Hayır cephesinin kampanya stratejileri

Tarkan Zengin / Çalışma Hayatı Uzmanı
1.04.2017

Kampanyada “olumlu dil” kullanmak, getirilmek istenen sistemle ilgisi olmayan argümanlarla ‘Evet’ diyeceklerin kafasını karıştırmak, “AK Partililerin kafası karışık” diyerek bir belirsizlik oluşturmak ve mümkünse ‘Evet’leri olabildiğince düşük çıkararak halkoylaması sonrası bu oran üzerinden muhalefeti örgütlemek, hayır cephesinin öne çıkan kampanya stratejileri arasında.


Hayır cephesinin kampanya stratejileri

Türkiye 16 Nisan’da yapacağı halkoylamasıyla önemli bir sistem değişikliğine gidiyor. Bu süreçte oy almadan kurdukları iktidar düzeninin değişmesinden rahatsızlık duyan kesimler, içeride ve dışarıda yoğun bir propaganda yapıyor. ‘Hayır’cılar halkoylamasına sunulan değişikliklerle ilgisi olmayan bazı iddialarla halkı yanıltmak istiyor, fantastik kurgularla oluşturulan yalanlarla halkın tercihlerini etkilemeye çalışıyor.

Son iki ayda yaklaşık 30 şehirde halkın nabzını tutmaya çalıştık. Alanda yaptığımız çalışmalarda öne çıkan hususlar ile konferanslarda sorulan sorular genellikle hayır cephesinin yalanlarına dayanıyor. Tek adamlık, Erdoğan sonrası ne olacak, 18 yaş, TBMM’nin tüm yetkileri elinden alınıyor, her şey çok iyi giderken böyle bir değişikliğe neden ihtiyaç duyuldu ve Cumhurbaşkanı’nın her konuda kararname çıkarabileceği gibi hususlar sahada en fazla karşılaştığımız sorular. Kılıçdaroğlu ise konuştuğu farklı kesimleri korkutmak amacıyla şu iddiaları dile getiriliyor: Muhtarlıklar kaldırılacak, şehirler birleştirilerek federasyon oluşturulacak, asgari ücret kararnamelerle belirlenecek, kıdem tazminatı kararnameyle kaldırılacak, lokantalar kapatılacak, istenen her konuda kararname çıkarılacak, kendi çocuklarını milletvekili yapacaklar ve iki yılda emekli edecekler.

Cumhurbaşkanının ikna gücü

Sahada bundan bir ay önce sorulan bazı soruların artık sorulmadığını, dile getirilen bazı endişelerin artık giderildiğini gözlemliyoruz. Mesela bir ay önce sıkça dile getirilen “yargı tek kişiye bağımlı hale gelecek” endişesinin özellikle Cumhurbaşkanının anlatımlarıyla giderildiğini görüyoruz. Yine “tek adamlık” iddiasıyla oluşturulmak istenen olumsuz algı, Cumhurbaşkanı’nın “Tayyip Erdoğan baki değil, fani ya. Benim 16 Nisan’a dahi çıkacağıma dair bir garanti var mı? Erdoğan’dan sonrası ne olacak? Millet ne derse o olacak, Allah ne derse o olacak” sözleriyle büyük oranda ortadan kalkmıştır. Sahici bir lider olarak Erdoğan’ın sahaya çıkmasının halkın ikna edilmesinde ve bazı belirsizliklerin giderilmesinde önemli bir etki oluşturduğu görülmektedir.

Hayır cephesinin sahada tespit edebildiğimiz kampanya stratejilerinden bazıları şunlar: Kampanyada “olumlu dil” kullanmak, getirilmek istenen sistemle ilgisi olmayan argümanlarla ‘Evet’ diyeceklerin kafasını karıştırmak, “AK Partililerin kafası karışık” diyerek bir belirsizlik oluşturmak ve mümkünse ‘Evet’leri olabildiğince düşük çıkararak halkoylaması sonrası bu oran üzerinden muhalefeti örgütlemek. Bu amacı gerçekleştirebilmek için, yalan söylemek, halkı kandırmak, olmayan şeyleri varmış gibi göstermek dâhil her yolu mubah görüyorlar.

Kılıçdaroğlu, seçilme şansının 18 yaşa indirilmesinin yanlış olduğunu, evet diyenlerin kendi çocuklarını vekil yapacaklarını ve iki yıl sonra ömür boyu emekli maaşı alacaklarını iddia etmektedir. Öncelikle seçilme yaşı 18-25 yaş arasını kapsamaktadır. Bundan sonra ilk seçimin 2019’da olacağını varsaydığımızda 18-24 yaş arası birinin o dönem milletvekili olması durumunda en erken emeklilik yaşı erkek ise 60, kadın ise 58’dir. Bu yaştan önce emekli maaşı almaları mümkün değildir. 2019’da yapılacak seçimlerde 18 yaşında (2001 doğumlu) bir genç, milletvekili olması durumunda erkek ise 2061’de, kadın ise 2059’da emekli maaşı alabilecek. Kılıçdaroğlu’nun bildiğini düşündüğümüz bir kanun olan, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 28. Maddesi’nde yer alan “Yaşlılık sigortasından sağlanan haklar ve yararlanma şartları” başlıklı maddesine bakılırsa, 18 yaşında birinin iki yıl vekillik yaparak emekli olamayacağı anlaşılır.

