Gezi protestoları bir ‘moral panik’ mi?

Doç. Dr. Ahmet Uysal - Sosyolog, Stratejik Düşünce Uzmanı / [email protected]
29.06.2013

Ortaya çıkışına ve özelliklerine göre Gezi protestolarını “moral panik” olarak değerlendirmek gerekir. Moral panik kavramı, bazı toplumsal sorunların abartılı korkulara yol açtığı durumları anlatmaktadır.


Gezi protestoları bir ‘moral panik’ mi?

Bir toplumsal olay, farklı sosyolojik teorilere göre incelenebilir. Türkiye’de ansızın patlak verip dünyayı ve ülke gündemini meşgul eden Gezi Parkı protestoları da önemli bir sosyolojik olay olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tür olaylara Çatışma Teorisi, İşlevselcilik ve Toplumsal İnşacılık teorileri açısından yaklaşıldığında farklı sonuçlara ulaşılır. Her kuramının kendince güçlü olduğu yönler vardır. Örneğin, Gezi protestolarını çıkar çatışması, yapısal gerginlik ve sorun tanımlaması olarak farklı biçimlerde ele almak mümkündür. Bu yazıda, Gezi protestolarının bir “moral panik” olduğu tezinden hareketle analiz edeceğiz. Toplumsal hareketler bir değişimi gerçekleştirmek (ya da engellemek) amacıyla ortaya çıkıp süreklilik taşıyan oluşumlardır. Modern demokrasilerde protestolar ve toplumsal hareketler oldukça yaygın olduğu için bu toplumları “hareket toplumu” olarak tanımlayanlar olmuştur [1]. Çünkü protesto ve sivil oluşumlar demokrasinin bir parçasıdır ve anti-demokratik ülkelerdeki gibi silahla bastırmak yerine şikayetlerin dile getirilmesine izin verilir. Türkiye’de barışçıl protestoların olması demokratikleşmenin de bir göstergesidir.  

Gezi protestolarının kalıcı bir harekete dönüşüp dönüşmeyeceği henüz belli değildir. Ancak son on yılda ülkemizde gerçekleşen gelişmelere ve AK Parti Hükümeti’nin politikalarına direnç gösterdiği görülmektedir. Kemalist Cumhuriyet’in elitist, Batıcı ve laikçi geleneğine karşı halk tabanlı, muhafazakar demokrat bir oluşum niteliğindeki AK Parti, bir toplumsal hareket sayılabilir. Gezi protestoları da AK Parti’ye karşı olduğu için karşı hareket özelliği taşımaktadır. Ancak, kalıcı olup olmayacağına göre farklı kavramsallaştırma yapılabilir.

Korku ve panik havası...


Ortaya çıkışına ve özelliklerine göre Gezi protestolarını en doğru şekilde “moral panik” olarak değerlendirmek gerekir. Moral panik kavramı, bazı toplumsal sorunların abartılı korkulara yol açtığı durumları anlatmaktadır. Moral panikler (ahlak panikleri veya İngilizcesiyle moral panic), güncel anlamıyla “toplumda ahlak elden gidiyor” paniğidir. Muhafazakar özellik taşıyabileceği gibi laik ahlakın tehdit altında olduğu şeklinde de görülebilmektedir. Moral panik, medyada veya siyasi alanda gerçektekine oranla abartılmış tehdit algısı içerirler ve toplumsal olarak kurgulanmış sosyal problemlerdir [2]. Moral paniklerin bazı somut temeli ve gerekçesi olsa da gerçeğin çok üzerinde bir korku ve tepki gösterilmesine yol açtıkları bilinmektedir. Batı’da Satanizm ve uyuşturucu konusunda ara sıra ortaya çıkan panik havası, Türkiye’de benzer şekilde misyonerlik ve eski irtica korkuları örnek gösterilebilir. Moral panikler konusunda daha önce kitap kaleme alan Erich Goode ve Nachman Ben-Yahuda [3], toplumsal sorunların abartılı bir şekilde kurgulanmasına dikkat çekmişlerdir. Bir soruna verilen tepki sorunun oluşturduğu tehdide göre abartılı olabileceğine ve ciddi bir tehdit olmadığı halde bile sorunların bazı kesimlerce ciddi korkular yaratabileceğine işaret etmektedir. Bu “panik” dönemleri, genelde kısa sürse bile toplumun kültür ve siyasetinde önemli izler bırakabilmektedir. 

