HDP'nin Kürtler ve Türkiye ile ilgili bir tasavvuru yok

Alaattin Parlak / AK Parti MKYK Üyesi
26.06.2021

Senkronize bir şekilde terörü meşrulaştırmaya çalışan HDP ile Kürtler bir tutulamaz. Kürtler, PKK'ya HDP'nin baktığı gibi baksaydı veya HDP'nin PKK'yı meşrulaştırıcı tutumunu destekleseydi, bugün Türkiye genelinde Ak Parti'ye daha fazla oy vermezdi.


HDP'nin Kürtler ve Türkiye ile ilgili bir tasavvuru yok

İnancını her şeyin önünde tutan, muhafazakâr bir siyaset adamı olarak Allah'ın ayeti olan insanı ve onun mensubu olduğu bir milleti eleştirmem mümkün değildir. Ayrıca bu milletin bir mensubuyum ve hemen hemen 24 saatimin tamamı onlarla geçmektedir. Bırakın Kürtleri eleştirmeyi, hiçbir milleti, inancımız gereği eleştiremeyiz. Ancak bir milletin ya da ırkın adına ortaya çıkıp söylem ve fiillerde bulunan bazı mensuplarının yaptığı hatalar eleştirilebilir. Burada HDP'yi eleştirirken de bakış açımız aynıdır. HDP'yi eleştirirken aslında kendini Kürtlerin temsilcisi olarak sunan ve türlü hatalar yapan, yıllardır milletin sorunlarını çözümsüz bırakan bir yapıyı eleştiriyoruz.

Çözüm değil engel

HDP'ye ekseriyetle Kürtlerin oy veriyor oluşundan da böyle bir mana çıkmaz. Çünkü herkes demokratik bir hak olan oyunu dilediği yönde kullanabilir. Tekrar belirtmek isterim ki biz HDP'nin yapmış olduğu siyasi yanlışları, Kürt seçmenin önemli bir bölümünün ona verdiği oyların sonucunda aldığı yetkiyi, Kürtlerin, Türklerin, Arapların, Zazaların kısaca Türkiye'de yaşayan herkesin sorunlarının çözümü için kullanmamasını eleştiriyoruz. HDP üzerinden Kürt seçmenlerin önemli bir bölümüne çözümde rol alma hak ve yetkisi verildiği halde HDP bir siyasi partiden farklı davranarak, sorunların çözülmesine bir bakıma engel olmaktadır. Dolayısıyla HDP'yi eleştirmek, çoğu bugün artık Kürt de olmayan parti üst yönetiminin yanlış politika ve davranışlarını eleştirmektir.

Muhatap Kürt seçmen değil

HDP'ye yöneltilen eleştirilerin muhatabı Kürt seçmen değildir. HDP'ye yöneltilen eleştiriler, ona tanınan temsilcilik görevini bölge ve ülke yararına kullanmamasından kaynaklanmaktadır. HDP sahip olduğu oy oranı ve vekil sayısı ile ülke siyasetinde, var olan temel sorunların çözümünde pozitif bir rol alabilecekken, sürekli negatif bir tutum takınarak, söylem ve eylemleri ile siyasal, toplumsal gerginliği arttırmaktadır. İnanıyorum ki ona oy veren Kürt seçmenlerin önemli bir kısmı da bu tutumundan rahatsızdır. Bu nedenle HDP'ye yöneltilen eleştirilerin muhatabı Kürt seçmen değildir. Ama Kürt seçmenin oylarıyla veya diğer demokratik yollarla, HDP yöneticilerinin ne Kürtlere ne de Türkiye'ye faydası olmayan politika, eylem ve söylemlerine dair bir uyarı yapmasını da bekleriz. Bu da bir Kürt seçmen eleştirisi değildir. Tarihin hiçbir döneminde yanlışın yanında durmayan milletimizden samimi bir beklentimizdir. Çünkü HDP birtakım söz ve davranışları ile adeta zorla kendini Kürtlere temsilci olarak dayatmaktadır. İradelerine türlü yollarla ipotek koymaktadır. Daha önce de belirttiğim gibi HDP'ye oy veren Kürt seçmenin çok büyük kısmı da HDP'nin parti politikalarından, meseleler karşısında aldığı pozisyondan kısacası tutum ve davranışlarından şikâyetçidir. Seçmen sadece HDP'nin kendini düzeltmesi için ona zaman tanıyor, oyunu bir süre daha orada tutuyor.

