Hangi güvenlik öncelikli? Enerji mi gıda mı?

Dr. Necmettin Acar / Mardin Artuklu Üniversitesi
26.03.2022

Rusya'nın Ukrayna işgali sürecinde gelişmiş Batı ekonomilerini doğrudan etkileyen enerji güvenliği en çok konuşulan konuların başında gelirken, az gelişmiş ülkeleri doğrudan etkileyen, gıda güvenliğine dair tehditler daha geri planda kaldı.


Hangi güvenlik öncelikli? Enerji mi  gıda mı?

Ukrayna Savaşı, uluslararası arenada zaten mevcut olan birçok çifte standardı daha da görünür kıldı. Bu süreçte uluslararası kamuoyunun Afrikalı ve Orta Doğulu mülteciler ile sarı saçlı mültecilere, Ukrayna'da hayatını kaybeden sivillerle ve Orta Doğu'da hayatını kaybeden sivillere, harabeye dönen Suriye ve Irak şehirleriyle Ukrayna şehirlerine karşı yaklaşım farkını daha iyi görmüş olduk.

Çifte standartlar

Çifte standardın en bariz olduğu alanlardan birisi de güvenlik olgusu olarak ön plana çıktı. Aslında "üçüncü dünya" ülkelerinin güvenliğine yönelik çifte standart yeni bir durum değil. 1990'lı yıllarda Muhammed Eyyüb bu çifte standardı görmüş ve bu alanda "üçüncü dünya güvenlik okulu" isminde bir akımı da başlatmıştı. Eyyüb'ün son derce haklı yaklaşımına göre, güvenliğin askeri konuların ötesinde insan, çevre ve gıda gibi alanlara doğru genişletilmesi gerekmektedir.

Rusya'nın Ukrayna işgali sürecinde gelişmiş Batı ekonomilerini doğrudan etkileyen enerji güvenliği en çok konuşulan konuların başında gelirken, az gelişmiş ülkeleri doğrudan etkileyen, gıda güvenliğine dair tehditler daha geri planda kaldı. Bu süreçte önemli ölçüde ithal buğdaya bağımlı olan ve içinde bulunduğumuz dönemde yeterli buğdayı temin etmek için yeterli dövizi bulmakta zorlanan Mısır'ın durumu oldukça kritiktir. Hem küresel basında hem de Mısır basınında "ekmek isyanlarına geri sayım" şeklinde haberler çıkmasına rağmen uluslararası kamuoyunun, enerji güvenliğinin aksine, bu konuya oldukça duyarsız kalması üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir konudur.

Rus etkisi

Ukrayna Savaşı'nı takip eden dönemde enerji güvenliği en öncelikli gündem maddesi olmayı başardı. Bu durumun temelde iki sebebi bulunmakta; Rusya'nın doğalgaz arz piyasasındaki hâkim konumu ve enerji güvenliğinin/güvensizliğinin gelişmiş Batılı ülkelerine yönelik oluşturduğu doğrudan tehdidin boyutu.

Bugün Rusya küresel doğalgaz rezervlerinin tek başına dertte birine sahip ve Avrupa ülkelerinin toplam enerji tüketiminin yaklaşık yarısını karşılıyor. Ukrayna Savaşı sürecinde Rusya karşısında konsolide olan Batı bloğunun ittifakla Rusya'ya uygulamaya başladığı yaptırımların iki blok arasındaki gerilimi daha da tırmandırması ve Putin'in 2006 ve 2010 yıllarında yaptığı gibi doğalgaz vanalarını kapatma ihtimali Batı için en kötü senaryo olarak sürekli dillendiriliyor.

De-facto kontrol

Ancak Rusya'nın sadece küresel enerji güvenliğinin değil aynı zamanda küresel gıda güvenliğinin de vazgeçilmez bir aktörü olduğu nedense unutuluyor. Çünkü küresel gıda ihracatının dörtte biri bugün Putin'in de-facto olarak kontrol ettiği bölgelerden sağlanmaktadır. Rusya'nın kontrol ettiği bölgelerden gıda ihracatının durmasının ya da aksamasının, enerji kesintilerinden daha dramatik olaylara yol açacağının bilinmesine rağmen, gıda güvenliğine yönelik endişeler enerji güvenliğine yönelik endişelerin oldukça gerisinde kalıyor. Gıda güvenliği kavramının enerji güvenliği kavramının gerisinde kaması güvenlik konusundaki çifte standardın en bariz göstergelerinden birisi olmuştur. Çünkü enerji güvenliği denildiğinde zengin ve gelişilmiş Batılı aktörlerin güvenlik endişeleri kastediliyor. Hâlbuki gıda güvenliği daha çok az gelişmiş ve üçüncü dünya olarak nitelendirilen ülkeleri ilgilendiren bir sorundur. Bugün doğalgazının yüzde 40'ını Rusya'dan temin eden Avrupa ülkelerinin yaşadığı panik uluslararası gündemin en önemli maddesi olarak ön plana çıkarken yüzde 80 onaranında Rusya-Ukrayna buğdayına bağımlı olan üçüncü dünya ülkelerinin, örneğin Mısır'ın, karşı karşıya kaldığı riskler çok fazla dillendirilmiyor.

