Güven kaybı

Doç. Dr. Yusuf Özkır / İstanbul Medipol Üniversitesi
9.09.2022

Batı ile "öteki" arasında var olan medya içeriklerinin akışındaki hiyerarşik yapı içerisinde Batı, medya düzeninin olduğu kadar medya içeriklerinin ne olması ve nasıl sunulması gerektiği konusunda da iktidarı elinde bulunduruyordu. Bu olgu henüz büyük ölçüde değişmiş olmasa da farklı yapıların sahaya girdiğini gösteren önemli gelişmelerden bahsedilebilir.


Güven kaybı

Reuters'in İletişim Başkanlığını ve İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun'u hedef alan bir analiz yayınlaması aslında şaşırtıcı değil. Analizin eksik bilgiler içermesi, zayıf olması, hayali kaynaklara atıfla içeriğini temellendirme çabasında olması ve sanki böyle bir metnin yayınlanması lazım duygusuyla kaleme alınmış olması ayrı bir konu olarak değerlendirilebilir. Çünkü Reuters'in marka değerine, dünyadaki medya ağına ve etki kapasitesine bakıldığında bu metnin büyük ölçüde çiğ bir metin olduğu ortada. Doğrusu, 1850'lerden bu yana küresel ölçekte yayın yapan ve belli bir gelenek oluşturabilen böylesi bir markadan daha sağlam, ayakları yere basan ve en önemlisi temel gazetecilik ilkelerinin bir gereği olarak hedef özne olarak konumlandırdığı kurum-kişiden de görüş alması beklenirdi. Fakat bunların yapılmadığı gibi metnin muhtevasına bakıldığında esasında bir tedirginliğin olduğu açıkça görülebiliyor. Tedirginliğin özünü ise iletişim meselesinde Türkiye'nin mesafe almış olması veya bir başka ifadeyle söylersek büyük bir hamle yapmış olması oluşturuyor.

Bir başka ifadeyle söylersek iletişim olgusu gerek akademik düzlemde gerekse medya düzleminde Batı merkezli modernleşmenin hem kurucu dinamikleri arasında yer alıyordu hem de dünyadaki hegemonya alanlarının öncüsü konumundaydı. Dahası, Batı'nın küresel ölçekte ürettiği sömürü düzeninin temel parametrelerini oluşturan tüketim kültürü, popüler kültür, imge üretimi ve genel olarak "kültürel iktidar" şeklinde kavramsallaştırılabilecek bir sosyal sermayenin taşıyıcısı işlevini görmekteydi. Batı ile "öteki" arasında var olan medya içeriklerinin akışındaki hiyerarşik yapı içerisinde Batı, medya düzeninin olduğu kadar medya içeriklerinin ne olması ve nasıl sunulması gerektiği konusunda da iktidarı elinde bulunduruyordu. Bu olgu henüz büyük ölçüde değişmiş olmasa da farklı yapıların sahaya girdiğini gösteren önemli gelişmelerden bahsedilebilir.

Baudrillard'ın CNN örneği

Burada Fransız filozof Jean Baudrillard'ın ABD'nin Irak işgalini anlatırken kullandığı tasviri hatırlamakta fayda var. Baudrillard, Irak'ta aslında bir ABD işgali olmadığını, yapılan şeyin bir havai fişek gösterisi olduğunu belirtiyordu. Çünkü işgalin CNN aracılığıyla dünyaya sunumu bu şekilde tasarlanmıştı. İnsanlar akşam evlerinde televizyonlarının önüne oturduklarında gece karanlığında yanıp sönen ama gerçekte nereye düştüğü ve nasıl sonuçlar ürettiğini bilmediği bir ışık gösterisine maruz bırakılmıştı.

Halbuki, dünyaya gecenin karanlığını aydınlatan bir ışık gösterisi olarak sunulan bu medya içerikleri profesyonel çalışanlar tarafından özenle planlanmış içeriklerdi ve nihayetinde Batı'nın medya içerikleri üzerindeki tekelinin büyük bir göstergesi olma özelliğini taşıyordu. Yakın tarih, böylesi tek boyutlu pek çok örnekle doludur.

Tek boyutluluğun yıkılışı

Batı'nın ya da alana atfen söylersek Batı medyasının mutlak hegemonyasını sarsan iki temel gelişme oldu son yıllarda. Birincisi yeni iletişim teknolojilerinin ortaya çıkmasıyla sağlanan medyanın çeşitlenmesi ve çoğulcu bir yapının ortaya çıkması. Bazı kritik problemler olmakla birlikte haberin ve bilginin aktarılma-dolaşıma sokulma süreçlerinde yatay bir zenginleşme olması önemli bir alan açmış durumda. Sosyal medya şirketlerinin tüm manipülasyonlarına rağmen içerik üretiminde bir zenginlikten bahsetmek mümkündür. İkincisi ve yeni medya teknolojilerinden daha önce televizyon bağlamında ortaya çıkan alternatif ise Al Jazeare örneğinde 90'ların sonunda gerçekleşti. Türkiye ise Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde kamu yayıncılığına önemli yatırımlar yaptı ve bu olguyu güçlü Türkiye idealinin olmazsa olmaz parçalarından birisi görerek hareket etti. Kamu yayıncılığında Türkiye'nin geldiği aşama bu rasyonel ve ideal yaklaşımın bir sonucudur. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun da yaptığı açıklamada "Türkiye İletişim Modeli ile ulusal ve uluslararası çapta başarılı çalışmalara imza atan İletişim Başkanlığımızın, İngiltere merkezli Reuters haber ajansı tarafından hedef alınması, bizler için sadece ne kadar doğru yolda olduğumuzun göstergesi ve gurur vesilesidir" ifadeleriyle Türkiye'nin iletişim alanında kat ettiği mesafeyi belirtmektedir.

