Gülen Cemaati için dört seçenek

Prof. Dr. Medaim Yanık / İstanbul Şehir Ünv. Öğretim Üy.
15.02.2014

Cemaat bugüne kadar “savaş” seçeneğini uygulamaya devam etti. Bu siyaset oldukça riskli bir noktaya geldi. Benim kavrayışıma göre, Cemaat “kazan-kaybet oyununun” kaybedeni haline gelmeye başladı. Bu gidişle hem Ak Parti hem de Gülen Cemaati hasar almaya devam edecek ama nihai kaybeden Cemaat olacak. Cemaatin yeni bir siyasete ihtiyacı var.


Gülen Cemaati için dört seçenek

Gülen Cemaati’nin önünde dört ayrı seçenek duruyor. Sıcak savaşa devam. Düşük yoğunluklu, zamana yayılmış mücadele. Siyasal Parti’ye dönüşüm. Sivil cemaate dönüşüm. Her birinin anlamı ve sonuçları birbirinden farklı. Her bir seçeneğin artısı ve eksisi var. Cemaatin geleceğini, hangi seçeneği veya hangi seçeneklerin kombinasyonunu seçeceği belirleyecek.

Savaşa devam

Cemaatin şu ana kadar uyguladığı strateji bu. Sistemik, planlanmış operasyonlarla, hükümeti, özellikle de Erdoğan’ı iktidardan düşürmek, kendi vesayeti altında bir hükümet kurulmasını sağlamak. Bu strateji tam bir kazan veya kaybet oyunu. Kaybedenin her şeyini kaybettiği bir oyun. Kaybeden olmak bir işadamının iflas etmesi gibi.

Savaş seçeneğinin iki tane tanımlayıcı unsuru var. Birincisi, cemaat adına aktif operasyon yapmaya devam etmek. İkincisi, devlet içinde, kendi otonomisi ve karar mekanizması olacak şekilde kadrolaşmak. Örneğin MİT tırlarına yönelik operasyon tam bir savaş oyununun devam ettiğinin tipik bir göstergesi.

Cemaat bugüne kadar “savaş” seçeneğini uygulamaya devam etti. Bu siyaset oldukça riskli bir noktaya geldi. Benim kavrayışıma göre, Cemaat “kazan-kaybet oyununun” kaybedeni haline gelmeye başladı. Bu gidişle hem Ak Parti hem de Gülen Cemaati hasar almaya devam edecek ama nihai kaybeden Cemaat olacak. Cemaatin yeni bir siyasete ihtiyacı var.

Mücadeleye devam

Bu seçenekte cemaat açısından aktif ve sıcak savaştan, düşük yoğunluklu mücadeleye dönüşümü gerektiriyor. Bu seçenek, gerilimi düşürüp, mücadeleyi uzun vadeye yaymak anlamına geliyor. Bu metodun birincisinden temel farkı, devlet bürokrasisi içinde, kendi bağımsız örgütlenmeleri üzerinden operasyon yapılmamasıdır. Eğer bu yöntem seçilirse, Erdoğan’a yönelik yargı araçsallığı ile operasyon yapmak yerine, eleştirisel ve karşıt bir pozisyon alınıp, açık ve sivil yöntemlerle muhalefet edilir. Bu yöntem seçilirse, açık bir zafer duygusu yaşanmamış olsa da cemaatin sivil alanda varlığını sürdürmek mümkündür. Cemaat çekirdek kadrosuna döner. Biraz küçülür. Varlığını devam ettirir. Aynı zamanda muhalefete de devam eder. Ak Parti ve Erdoğan ile bu uzun süreli muhalefet hali, Gülen Hareketini zaman içinde büyütebilir de, küçültebilir de.

Siyasal parti’ye dönüşüm

Üçüncü seçenek ise siyasal bir partiye dönüşmektir. Cemaat kendi siyasal partisini kurarak, siyaset alanında Ak Parti ile mücadeleye girebilir. Bu seçenek de devlet içinde örgütlenerek, operasyon yapmaktan açıkça vazgeçmeyi gerektirir. Çünkü devlet içinde kendi karar alma mekanizması ile operasyon yaptığı her hal, parti kursa dahi, birinci seçenek yani savaş hali anlamına gelir. Siyasal partiye dönüşüm cemaate bir kaç farklı imkan ve zorluk getirir.  İlk olarak yasal hale gelmek mümkün olur. Ayrıca Cemaat eğer seçim sisteminde başarılı olur, toplumun çoğunluğunun oyunu alırsa, devleti yönetme hakkını da elde etmiş olur. Bu seçeneğin zorluğu lider ve kurumsal yapılarının direk ve açık parti siyaseti alışkanlığına sahip olmamasıdır. Kendini geliştirme becerisine sahip bu hareket, partileşme sürecine de uyum sağlayabilir. Bu durumda önlerindeki en büyük zorluk, küçük ve değersiz gördükleri Tayyip Erdoğan’ı siyaseten alt etmeleri gerekli. Eğer Erdoğan’ı siyaseten alt edemez ve baraj altı bir oy alırlarsa, marjinalize olabilirler.