En zayıf halka

Bugün Ukrayna coğrafyasında süren savaş durumu gıda güvenliği konusunda kırılgan ülkelerin bu kırılganlıklarını iyice derinleştiren bir süreci başlattı. Mısır ise küresel düzeyde gıda güvenliği konusunda en kırılgan ülkelerin başında gelmektedir. Yüz milyonu aşan nüfusu ve gıda üretme olanaklarının sınırlılığı sebebiyle Mısır küresel düzeyde gıda fiyatlarında yaşanan her dalgalanmadan en çok olumsuz etkilenen ülke olmuştur. Hâlihazırda 22 milyon ton olan yıllık tüketiminin 14 milyon tonunu ithal etmek zorunda olan ülke dünyanın en büyük buğday ithalatçısıdır.

Savaşın, yıllık 44 milyon ton buğday ihracatçısı olan, Rusya'yla, 17 milyon ton buğday ihracatçısı olan, Ukrayna arasında gerçekleşiyor olması Mısır'ın kırılganlığını derinleştirmekte. Çükü Mısır, 14 milyon olan buğday ithalatının yaklaşık 11 milyon tonunu, küresel buğday üretiminin yaklaşık yarısını gerçekleştiren bu ülkelerden karşılıyor. Mısır'ın Rus buğdayına bağımlılığı yüzde 50 iken Ukrayna buğdayına bağımlılığı yüzde 30 civarında.

Savaşın buğday arzında yol açtığı daralma bir taraftan fiyatlarda sert yükselişlere yol açmasına ilaveten pahalı bile olsa buğday temininin güçleştiği bir süreç ile karşı karşıyayız. Son günlerde Rusya ve Ukrayna hükümetlerinin buğday ihracatını durdurduklarını açıklaması Mısır için tam bir felaket senaryosuna yol açmakta. Yetkililerin açıklamasına göre Mısır'ın Temmuz-Ağustos aylarına kadar yetecek buğday stoku kalmış durumda.

Rusya-Ukrayna savaşının gıda ve enerji fiyatları üzerinde kurduğu baskı kadar önemli başka bir gelişme de Mısır'ın son dönemde, ülke için hayati olan ürünlerin ithalatı için yeterli dövize ulaşmakta zorlanmasıdır. Yıllık yaklaşık 13 milyar dolar civarında olan turizm gelirlerinin savaşın ortasında önemli ölçüde düşeceğine kesin gözüyle bakılıyor. Aynı zamanda yıllık 120 milyon varil petrol ithal eden ülkenin enerji faturası da son dönemde ikiye katlanan petrol fiyatları sebebiyle ciddi artış göstermiş durumda. Mısır'da yaşanan bu gelişmeler enerji ve buğday temini için gereken dövizin temin edilmesini zorlaştırıyor. Buğday ithalatı için geçtiğimiz yıl 3 milyar dolar civarında kaynak ayıran Mısır'ın, mevcut gıda fiyatları göz önüne alındığında, bu yıl aynı miktarda buğday için ayırması gereken kaynak 6 milyar dolar civarında olacaktır.

Ekmek isyanları

2010 yılındaki Arap Baharı sürecinde ortaya çıkan sokak hareketleri de 2013 yılında ülkenin ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye yönelik sokak hareketleri de yakıt ve gıda sektöründe yaşanan fiyat dalgalanmaları ile yakından alakalıdır. 2000'li yılların başlarından beri Mısır'da sık sık "ekmek isyanları"nın yaşandığını da göz önüne alırsak, ülkenin bugün yaşadığı gıda krizinin geçmişteki bu sokak hareketlerine benzer yeni bir sokak hareketleri dalgasına yol açabileceğini öngörebiliriz.

Ukrayna savaşı uluslararası arenada çok sayıda çifte standardı görünür hale getirdi. Uluslararası arenada, zengin ülkeler açısından önemli olan enerji güvenliği ile az gelişmiş ülkeler açısından önemli olan gıda güvenliğine yönelik yaklaşım farkı bu çifte standardın en bariz örneğidir. Bir ayını dolduran Rusya-Ukrayna savaşı sürecinde Putin'in buğday ithalatını durdurması, doğalgaz vanasını kapatma ihtimali kadar dikkat çekmedi. Çünkü doğalgaz gelişmiş ülkeler için, gıda ise az gelişmiş ülkeler için hayati bir üründür.

[email protected]