Gülümseyin: İşgal altındasınız!

Prof. Dr. Bayram Özer/ Ondokuz Mayıs Üniversitesi
14.06.2025

Pozitif psikoloji, Instagram'da güzel bir filtreyle paylaşılan sahte mutluluklar ya da “güne pozitif başla” sloganlarıyla sınırlı olmamalıdır ve öyle değildir. Yani pozitif olmak demek, gülümseyerek her şeye katlanmak değil, bazen dik durarak hayır diyebilmek, bazen de haksızlığa karşı en zarif şekilde karşı koymaktır. Kısaca pozitif psikoloji: “Umudunu kaybetme ama gerçeği de asla perdeleme!” anlamına gelmektedir.


Gülümseyin: İşgal altındasınız!

Prof. Dr. Bayram Özer/ Ondokuz Mayıs Üniversitesi

Medeniyetimizin köklü öğretilerinden biri "Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır" felsefesidir. Bu anlayış varlığı çirkinliklerden arındırarak bir kemal yolculuğuna çıkmayı, insanın hem kendine hem de çevresine güzellikle bakmasını öğütlemektedir. Ancak son yıllarda Batı menşeli bir kavram olan "pozitif psikoloji"nin yanlış yorumlanmasıyla, bu anlamlı ve hikmetli yaşam felsefesi yozlaştırılmış ve istismar edilmiştir. Bugün bize ait olan ve üzerine sayfalarca kitap yazılabilecek bu özlü söz ve asaletli düşünce, bize karşı uygulanan ve sistematik hâle gelmiş olan kültürel saldırıların üzerini örtmek için kullanılmakta, böyle yapılarak gerçekler çarpıtılmakta, hakikat değiştirilmekte, adalet ve cesaret yok sayılmaktadır. Bütün medeniyet tarihimiz boyunca kültürümüzü oluşturan bu kavramların yerine, pasif bir iyimserlik söylemi yerleştirilerek adına da "pozitif psikoloji" denilmektedir. Genel olarak zaten bu tür bozucu hareketler, masum ve güzel kelimelerle meşrulaştırılmaktadır. Bu şekilde ülke ve millet menfaatine olacak herhangi bir çaba, kimi zaman süslü kavramlar ve sahte iyimserlik maskesiyle perdelenerek, millî duyguların ve kültürel değerlerin çocuklara ve genç nesillere aktarılması engellenmektedir. Bu çarpık bakış açısına bağlı olarak, ölçüsüz bir hayvan hakları söylemi insanların sokakta güvenle yürüme hakkının önüne geçerken, kadın-erkek eşitliği adı altında erkek figürü düşmanlaştırılmaktadır. Bütün bu çarpıtmalar, iyimserlik kisvesiyle ve "pozitif psikoloji" jargonuyla meşrulaştırılmaktadır. Böylece hakikat yerine hoş görünen ama gerçekte zararlı söylemler, topluma yön vermeye başlamaktadır.

Kısacası; gülümseyin: İşgal altındasınız! çünkü bu süreç sessiz ve fark ettirilmeden yürütülen bir zihin işgalidir. Sizi kendi değerlerinize yabancılaştırarak, kendi ellerinizle kendi kimliğinizi silmenizi sağlayan bir düşünsel işgaldir. Bu işgal gülümsemelerle, yaldızlı sloganlarla ve "iyi niyetli" projelerle yürütülmektedir artık. Pozitif psikoloji gibi daha pek çok kavramın içi boşaltılarak, "hakikat"i kenara itip, yerine "iyi hissetme"yi yücelterek gelir. İşte bu yüzden, her şey bu kadar "pozitif" görünürken bile, aslında işgal altındasınız. Farkına varmadan zihniniz, kültürünüz ve çocuklarınızın geleceği adım adım teslim alınmaktadır.

Kimliksiz ve tep0kisiz bireyler

Literatüre göre pozitif psikolojinin asli amacı, insanın acılarla dolu hayat yolculuğunda güçlü yönlerini keşfetmesine ve hayatına anlam katmasına yardımcı olmaktır. Fakat bizdeki bazı eğitimciler ile psikoloji ve rehberlik camiasından önemli sayıdaki uzman bu yaklaşımı Batı'nın çıkarları doğrultusunda eğip bükerek çocuklarımıza ve gençlerimize dayatmaktadır. Çocuklarımızı gerçek düşmanı tanıyamayan, her türlü saldırıya "pozitif bakış" adı altında sessiz kalan, kimliksiz ve tepkisiz bireyler haline getirmek için pozitif psikolojiyi bir uyuşturucu gibi kullanmaktadırlar.

Bize zulmeden, inancımızı aşağılayan, kültürümüzü barbarlıkla itham eden yabancı kültür ve toplumlara karşı hak ettikleri şekilde tepki vermeyi bile yanlış bulan ve olumsuz sözlerle kötüleyen bu anlayış, hakikat ile nezaket arasındaki o hassas çizgiyi bilerek ya da bilmeyerek yok etmektedir. Üstelik bunu bize kendi elimizle yaptırmaktadırlar. ABD'nin pek çok ülkeye saldırı ve işgal hareketlerini "demokrasi getirme operasyonu" olarak, İsrail'in Gazze'yi yerle bir eden soykırımı "meşru müdafaa" olarak, Fransız İhtilalini ise "insan haklarının doğuşu" olarak tarih kitaplarına kendimiz yazıyoruz. Hatta bu bakış açısının ve çarpık durumun sonucunda kendi kahramanlarımız, kendi geleneklerimiz, kendi şanlı direnişlerimiz sessizliğe mahkum edilmekte, görmezden gelinmekte ve planlı bir şekilde unutturulmaktadır.