Temsil sorunu

HDP Kürtlerin temsilcisi değildir. Kürtlerden oy almak temsiliyet görevini vermez. Çünkü gerek tek parti döneminde gerekse çok partili siyasal yaşama geçildikten sonra Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı illerin TBMM'de temsilcileri olmuştur. Özellikle çok partili siyasal yaşam döneminde Kürtler pek çok partide siyasal faaliyette bulunmuş, parti üst organlarında görev almış, belediye başkanı, milletvekili, başbakan ve cumhurbaşkanı olmuşlardır. (Turgut Özal, Hikmet Çetin, Yusuf Azizoğlu gibi). Yine son 20 yıldır Ak Parti'nin içinde Kürt siyasetçi ve vekillerin sayısı oransal olarak HDP'den daha fazladır. Bugün Türkiye'de genel olarak Türkiye'nin özel olarak Kürtlerin temsilcisi olarak temsilcilik ilanı olacaksa herkesten en fazla oy aldığı için bu Ak Parti olmalıdır. Ak Parti Kürt seçmenden HDP'nin aldığı oydan daha fazla oy almaktadır. O halde bu yaklaşıma göre Ak Parti Kürtlerin temsilcisidir. Evet biz bu ülkede Kürtlerin, Türklerin, Arapların, Zazaların ve bütün ırk ve milletlerin temsilcisi ve hizmetkarıyız.

HDP Kürtlerin oyunu alıp, Kürtlere rağmen uluslararası güçler adına "vekalet siyasetini" uygulamaya çalışmaktadır. Her seçimde bölgemizde ve ülkenin batısında HDP, Kürtlerden ve diğer vatandaşlarımızdan hatırı sayılır oylar almaktadır. HDP'li siyasetçiler mecliste grup ötesinde bir sayıya ulaşmaktadır. Yine yerel düzeyde pek çok belediye başkanlığı kazanmaktadır. Bütün bu oylar halka hizmetin bir aracı, mecliste sorunların çözülmesi, buna hizmet edecek uygun yasal düzenlemelerin yapılması için kullanılabilecekken, ne yazık ki HDP bunu yapmıyor. Halkın emaneti olan oylarının oluşturduğu yetkinin gücünü Türkiye'nin ve burada yaşayan milletlerin hizmetinde hakkıyla kullanmıyor. Yine söylemleri ve eylemleriyle Kürtlerin, Türklerin kısacası Türkiye'nin yanında değil, küresel güçlerin, emperyalizmin yanında yer alıyor. Mesela ABD Başkanı Biden'ın Sözde Ermeni Soykırımı söylemini destekliyor, TBMM'nin Biden'i kınadığı ortak metne imza atmıyor. Sadece bu olay bile HDP'nin, temsilcisi olduğunu iddia ettiği Kürtlerin tarihinden de habersiz olduğunu göstermektedir. 1915 ve sonrası Anadolu coğrafyasında yaşanan olaylara bakıldığında Ermeni çetelerinin yalnızca Türk ahaliyi değil Müslüman Kürt ahaliyi de katliamdan geçirdiğini tarihi kayıtlardan kolaylıkla görebiliyoruz. Ayrıca hepimizin ailesinde dedelerimizin, ninelerimizin de Ermeni çetelerinin hunharca işledikleri katliamlara, zalimce yaptıkları eylemlere dair anlatıları çoktur. Ancak bu tarihi gerçekliği görmeyen HDP, vekaletini üstlendiği uluslararası güçlerin sözcüsü olmayı tercih etmiş, her 24 Nisan'da önlerine konulan metni okumayı yeğlemiştir.

