HDP'nin darbe ile imtihanı

Mehmet Emin Ekmen / Avukat
30.07.2016

HDP/PKK’nın tutumunu gösteren ilginç yazılardan biri de Mustafa Karasu’dan geldi. Karasu bu darbenin FETÖ’cü bir darbe olamayacağını, ‘Fethullahçılar darbe yaptı’ denilerek Fethullahçıların üzerine daha fazla gitme imkanı yaratılmak istendiğini iddia ediyor. Fethullah Gülen mi argümanlarını Karasu’dan aldı, Karasu mu sıkı bir Fethullah takipçisi, şimdilik bilmiyoruz.


HDP'nin darbe ile imtihanı

FETÖ darbesinin başarısızlıkla sonuçlanması ve devletten tam olarak temizleneceklerine dair bir umudun doğması Türkiye için yeni bir sayfa yeni bir imkan demektir. Sivil siyasetin güçleneceği, başta asker olmak üzere bürokratik güçlerin zayıflayacağı günler bizi bekliyor.

FETÖ sivil siyaseti kontrol altında tutmanın her yolunu denedi. Yeni (!) derin devlet, tıpkı öncekiler gibi, yargı, istihbarat, asker ve polisi kullanarak Alevi, Kürt, dindar, laik kesimler üzerinde sürekli olarak operasyonlar yaptı. 90’ların bazı faili meçhul olayları, Zirve Yayınevi ve Dink cinayetleri, Hablemitoğlu ve Yazıcıoğlu’nun katli, Uludere bombalaması  gibi olayların şüphelilerinin FETÖ iddiası ile tutuklanmış olması bir tesadüf değil şüphesiz.

FETÖ, Kürt meselesinin seyri veya PKK’nın silahsızlandırılması ile ilgili süreçlere de hep bu mantıkla müdahale etti.

2009 KCK operasyonları ve kelepçeli fotoğrafın servisi, Hatip Dicle’nin adaylığının önce kabul edilip sonra düşürülmesi, 2010 Oslo görüşmelerinin deşifre edilmesi, 2011 Uludere bombalaması, 6-8 Ekim olaylarındaki güvenlik zafiyeti, Çözüm Sürecindeki istihbari ve fiili ihmaller, Suruç canlı bomba olayı, komuta kademesinin tamamı tutuklu olan 2. Ordu’nun şehir savaşlarındaki ihmal ve aşırılıkları bu anlamda akla gelen ilk örnekler. 

Tasfiye ve yeni dönem

FETÖ’nün silahsızlandırma süreçlerine yıkıcı müdahaleleri dikkate alındığında akla gelen ilk soru; Fetö’nün tasfiyesinin “Buzdolabındaki Çözüm Sürecine” nasıl etki edeceğidir.  

Silahsızlandırma süreçleri iki yönlüdür. Silah bırakmak isteyen bir örgüt ve bunu kolaylaştıran bir devlet.

Devlet aklının yakın tarih olaylarını farklı bir okumaya tabi tutacağının ilk işareti Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın Uludere açıklaması ile geldi.

Eğer devlet yeni bir forma dönüşecekse daha doğrusu dönüşüyorsa diğer tarafa yani örgütün duruşuna da bakmak gerekir.

Selahattin Demirtaş’ın ilk kez 2009’da dikkat çektiği FETÖ hakkında Murat Karayılan 2013 yılında elimizde belgeler var ve bunları açıklamaya hazırız demişti. Yine Demirtaş’ın FETÖ’nün yargı, emniyet, mülki idare gibi devlet kurumlarındaki “abilik” sistemini açıkça ortaya koyan konuşmaları hatırda.

Peki,FETÖ’yü bu kadar net bilen ve ciddi mağduriyetler yaşayan HDP/PKK çizgisi bu darbe girişiminde ne yaptı? FETÖ’nün tasfiyesi ile ortaya çıkan bu yeni fırsatı nasıl değerlendirdi?

Darbeye tarafsızlık (!)

Maalesef darbeye karşı tutumlarında kocaman bir fiyasko var. KCK’danDTK’ya yapılan açıklamalarda; dil ucu ile bir kınama, ardından katı bir Erdoğan ve AK Parti düşmanlığı ortaya döküldü.

