Güvenlik odaklı proaktif dış politika

Necdet Özçelik/ Yazar
9.06.2023

Yeni kabinede Dışişleri Bakanlığına Hakan Fidan'ın, Millî Savunma Bakanlığına Yaşar Güler'in, Milli İstihbarat Başkanlığına İbrahim Kalın'ın ve İçişleri Bakanlığına Ali Yerlikaya'nın atanması, güvenlik odaklı dış politikanın bir göstergesi olarak nitelendirilebilir.


Güvenlik odaklı proaktif dış politika

Cumhurbaşkanlığı ve 28'inci Dönem Milletvekili seçim takviminin 1 Haziran'da sona ermesiyle birlikte dikkatler Cumhurbaşkanlığı Kabinesi'ndeki değişime odaklandı. Bu kapsamda yerel, bölgesel ve uluslararası siyaset, ekonomi, güvenlik ve sosyal birçok çevre yeni kurulan kabinenin muhtemel politikalarını anlayabilmek için siyasi zemin etüdü çalışması yapmaya başladı. Diplomatik, akademik ve medya platformlarındaki tartışmaların birçoğu öncelikle işe yeni bakanların tipolojilerini analiz etmekle başlıyor, ardından da bakanların geçmiş bürokratik pratikleri ile kabinede üstlendikleri sorumluluklara dair politika prensipleri arasındaki uyuma odaklanıyor. Tartışmaların bakanların ideoloji oryantasyonları çevresinde gelişmiyor olması ise kabinenin kolektif kimliğinin icraat temelli bir yapıya sahip olduğunu işaret ediyor. Bu açıdan bakıldığında, Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nin 2018 -2023 yılları arasındaki yapısal eksikliklerini ikmal ederek icraatı önceleyen bir devlet nizamı inşa ettiği ilk beş yıllık dönemini geride bıraktığını ifade edebiliriz. Yeni kabineyle birlikte Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nin inşa ettiği müesses nizamın 2023 ve 2028 yılları arasında gerçek anlamda işlevsel teste tabi tutulacağı bir döneme girildiğini söyleyebiliriz.

Sınamalar ve yeni kabine için öncelikler

Bu dönemde yeni kabinenin karşı karşıya kaldığı en önemli sınamaları şu şekilde sıralayabiliriz: (1) yüksek enflasyon ve satın alma gücündeki düşüşe bağlı ekonomik sorunlar, (2) transnasyonel terör tehdidi ve bölgesel jeopolitik statülerin revizyonuna karşı gösterilen uluslararası dirençler, (3) sosyal, ekonomik ve güvenlik endişelerinin kaynağı olarak gösterilen yabancı göçmen olgusu ve (4) ABD, NATO ve AB'nin Türkiye'yi ötekileştirici uluslararası siyasi yaklaşımları.

Yeni kabinede ekonomik sınamaların üstesinden gelecek şekilde faiz-kur, üretim-ihracat ve yatırım-istihdam politikaları ile büyüme hedefleri arasında bir optimizasyonun öncelendiği ekonomi bakanı ve para politikaları bürokrasisindeki icraatçı atamalardan görülmektedir. Hazine ve Ekonomi Bakanlığının bu sorunları öncelikle riskten korunma stratejisi dahilinde ele alarak tarım ve sanayiye de dayalı üretimi, şehircilik yapılanmasını, enerji ve ulaştırma yatırım politikalarını domine ederek birçok bileşeni peşine takacağı kontrollü bir kalkınma sürecinin en önemli aktörü olacağını söylenebilir.

Güvenlik sınamaları

Yeni kabinede dikkat çeken en önemli görünümlerden biri de güvenlik ve dış politika sınamalarıyla ilgilidir. Göç, terör, espiyonaj ve yayılmacılık gibi bölgesel ve transnasyonel tehditler ile ABD-AB eksenli uluslararası ötekileştirici tehdidi birlikte ele alan bir görünüm kurumlararası iş birliği ve koordinasyonu işaret etmektedir. Devlet-dışı aktörler ile bizatihi devletlerden kaynaklı kimi zaman eş zamanlı gelişen çoklu ve hibrit tehditlere karşı ortak hareket eden bütüncül ve kuşatıcı bir güvenlik-dış politika mimarisinin test edileceği bir döneme girildiğini söyleyebiliriz. Cumhurbaşkanlığı sisteminin ikinci dönemindeki en önemli testinin bu alanda olacağını söylemek pek de abartılı olmaz.

Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nin Türk bürokratik sistemi üzerindeki dönüşüm etkisi, en bariz şekilde güvenlik mimarisinde görüldü. Geçtiğimiz beş yıl içerisinde dış politika nizamıyla daha yakın ve koordineli bir şekilde çalışılmaya başlandı. Öyle ki, Millî Savunma Bakanlığı-Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) eksininde yapısal değişiklikler ve iyileştirme, Milli İstihbarat Teşkilatındaki (MİT) büyük çaplı dönüşüm ile İçişleri Bakanlığındaki görev-teşkilat optimizasyonu bu kurumları yurtiçinde reaksiyonel operasyonel karakterlerinden arınmalarına neden oldu. Türkiye tehdit üreten sınamaların kaynağının yurtdışından kaynakladığı gerçeğinden hareketle, TSK, MİT ve hatta İç İşleri Bakanlığının bazı unsurları kurumlararası koordinasyon dahilinde milli güvenlik tehditlerine kaynağında müdahale etmeye başladılar. Bunu yaparken de Dışişleri Bakanlığı ile koordinasyon kapasitesi gelişmiştir. Özellikle MİT, MSB, TSK güvenlik uygulamalarının da ötesinde performans göstererek normalleşme, arabuluculuk, teröre karşı ortaklık çerçevesinde Türkiye'nin etki ve ilgi alanı içerisinde aktif rol almıştır. Bunları kısaca şu şekilde sıralayabiliriz: Mısır, BAE, Suudi Arabistan, İsrail, Suriye, Ermenistan gibi ülkelerle normalleşme süreçleri, Irak, Bölgesel Yönetim, Libya ve Azerbaycan ile ortak tehdide karşı müşterek harekatlar, Ukrayna-Rusya Savaşı çerçevesinde arabuluculuk ve denetleyicilik. Böylece MİY, MSB, TSK, gerçek bir dış politika aktörü haline gelmiş, ülkenin ulusal güvenliğini dış tehditlere karşı korumaya başlamıştır.

Güvenlik odaklı proaktif dış politika

Yeni kabinede Dışişleri Bakanlığına Hakan Fidan'ın, Millî Savunma Bakanlığına Yaşar Güler'in, Milli İstihbarat Başkanlığına İbrahim Kalın'ın ve İçişleri Bakanlığına Ali Yerlikaya'nın atanması güvenlik odaklı dış politikanın da bir göstergesi olarak nitelendirilebilir. MİT Başkanı Hakan Fidan Türkiye'nin Suriye, Libya politikasını yürüttü ve Körfez ülkeleri, Mısır, İsrail ile ikili ve çoklu normalleşme çabaları içinde bulundu. Hakan Fidan, Türkiye'nin Suriye politikasının ana figürü olmuştur. Fidan, 2013'te Davutoğlu'nun Suriye politikasının işe yaramadığını fark etmesiyle birlikte Davutoğlu'nun maliyetini bir dizi pratik girişimle telafi etmek için çok büyük riskler üstlendi. Milli Savunma Bakanı olarak atanan Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler öngörüsü, müşterek hareket konseptine dayalı askeri yönetim tarzı, sorunları tespit edip çözüm yolları bulmaya çalışan iradesi, hem askeri çevre hem de sivil siyasi irade için oldukça olumlu görülmektedir. Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın yeni MİT Başkanı olarak atanması proaktif istihbarat faaliyetlerinin yanı sıra bölgesel çatışmaların sonlandırılması ve önlenmesi bakımından da ayrı önemli görülmektedir. Diplomatik ilişkilerde tecrübeli ve ılımlı bir ses olarak bilinen Kalın'ın Türkiye'nin yumuşak güç uygulamaları için rasyonel bir tercih olduğu değerlendirilmektedir. Fidan, Güler ve Kalın, Suriye, Irak, Libya ve Karabağ'daki dinamikleri çok iyi bilen bürokratlar olarak ifade edilebilir. Uzunca bir dönem birlikte çalışan bu üçlünün koordinasyonunda başta Suriye olmak üzere daha iddialı ve aktif bir bölgesel Türk politikası beklenmektedir.

İçişleri Bakanı olarak atanan İstanbul Valisi Ali Yerlikaya daha önce Şırnak, Ağrı, Tekirdağ, Gaziantep'te de valilik görevlerinde bulundu. PKK ile mücadele, FETÖ'ye karşı pratik direniş, göçmen meselesi, yabancı terör savaşçıları ve organize suç gruplarıyla mücadele tecrübesi Vali Yerlikaya'yı iç güvenlik politikalarının süründürülmesi ve geliştirilmesi için doğru bir seçim olarak işaret ediyor. Yerlikaya'nın PKK, DEAŞ, FETÖ, DHKP/C'ye karşı terör politikası ve öngörülen yabancı göçmen dönüşleri politikasında sadece yurt içinde değil transnasyonel boyuttaki mücadele içinde de öneli bir rol onayacağı beklenmektedir.

Yeni kabinenin güvenlik odaklı dış politikayı sürdürmek ve içe dönük ekonomi politikasını dışa dönük ilkelerle revize etmek üzere performans göstermesi bekleniyor. Bu anlamda yeni kabineye Türkiye'nin Türk dünyasında liderlik, Karadeniz, Balkanlar ve Kafkaslar'da arabulucu, Orta Doğu, Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika'da oyun kurucu rolünü pekiştirmesi yönünde bir anlam yüklenmektedir. Kabinenin performansı aynı zamanda cumhurbaşkanlığı sisteminin inşa ettiği müesses nizamın 2023 ve 2028 yıllara arasında gerçek anlamda işlevsel testi anlamına da gelmektedir.

@necdet4059