Güçlü devlet, güçlü istihbarat

Faruk Önalan / Yazar
16.06.2019

Geçtiğimiz yıllarda siber saldırılar yüzünden ülkenin birçok yerinde yaşanan elektrik kesintileri, sık sık maruz kaldığımız finansal ataklar karşısında daha etkin olabilmemiz için istihbarat yapımızda değişime gitmekte yarar var.


Güçlü devlet, güçlü istihbarat

Güçlü devlet olma kriterlerinden biri hiç şüphesiz istihbarat yapısının güçlü ve sağlam olmasıdır. Türkiye de özellikle Nisan 2014 tarihinde yürürlüğe giren yeni Milli İstihbarat Teşkilatı kanunu sonrası istihbari noktada büyük atılım gösterdi. 

7 Şubat 2012’de görünüşte MİT’e karşı olsa da aslında hükümeti devirmeye yönelik kalkışmadan sonra Ak Parti hükümeti yeni MİT kanunu ile teşkilatın daha etkin çalışabilmesinin önünü açtı. (Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı’nın (GES), 2012’de tamamen MİT’e devredilip Sinyal İstihbarat Başkanlığı haline getirilmesi de çok önemli bir adımdı. ) Basına yansıyan ya da yansımayan gerek yurt içinde gerekse yurt dışında çok büyük operasyonlar yapıldı. Son yıllarda yabancı basında öne çıkan MİT aleyhindeki haberlerin temelinde de yapılan başarılı operasyonların olduğu şüphe götürmez bir gerçek. “Avrupa’da MİT adına çalışan binlerce ajanın” olduğuna dair haberler birçok kez manşetlerde yer aldı, almaya devam ediyor. Burada detaya inmeden önce, bugüne kadar hangi cenderelerden geçildi, ana hatlarıyla değinirsek; 

İsrail endişeli… 

Şenkal Atasagun’un emekli olmasından sonra 2005 yılında MİT Müsteşarlığına getirilen Emre Taner döneminde istihbaratta atılım dönemi başladı. Görev süresi 2010 yılına kadar uzatıldı ve sonrasında teşkilatın başına Dr. Hakan Fidan getirildi. Koltuğa oturur oturmaz, tarihte görülmemiş ve de teamüllerine uymayacak bir şekilde bir yabancı devlet başka bir devletin yaptığı atamaya açıktan sert tepki gösterdi. Hakan Fidan’ın atanmasından yaklaşık 10 gün sonra, İsrail Haaretz gazetesinde Amir Oren imzasıyla, “Türk istihbarat teşkilatının başına yapılan atamadan İsrail’in endişe duyulduğuna” dair bir makale yayımlandı. (http://www.haaretz.com/print-edition/news/israel-worried-by-new-turkey-intelligence-chief-s-defense-of-iran-1.294568 ) Hemen ardından dönemin İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak “Türk Mossad’ının başına Hakan Fidan’ı istemiyoruz.” açıklamasında bulundu. Sonrasında içerideki işbirlikçileri eliyle olaylar ardı ardına yaşanmaya başladı zira o dönem Ramazan Akyürek’in MİT’in başına geçmesi için kulis yaptıklarını canlı yayınlanan bir programda itiraf etmişlerdi. Neler mi yaşandı? 

Oslo görüşmeleri sızdırıldı. (Dünyanın her yerinde istihbarat örgütleri ülkelerinin menfaatleri gereği herkesle görüşebilir ki işin doğası gereği normal olan da budur. )

Uludere (Roboski) olayı, istihbarat vermemesine rağmen Milli İstihbarat Teşkilatı dolayısıyla Hakan Fidan’ın üzerine yıkılmaya çalışıldı. (Olayın henüz duyulmadığı, netleşmediği saatlerde Baransu, Uslu gibi isimler Fidan’ı suçlayan paylaşımlarda bulundular.)

7 Şubat 2012 tarihinde Hakan Fidan ve eski MİT yetkilileri ifadeye çağrıldı. (7 Şubat’tan günler öncesinden Zaman, Today’s Zaman gazeteleri bu konuda yazılar yazıp, paylaşımlarda bulundular.)