Moral paniklerde, bir konunun kamuoyunda sorun haline gelmesi için çok yaygın veya zararlarının çok fazla olması gerekmez. Etkili bir toplumsal kesim fazla yaygın olmayan o konuyu sorun haline getirebilir. Gezi protestoları bu panik tanımına oldukça uymaktadır. Çünkü bir yandan çevre ve park konusunda gerçek bir tehdit değildi ama medya ve geziye destek veren örgütler tarafından abartılı bir tehdide dönüştürüldü. Böyle bir ağaç kesimi tehdidi gerçek bile olsa, gösterilen tepki çok abartılıydı çünkü Türkiye’de ilk kez ağaç kesilmediği gibi protestolara karşı polisin kullandığı ilk şiddet değildi. 

Moral panikler endişe, düşmanlık, ihtilaf, orantısızlık ve değişkenlik özelliği taşırlar [4]. Moral paniklerde endişe ve korku gereğinden fazladır ve sorunun kaynağı olarak görülen guruplara karşı büyük ölçüde önyargılardan kaynaklanan büyük husumet duygusunu ortaya çıkarır. Erdoğan’ın “dindar gençlik” söylemi, milli içkinin rakı mı ayran mı olduğu tartışması, AK Parti’nin meclisten içki satışını sınırlayan yasa geçirmesi gibi söylem ve düzenlemeler Gezi Parkı’nda ağaç kesilmesi konusu ile birleştirilerek “yaşam tarzım elden gidiyor” paniğine dönüştürülebilmiştir. Bu mücadelede laik yaşam tarzının öncüleri olan sanatçı ve aydınların ön safta yer alması tesadüf değildir. Çünkü toplumda panik haline gelen korkuları sürdürme konusunda çıkarları olan laik ‘ahlak savunucuları” önemli rol oynamaktadırlar.

Goode ve Ben-Yahuda’ya (1994:159) göre, moral panikleri açıklayan teoriler temelde iki eksen üzerine açıklamalarını temellendirirler: (a) değerler-çıkarlar ekseni, (b) halk-elitler ekseni. Gezi protestoları sınıfsal olarak daha çok elit kelimelerle ilgilidir çünkü gösterilere daha çok üst ve orta sınıftan vatandaşlar rağbet göstermiştir. Alt kesimlerin sorunu olan iş ve aş konuları ön plana çıkmadığı için çıkar konusundan ziyade değer yargıları tarafında yer almaktadır. Ancak, özellikle yaşam tarzı yanında elit grupların maddi ve manevi çıkarları da söz konusu olmuştur. Çünkü protestolar hızlı bir şekilde ağaç ve çevre konusundan çıkıp laik yaşam tarzını koruma söylemine dönüşmüştür. AK Parti Hükümeti’nin muhafazakar uygulamalarına göre bir süredir birikmekte olan tepkilerin bir panik havasına dönüşmesi ile sonuçlanmıştır. 

Muhafazakarlaşmaya direnç


Gezi paniğinde alt-halk kesimleri az da olsa bulunmaktadır. Gezi protestolarının bu ayağında genel olarak muhafazakar olan alt sınıfın yaygın eğitim ile daha laik yetişen çocukları yer almaktadır. Diğer taraftan daha çok mezhepsel bir tepki ile hareket eden Alevi kesimin bir kısmının ilgi gösterdiği de gözlenmektedir. Elit kesim olarak bazı büyük sermaye sahiplerinin, sanatçıların ve yazar-çizerlerin Gezi’ye destek verdiği dikkate alındığında halk kesimlerinden daha çok elit kesimlerin tepkisi olarak görülebilir. 1990’larda medyada çokça rastladığımız “irtica kampanyaları” da moral paniğe örnek gösterilebilir. Ancak Gezi paniği ile arasında önemli fark vardır. Eski irtica kampanyaları değişimi engellemek üzere dindar kesimin kültürel, sosyal ve siyasi talepleri üzerinde baskı oluşturmak ve engellemek üzere yapılmaktaydı. Gezi paniği ise gerçekleşmekte olan veya gerçekleşmesi muhtemel muhafazakarlaşmaya direnç olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumsal hareketler genelde muhalif oldukları Gezi protestoları bir anlamda toplumsal harekettir. Ancak, AK Parti siyasete hakim olduğu halde kültürel kodlar ve kamusal alanda laik Kemalist söylemin etkisi altında olduğu için Gezi eylemleri Hükümete karşı olmasıyla toplumsal hareket sayılır, diğer yandan statükocu olduğu için anı de bir karşı-harekettir. 