Kahramanlar ve kaygılar

Öte yandan pozitif psikolojiyi yanlış yorumlayan bazı ders kitabı yazarları ve eğitimciler, kendi toplumlarının köklü değerlerini ve geleneklerini aktarmaktan dahi çekinir hale gelmişlerdir. Örneğin ders kitaplarında küçük yaşlardaki çocuklara örnek olarak sunulabilecek evlilik geleneklerimizden, aile kurmanın kutsiyetinden bahsedilmek istendiğinde, "pozitif psikolojiye göre küçük çocukları evliliğe özendirmemek gerekir" gibi temelsiz ve ithal argümanlarla karşı çıkılmaktadır. Bu yanlış anlayış sadece evlilik gibi kutsal kurumların değil, aynı zamanda dayanışma, vefa, sadakat gibi temel değerlerin de çocuklara aktarılmasını engellemektedir. Benzer şekilde vatan sevgisini, şehadet bilincini, milli mücadele kahramanlarımızın destansı hayatlarını anlatmak istediğimizde de "çocuklarda korku ve kaygı yaratır" bahanesi öne sürülmekte, milli hafızamıza ve kimliğimize ait değerler çocukların zihninden silinmektedir. Sonuçta çocuklarımız, emperyalizmin zulmünü "medeniyet", sömürüyü "özgürlük" ve işgali "barış operasyonu" olarak öğrenmekte, kendi kahramanlarını tanımadan büyümektedir.

Oysa gerçek pozitif psikoloji zalimi dost bilmek, işgali özgürlük zannetmek değildir. Pozitif psikoloji, göz göre göre işlenen zulmü görmezden gelmek, adaletsizliği sırf çocuklar üzülmesin diye eğip bükmek değildir. Hakikati güzellikle sunmak doğrudur, ama hakikati gizlemek, gerçekleri çarpıtmak tamamen yanlış ve bu hakikatler kendi hakikatleriniz ise bu bir nevi aptallıktır. Bu açıdan Çanakkale'de Anadolu'yu işgal etmek için gelen Anzakları kahraman ilan ederken, bizimle omuz omuza vatan savunması yapan Suriyeli, Filistinli, Iraklı Müslümanları unutturmak hangi pozitif psikoloji anlayışıdır?

Artık uyanma vaktidir.

Bizler çocuklarımıza ve gençlerimize dünyanın gerçek yüzünü öğretmek zorundayız. Onlara kimlerin dost, kimlerin düşman olduğunu doğru bir şekilde anlatmak zorundayız. Tarihimizi, kültürümüzü, medeniyetimizin hakikat temelli güzelliklerini anlatmak ve yaşatmak zorundayız. "Pozitif psikoloji" adı altında kimliğimizi aşındıran, düşmana dost, dosta düşman gibi bakmayı normalleştiren yaklaşımlara karşı bilinçli bir duruş sergilemek zorundayız.

Çünkü pozitif psikoloji aslında doğru anlaşıldığında ve yerli yerine oturtulduğunda bize yalnızca "iyi düşün, olumlu kal" gibi yüzeysel tavsiyeler sunmadığı, bunun yerine daha anlamlı mesajlar verdiği anlaşılacaktır. Pozitif psikolojiye göre iyilik bulaşıcı olduğu için iyiliği büyütmek gerekir ama bu hayata tozpembe bir gözlükten bakmak anlamına gelmez. Pozitif psikolojiye göre güzellikleri çoğaltmak gerekir. Çünkü güzel olan şeyler insanlara huzur verir ve ruhunu besler. Ama bunları yapmak zulmün karşısında susmak anlamına gelmez. Ya da göz göre göre adaletsizliğe sessiz kalmak değildir. Pozitif psikolojiye göre gerçek iyimserlik, haksızlığa göz yummak değildir. Aksine pozitif psikoloji hakikat uğruna her ne pahasına olursa olsun sesini yükseltebilmektir.

Pozitif psikoloji, Instagram'da güzel bir filtreyle paylaşılan sahte mutluluklar ya da "güne pozitif başla" sloganlarıyla sınırlı olmamalıdır ve öyle değildir. Yani pozitif olmak demek, gülümseyerek her şeye katlanmak değil, bazen dik durarak hayır diyebilmek, bazen de haksızlığa karşı en zarif şekilde karşı koymaktır. Kısaca pozitif psikoloji: "Umudunu kaybetme ama gerçeği de asla perdeleme!" anlamına gelmektedir.

Başka bir ifade ile güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır. Ama güzellik, gerçeği eğip bükmekte değil, hakkı ve hakikati yüceltmekte bulunur.

Çocuklarımıza ve gençlerimize başı dik, kimliğinden gurur duyan, haklıya hakkını teslim eden, zalime karşı adaletle duran bireyler olmayı öğretelim. Ancak o zaman gerçek manada hem güzel düşünecek hem güzel görecek hem de yaşadığı hayattan lezzet alacak bir nesil inşa edebiliriz.

Gerçeği güzelleştirmek güzeldir. Gerçeği gizleyerek yanlışı göstermemek, doğru yapmak anlamına gelmez.