CHP ideolojisinin iflası ve teslim alınması! Had bildirmekten hadsizleşmeye

Fahri Şahin / Yazar
14.10.2022

Kılıçdaroğlu'nun başörtüsü konusunda yaşadığı aydınlanma nasıl oldu? Ne oldu da söylemlerinde en az "Bu hanıma haddini bildirin" narası atan rahmetli kadar şedit ve kesif bir başörtüsü düşmanlığı dili kuran ve kullanan kişilik birden "Bir dakika arkadaşlar, bizler yanlış yaptık" dedi ve aydınlanma yaşadı?


CHP ideolojisinin iflası ve teslim alınması! Had bildirmekten hadsizleşmeye

"Had" kelime anlamı olarak "sınır" demek iken, terim anlamı olarak "tanım" demektir. İnsanın haddini bilmesi birinci anlamda sınırını bilmesidir. İkinci anlamda ise insanı insan yapanı mahiyetini yani tanımını bilmesidir.

Haddini bildirmek en derin anlamıyla kişiye tanımının gerekliliklerini hatırlatmak ve bu gerekliklere göre davranması için uyarıda bulunmaktır. İnsan söz konusu olduğunda haddini bildirmekten kasıt insanın düşünen canlı olması ve düşünme vasfının kendisine hatırlatılması anlamına gelir. Konumuz klasik mantık ve tanım teorisi değil. Konumuz son günlerde CHP Genel Başkanı tarafından gündeme getirilen başörtüsüne dair kanun teklifi ve bu teklifin siyaset tarihimiz açısından ne anlama geldiğidir.

Suç: Meclis'e başörtü ile girmek

Hatırlanacağı üzere, 28 Şubat sürecinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde zamanın sol hareketini temsil eden partinin Genel Başkanı, başörtüsü ile Meclis'e girdi diye bir kadın vekili kapı dışarı etmek için kürsüye çıkmış, naif görüntüsü altında saklanan kaba tavrını takınmış ve şöyle haykırmıştı: "Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Lütfen bu hanıma haddini bildiriniz!"

Neydi bu hanımın haddi? Neydi gücü elinde bulunduran erklerin ve sol hareketlerin başörtülü kadınlara had bildirme hakkını ve haddini kendilerinde görmelerini sağlayan şey?

O zamanki aydın, okumuş, Batı görmüş, evrim teorisi öğrenmiş, dini düşünce ve sembollerin çağının geçtiğine inanmış ve kendi kültürüne ya da kaderin kendisine biçtiği kötü talih olan Türkiye'de doğma veya Türk bir anne babadan doğma rolünü bir zul olarak sırtında taşımış (Bu sıfatların tamamını kastı mahsusla kullanıyorum) kişilere göre bu hanımın haddi (kelime anlamı ile kullanıyorum) yani sınırı vardı ve bu sınır özel hayatı (mağarası) hariç bütün varlık alanıydı.

'Bu hanımın haddi'

Yine yukarıda vasıflarını saydığım aydınlanmış kişilere göre bu hanımın haddi (tanımı yani mahiyeti) tam evrimini tamamlamadığı için en azından akli aydınlanmasını yaşamadığı için insan olarak ifade edilebilecek ya da üst insan olarak ifade edilebilecek bir tanım değildi ve bunun kendisine ifade edilmesi gerekiyordu. Yani bu hanıma demokrasi ve demokrasinin sağladığı olanakların sadece insanlara ait olduğu ve kendisinin daha evrimini tamamlamadığı için bu vasıflara haiz olmadığını hatırlatmaktı asıl mesele.

Onlara göre bu hanım haddini yani sınırları aşmakla kalmamış, kendisinin mahiyetini de aşarak insanlara yakışan bir şeye kalkışmıştı.

Peki, yukarıda ifade ettiğimiz üzere neydi gücü elinde bulunduran erklerin ve sol hareketlerin kadınlara bilhassa başörtülü kadınlara had bildirme hakkını ve haddini kendiler de görmelerini sağlayan şey, kanunlar mı?

Kesinlikle hayır. Ya öyleyse?