Kolektif eylem teorisyenlerinden Amerikalı Sosyolog Neil Smelser [5] bir eylemin ortaya çıkması için farklı şartların oluşması gerektiğini orta koymuştur. Bu şartları Gezi protestolarına uygulamak mümkün ve yararlı olacaktır.  (a) Yapısal kolaylık: Türkiye demokratikleştikçe protesto yapmak daha kolay ve kabul edilebilir hale gelmiştir. İstanbul’un ve Taksim’in protesto buluşmaları için kolay ulaşılabilir bir mekan olması da Gezi protestolarını kolaylaştırıcı bir rol oynamıştır. (b) Kızgınlıklar: AK Parti’nin muhafazakar politikalarından rahatsız olan önemli bir kesimin varlığı söz konusudur. Bu kızgınlıklar gerçek olduğu kadar kurgulanmış veya abartılmış olabilmektedir. (c) Yapısal gerginlik: AK Parti’nin peş peşe seçim kazanması dolayısıyla gelecek seçimlerden fazla umudu olmayan muhalif kesimlerde ciddi tepki birikimi olmuştur. (d) Tetikleyici olay: Gezi Parkı’nda ağaçların kesildiği söylentisi ciddi bir tetikleme işlevi görmüş ve ilgili ilgisiz bir çok kesimi Taksim’e çeken bir kampanyaya dönüşmüştür. 

(e) Güvenlik güçlerinin hareketleri: Polisin göstericilere karşı kullandığı orantısız şiddet görüntüleri ters etki yaparak eylemlere kızgınlığı ve protestolara katılımı artırmıştır. (f) Harekete geçirme: Toplum kesimlerini harekete geçirmek için örgütlenme, maddi imkan, eleman ve bilgi-beceri gerekmektedir. Bu kaynaklar bir yandan CHP’nin altyapı ve söylemsel katkısı yanında, bazı meslek örgütlerinin, işadamı, aydın ve sanatçıların desteği önemli bir katkı sağlamıştır. Reklam ajansları ve hackerlar dahil bir çok örgütün, lojistik ve taktiksel destek sağladığı görülmektedir. Diğer taraftan, diğer toplumsal hareketlere fazla önem vermezken, hem ulusal hem de uluslararası medyada verilen önem ve destek de Gezi protestolarının etkisi artmıştır. Diğer protestolar, kumanya, çadır ve diğer gereklerin lojistiği için ciddi kaynak sıkıntısı çekerken, Gezi protestolarına farklı gruplardan beklentinin üstünde kaynak sağlanması etkinliğini artırmıştır. Örneğin, başka bir hareketin New York Times Gazetesi’ne reklam vermesi ciddi maddi yük gerektirirken, Gezi’de bu kaynak kolayca sağlanmıştır.

Sonuç olarak Gezi olayları diğer protestolardan farklı olarak toplumsal tabanı dar bile olsa güçlü kesimlerden ciddi kaynak devşirebildiği için sürdürülebilmiştir. Gezi Parkı’nda bazı ağaçların kesilmesi ile başlayıp laik yaşam tarzı konusunda büyük bir panik havası oluşturulması Moral Panik Teorisi ve Yapısal Gerginlik Teorisi ile doğru bir şekilde açıklanmaktadır. Ancak, masum göstericileri yönlendirmeye çalışan radikal gruplar protestocuları radikalleştirdiği için başlangıçta sahip olduğu sempati ve toplumsal desteği kaybetmektedir. Kamuoyunda desteklenen masum çevreci göstericilerle radikal sol örgütler arasında nasıl bir denge oluşacağı ve bu protestoların mirasını kimin sahipleneceğini henüz netleşmemiştir. Ancak ülkede ve dışarıda gündemi ciddi şekilde etkileyen Gezi protestolarının Türkiye siyasetinde bir iz bırakacağını öngörebiliriz. 

 

1. David S. Meyer & Sidney Tarrow. The Social Movement Society. Rowman & Littlefield Publishers.1997.

2. Richardson, James T. & Massimo Introvigne. “‘Brainwashing’ Theories in European Parliamentary and Administrative Reports on ‘Cults’ and ‘Sects’.” Journal for the Scientific Study of Religion. 2000. 12(1):47-59.

3. Goode, Erich & Nachman Ben-Yahuda. 1994. “Moral Panics: Culture, Politics, and Social Construction (Moral Panik: Kültür, Poltika ve Toplumsal İnşa). Annual Review of Socilogy 20:149-71.

4. a.g.e.

5. Neil J. Smelser, Theory of Collective Behavior. Mabu Press. 2011 (1962).