Gaziantep saldırısı; (MİT, bölge milletvekilleri dahil ilgili birimlere detaylı “hareketlilik” istihbaratı vermesine rağmen saldırı önlenmedi, Ramazan Bayramının ikinci günü dördü çocuk 10 vatandaşımız şehit oldu.)

Reyhanlı saldırısı; MİT, saldırı öncesi araç plakalarına kadar nokta istihbarat vermesine rağmen FETÖ mensubu dönemin savcısı Özcan Şişman, gelen istihbaratı işleme koymayıp sümen altı etmiş, saldırı sonrası maalesef 53 kişi hayatını kaybetmişti.

MİT tırlarının durdurulması; Reyhanlı saldırı istihbaratını sümen altı edip kılını kıpırdatmayan dönemin Adana Savcısı Özcan Şişman, 1 Ocak 2014 tarihinde Hatay Kırıkhan’da MİT tırlarını durdurarak büyük bir ihanete imza attı. 19 Ocak tarihinde ise bu sefer bir başka FETÖ mensubu, dönemin Adana özel yetkili savcısı Aziz Takçı, Adana Ceyhan’da yine MİT’e ait üç tırı durdurdu. Tırlarda görevli MİT personeline silah çekildi, yere yatırıldı hatta darp edildi. (Amaçları, Suriye konulu Cenevre toplantısı öncesi, Türkiye’yi yalan haberlerle zor duruma düşürmekti zira dışarıdaki patronlarından aldıkları emir bu doğrultudaydı.)

Paris’te üç kadın PKK’lının öldürülmesini MİT’in üzerine yıkmaya çalışılmıştı. (MİT aleyhinde sahte ses kayıtları, filigranlı sahte belgeler yayınladılar. Oysa PKK’lılarla işbirliği yaptıkları aşikar olan, (PKK’lı Rıza Altun ile görüşmeler vs.) binaya giriş çıkışların 24 saat izlediklerini belirten, hatta “ülkeye girenleri ayakkabı numarasına kadar biliriz” iddiasında bulunan Fransız istihbarat servislerinin olayı perdelemesi sorgulanmadı bile...)

Hakan Fidan ve MİT aleyhinde bir düğmeye basılmışçasına onlarca makale ardı ardına yayınlanmaya başladı. Hatta o kadar ileri gidildi ki, “Jewish Press” isimli bir İsrail sitesi, “Bir sabah arabasında özel bir sürprizi hak eden varsa o da Türkiye istihbarat şefi Hakan Fidan’dır”  cümlesiyle açıkça ölümle tehdit etti.

FETÖ operasyonları 

Tüm bu gelişmeler sonrası ana hedeflerden biri haline gelen Milli İstihbarat Teşkilatı, önceden de bahsettiğimiz gibi çok önemli ve başarılı operasyonlar gerçekleştirdi. Öne çıkanlardan bazıları; 

Kosova istihbarat servisi AKI ve MİT işbirliği ile yapılan operasyonda altı FETÖ/PDY mensubu yakalanarak Türkiye’ye getirildi. Bu operasyon ile FETÖ’nün Balkan yapılanmasına ağır bir darbe vuruldu. (Operasyon sonrası Kosova Başbakanı Ramuş Haradinay, İçişleri Bakanı Flamur Sefaj ve istihbarat servisi AKI Direktörü Priştineli Driton Gashi’yi görevden aldı.)

Gabon’da gerçekleştirilen operasyonda üç FETÖ/PDY mensubu yakalanarak Türkiye’ye getirildi. Yargılanmalarına hafta içi başlandı.

“Azerbaycan kasası” olarak tanımlanan bir FETÖ/PDY mensubu Azerbaycan’da MİT operasyonuyla Türkiye’ye getirildi.

Ukrayna’da  gerçekleştirilen MİT operasyonlarında FETÖ/PDY mensubu “Mersin iş  adamları İmamı” ve yine FETÖ/PDY mensubu sosyal medya uzmanı bir kişi yakalanarak Türkiye’ye getirildi.

