Girişimcilikte kritik bir dikey: Dijital oyun sektörü

Dr. Hülya Bulut / Marmara Üniversitesi
27.02.2022

İyi bir geliştirme gücümüzün olduğu hepimizin malumu. Oyun ekosistemi Türkiye'de büyük hız kazandı. Bu alanda Türkiye, özellikle 2018 ve 2021 yılları arasında sergilediği potansiyeli itibarıyla dikkat çekici ülkelerden biri konumuna geldi.


Girişimcilikte kritik bir dikey: Dijital oyun sektörü

Son 10-15 yılda artan ve pandemi sürecinde zirveye çıkan dijitalleşme, sektörleri ve iş modellerini hızla değiştirmekte, dönüştürmekte. Dijitalleşmedeki bu son derece hızlı yaygınlaşma, başta yazılımcılar ve yazılım geliştiriciler olmak üzere, IT sektörünün pek çok alanına ve tüketicilere yeni imkanlar sağlamaya devam ediyor, ki tüm bunlar hem dünyada hem de Türkiye'de dijital/mobil oyun pazarına büyük bir motivasyon ve hareket getirdi.

Mobilitenin önemli bir mega trend olduğu bir çağda, bilgi güvenliği, bilgi güvenilirliği ve bilgi mahremiyetinin eşlik ettiği mobil teknolojiler ise hayatın neredeyse hemen her noktasında insanlara dokunmaya ve değer katma vaadi ile onların hayatlarında yer almaya çoktan başladı bile. Bugün ulaştığımız noktada, mobil oyun ve uygulamaların toplumun her kesiminden farklı insanların ilgisini çektiğini söylemek hiç de yanlış olmaz. Çocuk, ergen, genç, yaşlı, eğitimli, eğitimsiz, kadın, erkek, varsıl, yoksul... hemen herkes az veya çok bu sektörden nasibini alıyor. Nitekim İrlanda, İngiltere ve İskoçya gibi kuzey ülkelerinde yaşayan yetişkinlerin en az yarısının bu oyunlara ve uygulamalara düşkün olduğu biliniyor.

125 milyar saat oyun videosu

Dijital/mobil oyun alanında yaşanan değişim aslında pandemi öncesinde de kendisini hissettirmeye başlamıştı. Sadece oyun oynamaya değil, oyun geliştirmeye de ilgi artmaya başlamıştı. İlginç bir veri olarak, 2020 yılında YouTube platformunda oyun kategorisinde yer alan videoların toplam izlenme süresinin 125 milyar saate yaklaştığını söylemek mümkün. Ayrıca özellikle mobil oyunlara dair içerik sunan kanalların takipçilerinde de şaşırtıcı düzeyde artış yaşanmış durumda. Hemen herkes oyunların büyüsüne kapıldı.

Kısacası son birkaç yıldır mobil uygulamalar arasında en dikkat çekici ve en hızlı büyüyen alan mobil oyun kategorisi oldu. Sektör için istatistik yayınlayan ve gelecek tahmininde bulunan birçok kaynağa göre sektördeki büyüme oranları son derece çarpıcı; yüzde 30-50 arası değişiyor! Mobil oyunlar, küresel oyun sektörünün artık yüzde 50'sini oluşturuyor (Newzoo Küresel Oyun Pazarı Raporu). Tabii buna imkan veren en önemli husus ise akıllı telefon ve cihazların yaygınlaşması, dünya çapında hemen herkese gerek birinci gerekse ikinci el satış noktalarından insanlara ulaşmış olması.

Unutmamamız gereken diğer bir husus da, bu alanda çok hızlı değişen ve gelişen iş modellerinin olması. Mobil oyun sektörü, uygulama geliştiriciler için bir an önce uluslararası piyasalara açılma ve ticarileşme konusunda önemli ve çekici avantajlar sağlıyor. Günümüzde bir oyunun, nerede tasarlanıp geliştirildiğinin de pek bir önemi bulunmamakta. Dijitalleşmenin sağladığı olanaklar ve sunduğu platformlar sayesinde, örneğin Türkiye'de herhangi bir ilde, ilçede, köyde bulunan bir geliştirici hiç yorulmadan oyunlarını dünyanın dört bir yanındaki meraklılara, oyunculara kolayca ulaştırabiliyor.

Dijital dağıtım öncelikli

Ayrıca Google'ın sunduğu "Market Finder for Apps" gibi enstrümanlar sayesinde, oyun geliştiriciler ayrıntılı pazar analizlerinden de yararlanabiliyor. Bu veriler ışığında, daha global ve ölçeklenebilir iş planı oluşturup, en yüksek potansiyele sahip pazarları seçebiliyor, amacına ve kapasitesine uygun bir şekilde alan odaklı çalışabiliyor. Fiziksel (donanımlı) oyun satışları da hızlıca düşmekte, çün ki dijital satış ve dağıtım giderek daha fazla benimsenmiş durumda. Gerek geliştiriciler gerekse oyuncular açısından ekonomik olan bu artık. Bu bağlamda yayıncıların (game publishers) pazarlama stratejilerini belirlerken dijital dağıtıma öncelik vermeleri ağırlık kazanıyor. Ayrıca gelir modellerinin değişmesi, oyunların ticari yaşam döngüsünü ve oyun mekaniğini fazlaca etkiliyor.