Emperyal menfaatler

Sason'da veya Zeve'de Ermeni çeteleri tarafından katledilen binlerce Kürt ahaliyi görmemiş, 1895 yılında Ermeni çeteleri tarafından çıkarılan ayaklanmada ve yangında ölen Diyarbakırlının acısını hissetmemiştir. Tıpkı 12 Mayıs 2016 yılında, Dürümlü Mezrası'nda PKK tarafından öldürülen ve patlamanın şiddetinden cesetlerine dahi ulaşılamayan Kürtlerin acısını hissetmedikleri gibi. Özetle, maalesef HDP Kürt seçmenden de Türk seçmenden de uzaklaşan, küresel güçlerin emperyal menfaatleri ile uyumlu bir söylem dilini geliştirmiştir ve bu dil parti üst yönetimi içindeki küçük bir azınlık ile marjinal bazı gruplar dışındaki Kürt seçmeni memnun etmemektedir, aksine onları üzmektedir. Çünkü Kürtler, İslam ile tanıştıkları günden beri daima Müslümanların, ümmetin yanında yer almış, düşmanların karşısında olmuştur. Bugün de millet olarak tutumları böyledir.

Marjinal sol irade

Ne yazık ki bugün HDP'ye hakim olan irade gerçek Kürtlerin iradesi değil daha çok devrimci hayallerinden bir şey elde edemeyen, fakat bu düşünceleri Kürt seçmen üzerinden hayata geçirmeye çalışan marjinal sol seküler kesimlerin iradesidir. Kendi başlarına veya daha önce içinde yer aldıkları partileri ile Kürt, Türk ve kısaca Türkiye seçmenin nazarında yok hükmünde olan, bu nedenle TBMM'ye girmeleri hayal olan bazı marjinal sol isimler, HDP'den aday gösterilmiş, hak etmedikleri halde, Kürtlerin yerine ve Kürtler adına meclise sokulmuşlardır. Böylece Kürt seçmenin oyları dolaylı olarak devrimcilik hayalleri peşinde olan marjinal bazı isimlere peşkeş çekilmiştir. Ne yazık ki Kürtlere rağmen bu isimler, bazıları tarafından bir bakıma Kürt HDP'li seçmene dayatılıyor diyebiliriz. Birkaç seçimdir ortalama hiçbir Kürt'ün inancını, siyasal düşüncesini, kültürünü, yaşam tarzını, dine yaklaşımlarını benimsemediği bu marjinal isimler, HDP çatısı altında TBMM'ye sokulmaktadır. TBMM'ye Kürt oyları ile sokulan söz konusu kişilerin bir kısmı bugün HDP'den ayrılmış ve gerçek siyasi düşünce ve partilerine geçmişlerdir. Geriye kalan bazı isimler ise adeta parti üst yönetimini ele geçirmiş, partinin eş başkanlıklarına getirilmiş ve parti politikalarını belirler hale gelmişlerdir. Diğer taraftan daha önce Kürt siyasetinde bedel ödemiş, hapis yatmış Ahmet Türk, Leyla Zana gibi tanınmış Kürt siyaset insanları ise parti organlarının dışına itilerek adeta karar verme noktasından uzaklaştırılmışlardır. HDP oy aldığı Kürtlere yabancılaştığı gibi zaman içinde kurucularına da yabancılaşmıştır.

