Göktürk Kağanı'nın ‘bilicisi ve yardımcısı' bilge vezir Tonyukuk

Prof. Dr. Haşim Şahin / Sakarya Üniversitesi
16.10.2020

Tonyukuk'a göre toplum birlik ve beraberlik içinde olmalı, töresine bağlı olmalıydı. Güçlü olmanın ve düşmanlara galip gelmenin yolu buydu. “Yufka olanın delinmesi kolay imiş. İnce olanı kırmak kolay. Yufka kalın olsa delinmez, İnce yoğun olsa kırmak zor imiş” diyerek birlik ve beraberliğe açıkça vurgu yapmıştı.


Göktürk Kağanı'nın ‘bilicisi ve yardımcısı' bilge vezir Tonyukuk

Tarih boyunca büyük başarılar kazanan, dünya siyasetine siyasi, ekonomik ve kültürel olarak yön vermiş, kendilerinden sonra gelen devletlere örnek teşkil etmiş büyük devletlerin, zirveye ulaşmalarında idarî, askerî ve ilmî bütünlük önemli bir yere sahiptir. Devletlerin büyümesi sadece hükümdarların değil, aynı zamanda yönetim ve bürokrasinin, eğitim kurumlarının ve sosyal müesseselerin de uyum içerisinde çalışmasıyla ilgilidir. Devlet yönetiminde sultanın en büyük yardımcısı ülkeyi her yönüyle idare eden veziridir. Türk devletlerinin tarihsel seyrinde tarih kaynaklarında bilge kişilikleri, devlet için yaptıkları fedakarlıklarla anılan ve övülen Tonyukuk, Nizâmülmülk, Çandarlı Halil Paşa, Sokullu Mehmed Paşa, Köprülü Mehmed Paşa gibi büyük vezirlerin isimlerini pek çok insan duymuştur. Bu vezirler görev yaptıkları Türk devletlerini zirveye taşımışlar, ordunun başında yaptıkları fetihlerle sınırları genişletmişler, kültürel faaliyetlere destek vererek medeniyetin seyrine hatırı sayılır katkı sağlamışlardı.

Adı geçen büyük vezirlerin böylesine önemli konuma sahip olmalarına rağmen haklarında yazılan kitapların yahut akademik çalışmaların yok denilecek kadar az olması Türk tarihçiliğinin önemli bir eksiğidir. Bu isimlerden ilki olan Tonyukuk’un sadece Orhun Abideleri ile ilgili yapılan çalışmalar kapsamında dilciler tarafından konu edinilmesi, tarihçiler tarafından biyografisinin oluşturulmaması ve söz konusu abidelerin tarihçi gözüyle okunmaması da yine önemli bir eksiklik kabul edilebilir. UNESCO tarafından 2020’nin Tonyukuk yılı ilan edilmesi Göktürklerin bilge vezirini bir kez daha hatırlamamıza vesile olsa da pandemi nedeniyle neredeyse hiçbir etkinlik yapılmamış olması da yine onun gölgede kalmasına neden olmuştur. Peki, Tonyukuk gerçekte kimdir? Türk Tarihinde ne gibi bir yeri vardır? Bu günkü yazımızda onun hatırasını bir kez daha yaşatmak ve Türk tarihindeki önemine dikkat çekmek adına bu sorulara kısaca cevap verelim.

Hayatının erken dönemlerine dair kaynaklarda pek bilgi bulunmayan Tonyukuk, İkinci Göktürk Devleti adıyla da yaygın olarak bilinen Kutlug Devleti’nin en önemli devlet adamlarından birisiydi. Onun hayatının en önemli kaynağı, Bayn-Tsokto bölgesinde bulunan, bizzat sağlığında adına yazdırdığı yazıttır. Bilge Kağan’ın Göktürk tahtında bulunduğu dönemde oluşturulan bu yazıt, Köktürkçe yazılmış olup dört cepheli iki anıttan meydana gelmekteydi.