Sivil cemaate dönmek

Gülen Hareketi’nin önündeki dördüncü seçenek ise sivil bir cemaate dönüşmek. Bu seçeneğin iki temel özelliği var. Birincisi, devlet bürokrasisi içinde kendine ait, ayrı bir mekanizmayla işleyen bir yapıdan vazgeçilmesidir. İkincisi de, ana uğraş alanının eğitim, sağlık, sosyal hizmetler ve dini öğretim gibi alanlara kaymasıdır. Siyasal alanla uğraş belirgin şekilde azaltılacak, zaten oldukça başarılı oldukları sivil alanlarda çalışmaya daha fazla emek vereceklerdir. Eğer siyaset alanı ile ilgili talepleri olursa, bunları açık, şeffaf, legal ve demokratik mekanizmalar içinde yapacaklardır.

Cemaatin varoluşundan beri sivil boyutu olduğu açık. Ama hiç bir zaman sadece sivil cemaat olmadı. Başından beri hem devlette ayrı bir kadrolaşmaya gitti, hem toplumda kök salmaya çalıştı. Yani eş zamanlı siyasal ve sosyal hedefleri oldu. Bu açıdan Gülen Cemaati bir “İslamcı hareket” olarak kabul edilmelidir. Silah kullanımına şiddetle karşı olan, ama hem toplumu hem devleti dönüştürmeye çalışan bir İslamcı hareket.

Gülen Cemaatinin şu anda birinci yöntem olarak tanımladığım “savaş yöntemini” uyguladığı açık. Sorulması gereken soru şu: Bu dört seçenekten hangisinin hem Gülen Hareketi’ne hem de bu memlekete daha hayırlı olduğu? Son dönemde yaşadıklarımızın bu memleketin dindarlarına maliyet doğurduğu açık. Belki zararın bir yerinden dönmek mümkün olur.

Psikolojik engeller

Gülen cemaatinin önünde parti yapılanmasına veya sivil cemaate dönüşmesinin önünde psikolojik ve yapısal engeller var. İlk önce 40 yıllık alışkanlıkları değiştirmek zor. Hem lider kadronun hem de cemaatin kurumsal kültürü ilk iki seçeneğe göre şekillenmiş. 40 yıldan sonra dönüşüm yaşamak, oldukça büyük bir çaba gerektirir.

İkinci psikolojik zorluk, tam hedefe ulaşmaya çok yakın olduğunu düşündüğün zamanda, vazgeçmek çok zordur. Bu hale psikoloji literatüründe “psikolojik tuzak teorisi” deniyor. Eğer bir otobüs durağında beklerken, otobüs normal zamanından gecikmiş ve siz beklemişseniz daha da bekleme eğiliminde olursunuz. Gecikmenin 10. dakikasında, ayrılıp gitmek yerine “bu kadar bekledim, biraz daha bekleyeyim” diye düşünülür. Bu psikoloji, stratejik körlüğe neden olur. Çöküşe veya kötüye giden şartları kavrayamayıp, o halde ısrara sebep olur. Bu psikolojiden dolayı birçok işadamı iflastan kurtulma şansını kaybeder. İflastan küçülerek kurtulma imkanı varken, iflasa gidilir. Cemaat 40 yıldır mücadele içinde. Tam da her şey onların istedikleri gibi gidiyordu. Sürekli başarı kazanarak, aşırı güven hali oluşmuştu. Şimdi son hamlelerinde tüm kazanımlarını kaybetme riski oluştu. Bu kaybedişi görmek ve kabullenebilmek çok zordur. Bir hamle daha yaparsam kazanabilirim psikolojisi baskın olacaktır. Küçülerek varlığını sürdürme stratejisi psikolojik olarak kabul edilemeyecek, içeriden kimse de bunu dillendirmeye cesaret edemeyecektir.

                         [email protected]