Bedel ödettiler

Kürtlere en büyük bedeli ödeten, PKK'nın siyasi kanadı olan HDP'dir. PKK 40 yıla yakın bir zamandır bu topraklarda kan dökmekte, halklar arasına kin ve nefret tohumları ekmekte, küresel güçlerin taşeronluğunu yapmaktadır. 1990 yılından bu yana HDP düşünce ve siyasetine sahip partiler Türkiye'de varlıklarını sürdürmektedirler. Halkın yadsınamaz bir bölümü o tarihten itibaren bu çizgideki partilere oy vermektedir. Verilen bu oyun sonucu olarak kazanılan milletvekillikleri, belediye başkanlıkları ve hatta geçtiğimiz yıllarda azınlık hükümetinde elde edilen iki bakanlık, Kürt halkının hizmeti için yeterince kullanılmamıştır. Belediyeler sahip oldukları bütçelerle halkına insanca hizmet etmek, kısa, orta ve uzun vadede yerel sorunlarını çözmek yerine, partideki marjinal düşüncelerin ve dağ kadrolarının kayyumluğunda siyaset ve hizmet mekanizmasının önünü tıkayan her türlü girişim ve eylemin içinde olmuşlardır. Bu da var olan sorunların adeta bir kısır döngü içine girmesine sebep olmuştur. HDP belediyeleri, rutin belediye işlerini bile yapmamış, imkânlarını hendek kazmak için kullanmıştır. Bu, HDP'nin ödettiği fiziki bedel olmuş, kültür-sanat faaliyetleri adı altında oy aldığı Kürt seçmenin çocuklarını PKK sempatizanı yaparak onların genç yaşta hayattan koparılmasına, annesinden, vatanından ayrı kalmasına neden olmuştur.

Mesajı görmek istemediler

Senkronize bir şekilde terörü meşrulaştırmaya çalışan HDP ile Kürtler bir tutulamaz. Kürtler, PKK'ya HDP'nin baktığı gibi baksaydı veya HDP'nin PKK'yı meşrulaştırıcı tutumunu destekleseydi, bugün Türkiye genelinde Ak Parti'ye daha fazla oy vermezdi. Türkiye genelinde Ak Parti'nin Kürtlerden aldığı oy daha fazladır. Diğer yandan HDP'ye oy veren Kürt seçmenin kahir ekseriyeti bile PKK'nın kan dökücü eylemlerini benimsememiş, HDP'ye oy vererek sorunlarını Türkiye içinde ve Ankara'da çözmesini istemiştir. Ne yazık ki HDP'nin marjinal yöneticileri bu mesajı görmezden gelmiştir. 2015 seçimlerinden hemen sonra aldıkları öz yönetim ve çukur kararları ile bölgeyi, özellikle kent merkezlerini yangın yerine çevirmişlerdir. Ancak HDP'ye oy veren Kürt seçmen o dönemde HDP yöneticilerinin yaptıkları eylem çağrılarına karşılık vermemiş, çözümün adresinin sokak olmadığını, sokak olaylarına katılmayarak göstermişlerdir. Bilhassa Sur'da insanlar evlerini terk etme pahasına terör örgütüne desteği reddetmiştir.

Seçmenin sağduyusu

PKK'nın Kandil'de aldığı kararların şehirlerde uygulayıcısı olan gruplar, HDP'li Kürt seçmenin sağduyusuna yenilmiştir. Şehirlerde aylarca sürmesini planladıkları kaos planları başarıya ulaşamamıştır. Süreç, Terör örgütünün ağır yenilgisiyle neticelenmiştir. İçişleri Bakanlığı'nın Terör Örgütü'ne katılım istatistiklerine bakıldığında son yıllarda PKK'ya insan kaynağı desteğin hayli azaldığı görülmektedir. 2015 yılında 3884 olan katılım 2020'de 52'ye kadar gerilemiştir. Bu rakamlar PKK'nın bölgedeki etkisinin azaldığını, seçmenin PKK'ya, dolayısıyla terör örgütünü meşrulaştırmaya çalışan HDP genel siyasetine tepkisini göstermesi bakımından oldukça önemlidir. PKK Doğu ve Güneydoğu'dan insan kaynağına ulaşamayacağını anlayınca Suriye'ye ve Irak'ın kuzeyine yönelmiştir.

[email protected]