İstihbarat teşkilatı kurdu

Yazıtta belirtildiğine göre Tonyukuk, Türklerin Çin hakimiyeti altında bulunduğu dönemde Çin’de doğmuştu. Bu durumun ne kadar sürdüğü tam olarak bilinmemekle beraber bu esareti sona erdirerek bağımsızlığını kazanan ve yaptığı fetihlerle hızla ülkesinin sınırlarını genişleten Kutlug Kagan’ın en büyük yardımcısı daha en başından beri Tonyukuk’tu. O, Kağan’ın talebi doğrultusunda Göktürk hizmetine girmişti. Bilge vezir hem iyi bir savaşçı hem de iyi bir stratejistti. Çin’de doğmuş olmasına rağmen, Türklerin geleneksel yaşam tarzını ve savaşçı karakterini benimsemişti. Onun hayatı boyunca çok sayıda savaşa katıldığı, Göktürk ülkesi için büyük fedakârlıklar yaptığı yazıtında ana hatlarıyla anlatılır. Mesela, Kutlug Kagan zamanında Kuzey Çin’deki Yün-çu eyaletine yapılan akına katılmış ve Oğuzlar üzerine yapılan bir baskını da organize etmişti. Türklerin efsanevi başkenti Ötüken’in ele geçirilmesine de büyük katkısı olmuştu. Ötüken’i ele geçiren Kutlug Kagan, kardeşi Kapgan’ı yabgu Tonyukuk’u ise, aygucı ilan etti. Aygucı o dönemde vezirlik yahut başbakanlık görevine karşılık gelen bir unvandı. Kapgan Kagan devrinde Göktürk Devleti’nin sınırları doğuda Kerulen ve Onon nehirlerine, batıda Altay dağlarına kadar genişledi. Yapılan fetihlerde başı çeken isimlerden birisi de Tonyukuk’tu.

692’de ağabeyinin ölümü üzerine Göktürk tahtına çıkan Kapgan Kagan, devlete en parlak devrini yaşattı. Kapgan, fatih anlamına gelen bir isimdi. Kapgan Kagan adını hak edercesine büyük fetihler yapmış ve 716 yılındaki bir savaşta öldürülünceye kadar 24 yıl boyunca Göktürkler’i Orta Asya’nın en güçlü devleti haline getirmişti. Bu dönem aynı zamanda Tonyukuk’un da altın çağıydı. Ordunun ve diplomatik işlerin kontrolü onun kontrolündeydi. Yazıtındaki bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla güçlü bir istihbarat teşkilatı kurmuştu. Bu sayede düşmanlarını yakından takip edebiliyor, olası bir saldırıya yahut ittifaka karşı önceden tedbir alıyordu.

Hazineye katkıları

Yazıtındaki: “Türk milletinin Demir Kapı’ya, Tinsi oğlu denilen dağa ulaştığı hiç yokmuş. O yere ben, Bilge Tonyukuk ulaştırdığım için sarı altın, beyaz gümüş, kız, kadın, eğri deve, mal zahmetsizce getirdim” şeklindeki sözleri onun ülkenin sınırlarını genişlemesine, elde ettiği ganimetlerle devlet hazinesinin zenginleşmesine yaptığı katkıyı somut bir şekilde ortaya koyar.

716’da Kapgan Kagan’ın ani ölümü siyasi açıdan kısa süreli de olsa bir kaosun çıkmasına neden olduğu gibi bilge vezirin de eski gücünü kaybetmesiyle neticelendi. Kapgan Kagan, ölümünden kısa süre önce oğlu İn-el Kağan’ın veliaht bırakmıştı. Tonyukuk’un da bu süreçte onun vasiyetine sadık kalarak İn-el Kağan’ı desteklediği anlaşılmaktadır. Babasının ölümünden sonra Göktürk tahtına çıkan İn-el Kagan, bu durumu kabullenmeyen Kül Tigin’in yaptığı bir darbe neticesinde tahttan indirilip öldürüldü. Kül Tigin, Kutlug Kağan’ın küçük oğlu olup babası öldüğü sırada yedi yaşındaydı. İleride Büyük Selçuklular ile Türkiye Selçukluları arasında yaşanacak olana benzer bir rekabet Göktürk Devleti’nde de yaşanmıştı. Kül Tigin devletin ilk kağanı ve büyük oğul olan Kutlug’un çocukları olarak devleti yönetme hakkının kendilerine ait olduğunu düşünüyordu. Bu nedenle kendisinden bir yaş büyük ağabeyi Bilge Kağan’ı tahta çıkardı. Bilge vezir bu kanlı darbe sırasında öldürülmedi. Vezirin canını kurtarmasında hem çok sevilip sayılan tecrübeli bir devlet adamı olmasının hem de Bilge Kağan’ın kayınpederi oluşunun etkili olduğu düşünülebilir. Bununla birlikte gerek kendi yazıtındaki ifadelerden gerekse döneme dair yazılan eserlerden onun artık devlet işlerinde pek etkili olmadığı, zaman zaman tavsiyesine başvurulan bir kimse olmaktan öteye gitmediği görülmektedir. Bilge Kağan ve Kül Tigin yazıtlarında Tonyukuk’un adından neredeyse hiç söz edilmemesi, böylesi kudretli bir vezirin icraatlarının göz ardı edilemeyeceği düşünülürse, bu siyasi süreçte oluşan gerginlik ile ilgili olmalıdır. Tonyukuk’un da yazıtında Göktürkler için yaptığı hizmetleri ısrarla vurgulaması, gece gündüz devleti için uyumadığını ifade etmesi bir anlamda bilge vezirin, bu itibarsızlaştırmaya ve nispeten kendisine muhalif iktidara karşı tarihe kazınmış bir savunması olarak değerlendirilebilir.

