Havayı da büken adam

Dr. Hülya Bulut/ Yazar
21.11.2023

‘One Minute' çıkışındaki delikanlılık, Rusya-Ukrayna savaşındaki arabuluculuk rolü, Tahıl Koridoru'ndaki insani duruş, Müslüman şarkıcı ile şimdilerde Eurovizyon şarkı yarışmasına katılacak olan Fransa'nın Afrika'daki Müslüman sömürgelerine şirinlik taslayan Macron'a verilen cevap, Holokost bam teline basılarak Schloz'a verilen ayar… Tüm mazlum haklar adına Batı'ya verilen en güzel cevaptır ve olmaya devam edecektir…


Havayı da büken adam

Arap Ülkesi, Arap Küresi veya Arap Devletleri olarak da bilinen Arap Dünyası, yani Arap anavatanı, çoğunlukla Batı Asya ve Kuzey Afrika'da bulunan Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Cibuti, Fas, Filistin, Irak, Katar, Komorlar, Kuveyt, Libya, Lübnan, Moritanya, Mısır, Somali, Sudan, Suriye, Suudi Arabistan, Tunus, Umman, Ürdün ve Yemen'den oluşan 22 ülkeyi kapsayan ve 477 milyonluk nüfusa sahip geniş bir coğrafya.

Demografik yapısı (milyon kişi) itibarıyla, Arap Dünyası'ndaki ilk on ülke ise şöyle: Mısır (113,4), Sudan (48,6), Cezayir (45,9), Irak (45,9), Fas (37,9), Suudi Arabistan (37,2), Yemen (34,7), Suriye (23,7), Somali (18,4), Tunus (12,5). Görüldüğü üzere, Arap Dünyası'nın toplam nüfusunun yaklaşık yüzde 24'üne sahip olan Mısır, nüfus bakımından bu yapının en çok nüfusu haiz olan ülkesi.

Arap Baharı

Gelelim Arap Baharı'na. Arap Dünyası nüfusun ağırlıklı kısmını barındıran ve Arap Baharı'ndan önemli ölçüde etkilenen Arap ülkeleri Mısır, Cezayir, Irak, Fas, Suudi Arabistan, Yemen, Suriye ve Tunus iken, yine nüfus yapısı (milyon kişi) itibarıyla bakıldığında bu ülkeleri Ürdün (11,4), Libya (6,9), Lübnan (5,3), Umman (4,7), Moritanya (4,1) ve Bahreyn'in (1,5) takip ettiği görülüyor. Şimdi bu detayları hatırımızda tutarak, Arap Baharı'ndan en çok etkilenen ülkelerin başında gelen ve Arap Dünyası'nın en yoğun nüfus yapısına sahip olan Mısır'dan yükselen bir sese kulak verelim ve bakalım. Mısırlı bir entelektüelin vicdanı, İsrail'in Filistin halkına yapmakta olduğu soykırım için bize neler söylüyor:

Filistin, bizi de kurtar!

"Ben Filistinli kardeşlerime kırgınım. Belki şimdi sırası değil ama, bilerek söyleyeceğim. Çünkü her seferinde bizi 'Araplar neredesiniz?' diyerek kırıyorlar. Lütfen, Filistinli kardeşler bizi çağırmayı kesin. Zaferi kazanan, yenilenleri nasıl çağırır ki?

Filistinli kardeşler, yemin ederim biz yenildik. Bu gerçekliğimizden de hep kaçıyorduk:

Sizin sebatınız, bizim aczimizi yansıtan ayna oldu. Biz önceden ekmek, şeker ve yağ kavgasında yenilmiştik! Koca bir halk, fikrini dahi söyleyemeyecek hale geldiğinde yenilmiştik! En büyük hayali de gizli bir WhatsApp grubunda fikrini söylemek oldu, kimse duymasın diye! Kendimizi kandırmayalım Mısırlı kardeşler. Kendi ülkenizde tapu dairesine bile giremezken, Filistin'e nasıl girmek istiyorsunuz?

Bir de soruyorsunuz 'ne zaman yenildik?' diye!

Beyrut patlamasında bir Arap başkenti gözümüzün önünde yıkılırken ve hala tek bir sorumlu dahi yargılanmazken yenildik! Arap ülkeleri birbirlerini zayıflatmaya başladığında yenildik! Kardeşlik, soy ve kan bağının yerine; komşu komşusuna saldırıp hakkına girdiğinde, düşmanımızın tayin ettiği sınırlar ve bayrak renkleri yönümüzü belirlediğinde yenildik!

Bir de soruyorsunuz 'ne zaman yenildik?' diye.

İşgal edile edile yenildik!

Cebimizden milyarları harcadığımız ordularımızı siyasi ve ticari bir ürüne çevirdiğimizde ve silah sadece halkı baskılamak için kullanılmaya başladığında, yenildik! Militan çeteleri birkaç günde ordusu olan bir Arap ülkesini işgal ettiğinde, yenildik!

Bir de şaşıyorsunuz 'nasıl oldu da yenildik?' diye.

Bir kişi (Esad) yüzbinlerce Arap'ı öldürüp milyonları sürgün ettiğinde, koca bir Arap ülkesini yıktığında, yenildik! Ve şimdi diğerlerini uyuşturucuyla yıkmaya çalıştığında ve biz kardeşlerimizin yanında duracağımıza katili ödüllendirdik! Onunla, sanki normal bir şeymiş gibi Arap Birliği zirvesinde fotoğraf çektirdik.