Şu cümleler daha ilk saatlerde yapılan KCK açıklamasından: “... Yakında yapılacak askeri şura toplantısında Tayyip Erdoğan’ın kendine yakın generalleri komuta kademesine getireceğinin söylendiği günlerde bu darbe girişiminin yapılması dikkat çekicidir. Öte yandan faşist AKP iktidarının dış politikasının çok tartışıldığı bir dönemde gerçekleşmesi de bu darbenin diğer bir boyutu olmaktadır. (...)Bu çatışmada demokrasi güçlerinin bir tarafın yanında yer alması söz konusu değildir.”

Siyasi analiz yapmaktan geri durmayan KCK’nın son tespiti(!) ise darbe arayışının haklılığı yönünde: “Son darbe girişimi de göstermiştir ki Türkiye’nin AKP faşist iktidarından kurtularak demokratik bir yönetime kavuşması ihtiyacı bulunmaktadır.”

Selahattin Demirtaş’ın verdiği ilk mesajlar; Ak Parti’yi darbeye sebep (!) olmak, sokaktaki halkı ise IŞİD’çilik ile suçlamak oldu.

“... Dış politikadaki hatalar eğer bundan sonra da bir şekilde düzeltilmez ise korkarız Türkiye darbe mekaniğinden kurtulamamış olacak...

Sokaklar IŞİD zihniyetlilerin malı değildir. Bütün halkın malıdır. Halk saldırılara karşı kendini korumayı da ortaya koymalıdır. “

Böylelikle, sol bir lider, emperyallerle iş tutmamanın bedeli olarak ortaya çıkan alçak bir darbe girişimini meşrulaştırıyor, sorunun devam edeceği yönünde Ak Parti’yi uyarıyordu.

Demirtaş direnişçi kitlelere dair analizini(!) ise başka bir röportajda şöyle sürdürüyordu.

“Evet, IŞİD’çi bir kafa, bir güruh, Hüda-Parlısıyla, AKP’lisiyle bütün dinci, gerici gruplar, meydanlarda güç gösterisi yapıyor... Hiç kimseyi bu ülkede yurttaş olarak bile görmek istemiyorlar. Özellikle darbe girişimi sırasında suçu günahı olmayan zavallı erlere bile neler yaptıklarını görüyorsunuz.”

Demirtaş PKK’nın o gece kurşun sıkmamasını ise “Kürt hareketi, darbe girişiminin yaşandığı saatlerde hiçbir çiğlik yapmadı. Bu tarihe not düşülmelidir.” şeklinde ifade ediyordu. Oysa henüz birkaç gün geçmeden ve darbeci askerlere dair tasfiye devam ediyorken bölgenin her ilinden çatışma ve şehit haberleri gelmeye başlamıştı.

Vahim bir saldırı emri

Uyarı amaçlı (!) söylenen şu cümlelerin ise darbe sonrası toplumsal gerginlikle ne kadar uyumlu olduğu çok açık(!)

“AKP bazı mahallelere bu kitleleri, güruhları yönlendirebilir, saldırtabilir. Herkesin dikkatli olması lazım. Kürt mahallesi, Alevi mahallesi, solcular hedef haline getirilebilir.”

Bu dönemde HDP cephesinden en vahim açıklama Örgütlenmeden Sorumlu HDP Eş Başkan Yardımcısı Nadir Yıldırım’dan geldi. Yıldırım darbe girişiminin fırsata çevrilerek, sokakların “ırkçı-faşist” gruplara terk edildiğini iddia ediyor ve aşağıdaki sözlerle kendi tabanını meydanlara saldırmaya çağırıyordu:

“Bakın Kürdistan’da aldıkları oy oranları yüzde 0.1 bile olmayan kimi gruplar bir kaç gündür sokakları terörize etmeye çalışıyorlar. Bizim temkinli yaklaşımımız yanlış anlaşılıyor. Kürdistan’da meydanları teslim almaya çalışıyorlar.Evet ilk 2-3 günlük durumda olgun davrandık ama artık gelinen aşamada...Biz tedbirlerimizi almaya başladık sokakları, bu ırkçı gruplara bırakmayacağız... Halkımızı uyarmak istiyoruz. Tedbirlerimizi almak zorundayız...Bu hem uyarımız olarak hem de halkımıza yönelik çağrımız olarak anlaşılmalıdır. Biz hazırlıklarımızı tedbirlerimizi almaya başladık.”