Sudan’da gerçekleştirilen MİT operasyonunda FETÖ/PDY mensubu bir kişi yakalanarak Türkiye’ye getirildi.

MİT yurt dışı operasyonlarından en dikkat çekici ve önemlilerinden bir tanesi de Suriye’de Esed’in kalesi konumundaki Lazkiye’de gerçekleştirildi. 53 kişinin hayatını kaybettiği Reyhanlı katliamı planlayıcısı Yusuf Nazik yakalanarak Türkiye’ye getirildi ve katliam talimatını Suriye istihbarat servisi el-Muhaberat’tan aldığını itiraf etti.

MİT’in bir diğer önemli operasyonu da hiç şüphesiz Irak Sincar’da gerçekleştirilen, ABD istihbaratının gözetimi altındaki 4 PKK’lının geçtiğimiz aylarda yakalanarak Türkiye getirilmesiydi. Etkin pişmanlık kapsamında ifade veren örgüt üyeleri tutuklanarak cezaevine gönderildiler.

Bugünlerde gündemde olan bir diğer operasyon da Eylül 2018’de Moldova istihbarat servisi SIS ve MİT işbirliği ile gerçekleştirildi ve FETÖ/PDY soruşturması kapsamında yedi kişi yakalanarak Türkiye’ye getirildi. Bu arada dosyayı bekletmeden incelemeye alan AİHM, Moldova istihbaratının söz konusu kişilerin ulusal güvenliğe tehdit unsuru oldukların belirtmesine rağmen Moldova’nın hak ihlali yaptığı kararına vardı.  

Milli İstihbarat Teşkilatı, ulusal güvenliğimizi tehdit eden unsurlara karşı yaptığı operasyonları gayri meşru görüp tepki gösteren ülkeler ya da AİHM gibi kurumlar, CIA,  MI6, MOSSAD gibi istihbarat örgütlerinin yaptığı sınır ötesi operasyonları ise meşru görüyorlar. 

İsrail’in Dimona’daki nükleer fabrikasını dünyaya ifşa eden Vanunu’yu, Mossad’ın “bal tuzağı” operasyonuyla Londra’dan Roma’ya çekip (İngilizler kendi topraklarında operasyon istemiyorlardı) oradan yakalayıp Tel-Aviv’e getirmesi.

Prenses Diana’nın trafik kazasında ölümüne neden olduğu söylenen İngiliz SAS komandosu bir askerin MI6’nın Dubai’de düzenlediği bir operasyonla Londra’ya getirilmesi.

Mossad’ın Nazi subayı Eichmann’ı Arjantin’de düzenlediği operasyonla  yakalayıp Tel-Aviv’e getirmesi ve  idam etmesi. CIA’in, birçok ülkede operasyonlar düzenleyip insanları öldürmesi, Guantanamo gibi onlarca işkence merkezlerinde ölüme terketmesi..

Fransız istihbaratının Mali’de, Orta Afrika’da, Cezayir’de ölümlere neden olan yüzlerce operasyonları Buna benzer yüzlerce, binlerce örneği sıralayabiliriz… 

Fidan’ın tezi

Son olarak MİT’in yapısını da ele almakta fayda var. MİT Başkanı Dr. Hakan Fidan da tezini Amerikan, İngiliz istihbarat modellerini karşılaştırması üzerine yapmıştı. Burada odak nokta, istihbarat servisimizin, tıpkı CIA/FBI, MI6/MI5 benzeri iç ve dış istihbarat olarak ayrılması. Bunun yanında İngiliz GCHQ ve siber saldırılara karşı kurulan alt birim NCSC , Amerikan NSA gibi ve dahi finansal saldırılara karşı Finansal Güvenlik ve İstihbarat birimlerinin de hayata geçirilmesini son  derece önemli buluyorum. 

Geçtiğimiz yıllarda siber saldırılar yüzünden ülkenin birçok yerinde yaşanan elektrik kesintileri, sık sık maruz kaldığımız finansal ataklar karşısında daha etkin olabilmemiz için istihbarat yapımızda değişime gitmekte yarar var.   

 @farukonalan