Halkın rızası barışın teminatıdır

Mehmet Irmak / Yazar
21.03.2015

Yeni Türkiye’nin zinde güçleri Kemalizmi, kardeşlik isteyen Kürtler de PKK’yı tarihin müzesine kaldırmak zorundadır. Bu yüz yıllık soruna apolitik yaklaşmayanlar çözümsüzlükten yana olanlardır. Zorunlu vatandaşlık dayatan resmi ideoloji, bölgeyi Kürtlüğe mecbur kılan Marksist PKK anlayışı teorik düzeyde tartışabilirler. Ama iki taraftan da (Kürt-Türk) akacak kanın kalmadığı kanısındayım.


Halkın rızası barışın teminatıdır
1990lı yıllarda Değişim dergisinde yayınlanan”Fırat Missipi’nin Nesi olur” başlıklı makalemde ırkçılığın küresel kökenlerinden hareketle İslam coğrafyasındaki Kürt sorununu ontolojik olarak okumaya çalışmıştım. Ama vardığım netice; Türkiye’deki problemin Türkiye toplumunu oluşturan etnisiteden kaynaklanmadığını, resmi ideoloji ile sürgündeki Marksizm’in bir ironisinden başka bir şey olmadığını gördüm. Resmi ideolojinin Balkanlardaki Slav baskıdan dolayı tutulduğu paranoyak davranışlar Müslüman Kürt halkını bu yapay ideolojinin denek’i yaptı. Yarı romantik bu Kemalist kadrolar, bir taraftan halkın inancına kısıtlamalar getirip dinde reform isterken, bir taraftan ulus kimlik için etnik kimliklere saldırdı. Hatta Anadolu’daki Türk kimliğini de ıslah etmek için Türk halk müziğini dahi yasakladılar.
 
Kemalizmin ruh ikizi
 
Adına devrim dedikleri bu ucube uygulamalara en sert tepkiyi Müslüman Kürtler gösterdi. Sıddıka Avar gibi Kemalist misyonerlerle Türkiye Kürdistan’ında Kürt kız çocuklarını topladıkları merkezlerde biyolojik düzeyde faşistliklere kalkıştılar. Kürt köylerinde jandarma eşliğinde sistematik bir şekilde kız çocuklarını toplarken, bir düğünde gelinin eğitim yaşında olduğunu bu kızın Elazığ’daki merkeze götürüleceğini söyleyip gelin olacak kızı aldılar. İşte Dersim ayaklanmasının asıl sebebi bu hadisedir. İsmine Kürt sorunu dedikleri -aslında resmi ideolojinin sosyoloji bilmezliğinden beslenen bu tezatlar yumağına yapılan politik yaklaşımlar- midemi bulandırdığı için klasik örnekleri vermiyorum. Bu meseledeki en büyük tezatlardan biri de Kemalizm’in ruh ikizi olan PKK dır. Yani bu sorunun çözümü bu iki odağın tasfiyesine bağlıdır. Bu iki odak canlı tutularak yapılacak çözüm teklifleri kanlı düğünlerden öteye geçmez.
Yeni Türkiye’nin zinde güçleri Kemalizmi, kardeşlik isteyen Kürtler de PKK’yı tarihin müzesine kaldırmak zorundadır. Bu yüz yıllık soruna apolitik yaklaşmayanlar çözümsüzlükten yana olanlardır. Zorunlu vatandaşlık dayatan resmi ideoloji, bölgeyi Kürtlüğe mecbur kılan Marksist PKK anlayışı teorik düzeyde tartışabilirler. Ama iki taraftan da (Kürt-Türk) akacak kanın kalmadığı kanısındayım. Barışın ve çözümün tek teminatı Türkiye halklarının rızasıdır. Kanaatim odur ki Edirneli benim kürdüm, Diyarbakırlı benim ülkem, benim bayrağım demek için razı olmuş durumda. Apolitik bakıştan kastım da budur. Yani derin milletin rızasıdır.
 
