Graham Fuller’in hayal kırıklığı

0
13.08.2016

Başarısız darbe girişimiyle birlikte Graham Fuller’in “Türkiye’nin uluslararası sistemde paryalaştığı” düşüncesini dile getirdiğini biliyoruz. Fuller’in ‘Arap Baharı ve Türkiye’ kitabı, bu hayal kırıklıklarının bir şeceresi olarak da okunabilir.


Graham Fuller’in hayal kırıklığı

İlkin Tunus’ta işsizlik sebebiyle Muhammed Buazizi’nin kendini yakmasıyla başlayan, başta Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Cezayir, Ürdün ve Yemen’de olmak üzere Moritanya, Suudi Arabistan, Umman, Irak, Lübnan ve Fas gibi hemen bütün Arap ülkelerinde baş gösteren mitingler, protestolar, halk ayaklanmaları ve silahlı çatışmaları içeren kapsamlı bir tarihi ve toplumsal süreç olarak adlandırılabilir Arap Baharı.

Bu süreçte otoriter yönetimlere karşı geniş kitlelerin özgürlük, demokrasi ve haysiyet arayışı olarak başlayan bu toplumsal sürecin Mısır’da askeri darbe ile Libya’da Kaddafi’nin öldürülmesi ve ülkenin kantonlaşmasıyla, Suriye ve Yemen’de dış güçlerin de taraf olarak yer aldığı bir iç savaşla sonuçlandığını görüyoruz.

Uluslararası sistemin içerdiği tüm dengesizliklerin ve ABD, Rusya, İngiltere, AB gibi küresel aktörlerin aralarındaki rekabetin kanlı yüzünün yansıdığı bir aynaya dönüşen Arap Baharı sürecinde ABD’nin Ortadoğu’daki nüfuzunun giderek azaldığını da müşahede ettik. Arap Baharı’nın Mısır’da askeri darbeyle, Libya ve Suriye’de kanlı iç savaşlarla Arap Kışı’na çevrilmesinin perde arkasında bunu görmek de muhtemeldir.

Bu darbe ve iç savaşlarla Ortadoğu’da zaten var olan karmaşa ve derin sarsıntılar giderek daha da şiddetlenmiş ve bu durumdan elbette Türkiye de kısmen etkilenmiştir. Amerikan RAND Corporation düşünce kuruluşunun daimi politik danışmanı, ABD Merkezi Haberlama Teşkilatı’nın eski başkan yardımcısı, FETÖ Terör Örgütü’nün lideri Fetullah Gülen’in ABD’ye yerleşim izni almasına aracı olan ABD devlet yetkililerinden biri olarak bildiğimiz Graham Fuller’in Arap Baharı ve Türkiye adlı kitabı Arap Baharı sürecinde Türkiye’nin dış poliik gündemini yorumlayan, Arap Baharı’nın Türkiye’ye etkilerini konu alan bir kitap.

Fuller kitapta öne sürdüğü analiz ve öngörüleri Arap devrimlerini ve Türkiye’nin bu kompozisyon içindeki konumunu tartışmaya açıyor. Görüşlerine katılsak da katılmasak da Fuller’ın tespit, tahlil ve önerileri Türkiye’yi doğrudan ilgilendirmektedir.

Paryalaşma söylemi

Fuller’in ilk baskısı 2014’te yayınlanan kitabında ve sonraki söyleşilerinde dile getirdiği birçok öngörünün aradan geçen zaman diliminde yanlışlandığını, bu yanlışlanma neticesinde de Fuller’in analizlerinde giderek hırçınlaştığını görmek mümkün. Özellikle FETÖ’yü aşırı derecede sahiplenmesi dikkat çekici.

Fuller, kitabının önsözünde son birkaç yıldaki gelişmeleri, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, iktidarının ilk yıllarında başardıklarıyla karşılaştırdığında bir nebze hayal kırıklığı içerisinde olduğunu; bölgeyi ve ülkeyi çok yakından tanıyan bir isim olarak, yine de Türkiye’ye olan kuvvetli inancının kendisini iyimser kıldığını belirtiyordu. Ama 15 Temmuz darbe girişiminin başarısızlığa uğramasıyla birlikte Fuller’in “Türkiye’nin uluslararası sistemde paryalaştığı” düşüncesini dile getirdiğini biliyoruz. Fuller’in hayal kırıklıklarının bir şeceresi olarak da okunabilir kitap bu sebeple.

[email protected]

Türkiye ve Arap Baharı Graham Fuller çev. Mustafa Acar Eksi, 2016

Descartes’in entelektüel kişiliği

Günümüzde en çok Yöntem Üzerine Konuşma ve Meditasyonlar adlı eserleriyle ilgi gören Fransız filozof ve matematikçi René Descartes (1596-1650), Rönesans’tan itibaren oluşmaya başlayan yeni bilim anlayışı ile yeni kültürün temel ilkelerini senteze ulaştıran düşünürdür. Çekişmeci bir karaktere sahip olan ve fikirleri nedeniyle kendisini eleştirenlerle sık sık polemiklere giren Descartes, Kilise tarafından cezalandırılmamak için yazdıklarını 30 yıl süreyle ortaya çıkarmamıştır. Descartes’ın teolojiye, felsefeye ve bilime yönelik geniş kapsamlı ilgisini ele alarak kariyeri boyunca entelektüel gelişmesinin izini süren kitabın yazarı Desmond M. Clarke ise, İrlanda Ulusal Üniversitesi’nde felsefe profesörü.

Descartes, Desmond M. Clarke, çev. Nur Nirven, Berkay Ersöz, İş Bankası, 2016 

Şeriati’nin ütopist kişiliği

Ali Şeriati öğrenci evlerinde ve İran devrimi öncesi Tahran’da Mutahhari ile birlikte kurduğu Hüseyniye-i İrşad’da verdiği seminerlerle etkili olmuş bir düşünür. Ali Şeriati’nin modern İslamcı düşünürler arasında tuttuğu yer ve bu düşüncelerin gelişimine yaptığı katkıyı göz ardı etmek yanıltıcı olur. Ali Şeriati’nin devrimci siyasi kişiliğinin onun ütopya aşığı olmasına sebebiyet verdiği besbellidir. Şeriati’nin daima, bir dava uğrunda ölmeyi arzu eden Marksist devrimcilerin bile, ideal bir davaya ait en değerli varlıklarını feda etmeye hazır olan metafizik idealistler olduğunu düşünmesinin sebebi de budur. Ali Şeriati’nin ütopist siyasi kişiliğini biyografisi eşliğinde okuyan bir çalışma Ali Rahnema’nın eseri.

Ali Şeriati - Bir Müslüman Ütopistin Siyasi Biyografisi, Ali Rahnema, Kapı, 201