Hakkari ve irfan kalelerini yeniden imar etmek üzerine

Dr. Sertaç Timur Demir / Gümüşhane Üniversitesi
27.10.2018

Kültür sanat dünyasında bu topraklarla nefes alan, burayı dertlenen ve özünde Hakkari ile İstanbul arasında hiçbir fark görmeyen azımsanmayacak sayıda ve nitelikte yetişmiş insan artık var.


Hakkari ve irfan kalelerini yeniden imar etmek üzerine

Jüri başkanlığını yaptığım Hakkari Film Festivali’nin finalist filmleri belli oldu. Üç yüzden fazla filmin katıldığı yarışmanın ödül töreni 2 Kasım Cuma günü gerçekleşecek. Sürece dâhil olduğumdan beri, bu serhat vilayete dair evvelden taşıdığım muhabbetin her geçen büyüyen bir merakla birleşişine şahit oluyorum. Bunun sebebi tasavvufa ve irfana duyduğum derin iştiyaktır belki de. Zira bugün birçokları için önyargıların şehri olan Hakkari, biliyorum ve müşahede ediyorum ki, hakikaten güzel insanların, cömertliğin, misafirperverliğin, ihsanın, irfanın ve irşadın kalelerindendir. Esasında yalnızca Hakkari değil; tüm bölge, bugün bile Anadolu’yu bereketlendiren ve serinleten İlahi aşk şerbetine sakilik eden bir coğrafyadır.

Ahmed-Hani’den Şeyh Seyyid Tâhâ-i Hakkârî’ye vatanın en derin köklerine sinmiş nice gönül ehli velinin, âlimin ve devlet adamının doğduğu, büyüdüğü bir zaviyedir Hakkari. (Bu konuda daha detaylı bilgiye ulaşmak isteyenler için Profesör Şakir Gözütok’un “Hakkarili Devlet Adamı ve Alimler” adlı makalesini tavsiye edebilirim). Gerçekten de Hakkari, kadim mazisi ve güçlü geleneği olan bir şehirdir. Folklorundan mutfağına özgün kültürel kimliği olan bir şehirdir. Dağların gölgesinde kendine özgü rengi ve dokusu olan bir şehirdir.

Beri yandan bir hafızadır Hakkari. Zira tüm tarihçilerin dünyanın en değerlisi dediği bir coğrafyanın kalbindedir. Şehrin tarihinde yaşanan kırılmaların özünde biraz da bu cazibe vardır. Yine de rahmetli Ömer Lütfi Mete’nin dediği gibi yaramız yârimizdir, yârimiz yaramızdır. Tıpkı Hakkari gibi. Burası, bir şehir olmanın ötesinde, bizim hem yaramız hem de yârimizdir. Yarayı yâr bilmek ve yârin yaralarıyla hemhâl olmak yârenliğin gereğidir –ki bu sıralar bu minvalde Hakkari ve halkı için umut verici şeyler yapılmaktadır.

Yara değil; yâr olmak

Takdir teşvik ettirir. Bu nedenle öncelikle Hakkari’de, hususen devletimizin ilgili yetkililerinin kendilerinden beklenen asgari hizmetlerin üstünde özel ve gönülden bir gayret sergilediklerini belirtmek isterim. En azından Hakkari İl Kültür ve Turizm Müdürü sayın İdris Ağacanoğlu’yla geç saatlere kadar yaptığımız fikir alışverişleri bunun bir delilidir. Bu noktada Hakkari valisi sayın Cüneyit Orhan Toprak’ın ve tüm kademeleriyle devlet ricalinin bu işleri ne denli yürekten dertlendiğinin altını çizmek gerekir. Tüm bu dert ve gayret, hangi badirelerden geçmiş olursa olsun Hakkari’nin aslına rücu etmesine vesile olacak aziz bir dert ve gayrettir.

