE’de yerleşik olarak hayatına devam eden Çinlilerin sayısı da azımsanmayacak seviyededir. Çoğunluğunun kültürel ve ticari başkent olarak kabul edilen Dubai ve petrol barındıran bir diğer emirlik olan Şarika Emirliği’nde olmak üzere yaklaşık 200 bin Çinli hayatına BAE’de devam etmektedir. Görüldüğü gibi, diplomatik temasların ve ticari ilişkilerin artmasının sosyal ve kültürel boyutu da önem kazanmaktadır. 

Trump yönetiminin son aylarda İran’a karşı daha da sertleşen tutumundan Abu Dabi kadar memnun olmayan Dubai’nin, ticari sıkıntılar içine düştüğü, konut fiyatlarının düşmesi ile birlikte de yabancı yatırımın gözle görülür bir biçimde azaldığı ve yabancı işçi bulmakta zorlanıldığı aşikardır. Bu sebepten, Abu Dabi’nin Pekin ile siyasi ve ticari ilişkilerini daha yüksek seviyelerden gerçekleştirmesinin bir kazananın da Dubai olacağı öngörüsü yapılabilir. Yaptırımlardan dolayı ülkesine dönmeyi tercih eden, BAE’yi güvenli hissetmeyen ve Dubaili işverenlerin gönülsüzlükleri ile karşılaşmış olabilen İran vatandaşlarının yerini Çinlilerin alabilmesi öngörüsü çok uzak bir ihtimal olarak görünmemektedir. 

Jeopolitik gerginliklere bağlı olarak dalgalanan petrol fiyatlarının bütçede yarattığı belirsizliklerin de BAE’yi Ortadoğu dışına petrol-bazlı yatırım yapmaya ittiği görülebilir. Mayıs ayında, Bir Kuşak Bir Yol girişimi çerçevesinde BAE ile işbirliği yapan Çin firmalarının en yenisi Şangay-merkezli East Hope Group, BAE içerisinde bir sanayi bölgesine 10 milyar dolar yatırım yapma olasılığını değerlendirdiğini duyurmuştu. East Hope Group, 15 yıl içerisinde tamamlanacak üç aşamanın sonunda  Khalifa Industrial Zone Abu Dhabi (Kizad) ile birlikte kimyasal tesisler kuracak. Kizad içerisinde 15’ten fazla Çin-menşeili şirket yer almaktadır. BAE-Çin ticaret hacmi, Çin’in bütün Arap ülkeleri ile ticaret hacminin yaklaşık yüzde 25-30’unu oluşturmaktadır. İki ülke arası hali hazırda 53 milyar dolar olan ticaret hacminin 2020 yılında 70 milyar dolar seviyesine yükseltilmesi hedeflenmektedir. Sadece devlet firmalarının arasında değil, iki ülke iş çevrelerinin de birbirleri ile işbirliği içinde olduklarını ve ivmelenen ticari ilişkileri bir fırsat olarak değerlendirdiklerini söylemek gerekir. Bir Kuşak Bir Yol girişimi çerçevesinde, BAE’nin önemini artıran unsurlardan birisinin de, Körfez’deki en büyük konteyner limanlarından birisi olan Cebel Ali limanının Dubai’de bulunmasıdır. 

Gerek pragmatik temayüller gerekse de bir politika tercihi olarak kurulmuş olan BAE-Çin ortaklığı, Körfez jeopolitiğinde BAE’nin önemini artırırken, Çin’in de elini güçlendirmektedir. Fakat, iki ülkenin ekonomisi karşılaştırıldığında ve küresel politikadaki konumları değerlendirildiğinde çok açıktır ki BAE, Çin ile yetinebilecekken, Çin, BAE ile yetinemeyecektir. Bir tarafın diğer tarafa olan bağlılığının daha yüksek olduğu ikili ilişkiler her zaman patronaj ilişkisine dönüşmeye de meyilli olabilecektir. Bu sebepten, ivmelenen BAE-Çin ortaklığı özellikle BAE için tehlikeleri de beraberinde getirebilecektir. 

[email protected]