Bir de soruyorsunuz, 'ne zaman yenildik?' diye.

2003'te ABD, Irak'ı canlı yayında bombalayıp işgal ettiğinde tehlikenin yaklaştığının farkına varamadığımızda öylece oturup izlediğimizde, yenildik! Milyonlarca göçmen çadır kentlerde soğukla, açlıkla, susuzlukla boğuşurken, yenildik!

Çünkü çok iyi biliyorlardı ki, yardım isteyecekleri son kişiler bizlerdik. Ey Filistinliler, asıl biz sizi çağırıyoruz. Lütfen başınızdaki işgalden kurtulduğunuzda bizi de kurtarmaya gelin."

Emperyalist Batı

Bu bağlamda, ABD'nin son iki yüz yıllık geçmişinde birkaç yıl dışında savaşmadığı, dünyayı allak bullak etmediği bir dönemin pek de olmadığı hatırlanmalı. Özellikle, Soğuk Savaş döneminde örneğin Vietnam, Irak, Libya, Suriye gibi yakın coğrafyadaki ülkeler ve şüphesiz ki Orta ve Güney Amerika'da yürütülen bütün o kirli işler, askeri müdahaleler, siyasi suikastlar, değerlerin erozyona uğratılması...dünyada olan biteni izlemeye meraklı ve dikkatli kişilerin gözünden kaçmadığına eminim.

Yakın tarihimize şöyle bir bakalım isterseniz. Türkiye'nin II. Dünya Savaşı sonrası dış dayatma ile de olsa çok partili sisteme geçmesi elbette olumsuz bir gelişme olarak değerlendirilemez. Ancak, dış müdahaleye hemen her konuda açık olmanın ve mecbur kalmanın bedeli takip eden altmış-yetmiş yıl boyunca toplumumuzun refahından, özgürlüğünden, bağımsızlığından ve özgüveninden kayıp olarak tecelli etti. Mesela, genç cumhuriyet döneminde uçak yapmak isteyen Vecihi Hürkuş da, Devrim Otomobili de, işte aynı müdahaleye feda edilmiş birçok projeden ve girişimden yalnızca birkaçı.

Yani, kısacası Türk istihbaratının maaşlarının dahi Amerika'dan geldiği ve her on yılda bir 'bizim çocuklar yaptı' darbelerinin arka planında başta ABD olmak üzere yabancı istihbaratın olduğu bir sisteme 'açık demokrasi' demek mümkün müdür? sorarım size Allah aşkına!

15 Temmuz'da Türkiye

Aynı 'açık demokrasi' yalan-dolanı başta ABD olmak üzere Batı'nın, Türkiye ve Ortadoğu'daki çok farklı fikir ve tasarruflarını kamufle etmek için kullandıkları bir oyundu. İki ciltlik 'Bir Tetikçinin İtirafları' kitabında da ifşa edilen ABD ve İngiltere gibi ülkelerin, hakim güç oldukları IMF, Dünya Bankası, OECD, Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü gibi kurumlar üzerinden dünyaya ayar vermeye çalıştıklarına da bakılırsa, Batı'nın bu oyunları hiç bitecek gibi görünmüyor.

Türkiye, Suriyelilerin yaşam maliyetlerine katlanmasına rağmen hayatına devam ettikçe(2011) Gezi Parkı olaylarından sağ salim çıktıkça (2013), 15 Temmuz darbe girişimlerinde teslim alınamadıkça (2016), İstanbul'da öldürülen Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı olayını takdire şayan bir istihbarat başarısı ile bertaraf ettikçe (2018), biyolojik bir savaş olarak da değerlendirilebilecek pandemi koşullarında dahi sınır ötesi operasyonlarını ve terörle mücadele kararlılığını sürdürdükçe (2020-), Karabağ zaferinde söz sahibi oldukça (2021), dünyanın en büyük ikiz karasal depremine rağmen en kısa zamanda kendisini toparladıkça (2023 Şubat), seçimlerde muhalefeti destekleyen Biden neye uğradığını şaşırdıkça (2023 Mayıs)... Batı elinden geleni ardına koymayadursun...

Tüm yollar Türkiye'ye çıkar

Artık tüm yollar Türkiye'ye çıkıyor!

'One Minute' çıkışındaki delikanlılık, Rusya-Ukrayna savaşındaki arabuluculuk rolü, Tahıl Koridoru'ndaki insani duruş, 'Finlandiya ve Norveç'in NATO üyelik başvurusunda sergilenen tavır, Müslüman şarkıcı ile şimdilerde Eurovizyon şarkı yarışmasına katılacak olan Fransa'nın Afrika'daki Müslüman sömürgelerine şirinlik taslayan Cumhurbaşkanı Macron'a verilen cevaptaki ustalık, son gelişmeleri apar topar Türkiye'ye gelerek görüşmek zorunda kalan Blinken'a karşı sergilenen duruş, Holokost bam teline basılarak Schloz'a verilen ayar... tüm mazlum haklar adına da Batı'ya verilen en güzel cevaptır ve olmaya devam edecektir...