Mobil oyunların öncülük ettiği ücretsiz (freemium) modeller revaçta. Tabii bu modellerde de gelir trafikten, veriden, reklamdan veya oyun içi mikro alışverişten oluyor. Tabii kişi başına birkaç dolar olsa da, oyuncu sayısı milyonları, hatta onlarca milyonu buluyor. Karantinanın getirdiği "eve hapis" döneminin yarattığı koşullar, hepimizde Netflix gibi platformlar üzerinden film ve dizi izleme gibi bireysel davranışları artırdı. İlginç bir biçimde bu izolasyondaki başarıda, oyunlar aracı olarak görüldü. Kısacası çoklu kullanıcı tabanı bulunan sanal oyun alanları, oyuncuların sosyalleştiği buluşma alanları olarak da işlev görmeye başladı. Sanki kahveye gitmek, taş oynamak, konser salonunda bulunmak gibi. Oyun geliştiricilerin bu yeni dinamikleri ve farklı teknolojileri değerlendirdiğini de vurgulamak lazım, çün ki onların hayal gücü ve girişimcilik kabiliyetleri çok yüksek. Tabii bundan sonraki sıçramanın bulut teknolojilerine taşınan oyun platformları ve altyapıları olduğunu beklemek hiç de zor değil. Yenilik kapısı bulut teknolojisi olabilir.

Türkiye sektörün neresinde?

Şimdi gelelim sorumuza: Türkiye oyun dünyasının neresinde? Bu dünyada daha çok geliştirici (üretici) olarak mı, yoksa oyuncu (tüketici) olarak mı yer alıyor? mi? Aslında iyi bir geliştirme gücümüzün olduğu hepimizin malumu. Oyun ekosistemi Türkiye'de büyük hız kazandı. Bu alanda Türkiye, özellikle 2018 ve 2021 yılları arasında sergilediği potansiyeli itibarıyla dikkat çekici ülkelerden biri konumuna geldi. Yeni şirketler, sıra dışı oyunlar ve satışlar oluştu. Pandemi sürecinde, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye de, oyunda coştu. "Gaming in Turkey" tarafından hazırlanan "Türkiye Oyun Sektörü 2020 Raporu"nda yer alan son derece ilginç sonuçlar bu durumu adeta teyit ediyor:

Mezkür rapordaki detaylara göre, ABD'li oyun devi Zynga'nın Türkiye'deki Peak Games'i 1,8 milyar dolara, Rollic Games'i 168 milyon dolara satın alması, yani Türkiye'nin oyundan başlamak üzere Unicorn çıkartması hepimizi uyandırdı. Sonuçta, oyun sektörü en fazla yatırım alan teknoloji dikeylerinin ilk sırasında yerini almış oldu. Türkiye'de oyuncu tarafı da şaşırtıcı: Yaklaşık 40 milyon oyuncu var. Toplam sektör büyüklüğü 1 milyar dolar civarında, bunun yarım milyar doları ise mobil oyun pazarı.

Oyun sektörünün potansiyeli

Türkiye'deki mobil oyuncuların en sevdiği oyun türlerine oranları itibarıyla da bakacak olursak, çoklu seçenekli anket sonuçlarına göre sıralama şöyle: yüzde 50 ile aksiyon ve macera, yüzde 46 ile puzzle, yüzde 45 ile yarış oyunları. Bugün Türkiye'de 33 milyon mobil oyuncu, 20 milyon bilgisayar oyuncusu, 16 milyon konsol oyuncusu bulunuyor. Erkek oyuncuların payı yaklaşık yüzde 55, kadınlar ise yüzde 45 ile beklentinin üzerinde. Türkiye'de nüfusun yüzde 66'sı telefonda günde en az bir kere oyun oynuyor. Yetişkinler ise yüzde 79 oranında mobil oyun oynuyor. Bu oran, birçok Avrupa ülkesinden daha yüksek! Yaklaşık 175 bin yayıncının 3 bine yakını Türk. 9 bine yakın oyunumuz var ve bunların puanlarının ortalaması dünya ortalamasından yüksek, gayet iyi durumdayız: 5 üzerinden 4!

Bu istatistikler, Türkiye'deki oyun sektörünün potansiyelini açık bir şekilde ortaya koymuyor mu? Şirketler para kazandıkça, girişimciliği öğrendikçe, yatırımcıyla eşleştikçe, şirketi satıp çıktıkça daha çok sayıda genç sektöre giriş yapmak için fırsatları kolluyor. Özel şirketler, teknoloji devleri, üniversite ve teknoparklar daha çok kuluçka merkezi kurmaya, eğitim ve mentorluk desteği sağlamaya, kaynak akıtmaya ve hızlandırma programları açıklamaya başladı.

İlginç bir boyut ise artık sektöre gelen yatırımlar da küresel, oyun şirketlerinin elde ettiği kazançlar, gelirler de küresel... Kısacası oyun yaparak para kazanan hemen her şirket, gelirlerinin yüzde 90'ından fazlasını yurtdışından elde ediyor. Buna hizmet ihracatı diyoruz. Anlayacağımız, önümüzde dev bir sektör duruyor. Yani pasta oldukça büyük. Şüphesiz ki daha iyisini ve daha fazlasını yapma olanağımız da var. Şu son sözle bitirelim: Türkiye artık dünya oyun sektörünün yatırım radarında net bir biçimde görünen ülkelerden biri. Dolayısıyla, yeni iş birliklerine, ortaklıklara, yatırımlara şahitlik edeceğimize kesin gözüyle bakabiliriz. Bunun anlamı, daha fazla rekabetçi bir ekonomi, daha fazla istihdam, daha fazla ücret, daha fazla kar, daha fazla vergi geliri, daha fazla büyüme, daha fazla yatırım...

[email protected]