Halk oylamasına sunulan düzenlemede seçilme hakkı 18’den 25 yaşa kadar olan grubun tamamına verildi.  Ülkemizde 15 Temmuz hain işgal girişiminde gençlerimiz en önde mücadele etti. 15 Temmuz’da 249 şehidimizin 32’si 25 yaş altında gençlerden oluşuyor. “Asımın nesli” ve milletin evlatları o gün vatanı kurtarmak için canlarını ve kanlarını verdi. Şimdi bu evlatlarımıza vatan savunmasında sorumluluk alın ama ülke yönetiminde sorumluluk almayın demek ne kadar doğru?

Ya Erdoğan sonrası?

Sahada en fazla karşılaşılan sorulardan biri “Cumhurbaşkanımız Erdoğan’la sorunumuz yok ancak ondan sonra HDP/PKK’lı ya da psikolojik sorunu olan biri cumhurbaşkanı olursa milletin hali ne olur?” sorusudur. Halkı böcek gibi görenler, bidon kafalı, makarnacı ve kömürcü diyerek aşağılayanlar halkın psikolojik sorunları olan birini seçebileceğini söyleyerek halka güvensizliklerini açığa çıkarmış oluyor. Oysa millet çok partili siyasi hayata geçtiğimiz 71 yıllık süreçte iki lidere, Menderes’e ve Erdoğan’a yüzde 50’den fazla oy vermiş. HDP/PKK’lı birinin ya da marjinal sol parti başkanlarından birinin cumhurbaşkanı olması ise milletin aklıyla alay etmektir. Bu tür partilerin yeni sistemde iktidar olma şansları yok. Ancak mevcut sistemde koalisyonlarla iktidara gelme ihtimalleri her zaman var. 7 Haziran seçimlerinde yüzde 41 oy alan AK Parti tek başına iktidar olamamış ve diğer partiler de AK Parti ile  koalisyon kurmayacağını söylemişti. 7 Haziran’da, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bugün olduğu gibi o gün de dik duruş göstermeseydi belki bir koalisyon olacaktı. Koalisyonda muhtemelen Selahattin Demirtaş başbakan yardımcısı, Figen Yüksekdağ ise içişleri bakanı olacaktı. Bu nedenle sırtını terör örgütlerine dayayan partilerin getirilmek istenen yeni sistemde iktidar olma ihtimalleri çok zor. Ancak bu sistem devam ederse 7 Haziran’da olduğu gibi iktidara gelmeleri mümkün olabilir.

Kıdem tazminatı kalkar mı?

Kılıçdaroğlu kararnameyle asgari ücretin belirlenebileceğini ve kıdem tazminatının kaldırılabileceğini iddia ediyor. Değişikliklerde hangi konularda kararname çıkarılabileceği, hangi konularda çıkarılmayacağı, bununla ilgili denge denetim sistemi çok açık biçimde belirtilmesine rağmen millet bu konuda da aldatılmak istenmektedir. Değişikliğin 8. maddesi çok açık “Cumhurbaşkanı’nın yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi” çıkarabileceği şeklinde düzenlenmiştir. Maddenin devamında ise “Anayasada yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri, siyasi haklar ve ödevleriyle ilgili, münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda ve kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamayacağı” açıkça belirtilmiştir. Bununla da yetinmeyen düzenleme; Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde kanun hükümlerinin uygulanacağını, TBMM aynı konuda kanun düzenlerse kararnamenin hükümsüz kalacağını söylemektedir. Ayrıca tüm kararnameler yargı denetimine açıktır.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 39. maddesinde asgari ücretin nasıl belirleneceği çok açık biçimde belirtilmiştir. 1475 sayılı kanunun ise sadece 14. maddesi yürürlüktedir ve kıdem tazminatını düzenlemektedir. Kanunda açıkça düzenlenen asgari ücretin tespiti ve kıdem tazminatının kaldırılması Cumhurbaşkanı kararnamesiyle yapılamaz. Yasalarla düzenlenmiş olan asgari ücretin belirlenmesinin ve kıdem tazminatının kaldırılmasının kararnameyle olabileceğini söylemek halkı kandırmaktır. Kılıçdaroğlu halk oylamasına sunulan değişikliği okumamış olabilir ama hiç değilse bu maddeleri okumalı ve milleti yanıltmamalı.

Millet ferasetiyle, basiretiyle ve irfanıyla halk oylamasına sunulan düzenlemelerin ve 16 Nisan’ın ne anlama geldiğinin idrakinde.

[email protected]