Sürgün mü edildi?

Onun anıtının Kül Tigin ve Bilge Kagan anıtlarından yaklaşık 320 kilometre yani on günlük mesafede olması, onun bu darbe sonrasında sürgün edildiği yahut kendi isteğiyle kabilesine geri dönüp hayatının geri kalanını orada geçirdiği izlenimi uyandırmaktadır. Bununla birlikte Tonyukuk’un eskisi kadar etkili olmamakla birlikte Bilge Kağan devrinde bazı olaylara müdahil olduğu, 725 yılında Göktürk ülkesine Çin elçisi geldiğinde onun da Kağan, Kağan’ın eşi olan kızı P’o-fu Hatun ve Kül Tigin ile birlikte orada hazır bulunduğu görülmektedir. Bilge Kağan, tahtta bulunduğu sürede kayınpederi Tonyukuk’a karşı son derece saygılıydı ve bazı konularda ona danışıyordu. Bilge vezir de devleti tehlikeye sokacağını düşündüğü bazı uygulamaları karşısında Bilge Kağan’ı uyarmaktan geri kalmıyordu.

Hayatının son yıllarını başkentten hayli uzakta geçiren Tonyukuk, 85 yaşlarında vefat etti. Bayla, Baga İnançu Yargan ve Apa Tarkan unvanlarını da taşıyan vezir çok sayıda savaş kazanmıştı. Bilge Kağan savunma amaçlı olarak bazı şehirleri surlarla çevirme kararı aldığında, bu hareketin Türk göçebe karakteristiğine uygun olmadığını, Göktürklerin sayıca Çinlilerden çok az olduğunu, göçebe yaşam tarzını terk edip yerleşik hayata geçmeleri halinde kolayca kuşatılıp yok edileceklerini söyleyerek onu bu kararından vaz geçirmişti. İbrahim Kafesoğlu’nun belirttiğine göre, yine o, Bilge Kağan’ın Taoist ve Budist dinine karşı ılımlı tavrına ve bu din mensupları için mabet yaptırma isteğine de karşı çıkmış: “Her ikisi de insandaki hükmetme ve iktidar duygusunu zaafa uğratır. Kuvvet ve savaşçılık yolu bu değildir. Türk milletini yaşatmak istiyorsak ne bu talimlere ne de tapınaklara ülkemizde yer vermeliyiz” diyerek bu davranışın da Türk karakterine uygun olmadığını belirtmişti.

Kağana asilik felaket getirir

Kendisini Kağan’ın “bilicisi ve yardımcısı” olarak tanımlayan Tonyukuk, kitabesinde Türk toplumuna bazı uyarılar yapmayı da ihmal etmemişti. Ona göre yok olmamanın temel şartı töreye/kanuna yani Kağan’a sıkı sıkıya itaat etmekti. Çünkü Kağan’ın yönetme yetkisi Tanrısaldı. Kağan’a itaat etmemek Tanrı’yı öfkelendirebilir bu da halkın felaketi olurdu. Vezir, yazıtında Türk toplumunu analiz etmiş, yapılan bazı hataların nasıl ölümcül sonuçlar doğurduğunu ortaya koymuştu. Ona göre toplum birlik ve beraberlik içinde olmalı, töresine bağlı olmalıydı. Güçlü olmanın ve düşmanlara galip gelmenin yolu buydu. “Yufka olanın delinmesi kolay imiş. İnce olanı kırmak kolay. Yufka kalın olsa delinmez, İnce yoğun olsa kırmak zor imiş” diyerek birlik ve beraberliğe açıkça vurgu yapmıştı.

Tonyukuk abidelerinde hayatı boyunca gerçekleştirdiği faaliyetlerinin özetini: “Tanrı korusun, bu Türk milleti arasında silahlı düşmanı koşturmadım. İl Tiriş Kağan kazanmasa ve ben kendim kazanmasam devlet de millet de yok olacaktı. Kazandığı için ve kendim kazandığım için devlet devlet oldu, halk da halk oldu. Ben kocaldım, yani yaşlandım. Herhangi bir ülkede kağanlı (yani bağımsız) bir halkın benim gibi bir devlet adamı var ise, ne gibi bir sıkıntısı olacakmış” dizeleriyle dile getirmiş, aynı zamanda yaptığı hizmetlerin devlet için ne kadar önemli olduğunu da vurgulamıştı. O, devlete hizmetini: “Kızıl kanımı dökerek, kara terimi koşturarak işi, gücü verdim hep” cümleleriyle yazıya dökmüştü. Tonyukuk verdiği bilgiler ile aslında devleti için her türlü fedakarlığı yapmaktan çekinmeyen bilge vezir, devlet aklı ve tecrübesini temsil eden bir ağsakal, güç ve kudretin simgeci ulu çınar imgesini ve akl-ı selimi temsil ediyordu.

[email protected]