Çok şükür ki Kürtler bir kere daha bu talimatı ciddiye almadılar.

Yıldırım, yalan olduğu ortaya çıkan kafası kesilen asker haberini de 5 gün sonra;”Kafası kesilen bir er var. O genç Kürt ve Erganili olduğu için kafasını kestiler. Sen asker ve devlette olsan Kürtsen ilk kafası kesilecek olan sen olursun mesajıdır” şeklinde ajitatif bir şekilde tekrarlamaktan çekinmedi.

FETÖ’den çok FETÖ’cü 

ANF’nin düzenli yazarlarında Cahit Mervan’ın yazısından bazı alıntılar aşağıda.

“15 Temmuz akşama Türkiye’de ‘tuhaf’ bir darbe girişimi oldu. 

 ... Erdoğan’ın darbeye karşı ‘dik durmuş demokrasi kahramanı’ ilan edileceği sanki en küçük ayrıntısına kadar düşünülmüş.

... Kitle bizzat Erdoğan’ın özel ordusunun yönlendirmesiyle darbe karşıtlığını tam bir linçe çevirdi. DAEŞ, artık İstanbul ve Ankara’da sokağa indi diyecek türden görüntüler ortayaçıktı. Bazı askerler linç edilerek, bazıları ise kafaları kasaturalarla kesilerek infaz edildi. Bir sonraki gün ise bu gerici-faşist kitleler Malatya, İstanbul ve Osmaniye’de olduğu gibi birçok yerde Kürtlere ve Alevilere karşı saldırıya girişti.”

Böylece Mervan; “darbe bir tiyatro, askerin kafası kesildi, sokakta DAEŞ var, Erdoğan özel ordusunu kullandı, Alevilere saldırı yapıldı” yalanlarını hep birlikte kullanma başarısını(!) gösterdi.

HDP/PKK’nın tutumunu gösteren ilginç yazılardan biri de Mustafa Karasu’dan geldi. Karasu bu darbenin FETÖ’cü bir darbe olamayacağını(!) şu satırlarla ispatlamaya çalışıyordu:

“Her şeyden önce bu darbe girişiminin Fethullahçılar tarafından yapıldığı doğru değildir. ...   Fethullahçılara sempati duyanlar bu girişim içinde yer almış olabilir ya da bu girişime sempati duymuş olabilirler. Ancak ‘Fethullahçılar darbe yaptı’ denilerek hem Fethullahçıların üzerine daha fazla gitme imkanı yaratılmakta hem de ... 

... Ordunun içinde bu düzeyde darbe yapacak Fethullahçı bir kesim yoktur.” 

Evet,Fethullah Gülen mi argümanlarını Karasu’dan aldı, Karasu mu sıkı bir Fethullah takipçisi, şimdilik bilmiyoruz!

Yeni şeyler söylemek lazım

Örgütlü kitlesini günlerce sokağa indirmeyen HDP’nin 10 gün sonra yaptığı ilk mitingde de değişen bir şey olmadı. Mitinglerde darbecilerden çok Erdoğan eleştirildi. Böylece askeri darbe girişimine karşı ‘tarafsız’ kalmayı ve Ordu’dan çok hükümeti eleştirmeyi becerebildi HDP. Bu tutum akla Türk solunun 28 Şubat’taki “Ne şeriat ne darbe” sloganını getirdi.  Evet devlet aklı kendini yenilerken HDP siyasetinin “Seni başkan yaptırmayacağız” repliğine takılıp kaldığı görülüyor.

Oysa yeni bir zaman dilimindeyiz ve yeni şeyler söylemek lazım. Bunun için zaman geçmiş değil.

HDP/PKK, FETÖ tecrübelerini ve ellerindeki belgeleri açıklayarak işe başlayabilirler. Böyle bir tutum, belki içinde bulunduğumuz zaman dilimine geçişleri için iyi bir başlangıç olabilir.

[email protected]