Yapılan iyi niyetli çalışmalarla şiddetin yerini sporun, sloganın yerini sanatın ve anlaşmazlığın yerini paylaşımcı kültür buluşmalarının aldığı bir Hakkari portresi belirmektedir. Örneğin bu yıl ikincisi düzenlenen Kar Festivali’nde kayak ve kızak yarışları, kar raftingi ve güreşi gibi kış turizmini gündeme getiren çok katılımlı buluşmalar gerçekleştirilmiştir. Yine bu yıl ikinci kez Ters Lale Festivali tertip edilmiştir. Bu arada şehirle özdeş olan ters laleler görülmeye değerdir. Birçok sektörün ve faaliyetin bir araya geldiği buluşmalar bünyesinde bir de kitap fuarı açılmıştır. 101 ve 25 yazarın iştirak ettiği bu fuarı yaklaşık 15 bin kişi ziyaret etmiştir. Aynı festival kapsamında çeşitli konserler ve tiyatro / meddah / kukla oyunları sergilenmiştir. Ve Göç Yolu Elveda Balkanlar adlı uzun metraj filmin galası dışında elbette bizim de içinde bulunduğumuz film festivali.   

Geleceğe kanatlanmak

Dünyayı Hakkari’ye, Hakkari’yi dünyaya anlatmayı arzulayan bütün bu çalışmalar, elbette travmatik bir hafızanın yerini güzel birlikteliklerin alacağı huzur ve barış ortamını tesis etmektedir. Bu nedenle Hakkari’de yapılmış ve yapılacak hiçbir “etkinlik” yalnızca bir “etkinlik” değildir. Aksine bir öze dönüş, bir diriliş ve bir kendini bulma teşebbüsü ve temayülüdür. Yarışma jürilerinden sevgili ağabeyim Erem Şentürk’e jürilik teklifi ettiğimde sözü hiç uzatmadan “Hakkari’yse yaparım” demesi, işte tam da bu meseleyi özetlemektedir. Zira bu cevap, kendi coğrafyasına turist gibi bile bakamayan ve onu daima uzaktan ve tiksinerek ya da ürkerek seyreden kültür sanat camiası için bir mesaj niteliğindedir.

Bu noktada yarışmanın diğer jürilerinden TRT 1 Koordinatörü sayın Kurtuluş Zeydan’a ve Diriliş Ertuğrul dizisinin değerli oyuncularından sayın Edip Zeydan’a hem memleketleri olan Hakkari’ye dair gösterdikleri ahde vefadan, hem de nazik yaklaşım ve emeklerinden ötürü teşekkür ediyorum. Yine TRT Kürdi Kanal Koordinatörü sayın Mustafa Ekici’ye kendisine ulaştığımız ilk günden itibaren koşulsuz ve içten destekleri için teşekkür ediyorum. Ayrıca yapımcı-yönetmen ve bence çok da iyi şair olan dostum Murat Çeri’ye de teşekkür ediyorum.

Adil ortaklık

Bu teşekkür dizisinin esasında ima ettiği çok önemli bir şey vardır. O da, kültür sanat dünyasında bu topraklarla nefes alan, burayı dertlenen ve özünde Hakkari ile İstanbul arasında hiçbir fark görmeyen azımsanmayacak sayıda ve nitelikte yetişmiş insanın artık var olduğudur. Bu nedenle, diğer tüm yerel ve yeni festivallere de “başkası gibi davranmayı bırakıp; kendisi gibi olmaya” dönük bir çağrıda bulunulabilir. Bu ülkede yıllarca yalnızlaştırılmış ve ötekileştirilmiş insanların da artık filmler çektiğini ve analizler yaptığını görmemiz gerekiyor. Dahası bunların önünü açmamız ve içtenlikle bunlara güvenmemiz gerekiyor. Yoksa bir diğerinin taklidi ve kopyası olan ve asla aslı gibi de olamayacak olan festivallere değil; piyasa koşulları içinde gölgede kalan ve fakat kültür üreten eserleri cesaretlendiren buluşmalara ihtiyacımız var. Tanzimat sonrası yerleşikleşen kültür sanat hegemonyasının kemikleşmiş iktidarının yerine daha paylaşımcı ve daha adil bir ortaklık tesis etmenin zaten başka da bir yolu yok gibi.

[email protected]