Çözüm örnek olacak
 
Politik figürler manipülasyonlara kalkışacak, çözümden karlı çıkmayacaklarını gören lobiler rahatsızlık duyacaklardır. Medyanın da değirmen suyu berrak olmadığına göre; barışın onay yeri milletin iradesi, teminatı da halkın rızasıdır. Bu düstura itibar etmeyenler; ya hırslarının kurbanı ya da içerisinde bulundukları ihanetin lanetine uğrayacaklardır. Kürt sorununun çözümü “Demokratik Türkiye”‘nin önünü açacaği ve İslam dünyasındaki ilkel kavgalara bir çıkış yolu olacağı sosyolojik bir realitedir.
 
Çözüm sürecindeki talep ve temennilerimiz, canımızın ve egomuzun ne istediği değil, halkın rızasının sınırlarının ne olduğudur.
 
-Ak Parti kadroları milat sayılacak bir samimiyet testinden geçecek. Klasik sağ merkeziyetçi bir tedirginlik Ak parti’yi “Yeni Türkiye”nin aktörü olmaktan çıkarır. Derin millet statükocu bir Ak Parti’ye yeniden omuz vermez.
-HDP bu imtihanda samimi davranmazsa toplamış olduğu sempatiyi kaybetmekle kalmaz yöresel bir köy derneğine dönüşür. Kızları dağlara çıkmış Kürt anne babaların verdiği mühlet çoktan doldu.
-CHP ve MHP’nin varlık sebepleri, büyük oranda zemin kaybetmiş durumda olan bu süreçteki duruşları; bu iki parti için hayat-memat meselesidir.
-Türkiye’de STK sayılabilecek ne kadar kurum ve kuruluş varsa bu barış süreci için bedenini taşın altına koymadığı takdirde halkın yanındaki tüm itibarını yitirecek ve birer kafadarlar lokaline dönüşeceklerdir.
-Aydın ve entelektüel olarak bu toprakların ekmeğini yiyenler süreç için katalizör olmadıkları takdirde halk nezdinde birer genetik çöplük hükmünde olacaklardır.
 
Barış milletin onayıdır
 
Rızasını almadığınız bir çocuğu dahi yönetemezsiniz. Her kurum ve her birey şunu çok iyi bilmelidir ki barışın ruhu halkın rızasıdır. Değişimin sınırları halka rağmen çizilemez. Burada asıl olan; devletin ya da Kürtler adına inisiyatifi elinde bulunduran PKK ‘nın kaygıları ve beklentileri çözümün anahtarı olamaz. Çünkü Kemalizm ve onun ürünü olan PKK zaten çözümsüzlüğün taraftarlarıdırlar. Milletlerin hiç bir dönemde politiğe olmayan kısmına “derin millet” denir. Bunlar doğal seleksiyon sonucu oluşmuş genetikleri ile hikmet ocaklarında şekillenmiş, millet olmanın değerlerini kuşanmış erdemliler topluluğudur.
 
Halkın bu kesimini batı zihni ile anlamak isteyenler klasik sosyolojinin sınıf kavramını veya misyoner zihniyetli cemaatleri anlayabilirler. Oysa “Anadolu Pedagojisi” ile yetişmeyen kesimler bu derin milletin duygudaşı, yoldaşı olamaz.
 
Askeri ve siyasi çözümlerin denenmediğini düşünenler yanılacaktır. Barışın tarafları kavga eden iki kafadar (Kemalizm-PKK) olarak düşünülürse bunların hafızası batının algısıyla çabuk değişebileceği unutulmamalıdır. Bunların barışa sadakatleri ideolojik iştahlarıyla doğru orantılıdır. Nasıl ki meydan muharebesi yapmayandan millet olunmuyorsa, her kavga edenin arasındaki uzlaşıya da barış denemez. Barış; rızası alınmış derin milletin onayıdır. Teminatı hak bildiği namustur.
 
Teminatı millet olan bir barış Türkiye’nin değer yargıları ile örüleceği için en sağlam sığınak olacaktır. Millet bu yapay kavganın anlamsızlığını absorbe ettiği için iç savaş yaşamadık. Şimdide çözümün ismini kardeşlik olarak koyup çözüm istiyor.İşte barış,çözüm dedikleri şeylerin teminatı budur.