Burada da iki katman var aslında. Birincisi, onlar yani bu hanıma "sen daha insan değilsin" diyebilenler kendilerini evrimlerini tamamlamış tam insan olarak görüyorlardı. Çünkü Batılı normlara göre yetişmişlerdi. Evet, doğuştan getirdikleri ilkel vasıfları vardı ancak onlar zihni aydınlanmalarını tamamlayarak kısa sürede Neandertal olmaktan Sapiens seviyesine geçmişlerdi. Bu geçiş sayesinde dinin ve dini olanın ilkel insan tiplerine has bir şey olduğuna kanaat getirmişlerdi.

İkincisi ise, bu aydınlanmış kişilere göre devlet; milletin değil, bir grubun (yani sapienslerin) devletidir. Sapiens olmayan yerinde kıymetlidir ve yeri, devletin herhangi bir karar alma mekanizması değil kendi özel hayatı ve yaşam alanıdır. Daha açık ifadesi ile mağarasıdır.

Abartıyor muyuz? Kesinlikle hayır! Aksine kelimelerini edep dairesinde tutmaya çalışıyoruz.

O gün Meclis'te Sapiensleri temsilen kükreyen şair bilinmezliğin romantizminde kaybolunca CHP ve özellikle Kemal Kılıçdaroğlu birden evrimsel sıçramaların o kadar hızlı olmadığı, dindar ve dini değerlere önem veren kişilerin de Sapiens olabilecekleri konusunda aydınlanma yaşadı.

Peki bu aydınlanma nasıl oldu? Ne oldu da söylemlerinde en az bu hanıma haddini bildirin narası atan rahmetli kadar şedit ve kesif bir başörtüsü düşmanlığı dili kuran ve kullanan kişilik birden "Bir dakika arkadaşlar, bizler yanlış yaptık" dedi ve aydınlanma yaşadı?

Bu aydınlanmanın birçok sebebi sayılabilir. Oy kaygısı, takiye, yapılan hatanın anlaşılması, helalleşme vs.

Gerekçeler gerçekçi değil

Kimse kusura bakmasın! Kılıçdaroğlu'nda yaşanan aydınlanmanın etkenleri arasında bu saydıklarımızdan bir miktar vardır. CHP'nin birkaç yıldır Cumhuriyet Halk Partisi'nden Cenab-ı Hak Partisi'ne doğru evrim geçirme serüvenini; oy kaygısına (Ankara ve İstanbul Belediye Başkan Adayları dikkate alınır ise), takiyeye (Bazen dilini tutamayıp başörtüsüne aslında kamuda yer olmadığını söyleyen CHP'liler dikkate alınır ise), helalleşmeye (yapılan göstermelik ziyaretler dikkate alınır ise) atıfla açıklamak mümkündür ama asla ve asla bu gerekçeler gerçekçi gerekçeler değildir.

Peki, Kılıçdaroğlu ve CHP'de zuhur eden bu aydınlanmanın nedeni nedir?

Cevabı çok zor değil aslında, üç kelimeden ibaret; Recep Tayyip Erdoğan.

Bu, Erdoğan'ın siyasi başarısıdır ve bunu inkâr etmek haksızlık ve hadsizliktir. Bunu inkâr etmek küfran-i nimettir.

Herkes şunu biliyor ki; son yirmi yılda oluşan yeni güç dengeleri olmasaydı bu ülkede sesini çıkaramayan ya da sesleri kısık çıkan Sol Sapiensler ortalığı ayağa kaldırır ve bu hanımlara hadlerini yeniden hatırlatırlardı.

AK Parti verdiği mücadele ve kazandığı başarılar ile CHP zihniyetini teslim almıştır. AK Parti başarılarıyla CHP'nin bütün söylemlerinin dayandığı Sapiens olma kibrini yerle bir etmiş ve bu ülkenin sadece kendilerine ait olduğu savlarını çöpe atmıştır. Daha da ötesi; bu hanımların Neandertal değil Sapiens olduğu gerçeğini zorla da olsa, korku ile de olsa kabul ettirmeyi başarmıştır.

Peki, son olarak bu kabul ediş ne demektir?

İsmet Özel "Tövbe insanın bir önceki tanımını (haddini) reddetmesi, kendisini yeniden tanımlamasıdır (had belirlemesi) der.

Evet, bir zamanlar had bildirme gücünü ve kibrini kendinde görenler bu gün hadlerini yani tanımlarını kaybettiler ve hadsizleştiler. Kılıçdaroğlu'nun açıklaması bu hadsizleşmenin ve iflasın başka bir ifade ile teslim olmanın beyanıdır.