Anadolu Ajansı'nın küresel boyutu

İletişim Başkanlığı kapsamında devam eden Türkiye'nin kamu yayıncılığı etki üretme ve ikna kapasitesi açısından kurumsal kapasitesini güçlendirme yolunda önemli adımlar atıyor. Anadolu Ajansı ve TRT bağlamında gerçekleştirilen yatırımlar sadece Türkiye'nin değil aynı zamanda bölgemizin ve mazlum coğrafyaların da sesi-nefesi olma konusunda önemli bir eşiğin geçildiği görülmektedir. Sadece Anadolu Ajansı'nın kapasitesine bakıldığında İngilizceden Fransızcaya, Farsça'dan Rusçaya ve Arnavutçadan İspanyolcaya uzanan 13 dilde yayın yaptığı görülmektedir. Global ölçekte 41 merkezde ofise ve 100 ülkede temsilciliğe sahip. AA'nın küresel düzlemdeki artan etkisini gösteren diğer önemli noktalardan birini de çalışanlarının uyruğu oluşturuyor. Şu anda 142 farklı uyruktan çalışan AA'da içerik üretiyor. Bu muazzam bir zenginlik ve kültürel etkileşim imkânı oluşturmuş durumda. Türkiye'nin iletişim alanında geldiği noktayı göstermesi bakımından kritik olan bir diğer başlığı ise abonelik konusu oluşturuyor. AA kapsamında şu anda 76 ülkeden aboneliğe sahip bir kamu yayıncılığı var Türkiye'nin. Tersinden okunursa mesela A ülkesinde Reuters'ten aldığı haberden şüphe eden bir yayın organı AA'ya abone olarak farklı bir pencereye sahip olabiliyor. Eskiden değildi ama artık bu mümkün. Buraya TRT'nin küresel yayıncılıktaki artan kapasitesini de eklemek gerekir. Reuters'in veya AFP, AP ve BBC gibi diğer Batılı medya kuruluşlarının Türkiye ve İletişim Başkanlığı konusunda yaşadığı rahatsızlığın temel sebepleri arasında bu somut tablonun oynadığı rolün yadsınmaması gerekir. Mesele sadece siyasi rahatsızlıklarla sınırlı değil İletişim Başkanlığı'nın Türkiye'de ürettiği somut içerikler önemli bir gerekçe konumunda.

Ezberler bozuldu

Sonuçta Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın ve İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun'un Reuters tarafından doğrudan hedefe konulmasının arkasında iki temel gerekçenin varlığından bahsedilebilir. Birinci başlığı İletişim Başkanlığı'nın yönetiminde Türkiye'de kamu yayıncılığının güçlenmesi ve etki alanını genişletmesi oluşturuyor. Doğru, hızlı ve tarafsız haberciliğin yaygınlaşmasında ve bu alandaki bilinen tekelin kırılmasında Türkiye önemli bir merkeze dönüşmüş durumda. Buna İletişim Başkanlığı'nın Türkiye'nin temel ulusal çıkarları doğrultusunda ürettiği içerikleri ve bilginin yönetimi konusundaki stratejik iletişim yönetimini de eklemek gerekir. Yabancı medyanın temsilcileri kendi çıkarları doğrultusunda bilgiye ulaşmak ve ona tahakküm etmek konusunda istedikleri gibi at koşturamıyor. Bu yüzden rahatsızlar. Ayrıca kurumsal kapasitenin artması doğal olarak kriz iletişimi yönetiminden içerik üretimine uzanan geniş bir hatta somut çıktılara zemin oluşturuyor. Lider diplomasisi ve siber vatan gibi yeni kavramların üretilmesi ve dezenformasyonla mücadele sürecinde gösterilen çabayı da ayrıca irdelemek gerekir.

İkinci başlığı ise Batı medyasının yaşadığı şaşkınlığın oluşturduğunu söylemek mümkündür. Batı medyası, kendilerinin en güçlü olduklarını düşündükleri bir alandan karşılaştıkları bu meydan okuma konusunda yeni duruma henüz tam uyum sağlayabilmiş değiller. Deve kuşu mantığıyla eski alışkanlıklarını tekrar ederek içerik üretmeye devam etseler de ilgili konulara dair doğru haberlerin kamuoyuna sunulmasıyla her seferinde büyük bir güven ve imaj kaybına uğradıkları açık. Ezberlerin bozulması ve bu yeni realiteye adapte olmaları biraz zaman alacak gibi görünüyor. Önümüzdeki süreçte Reuters'in analizinde olduğu gibi saldırı muhtevalı yeni içeriklerin ortaya çıkabileceğini öngörmek mümkün. Bu türden içeriklerse aslında panik halinin ve güven kaybının bir göstergesi.

[email protected]